Aöf Örgüt Kuramı Ders Özeti 8.Ünite

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
Açıköğretim fakültesi Örgüt Kuramı Dersi 8.Ünite Özeti aşağıda verilmiştir.

ÜNİTE-8

POSTMODERN YAKLAŞIMLAR
Postmodernizm kavramı, yaklaşık 100 yıldır sanattan mimariye, siyasetten sosyolojiye, edebiyattan ekonomiye pek çok alanda kullanılıyor olsa da sosyal bilimler alanında özellikle 1980’li yıllardan sonra yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Modernizm
Modernizm: Modernizm, insanoğlunun aklıyla evrende varolan her şeyi öğrenebileceğine, onu istediği gibi yönlendirerek gerçek mutluluğa kavuşacağına inanan bir düşüncenin ürünüdür.

Aydınlanma: İnsan ve doğayı ortak bir akıl paydasında birleştirerek, aklı nesnel bilginin üretim kaynağı, insanı da üretilen bu nesnel bilgiyle evreni sınırsız bir şekilde dönüştürme hak ve yetkisine sahip gören, kendi zihinsel ürünleri dışında, insanın hayatını biçimlendirecek hiçbir ilke ve değer kabul etmeyen anlayıştır.

Hümanizm: İlahi nitelikte ve öbür dünya ile ilgili olanın değil, bu dünya ve insanla ilgili olanın yüceltildiği bir genel eğilimin uç noktasını teşkil eden ve insanı, kendi üzerinde sınırlayıcı hiçbir otorite ihtiyacı olmayan bir varlık olarak tanımlayan; onu, hakikatin yegâne ölçüsü ve kaynağı olarak kabul eden bir dünya görüşü.

Sekülerizm: Dinsel olan veya dinsellik atfedilen bütün değer ve ilkeleri bireysel ve toplumsal yaşamın dışına iten, sadece bu dünyayı yaşanabilir kabul edip, öte dünya ile ilişkiyi koparma temeline dayalı, insan-merkezci bir düşünme ve yaşama biçimini ifade eder.

*Modernizmin modern yönetim ve örgütlenme yaklaşımlarını da etkileyen temel özellikleri şu şekilde özetlenebilir
• Modernizm akılcıdır. Akıl dışında bilimsel olarak denenemeyecek, ispat edilemeyecek ve eleştirilemeyecek bir bilgi kaynağı veya otorite yoktur.
• Modernizm gerçekçi ve pozitivisttir. Tabiattaki mükemmel işleyişin kurallarını herkesi bağlayıcı temel doğrular olarak alır ve bu kuralları keşfederek insan ilişkilerine uyarlamanın yollarını arar. Bu kurallar değişmezler. Dolayısıyla her konunun en iyi, en doğru tek açıklaması, her problemin tek doğru çözüm yolu vardır. Aklın yolu birdir. İnsana düşen bunu bulmaktır.
• Modernizm ilerlemecidir. İnsan bilgiyi doğaya hakim olmak amacıyla kullanır. En gelişmiş toplumlar, doğaya en fazla hükmeden, doğadan en fazla yararlanan toplumlardır. Bu, teknolojinin her alanda en üst düzeyde kullanımıyla, sanayileşmeyle mümkündür. İnsanlık üretme ve tüketme yarışı içerisindedir en çok katma değer üreten ve tüketen toplumlar daha öndedirler.
• Modernizm tektipleştirici, homojenleştiricidir. Bu, akılcılığın bir sonucudur. Bütün insanlık için bir tek en iyi yaşam tarzı vardır. Bu yüzden alt kültürlerin yaşatılması gerekmez, çünkü onlar, insanların sorunlarına en iyi çözümleri bulamazlar. Bunun sonucu tek tip beslenme, tek tip eğlenme, tek tip giyinme, sonuç olarak da tek tip yaşama biçimlerinin idealize edilmesidir.
• Modernizm belirlenimcidir. Tesadüşere yer yoktur. Evrendeki her olay ve olgunun nedensellik zinciri çerçevesinde belirli kanunlar ya da kurallara bağlı olarak meydana geldiğini, doğada bulunan her şeyin birbirine kırılmaz bir neden- sonuç zinciriyle bağlı bulunduğunu kabul eder. Yapılması gerekenler, yapılanların nedenleri, yapılacakların ve yapılmayacakların sonuçları, her şey bellidir. İnsanlar, kendi başlarına bırakılırlarsa yanlış davranırlar, bu yüzden bilime uygun davranış kalıpları oluşturulmuştur. Toplumsal ve kurumsal ilişkilerde buna uygun bürokratik bir yapılanmaya gidilmiştir.
• Modernizm sistematiktir. Toplumların belli bir düzen içerisinde varlıklarını sürdürebilmeleri için, toplumsal sistemi meydana getiren kurumların görevlerinin sistemin bekası doğrultusunda belirlenmesi gerekmektedir. Böyle bir yapıda sistemi oluşturan unsurların her birinin, sistemin işleyişine yaptıkları katkı oranında değerli olduğu kabul edilmektedir.
• Modernizmin insanlık için büyük projeleri vardır. İnsanlık, bu büyük projelerle eşitlik, özgürlük, adalet, insan hakları, mutluluk gibi hedeşerine ulaşacaktır. Bu hedeşere ulaşmayı sağlayacak kurum ve kuruluşlar da oluşturulmuş ve/veya oluşturulmaktadır.

