Aöf Örgüt Kuramı Ders Özeti 7.Ünite

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
Açıköğretim fakültesi Örgüt Kuramı Dersi 7.Ünite Özeti aşağıda verilmiştir.

ÜNİTE-7 ELEŞTİSEL KURAM

ELEŞTİREL KURAM
Eleştirel kuram, “toplumsal olguları betimleyip açıklamakla yetinmeyen aynı zamanda eleştiren bir bilimsel teori mümkün müdür?” sorusundan doğar. Bir kuramın eleştirel olması, onun muhalif ve sorgulayıcı bir analiz yöntemine dayandığı anlamına gelir. Eleştirel kuram, teoriler evinin, beklenmeyeni yapan, söylenmeyeni
söyleyen yaramaz çocuğu gibidir.

Eleştirel kuram, toplumsal dünyanın incelenmesi söz konusu olduğunda, bilimsel bilginin ancak eleştiri yoluyla üretilebileceğini iddia eder. Bu nedenle kendisini eleştirel sosyal bilim olarak da adlandırır. Konuyla ilgili literatürde bazen radikal sosyoloji, müdahaleci sosyoloji, eleştirel yorumlayıcı sosyoloji vb. kavramlarla
ifade edildiği de görülmektedir.

Eleştiri: Bir insanı, bir eseri, bir konuyu, doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit. Felsefedeki anlamıyla, özellikle bilginin temellerini ve doğruluk durumunu inceleme, sınama, yargılama.

Eleştirel kuramın tüm bu farklı biçimler ve adlandırmalar altında tanımlanmaya çalışılan en temel özelliği, pozitivist toplum kuramına yönelik itirazı ve ona ilişkin sorgulamalarıdır. Eleştirel yaklaşıma göre pozitivizm, insan özgürleşmesinin ana araçları olan eleştirel teorilere karşı en ciddi tehdittir

Eleştirel sosyal bilim yaklaşımı, Karl Marx (1818-1883) ve Sigmund Freud’a (1856-1939) kadar uzanır ve Theodor Adorno (1903-1969), Erich Fromm (1900- 1980) ve Herbert Marcuse (1898-1979) tarafından ayrıntılandırılmıştır ‘Eleştiri’ geleneğinden gelen çok sayıda farklı teoriden esinlenmesine karşın, kimliğini daha çok Frankfurt Okulu ile bulmuştur. Eleştirel teorinin bu çerçevedeki gelişim süreci, ilki 1923’te Frankfurt’ta kurulan Sosyal Araştırma Enstitüsü etrafındaki çalışmalar, ikincisi ise Jürgen Habermas’ın (1929-..) yakın dönem çalışmaları olmak üzere iki dönemden oluşur. Eleştirel teorinin gelişiminde bir kilometre taşı olan Frankfurt Okulu, Sosyal Araştırmalar Enstitüsü adı altında 1923 yılında Frankfurt Üniversitesi bünyesinde kurulmuş bir araştırma okuludur.

Frankfurt Okulu: Adını 1923 yılında Frankfurt’ta kurulan Araştırmalar Enstitüsü’nden alan, bu enstitü çevresinde toplanan kimi önemli düşünürlerin meydana getirdiği harekete ya da düşünce akımına verilen ad.

Yaklaşımın gerçek kimliğine kavuştuğu dönem 1930 ile 1933 yılları arasıdır. Eleştirel teori gelişimini temelde Max Horkheimer’a (1895-1973) borçludur

Adorno, Horkheimer ve Marcuse’un ölümleriyle Frankfurt Okulu ve dolayısıyla eleştirel teorinin tarihinde yeni bir dönem açılmıştır. Bu, ikinci kuşak teorisyenlerin, özellikle de Habermas’ın etkin olduğu dönemdir. Felsefe ve sosyolojideki çalışmalarıyla eleştirel teoriye çok önemli katkılar sağlayan Habermas, özellikle kuram ve uygulama (pratik) arasındaki bağlantı sorununu ortadan kaldırmaya yönelmiştir.

Eleştirel teori, sosyal ilişkilere sinmiş olan ideolojik yanılsamaları ortaya çıkarmaya çalışır; toplumsal olgulara ilişkin taraflı ve yanlış açıklamalar ortaya koyan teorileri eleştirel bir analize tabi tutar. Bu yaklaşımın önemli bir özelliği, toplumdaki mevcut iş bölümü sistemini ele alması ve bu sistemin gizlediği ya da maskelediği meseleleri sorgulamasıdır.

Eleştirel teori, insanlara gizli bir baskının varlığını fark ettirerek, onların bu baskıdan kurtulmalarını sağlayacak özgürleştirici bir bilgi oluşturmayı amaçlar. Bunun için de “yüzeydeki yanılsamaların ötesine bakabilmeyi sağlayan eleştirel bir sorgulama”ya girişir

Eleştirel sosyal bilimin benimsediği yaklaşımın özellikleri şöyle özetlenebilir
• Eleştirel kuramcı için bilimsel araştırma yürütmenin amacı, sadece toplumsal dünyayı incelemek değil aynı zamanda onu değiştirmektir. Eleştirel kuramcı rahatsız edici sorular sorar; çelişkileri ortaya koyar; ikiyüzlülüğü açığa çıkarır; sıradan insanların, dogmaların hâkimiyetinden kurtulmalarına yardımcı olur. Eleştirel sıfatına sahip bir teori ve bilimsel araştırma politik etiketinden korkmaz ve insanlar için özgürleştirici ve dönüştürücü bir çaba hâline gelir.
• Eleştirel teoriye göre gerçekliğin birçok düzeyi vardır ve yüzeyde gözlemlenenler, kolaylıkla daha derin düzeylerdeki önemli yapıları veya nedensel mekanizmaları gizleyebilir. Bu tür çelişkili süreçleri keşfetmek ve anlamak eleştirel yaklaşımın temel görevidir. Çünkü değişim ve çatışma her zaman görünür olmayabilir ve kolaylıkla gözlemlenemeyebilir. Eleştirel kuramcıya göre toplumsal dünya yanılsama, mit ve çarpıtmayla doludur.
• Eleştirel kuramcılara göre toplum insanlardan önce var olur ancak yalnızca onların aktif katılımıyla sürekli hâle gelir. İnsanlar toplumu yaratır ve toplum da insanları etkiler. Etkilenen o insanlar da tekrar yeni toplumsal yapılar yaratırlar. İnsanlar sürekli devam eden böylesi bir ilişkisel yapı içinde var olurlar. Eleştirel yaklaşıma göre insanların açığa çıkmamış bir potansiyelleri vardır. Bu potansiyel çoğu zaman gerçekleşmeden kalır çünkü insanlar içinde bulundukları toplumsal koşullardan kurtulamayabilirler.
• Eleştirel kuramcıya göre bilgi, insanları geçmiş düşünme biçimlerinin zincirlerinden kurtarabilir ve çevrelerindeki olayların denetimini ele almalarına yardımcı olabilir. Dolayısıyla eleştirel sosyal bilim, bilgiyi kullanmaya dönük olarak



dönüştürücü bir bakış açısını benimser. Dönüştürmek, temelden değiştirmek, ana yapıları yeniden düzenlemek ve mevcut sınırları aşmak demektir.