Modernizm; 16. yüzyıldaki reform hareketlerine, 17. yüzyıldaki Galileo, Descartes ve Newton’la yaşanan bilimsel devrime, 18. yüzyıldaki Fransız aydınlanmasına ve 19. yüzyıldaki Sanayi Devrimi’ne temel oluşturmuş, dünyanın gidişatını kökten değiştirmiş bir felsefi düşüncedir. Berman (1994), modern düşüncenin insanlık tarihindeki etkilerini şu şekilde özetlemektedir:
• Fiziksel bilimlerde gerçekleşen, evrene ve onun içindeki yerimize dair düşüncelerimizi değiştiren büyük keşişer
• Bilimsel bilgiyi teknolojiye dönüştüren, yeni insan ortamları yaratıp eskilerini yok eden, hayatın tüm temposunu hızlandıran, yeni tekelci iktidar ve sınıf mücadelesi biçimleri yaratan sanayileşme,
• Milyonlarca insanı atalarından kalma doğal çevrelerinden koparıp dünyanın bir başka ucunda yeni hayatlara sürükleyen muazzam demografik alt-üst oluşlar,
• Hızlı, çoğu kez sarsıntılı kentleşme,
• Dinamik bir gelişme içinde birbirinden çok farklı insanları ve toplumları birbirlerine bağlayan, kapsayan kitle iletişim sistemleri,



• Yapı ve işleyiş açısından bürokratik diye tanımlanan, her an güçlerini daha da artırmak için çabalayan ve gitgide güçlenen ulus-devletler

Postmodernizm
Postmodernizm: Modernizmin akılcılık, ilerlemecilik, belirlenimcilik, sekülerizm, hümanizm, yapısalcılık, işlevselcilik gibi temel yaklaşımlarının tümünü reddeden ve bunlara alternatif yaklaşım biçimleri öneren düşünce biçimidir

Çok farklı bilim dallarından beslenen postmodernizme yönelik yaklaşımlar belli başlı beş grup altında toparlanabilir
• Birinci yaklaşım, bilgi ve bilim felsefesi alanında, aydınlanma ideallerinin reddedilmesidir. Bunlar arasında, yukarıda da ele alındığı gibi, hayatı bütünüyle açıklama iddiasındaki özgürlük, eşitlik, adalet, evrim, rasyonalizm, devrim, hümanizm, başkaldırı vb. büyük projeler bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, bilginin kaynağı olarak sadece aklı ve bilimsel yöntemi gören anlayışa karşı çıkılmaktadır.
• Bir başka yaklaşım Marksist düşünürlerin yaklaşımıdır. Onlar postmodernizmi kapitalist ötesi, sanayi ötesi veya geç kapitalizm gibi değişik şekillerde adlandırılan, bir anlamda kapitalist sömürü düzeninin incelikli bir şekilde makyajlanarak hükmünü sürdürdüğü dönemin kültürel mantığı olarak görmektedirler.
• Üçüncü bir yaklaşım, Theory, Culture & Society (Kuram, Kültür ve Toplum) dergisi etrafında şekillenen ve sosyal anlamda içinde yaşadığımız hayatın modern kavramlarla açıklanamayacağını, yeni bir disiplinin gerçekleştirilmesi gerektiğini iddia eden Turner, Robertson, Stauth ve Featherstone gibi sosyologların yaklaşımıdır.
• Dördüncü bir yaklaşım, Giddens ve Beck’in postmodernizmi modernizmin daha da radikalleşmiş bir hâli olarak gören yaklaşımdır.
• Son yaklaşım da modernizme yönelik postmodern eleştirilerdeki haklılıkları kabul etmekle birlikte, çözümün yine de modernlik içinde aranması gerektiğinde ısrar eden Habermas’ın yaklaşımıdır.