Bu noktada eleştirel teorinin pozitivizm ile savaşına ilişkin açıklamalara yer vermek yararlı olacaktır. Hatırlamak gerekirse, pozitivizm, köklerini Aydınlanma düşüncesinde bulan ve bugünlere kadar uzanan bilim anlayışıdır ve şu temel noktalarda eleştirel teorinin eleştirilerine konu olur.
• Pozitivizmde bilgi, gözlem ve deney yoluyla elde edilir; doğa bilimlerinde olduğu gibi sosyal bilimlerde de sadece gözlem ve deney yoluyla sınanabilen bilgi bilimseldir. Sayısal veriler tercih edilir.
• Eleştirel teoriye göre, pozitivizmi benimseyen bir sosyolojik bakış açısı toplumsal olguları doğrudan gözlemlenebilir yönleriyle yani göründükleri hâlleriyle inceleme konusu yapar; bu olguların tarih içinde şekillendirildiklerini göz ardı eder. Oysa toplumsal yaşamın hiçbir parçası, tarihsel bütünle yani sosyal yapı ile ilişkilendirilmedikçe kavranamaz.
• Pozitivizm, şu anki toplumu, devam eden tarihsel sürecin belirli bir aşaması olarak görmez. Onun yerine değişmeyen bir toplumsal düzen arayışındadır. Eleştirel teorisyenler bu nedenle pozitivizmin statükoyu savunduğuna inanır. Onlara göre pozitivist sosyoloji, tüm bilimsellik iddiasına rağmen aslında mevcut düzeni sorgulamayan, hatta onu meşrulaştıran ve devamlılığını sağlamaya çalışan bir disiplin olarak çalışmaktadır.
• Eleştirel yaklaşım, pozitivist sosyal bilimi anti-demokratik olmakla ve aklın kullanımında hümanist olmamakla eleştirmiştir. Çünkü bireylerin hislerinin ve düşüncelerinin etkisini önemsemez; toplumsal bağlamı ve değerleri görmezden gelir.
• Eleştirel teorisyenler pozitivizmin mutlak akıl ve mutlak doğru kavramlarına da itiraz ederler. Onlara göre bilgi sistemleri ve akıl, tarihsel ve toplumsal ürünlerdir; toplumsal tecrübeler yoluyla oluşurlar. Dolayısıyla bir sosyal bilimcinin ürettiği bilgi tüm ülkeler ve tüm kültürler için geçerli olmayabilir, olması da gerekmez. Yerelin bilgisi de bir o kadar değerlidir.
• Eleştirel yaklaşıma göre bir teori kendine dönebilmeli, kendi savundukları üzerinde de düşünebilmelidir. Başka bir deyişle bir teori, içinden doğduğu toplumsal bağlamın ve tarihsel köklerinin de farkında olmalıdır.

Mutlak: Doğruluğu ve geçerliği evrensel olarak gerçek ve değişmez olan.

1970’lerin sonuyla birlikte eleştirel yaklaşım kendini pek çok sosyal bilim alanı nda hissettirir hâle gelmiştir. Eleştirel kuramın etkilediği bu alanlardan biri de yönetim alanıdır

ELEŞTİREL YÖNETİM ÇALIŞMALARININ ORTAYA ÇIKIŞI

İlk altı bölümde aktarılan örgüt kuramları, özellikle 1950’lerden itibaren artan sayıda zengin kavrama ve yeni bakış açılarına yer verseler de büyük oranda modernist çerçeve içinde kalmaya özen göstermişlerdir. 1980’lerden itibaren ise sosyal bilim dünyası kapılarını bambaşka bir bilim yapma çabasına açmıştır. Toplumsal ve ekonomik alanda modern batı düşüncesine önemli eleştiriler yönelten eleştirel kuram, bu yıllarla birlikte yönetim ve organizasyon alanında Eleştirel Yönetim Çalışmaları (EYÇ) adıyla karşılık bulmuştur.

Eleştirel kuramın yönetim alanına uygulanması “aşırı örgütlenme ve bürokratikleşmenin örgütsel ve toplumsal hayat üzerindeki olumsuz etkilerinin” merak edilmesiyle başlamıştır. 20. yüzyıl boyunca önemli bir uygulama alanı ve bir sosyal grup olarak yönetimin büyüyen sosyal gücü sıklıkla incelenmiş ve çeşitli eleştirilere konu olmuştur. Ancak, tüm bu eleştiri çabalarını tek bir isim altında toplama girişimi 1990’larda kendini göstermiştir. Alvesson ve Willmott’un 1992 yılında yayımladıkları Critical Management Studies (Eleştirel Yönetim Çalışmaları) adlı kitap eleştirel yönetim çalışmalarının başlangıcı olarak kabul edilmektedir