Postmodernizm
Örgüt kuramına yansıyan yönleri ile gözden geçirildiğinde şu özellikler öne çıkmaktadır
• Postmodernizm; düzenliliği, mantık ve simetriyi yadsır, çelişki ve karışıklıktan hoşlanır.
• Postmodernizm, modernliği oluşturan ve Batı medeniyetinin ürünü olan deneyim birikimi, sanayileşme, kentleşme, ileri teknoloji, modern ulus devlet, kariyer, bireysel sorumluluk, bürokrasi, liberal demokrasi, hoşgörü, hümanizm, eşitlikçilik, nesnellik ve gayrişahsilik gibi değer ve kurallara karşı çıkar.
• Postmodernizm, modern öznede temellenen evrensel bir ahlak anlayışına özellikle de faydacılık ve bireycilik anlayışına karşı çıkar.
• Postmodernizm, evrenselciliğe karşı çıkar, genel geçer, evrensel bir bilgiye karşı şiddetli bir saldırı yöneltir. Tek, değişmez, evrensel bir akıl yerine, çeşitli akılların varoluşundan bahseder. Bilginin göreceli olduğunu, hakikatin herkese göre değişebilir olduğunu kabul eder.
• Postmodernizm, ilerleme düşüncesini reddederek bugünün geçmişten, modernin modern öncesinden, kent yaşamının köy yaşamından vs. daha üstün olduğu düşüncesini kabul etmez.
• Postmodernizm, temsilî bir sahtekârlık olarak görürken demokrasiye de şüpheyle bakar, birçok yeni siyasi hareketi destekler, çoğulculuğu, çok-kültürlülüğü savunur.
• Postmodernizmin bir başka özelliği de eklektik oluşudur. Tek doğru anlayışının yadsınması birden çok doğruyu gündeme getirmiş, bunun sonucu da her türlü bilginin insanlığa katkı sağlayabileceğini kabul eden ve her şey gider sloganıyla ifade edilen eklekti(si)zm yani seçmecilik olmuştur.
• Postmodernizm anti-pozitivisttir. Dünyanın işleyişiyle ilgili değişmez doğrular bulunduğunu ve bu doğruların sadece doğa bilimlerinin yöntemleriyle keşfedilebileceğini kabul etmez.
• Postmodernizm yorumsamacıdır. Dünya, nesnelerden değil, onlara yüklediğimiz anlamlardan oluşur. İnsanlar neyin doğru neyin gerçek olduğunu kendi aralarındaki etkileşimlerle sosyal olarak inşa ederler.

POSTMODERNİZM VE ÖRGÜT KURAMLAR
Modern Örgüt Kuramları
Modernizmin örgütsel araştırmalarda öne çıkan temel özellikleri şu şekilde sıralanabilir
• Modernist bakış açısı örgütleri sınırları belli varlıklar olarak tanımlamaktadır.
Bu sınırlar örgütleri iç çevresini ve dış çevresini, yani örneğin üretim süreçleriyle pazarlama süreçlerini birbirinden ayrı sistemler olarak ele alır.
• Modern yaklaşım yapısalcı-işlevselci bakış açısına sahip olduğundan örgütlerde farklılaştırma ve iş bölümüne önem verir. Örgütler önceden tanımlanmış pozisyonlar, görevler ve departmanlara ayrılarak belli bir iş bölümü çerçevesinde faaliyet göstermelidirler.
• Modernizmin akılcı bakış açısı örgütleri belli hedeşere ulaşmanın araçları olarak görerek onları araçsallaştırmakta ve söz konusu hedeşere ulaştıracak makine benzeri standart süreçlere sahip örgütlenme ve çalışma biçimleri geliştirmekle ilgilenmektedir. Bu anlamda örgütlerin mensupları da belli amaçları gerçekleştirmek üzere yönetici, çalışan veya işletme sahibi gibi sınırları belli rutin rolleri yerine getiren kişilerdir.
• İlerleme yaklaşımı modern örgütlerin hep daha çok, daha hızlı ve daha az maliyetle üretim yapmaya odaklanmaları sonucunu getirmektedir. Bu durum örgütsel analizde etkinlik ve verimlilik gibi kavramların ön plana çıkmasına neden olmuştur.



Modern Olmayan Örgüt Kuramları ve Postmodernizm
Postmodernizm farklı bakış açılarına göre farklı farklı gerçeklikler olabileceğini, doğrunun herkese göre değişebileceğini kabul eden yorumsamacı bir yaklaşıma sahiptir. Yeni kurumsal kuram ise bu açıdan modernizm ve postmodernizm arasında kalmaktadır. Yeni kurumsal kurama göre de tek bir doğru yoktur, ancak insanlar karşılıklı etkileşim yoluyla ortak bir doğru tanımlayabilirler, yani gerçekliği sosyal olarak inşa edebilirler. Yeni kurumsal kuram gerçekliğin sosyal olarak inşa edildiğini, bu nedenle farklı yer ve zamanlarda farklı doğruların bulunabileceğini kabul ederek postmodernizme yaklaşırken insanların belli doğrular, dolayısıyla belli bir toplumsal düzen üzerinde anlaşabileceklerini kabul ederek de modernizme yaklaşmaktadır.

POSTMODERN ÖRGÜT KURAMI
Postmodernizmin örgüt kuramı alanındaki yansımaları iki farklı bakış açısıyla değerlendirilmektedir.
Dönemsel Postmodernizm: Postmodernizmin 1970’li yıllardan itibaren modern sonrası olarak adlandırılan dönemde meydana gelen ekonomik ve toplumsal kurumların örgütlenme biçimlerindeki dönüşümleri ifade eden yorumudur.
Felsefi Postmodernizm: Postmodernizmin modernizm düşüncesine yönelik kapsamlı eleştirilerden oluşan yeni bir felsefi yaklaşımı ifade eden yorumudur.

İlk anlamıyla post-modernizm 1970’li yıllardan sonraki tarihsel dönemi kapsamaktadır. Bu dönem Bell, Drucker, Jameson, Harvey gibi çeşitli yazarlar tarafından post-endüstriyel, geç-kapitalist, post-kapitalist, post-fordist vb. çok sayıda farklı isimle de anılmaktadır. Bu dönemin genel özelliği olarak karmaşa, düzensizlik ve esneklikten bahsedilebilir.

Bir felsefe olarak postmodernizm ise aklı ve bilimi dışımızdaki mutlak gerçekliğin bilgisini keşfetmenin tek yolu olarak kabul eden gerçekçi, ilerlemeci, büyük idealleri olan modern düşüncenin aksine; olguları olduğu gibi kabul eden, gerçeğin insanlar arası bir etkileşimle sosyal olarak kurgulandığını varsayan, yorumsamacı bir felsefeyi temsil etmektedir. Bu felsefenin postmodernizm biçiminde ifadesini bulmasında Lyotard, Foucault, Derrida, Baudrillard, Deleuze, Guattari, Nietzsche gibi düşünürlerin etkisi büyüktür

Post-Modern Yönetim ve Örgütlenme Biçimleri
Postmodernizmi modern dönemden sonraki dönem olarak kabul eden yaklaşıma göre teknolojik ve ekonomik alanda yaşanan bazı gelişmeler modern dönemin kapanmasına ve post-modern dönemin başlamasına neden olmuştur. Bu yaklaşıma göre post-modern dönem modern döneme bir karşıtlık içermez. Özellikle bilgisayar ve ardından da İnternet’in hayatımıza girmesiyle birlikte başlayan bu yeni çağ çeşitli yazarlar tarafından kapitalist ötesi, sanayi ötesi veya geç kapitalizm gibi değişik şekillerde nitelendirilmektedir. Post-bürokratik örgütlerinin özellikleri şu şekilde özetlenebilir
• Finans ve ham madde kaynaklarının sınırlar arasında ve bir yerden diğerine hızla yer değiştirebilir hâle gelmesi,
• Stok devir oranlarını düşüren ve yatırım geri dönüş oranlarını artıran tam zamanında üretim felsefesinin maliyetlerin neredeyse üretim anında ortaya çıkan bir olgu hâline getirmesi,
• Gelişen bilgi teknolojileri yardımıyla geçici çalışma, uzaktan çalışma, dış kaynaklardan yararlanma, taşeronluk gibi esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaşması ve çalışanların tek bir örgütte başlayıp biten kariyer anlayışlarının değişmesi,
• Sadece çalışma değil, satış, muhasebe, finansman gibi pek çok işlevin İnternet ortamında gerçekleştirilebilmesini sağlayan sanal örgütlerin ortaya çıkması ve örgütün sınırlarının belirsizleşmesi,
• Tedarikçiler, danışmanlar, taşeronlar gibi iş birliği yapılan örgütlerin iş hayatındaki etkilerinin asıl üretimi gerçekleştiren firma kadar bazen ondan daha önemli hâle gelmesi,
• İş bölümü ve uzmanlaşma yerine çoklu yeteneklere sahip çalışanlara duyulan ihtiyacı artıran proje bazlı örgütlenmelerin geleneksel kariyer anlayışını değiştirmesi,
• Masa, sandalye, dolaplar ve bilgisayardan oluşan ofis kavramının ortadan kalkması ve buna bağlı olarak geleneksel mesai anlayışının değişmesi,
• Belirsizliğin ortadan kaldırılmaya değil de yönetilmeye çalışılması. Açıkça belirlenmiş hedeşerin yerini sürekli güncellenen, ortaya çıkan durumları değerlendirmeye çalışan kompleks yönetim anlayışının alması,
• Pek çok örgütün temel iş tanımlarının değişmesi. Örneğin; üretim odaklı bir telefon şirketinin çeşitli ağ temelli yapılardan oluşan iletişim hizmetleri şirketine dönüşmesi.
• Çalışanların iş tanımlarının karmaşıklaşması. Buna bağlı olarak çalışanların kendini sürekli geliştirme ihtiyacının karşılanma zorunluluğunun ortaya çıkması,
• Örgütlerin birbiriyle rekabet hâlindeki pek çok bakış açısı, deneyim, rol ve kimliklerden oluşan bir karmaşa ortamı hâline gelmesi.

Postmodern Örgütsel Analiz

Postmodern örgüt kuramının modern örgüt kuramına yönelik eleştirileri birkaç noktada özetlenebilir
• Örgütler sınırları belli nesnel varlıklar olarak nitelendirilemezler. Türleri, biçimleri, yerleri, yapıları, özellikleri itibarıyla sınıflandırılamazlar. Çünkü örgütler çeşitli faktörlerin etkileşimiyle sürekli bir olma, örgütlenme hâlinde bulunan dinamik yapılardır.
• Nesnel olamayan örgütlerin belirli kimlikleri de olamaz. Örgütleri belli amaçlara, yönlere, örgütlenme biçimlerine, kültürel değerlere, işlevlere sahip somut, ölçülebilir, birbirleriyle karşılaştırılabilir yapılar olarak görmek mümkün değildir. Dolayısıyla belli stratejilere, kültürlere, değerlere, vizyon ve misyona sahip örgütlerden de bahsedilemez.