Eleştirel yönetim çalışmaları, örgütlerle ilgili mevcut ve yaygın düşünme biçimlerinin ve uygulamalarının doğruluğunu ve otoritesini sorgulayan bir hareket olarak doğmuştur Eleştirel yönetim çalışmalarının ortaya çıkışını hızlandıran bazı gelişmeler şunlardır

•1980’lerde İngiltere’de kendini gösteren sendikalaşma karşıtlığı sonucu yönetici kesim güç kazanmıştır. Bu dönemde yönetimde etkinlik, verimlilik, performans gibi kavramlar ön plana çıkmış, bunu sağlayacak olan yöneticilere özel bir önem verilmiştir.
• Bütünüyle yöneticilerin uzmanlığına bırakılan örgütler alabildiğine bürokratik ve hantal yapılar hâline gelmiştir. Bu durum, küreselleşen kapitalizmin yarattığı rekabet koşullarına ayak uyduramayan bu örgütlerdeki batı yönetim modellerinin sorgulanmasını gündeme getirmiştir.
• Yönetim krizini ortaya çıkaran temel nedenin modernist yönetim biliminin kendisi olduğu düşünülmüştür. Pozitivizmin yönetim araştırmalarında yarattığı yöntem krizi, alternatif araştırma yaklaşım ve yöntemlerine kapı açmıştır.

ELEŞTİREL YÖNETİM ÇALIŞMALARININ GENEL ÇERÇEVESİ
Eleştirel yönetim çalışmalarının temel amaçlarından biri, geleneksel ve yaygın kabul görmüş yönetim düşüncesini eleştirerek, örgütsel hayatta kullanılan kavramların arka planını teşhir etmektir Eleştirel yönetim çalışmalarına göre yönetim, siyasi, kültürel ve ideolojik bir olgudur. Bu nedenle yönetimin faaliyetlerinden ve ideolojisinden etkilenen sessiz çoğunluğa söz hakkı verilmesi gerekir. Eleştirel yönetim çalışmaları, hiçbir baskının olmadığı ve herkesin eşit fırsatlara sahip olduğu toplumlar ve örgütler yaratmak için bilgi üretir. Eleştirel yönetim yaklaşımı, yaygın yönetim ve örgütlenme



biçimlerinin sosyal ve ekolojik yaşama zarar vermeksizin yürütülemeyeceğini düşünür. Odaklandığı konu, yöneticilerin başarısızlıkları veya örgütlerdeki kötü yöneticilik deneyimleri değildir. Örgütler düzeyindeki tespitlerinden yola çıkarak sosyal ve ekonomik sistemlerdeki sosyal adaletsizlikleri değiştirmek ister.

Eleştirel yönetim çalışmaları, eleştirel teoriye esin kaynağı olan çok sayıda teorik yaklaşımdan etkilenmiştir. Yalnızca örgütsel davranış, insan kaynakları, stratejik yönetim konularında değil, endüstri ilişkileri, muhasebe, uluslararası işletmecilik, pazarlama gibi alanlarda da yürütülebilir. Ancak eleştirel yönetim bakış açısıyla yürütülen tüm çalışmalarda temel bazı benzerlikler görülür:
• Eleştirel yaklaşım, “Örgütlerde devam eden düzen neyse, o zaten olması gerekendir. Alternatif bir işleyişten bahsedilemez. Mevcuttaki yönetim uygulamaları en iyisidir ve böylece devam etmelidir” şeklindeki düşüncelere karşı çıkar. Hiyerarşi, aşırı iş yükü, yoğun bireylerarası rekabet veya belirli kesimlerin çıkarlarının sürekli olarak korunması, örgütler için doğal ve kaçınılmaz değildir. Her uygulama sorgulanabilir ve değiştirilebilir
• Eleştirel yönetim çalışmaları, örgütlerde belli bir kesimin çıkarlarının herkesin ortak çıkarı gibi gösterilmesine karşı çıkar. Eleştirel yaklaşıma göre işletmelerde arar alma ve uygulamada öncelik yöneticilere tanınmıştır.
• İşletme yönetiminde geleneksel bakış, performansın sürekli olarak artırılması gerektiğini söyler. Bu hedef için çalışanların kapasitelerini en etkin şekilde kullanmak ve onları düzenli olarak kontrol etmek gerekir.