• Örgütlerin ölçülüp-biçilebilir yapılara sahip olamaması lider veya yönetici adı altından birtakım aktörlerin örgütleri başarıya götürebilmelerini de şüpheli hâle getirir. Dolayısıyla belli yönetim teknikleriyle etkin ve verimli, rekabet gücüne sahip örgütler yaratma idealleri de geçerli olamaz.
• Örgütler kompleks bir dünyada yaşarlar. Örgütler için birbirine nedensellik bağlarıyla bağlı bir dünya yoktur. Örgütlerin iç ve dış çevre faktörlerinin belli koşullarda örgüt için daha avantajlı durumlar ortaya çıkaracağı iddiası da geçerli değildir. Çevresel faktörlere müdahale etmek mümkün değildir.
• Örgütler doğal bir denge içerisinde değildirler. Dolayısıyla bu dengenin değiştirilmesine, böylece örgütsel değişimin sağlanarak daha iyi bir örgüt yapısına ulaşmaya yönelik olarak önerilen konumlandırma, farklılaştırma, değişim mühendisliği, kültürel değişim, birleşme, satın alma, stratejik iş birlikleri vb. stratejiler anlamlı değildir.
• Bilginin en önemli üretim faktörü, stratejik kaynak olduğu iddiası da boştur. Bilgi de diğer pek çok şey gibi sosyal olarak inşa edilen bir kurgudur. Bilginin değeri onun içeriğinde değil sahibinde var olduğu kabul edilen güçtedir. Bu nedenle bilginin üretilmesi, depolanması, aktarılması gibi faaliyetler bir anlam taşımaz.

Postmodern düşüncenin modernizmin örgüt kuramındaki yansımalarına yönelttiği eleştirilerin temelinde üç farklı düşünürün ortaya attığı üç farklı kavram yer almaktadır. Bu kavramlar postmodern örgüt kuramının oluşmasında anahtar rol oynayan kavramlardır. Söz konusu kavramlardan ilki Derrida’nın yapıbozum yaklaşımıdır.

Yapıbozum: Metinlerin insanların zihinsel arka planlarını yansıtacak şekilde görünenin ötesinde anlamları olduğunu kabul eden ve çeşitli analiz yöntemleriyle bu anlamları ortaya çıkarmaya çalışan yaklaşımdır.

Postmodernizmin örgütsel analizde yararlanılan ikinci temel kavramı Lyotard’ın büyük-anlatılar kavramıdır. Lyotard’ın Postmodern Durum başlıklı eseri sosyal bilimlerde postmodernizmin başlangıcı olarak kabul edilmektedir.

Büyük-anlatı: İnsanlığın tümüne birden doğru yolu gösterme iddiasındaki aydınlanma gibi tarihsel anlatıları; demokrasi, kalkınma gibi büyük hedeşeri ifade eden kavram






Posmodernizmin örgütsel analizde çok yararlanılan kavramlardan olan söylem ve güç kavramları ise Foucault’un çalışmalarından alınmıştır.

Söylem: Belli bir konudaki düşüncemizi ve belli bir olguya yönelik davranışımızı şekillendiren birtakım eylem ve düşünce kalıplarıdır.
Güç: İnsanların belli bir konuda belli bir biçimde davranmasını sağlama yeteneğidir.


Genel olarak değerlendirildiğinde bir felsefe olarak postmodernizmin örgütsel analize getirdiği farklı bakış açıları ve sağlayabileceği katkılar şöyle sıralanabilir
• Postmodernizm normal bilim anlayışına karşı çıkar. Postmodern düşünce büyük-anlatılara şüphe ile baktığından kendisini de bir büyük-anlatıya dönüştürmemeye çalışır. Dolayısıyla bir örgütlerin sorunlarına çözüm üretme, performanslarını artırma gibi iddialara sahip bir kuramsal yaklaşım değildir. Postmodern bir örgütsel analiz ancak mevcut kuramsal yaklaşım ve uygulamaların aslında ne olduklarının anlaşılabilmesine katkı sağlayabilir.
• Postmodernizm insanlardan bağımsız bir gerçeğin peşinde değildir. Örgütsel ilişkilerin en doğru biçimini keşfetmeye çalışmaz. Mevcut ilişkilerin görünenin ötesindeki karmaşık yapısını ortaya koymaya çalışır. Bu amaçla pozitivist araştırma yöntemleri yerine post-pozitivist nitel araştırma yöntemlerinden yararlanır. Postmodernizm tartışmaları örgütsel analizde pozitivist yöntemlere karşı nitel yöntemlerin meşrulaşmasında önemli katkı sağlamıştır. Nitel yöntemlerle birlikte örnek olaylar, kurgu-anlatılar, edebi metinler gibi farklı
yazım türleri de örgütsel analize postmodernizmle birlikte girmiştir.
• Postmodernizm örgütlerle değil örgütlenmeyle ilgilidir. Örgüt nesnel bir gerçeklik olarak laboratuvara alınıp incelenecek, üzerinde deneyler gerçekleştirilecek tasarlanmış bir yapı değildir. Örgütler kendilerini oluşturan tüm paydaşlar tarafından sürekli olarak yeniden üretilen kültürel varlıklardır. En iyi tek bir örgüt yapısı yoktur. Bütün örgütler kendilerine has özelliklere sahiptir.
• Postmodernizm her tür söyleme şüphe ile yaklaşır. Yazılı olsun, sözlü olsun örgütler hakkında örgüt kuramcıları tarafından üretilen söylemler örgütleri değil, söylem sahiplerinin yaklaşımlarını yansıtır. Bu nedenle söylemlerin farklı tarafların yapacağı okumalarla yapıbozuma tabi tutulmaları gerekir. Örgütsel analizde bilgi üretimine bilginin



kullanımından etkilenen tüm tarafların katılımı sağlanmalıdır. Böylece örgütlerde yöneten-yönetilen gibi söylemler yerine örgütlerin insanların yaşam alanları olduğu gerçeği öne çıkabilecektir.
• Postmodernizm genellemelere karşıdır. Postmodernizm düşünce evrensel doğrular ortaya koyma peşinde değildir. Örgüt kuramı küçük-anlatılara odaklanmalıdır. Örgüt araştırmalarında belli konuların diğerine göre önceliği yoktur. Çalışma konuları çevresel beklentilere göre değil araştırmacının kişisel tercihlerine göre belirlenmelidir. Ancak bu şekilde modern dönemde ihmal edilen eşitsizlik, ayırımcılık gibi araştırma konuları gündeme gelebilir.

POSTMODERN ÖRGÜT KURAMI VE İŞLETME İŞLEVLERİ

Postmodern düşüncenin iki farklı yorumunun daha iyi anlaşılabilmesi için diğer temel işletme işlevleri üzerindeki tartışmalara bakmak da yararlı olacaktır.

Henry Fayol 1916 yılında yayımlanan Administration Industrielle et Générale (Genel ve Endüstriyel Yönetim) adlı eserinde işletmelerin alt temel işlevi bulunduğunu belirtmektedir: Teknik faaliyetler (üretim), ticari faaliyetler (pazarlama ve satınalma), finansal faaliyetler, emniyet faaliyetleri (personel), muhasebe faaliyetleri ve yönetim faaliyeti. Fayol’dan bu yana temel işletme işlevlerinde pek bir değişiklik olmadığı görülmektedir.

Postmodernizm ve Pazarlama İşlevi
Postmodernizmin işletme işlevleri ile ilişkisi üzerine yapılan çalışmalarda yönetim işlevinin ardından en fazla çalışılan işlev pazarlamadır. Pazarlama alanında postmodern dönüşüm ile ilgili ilk çalışmalara daha çok tüketim sosyolojisi yönü ağır basan çalışmalar olan Baudrillard’ın 1970 tarihli kitabı ve Jameson’un 1983 tarihli yazısı örnek verilebilir. Doksanlı yılların başından itibaren ise postmodern pazarlama yazınının en bilinen yazarları Fırat (1992), Fırat ve Wenkatesh (1993; 1995), Brown (1992) ve Cova (1996)’nın makaleleri yayımlanmaya başlanmıştır.

Postmodern dönemde pazarlamanın özellikleri konusundaki en çok atıf alan yaklaşım Firat ve Venkatesh (1993) tarafından gerçekleştirilmiştir. Buna göre pazarlamada postmodern dönemin beş farklı özelliği bulunmaktadır: Üst- gerçeklik, parçalanma, üretim ve tüketimin yer değiştirmesi, öznenin merkezîliğini yitirmesi ve zıtların birlikteliği.

Üst-gerçeklik, gelişen bilişim teknolojilerinin de katkısıyla tüketimin nesnesinin ürünler ve hizmetler olmaktan çıkarak imajlar ve deneyimler hâline gelmesini ifade etmektedir

Parçalanma, gittikçe bireyselleşen tüketici tercihlerinin tür, yer, zaman ve süre olarak birbirlerinden bağımsızlaşmasını ifade etmektedir. Sembol asıldan, ürün işlevden, satın alınan şey ise ihtiyaçtan farklılaşmıştır. Çalışma zamanı ve boş zaman, kamusal faaliyetler ve özel faaliyetler gibi ayrımlar ortadan kalkmıştır. Modernizm bir faaliyet olarak üretimi kutsamaktadır. Postmodern dönem ise tüketime odaklı bir dönem hâline gelmiştir. Akla gelebilecek hemen her şeyin tüketim nesnesi haline getirilebildiği görülmektedir. Modern insan evrenin merkezinde bulunmaktadır. Tasarlamakta, planlamakta, hesaplamakta ve düzenlemektedir. Postmodern kültür ise ‘anı’ yaşamayı öne çıkartmaktadır. Kestirilebilir davranış kalıplarına sahip ‘ekonomik insan’ yerini ‘tüketen insan’a bırakmıştır. Beğenme, yerini ‘iyi hissetme’ye bırakmıştır. Bu da postmodern tüketiciyi daha edilgen bir konuma getirmiştir. Her şey gider felsefesi, seçmecilik ve kolaj postmodern kültürün önemli özelliklerinden bazılarıdır. Her şey, her yerde, her şekilde, her şeyle birlikte; Doğu-Batı, küresel-yerel, geçmiş-gelecek bir arada tüketilebilir. Kadın-erkek, genç yaşlı, zengin-fakir aynı şeyi tüketebilir.