Örgüt araştırmalarındaki geleneksel yaklaşımın bir özelliği, örgüt yöneticilerine yardımcı olacak bilgiyi üretmektir. Oysa eleştirel yönetim çalışmaları bilgiyi sadece yönetsel etkinliği ve üretim verimliliğini artırıcı bir araç olarak görmez; öncelikli hedefi yönetime yardım etmek değildir. Aksine, iktidar ve baskı mekanizmalarının örgütlerdeki kullanım biçimlerini inceler ve yönetime tarafsız bakan bir bakış açısı geliştirmeye çalışır

Eleştirel yönetim çalışmaları topluluğunun bir üyesi olmak demek genel olarak sol, anti-emperyalist, feminist, çevreci vb. görüşlere yakınlık duymak, geleneksel pozitivist bilim anlayışına ise uzak durmak demektir). Eleştirel yönetim çalışmaları, mevcut toplum yapısının, saplantılı şekilde verimliliğe odaklanan, kapitalist, ırkçı ve emperyalist bir yapı olduğunu vurgular. Fakat bu geçici olabilir çünkü içinde olduğumuz, tarihin akışı içinde yaşanan bir andır; olası bir dönüşümün tohumlarını da kendi içinde taşır. Eleştirel yönetim araştırmaları bu bakış açısı nedeniyle, modern bürokrasilerdeki çalışma şekillerinin yarattığı “derin yabancılaşma”, “işçi sınıfının yaşadığı adaletsiz ve eşitsiz durumlar”, “örgütlerde kadınların ve azınlıkların deneyimleri” vb. konuları inceleme eğilimi gösterir.

Geleneksel yönetim uygulamalarında yönetimin işlevi üretim faktörlerini organize etmektir. İnsan gücü de bir üretim faktörüdür ve etkin ve kârlı şekilde çalıştırılmalıdır. Dolayısıyla insan kaynakları ve örgütsel düzenlemeler çıktıları en yüksek düzeyine ulaştıracak kadar etkin olup olmadıkları kriteri ile değerlendirilir. Eleştirel yönetim çalışmalarının amacı, tahakküm (baskı) ilişkilerinden uzak toplumlar ve iş yerleri yaratabilmektir. Eleştirel yönetim çalışmalarına göre dünyayı “doğal, tarafsız ve olması gerektiği gibi” şeklinde algılar ve kanıksarsak bu tahakküm ortamı sürer.

Eleştirel yönetim çalışmaları iş süreçlerini insanileştirme, bürokratik yapılara alternatif yaratma, iş yerinde demokrasiyi gerçekleştirme, yönetime çalışanların katılımını sağlama amaçlarını taşır. Eleştirel yönetim çalışmalarının bu düşünceden yola çıkılarak geliştirilen önemli kavramlarından biri özgürleşmedir.

Özgürleşme: Örgütlerdeki bireylerin, sosyal ve psikolojik sınırlamalardan kendilerini kurtarmalarını anlatan eleştirel yönetim yaklaşımı kavramı.

Eleştirel kuram, örgütleri ve onların yönetimini anlamada eşsiz yollar sunar. Örgüt çalışmalarında eleştirel bakış, örgütlerde güç ilişkilerini farklı yönleriyle kavramayı sağlar; çeşitli grupların çıkarlarının aynı anda ve oranda temsil edilmesi gerektiğini ortaya koyar. Güç kavramı, hemen her eleştirel yönetim çalışmasının merkezindedir çünkü eleştirel yaklaşıma göre örgütler, güç ilişkilerinin yeniden ve yeniden üretildiği yerlerdir. Bireysel ve örgütsel gücün hissedildiği her uygulama, sınıf, ırk, cinsiyet ayrımcılığı gibi sosyal eşitsizliklerin görülmesine neden olabilir. Bu baskıya direnç gösterilmesi ve değişimin talep edilmesi de yine başka bir gücü gerektirir