*Postmodern dönemin pazarlama yaklaşımı ise seri uyarlamadır.
Seri Uyarlama: Hem tek tek her müşterinin siparişine uygun olarak tam istediği ürünü üretmeyi, hem de bunu seri üretime aktararak maliyet tasarrufu yapmayı sağlayan bilgisayar destekli pazarlama yöntemidir

Postmodernizm ve Üretim İşlevi
Üretim işlevi de işletmelerin temel işlevlerinden biridir. Ancak daha çok teknik bir süreç olması, üretim işlevinin teoriden çok uygulama yönünü öne çıkartmakta ve postmodernizm ile ilişkisinin de ancak dönemsel bir çerçevede ele alınabilmesine imkân tanımaktadır. Dönemsel olarak bakıldığında üretim işlevi dört farklı evrede incelenebilir:

Basit üretim, Taylorizm, Fordizm ve Post-fordizm.
Basit üretim, geleneksel döneme ait bir üretim yöntemidir. Basit birtakım aletler yardımıyla atölye tarzı üretim mekânlarında, imalat sözcüğünün de köken olarak ifade ettiği gibi el ile gerçekleştirilen bir üretim şeklini ifade etmektedir.
Taylorizm ise F. W. Taylor’un 1911’de yazdığı The Principles of Scientific Management (Bilimsel Yönetimin İlkeleri) adlı eseriyle ortaya koyduğu, işletmecilik alanında bilimsel ilkelerin uygulanmasını içeren ve bu alanda modern dönemin özelliklerini taşıyan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, emek sürecinin mümkün olduğunca katı
standartlara sahip bölümlere ayrılmasının verimliliği artıracağını iddia etmektedir.

Fordizm, emek ve teknolojinin örgütlenmesi anlamında Taylorizmden sonraki aşamadır. Modern dönemin en önemli özelliklerinden olan kitlesel üretim Fordizmin eseridir. Taylorizmin yönetim alanında geliştirdiği ilkeler, Fordizm ile üretime uygulanmıştır. Taylorizm emeğin makine başındaki örgütlenmesini dile getirirken Fordizm, emekle birlikte makineli sistemin fabrika sistemi içinde yeniden düzenlenmesini ifade etmektedir



Post-fordizm: Esnek uzmanlaşma olarak bilinen, üretilen parçaların olabildiğince küçük hücreler hâlinde üretime sokulmasıyla üretim hattının farklı ürünlerin üretimine kısa sürede hazır hâle getirilebilmesine imkân sağlayan ve böylece üretim hızını artıran bilgisayar destekli bir sistem.

Postmodernizm ve Muhasebe İşlevi
Muhasebe işlevi yapısal olarak oldukça yerleşik ve durağan bir görünüme sahip olsa da muhasebe ve postmodernizm ilişkisi üzerine yapılmış önemli çalışmalar bulunmaktadır. Özellikle Accounting, Organizations and Society ve Critical Perspectives on Accounting dergileri etrafında yoğunlaşan bu çalışmalar incelendiğinde, üretim işlevinin aksine, muhasebe ve postmodernizm ilişkisinin daha çok felsefi bir çerçevede ele alındığı görülmektedir. Bu eğilimin nedeni olarak ise muhasebe alanındaki postmodern yaklaşımların temelde eleştirel muhasebe yaklaşımından beslenmesi görülebilir. Ancak zamanla postmodern muhasebe yaklaşımı kendini eleştirel muhasebe yaklaşımından da ayırmıştır.

Dönemsel olarak bakıldığında muhasebe kuramında iki ana yaklaşım bulunmaktadır: Geleneksel ve eleştirel muhasebe yaklaşımları. Geleneksel muhasebe yaklaşımı, muhasebe işlevinin ilk kullanılmaya başlandığı MÖ 3600’lü yıllardan günümüze çeşitli evrimler geçirerek oluşmuştur. Geleneksel muhasebenin temel biçimi olan çift kayıt sistemi ilk olarak MS 1340 yılında İtalya’da kullanılmaya başlanmıştır (Akdoğan ve Aydın, 1987). Bu sistem o günden bugüne temelde pek bir değişiklik göstermeden kullanılagelmiştir.

Foucault’un güç merkezli bakış açısıyla yapılan çalışmalarda Miller ve O’Leary (1987) muhasebenin sonuçta ‘idare edilebilir insanlar’ oluşturmayı hedeşediğini, Hopper ve Armstrong (1991) ise muhasebenin çalışanlar üzerinde bir baskı ve denetim aracı olarak kullanıldığını belirmektedirler. Bugün ise örgütler, bireyler, faaliyetler, ilişkiler, ortam, para, alışveriş gibi muhasebenin tüm çevresi hızla karmaşıklaşmakta ve sanallaşmaktadır.

Sonuç olarak muhasebe alanında postmodern yaklaşım daha çok felsefi bir açıdan ele alınmıştır. İşletmelerdeki her türlü faaliyetin parasal göstergelere çevrilerek kayıt altına alınması anlamındaki muhasebe işlevinin postmodern yorumu da işletmeciliğin modern yapısı ve amaçlarına yönelik bir eleştirel niyetin ürünüdür (Arrington ve Watkins, 2002). Postmodern muhasebe yaklaşımı modern muhasebe yaklaşımına alternatif bir başka kuram geliştirmektense muhasebeyi içinde faaliyet gösterdiği farklı çevrelerde anlamaya ve anlamlandırmaya yönelik bir yaklaşım zenginliği sağlamaktadır .

Muhasebe işlevi ile ilişkisi bakımından postmodern dönüşümün finans işlevine etkilerine de bu bölümde kısaca değinilebilir. Postmodernizm ve finans ilişkisi üzerine henüz çok sayıda çalışma yayımlanmamıştır. McGoun tarafından yapılmış birkaç çalışmada postmodernizmin felsefi ve ontolojik temellerinin finansal araştırmalarda da kullanılabileceği, bunun özellikle finans bilgisinin elde edilmesinde ve yorumlanmasında metodolojik açıdan zenginlikler sağlayacağı belirtilmektedir

Postmodernizm ve İnsan Kaynakları Yönetimi İşlevi
İnsan kaynakları yönetimi işlevi de işletmelerin temel işlevlerinden birisidir. Bu işlev hem postmodern örgüt kuramı hem de eleştirel yönetim araştırmaları tarafından yoğun biçimde analizlere konu edilmiştir insan kaynakları yönetimi anlayışının beş temel özelliğinden bahsedilmektedir
• İnsan kaynakları yönetimi personel yönetiminin yeniden isimlendirilmesidir. Esas itibarıyla geleneksel personel yönetimi fonksiyonlarından çok da farklı bir oluşum değildir.
• İnsan kaynakları yönetimi, personel yönetimi ve endüstri ilişkilerinin birleşmesinden doğan ve yönetim tarafından öne sürülen yeni bir oluşumdur.
• İnsan kaynakları yönetimi, geniş bir alanda istihdam ilişkilerini temsil eden ve bireysel iş ilişkilerinin gelişmesine katkıda bulunarak örgütsel entegrasyonu gerçekleştirmeye çalışan yeni bir işçi-yönetici ilişkiler zinciridir.
• İnsan kaynakları yönetimi, firma politikalarının oluşturulmasında göz önünde tutulması gereken önemli bir stratejik yönetici fonksiyonudur.
• İnsan kaynakları yönetiminde yöneticinin temel görevi, işçilerin kontrolünden işçilerin gelişimini ve performansını desteklemeye yönelik olarak değişmiştir. Bu nedenle insan kaynakları yönetimi destekleyici davranış olarak da adlandırılmaktadır.

Katı İnsan Kaynakları Modeli: Modern yönetim anlayışına dayalı, iş etütleri aracılığıyla çalışanları en verimli olabilecekleri şekilde örgütlemeye çalışan personel yönetimi yaklaşımıdır.
Yumuşak İnsan Kaynakları Modeli: Post-modern dönemin yönetim anlayışına dayalı, çalışanları birer kaynak olarak gören ve her birinin farklı özelliklerini geliştirerek onlardan yararlanmaya çalışan insan kaynakları yönetimi yaklaşımıdır.

Postmodernizmin felsefi yorumu açısından bakıldığında ise insan kaynakları yönetimi anlayışının bir söylem olarak ele alındığı ve söylem analizi, yapıbozum, büyük-anlatılar ve güç ilişkileri analizi gibi postmodern yaklaşımlarla analiz edildiği görülmektedir. Örneğin insan kaynakları yönetimine yönelik yapılan eleştirel söylem analizlerinde aslında felsefi olarak modern dönemdeki personel yönetimi anlayışından pek de farklı olmadığını ifade etmek üzere insan kaynakları yönetiminin ‘imparatorun yeni elbisesi’, ‘yeni şişedeki eski şarap’, ‘kuzu postuna sarılmış kurt’ gibi mecazlarla ifade edildiği, insan kaynakları yöneticilerinin ‘ellerinden hiçbir iş gelmeyen Şamanlar’a benzetildiği görülmektedir.



Sonuç olarak insan kaynakları yönetimi alanında postmodernizm tartışmaları hem dönemsel hem de felsefi alanda sürdürülmektedir. Dönemsel olarak yumuşak insan kaynakları yönetimi modeli katı modern modele yönelik bazı alternatifler sunmaktadır. Felsefi açıdan ise postmodern analizin insan kaynakları çalışmalarına sağlayacağı katkı Legge’nin ifadesiyle, “insan kaynakları uygulamalarının modern karakterinin günışığına çıkarılması ve böylece bu uygulamaların olumsuzluk ve çelişkilerinin ortadan kaldırılması” olabilir.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Son mesajlar

Forum istatistikleri

Konular
17,416
Mesajlar
134,314
Kullanıcılar
90,723
Son üye
AlanDQ
Üst