Güç ilişkilerine geleneksel yaklaşım, onu tek-boyutlu bir modelle anlatır. Bu modelde kişilerin yalnızca gözlemlenebilir davranışları incelenir. Eleştirel yaklaşım ise daha belirsiz ve derindeki gücün izindedir; kanıtını ise üretim araçlarına sahip olamayan ve kararlara hiç katılamayan kişilerin deneyimlerinde arar. Güç, kurumsal kaynaklara ulaşma, örgüt değerlerini tanımlama ve meşrulaştırma, çalışanların her türlü gündemini belirleme ve kontrol etme gibi yetkilerde kendini hissettirir. Eleştirel yönetim çalışmaları ise gözlemlenebilen davranışlardan daha çok, gücün kullanımındaki saklı kalmış yapıları ortaya çıkarmaya çalışır

Eleştirel yönetim çalışmaları güç ve bilgi ilişkisini de inceler. Bu çalışmalar, bazı bilgi türlerinin dengeli olmayan güç ilişkilerini yansıttığını ve pekiştirdiğini ortaya koyar

Eleştirel yönetim çalışmaları için yönetim uygulamalarında kullanılan dil de bir o kadar önemlidir, çünkü kavramlar konulara bakışımızın ipuçlarını verir. Eleştirel yaklaşım örgütlerde güven, örgütlerin vatandaşı olma, örgüte bağlılık, sorumluluk vb. kavramları neden mevcut içerikleriyle kavramamız gerektiğini sorgular



Eleştirel çalışmaların yönetim uygulamalarına bakışını anlamamızı kolaylaştıracak bir diğer örnek de takım çalışmaları konusuna yaklaşımıdır. Yaygın yönetim literatüründe takım çalışması, tüm taraflara yarar sağlayan bir uygulama olarak sunulur.

ELEŞTİREL YAKLAŞIMIN ÖRGÜT ÇALIŞMALARINA KATKISI

Eleştirel teori, örgütler ve onların yönetimi ile ilgili meseleler üzerinde sorgulayarak düşünmemizi sağlayan bazı kavramlara işaret eder. Bir ülkede teknik uzmanların yönetimde egemen olması ve yönetici kadroların siyasetçilerden daha çok, bu tür uzmanlardan oluşması anlamına gelen teknokrasi, yanılsama, dengesiz güç ilişkileri ve özgürleşme bunlardan bazılarıdır. Bu kavramlar, yönetim uygulamalarının öteki örgüt üyelerini nasıl pasif hâle getirdiğini, belirsizliklerin ve çelişkilerin nasıl maskelendiğini, eşitsiz gücün örgüt değerleri ve önceliklerini belirlemede nasıl bir tahakküm aracı hâline geldiğini anlamada önemli araçlardır.

Eleştirel teori, örgütlerde her unsurun, verimliliğin artırılması ve daha fazla kâr elde etmede bir araç olarak görülmesinin kimi yıkıcı biçimlerine dikkat çekmiştir.

Eleştirel yönetim çalışmalarının genel çerçevesini biraz daha netleştirmek gerekirse, bu tür çalışmalardaki eleştirilerin en genel hatlarıyla
• yaratıcılık ve gelişme niteliklerinden yoksun, kısıtlanmış bir çalışma ortamının doğmasına,
• kişiler arasında eşitsizlik yaratan sosyal ilişkilerin ortaya çıkmasına,
• bu ilişkilerde öncelikler belirlenirken herhangi bir ayrımcılık yapılmasına,
• çalışanların sosyal gerçeklikleri yok sayılarak düşünce yapılarının denetlenmesine ve tek tipleştirilmesine,
• ekolojik yapının önemli düzeyde zarar görmesine,
• çalışanların, tüketicilerin ve toplumun değerlerinin ve genel politik-ahlaki yargılarının kirletilmesine, neden olan tüm örgütsel yapıları ve yönetim uygulamalarını sorgulamamızın yolunu açtığını söyleyebiliriz
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst