Sosyolojiye Giriş Tüm Ünite Geniş Özeti

only roses

Özel Üye
Katılım
28 Ocak 2010
Mesajlar
4,562
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Bölüm:
MEZUN
Şehir:
Konya
SOSYOLOJİK DÜŞÜNMENİN BİREYE SAĞLAYACAĞI ÖZELLİKLER

- Toplumsal sorunları görebilme
- Daha farklı bir dünya olabileceğini görmek.
- Bildiklerimizi yeniden inceleme
- Kesin doğruları çözümleme ve sorgulama alışkanlığı kazanma …

*Toplumsal Yapı : Toplumu oluşturan temel gruplardan ve toplumsal kurumlardan meydana gelen kalıcı, sürekli ve örgütlü ilişkilere denir

*Statü : Diğer insanların bizim hakkımızdaki düşüncelerini ve bize karşı davranışlarını belirleyen şey statümüzdür. Verilmiş ve edinilmiş statüler vardır.

*Toplumsal Rol : Toplum her statüdeki insanın belirli bir şekilde davranmasını bekler ve bu davranışlar ROL olarak adlandırılır. Bireyin rollerinden biri yada bazıları diğer yollarla uyuşmadığı zaman ROL ÇATIŞMASI olur.

*Norm : Normlar belirli durumlarda insanların nasıl davranması gerektiğini konusunda yaptırımı olan beklentilerdir. Normlar değerlere dayalı olarak geliştirilen kurallardır.

*Toplum : Toplum bireylerin toplamı demek değil belirli bir kültürü ve bir takım toplumsal kurumları paylaşan insanlar arasındaki ilişkilerdir. Toplum ve ulus birbirinden farklı kavramlardır. Ulus resmi olarak tanınmayı içeren ve varsayılan bir birlikteliktir.

*TOPLUM TİPLERİ
- Avcı ve Toplayıcı toplumlar
- Tarım toplumları
- Kırsal toplumlar
- Modern toplumlar
- Bilgi toplumu
- Modernlik öncesi toplumlar

*Toplumsal değişme : Toplumun kültürel yapısal ekolojik veya demografik özelliklerindeki değişmeyi ifade eder.

*Toplumsal Kurum : Toplumun yapısı ve temel değerlerinin korunması bakımından nispeten sürekli kurallar topluluğudur. Kurum ve toplumsal kurum farklı şeylerdir örneğin sağlık ocağı hastaneler birer kurumdur sağlıkla ilgili kurumların bütünü ise bir toplumsal kurum olan sağlık kurumudur.

*Toplumsal Olgu : Bireyin dışında bulunan ve sahip oldukları zorlama gücü sayesinde kendilerini bireye kabul ettiren davranış düşünme ve hissetme biçimleridir.

*Değer : Toplum yada sosyal bir grup tarafından önemli görülen inanç ve ideallerdir.

*Toplumsallaşma : Toplumun kültürünü öğrendikleri etkileşim sürecidir.

*C.Wright Mills tarafından geliştirilen sosyolojik imgelem hem tarihi hem biyografiyi hem de toplumun bunlar içindeki ilişkilerini kavramaktadır.
*Sosyoloji makro düzeyde toplumsal kurumların yada toplumların yapısını, Mikro düzeyde grupları gruplar arasındaki etkileşimi ve toplumsal rolleri inceler

*Mikrososyoloji : Yüz yüze etkileşim halindeki gündelik davranışların incelenmesine mikrososyoloji denir.

*Makrososyoloji : Siyasal sistem yada ekonomik düzen gibi büyük ölçekli toplumsal düzenlerin çözümlenmesine ise makrososyoloji denir.

SOSYOLOJİNİN DOĞUŞU
Bilim olarak sosyoloji yaklaşık 200 yıl önce ortaya çıkmıştır. Fransız devrimi ve Endüstri devrimi sonrasında büyük değişimler meydana gelmiştir. Sosyolojinin ortaya çıkmasındaki en büyük etken bu değişimlerdir.
İlk sosyolojik analizler nelerin neden değiştiğini ortaya koyma ve gelecekte toplum yapısının nasıl olacağını tahmin eden analizlerdir.
Auguste COMTE toplumun bilimsel olarak incelenmesini sosyoloji olarak adlandıran ilk kişidir(sosyolojinin isim babasıdır)

SOSYOLOJİNİN DİĞER SOSYAL BİLİM DİSİPLİNLERİYLE İLİŞKİSİ
Disiplin bilim dallarının alt kategorilerine verilen isimdir. Sosyoloji hem bir bilim hem bir disiplindir. Doğa bilimlerinin kullandığı yöntemlerle cevap bulma çabası sosyolojiyi doğurmuştur.

Psikoloji: Bireysel davranışı incelediği için

Antropoloji : Sadece kültür üzerinde durduğu için

Ekonomi ve Siyaset : Sadece toplumsal kurumu inceledikleri için

Tarih : Olguların belirli dönemdeki hallerini incelediği için …
Sosyolojiden farklıdır. Sosyoloji diğer disiplin alanlarından diğer disiplin alanları da sosyolojiden faydalanır ilişki içindedirler .

BİLİM VE YÖNTEM
Bilimsel araştırmanın aşamaları
- Araştırma konusunun seçilmesi ve problemin belirlenmesi
- Araştırma için uygun araştırma tipi ve yöntemin belirlenmesi
- Araştırma evrenin belirlenmesi ve örneklem seçimi
- Veri toplama
- Veri analizi
- Bulguların yorumlanması ve rapor yazımı.
*Bilim olması gerekeni değil olanı araştırır,Bir toplumsal kurumdur,sistemli ve organize edilmiş bilgiler bütünüdür, bilgi üretmenin sistemli bir yoludur hem emprik (gözleme ve deneye dayalı) hem rasyoneldir, değerlerden mümkün olduğunca uzak kalmaya bakar.

DOĞA BİLİMLERİ VE SOSYAL BİLİMLER
ARALARINDAKİ FARKLAR
- Doğa bilimlerde kesin bilgilere gitmek sosyal bilimlere göre daha kolaydır
- Doğa bilimlerde ölçüm yapmak daha kolaydır
- Doğa yasaları daha kesindir.
- Doğa bilimlerde gelecekle ilgili tahmin yürütmek daha kolaydır.
- Doğa bilime daha kolay deney yapılır
- Doğa bilimde olayların neden sonuç ilişkisini daha kolay ortaya koyar.

SOSYOLOJİK ARAŞTIRMALARDA YÖNTEM VE TEKNİKLER
Sosyal bilimlerde temel yaklaşım

POZİTİVİST YAKLAŞIM: -Emprik, Sistematik , Teorik
- Tek bir bilimsel yöntem vardır bütün bilimler bu yöntemi kullanır sadece konuları değişiktir.
- Gerçekliğin insanlardan bağımsız olduğunu ve keşfedilmeyi beklediğini savunur.
- Toplumsal dünyayı incelemek için doğa bilimlerinde kullanılan yöntemlerin kullanılmasını gerektiğini savunur
- Sadece görünen olguları ve ilişkileri sosyolojinin konusu yapar
- Toplumsal gerçeklik bilinebilir
- Yöntem olarak nicel yöntem kullanılır.
- Toplumsal gerçekliği fiziksel gerçeklikler gibi bireylerin öznelikler dışında var olanlarla sınırlı tutarlar
- Sadece ileriye yönelik kestirmeler yapabilirler.
- İnsanların rasyonel hareket ettiklerini düşünürler.
- Kökleri Auguste Comte ve Durkheim e dayanır.
- Bilimselliğin temelini hipotezlere dayatır.

YORUMLAYICI YAKLAŞIM: -Emprik, Sistematik , Teorik
- Toplumsal gerçekliği bireylerin ona verdiği anlamda aramaya çalışır
- Araştırmadaki amacı toplumsal eylemi anlatmaktır
- İncelenen toplumsal eylemin bağlamına bakılır
- Nitel araştırma yöntemini kullanır
- Nedensel açıklamayı değil derinlemesine betimlemeyi anlamayı ve yorumlamayı amaçlar
- Kökleri Alman Dilth ye ve Max Weber‘e dayanır

ELEŞTİREL YAKLAŞIM -Emprik, Sistematik , Teorik
- Toplumsal gerçekliği görünür toplumsal ilişkilerin arkasında saklı olduğunu düşünür.
- Toplumsal ilişkiyi dönüştürmeyi amaçlar
- İnsanların düzen tarafından aldatıldıklarını değişime uğradıklarını savunur
- Kökleri Karl Marx ve Sigmun Frued’a dayanır.

FEMİNİST YAKLAŞIM
Feminist araştırmacıların amacı :
- Toplumsal ilişkilerdeki cinsiyetçi iktidar yapısını dönüştürmeyi amaçlar
- Ataerkil toplumsal yapı içinde güçsüz olan kadını güçlendirmek
- Pozitivizmi eleştirir
- Toplumdaki cinsiyete dayalı ilişkilerin varlığını göstermek

KIRSAL KADININ ÖZELLİKLERİ
- Kırsal kadın tamamen mülksüzdür
- Yeniden üretim sürecinde sermayesizdir
- Kadının tarımsal alandaki emek üzerindeki kontrolü çok düşüktür
- Türkiye’nin tarımında kadınsallaşma yaşanmaktadır.

NİCEL ARAŞTIRMA YÖNTEM VE TEKNİKLERİ
- Pozitivist yaklaşıma dayanan araştırma yöntemidir
- Araştırmaların başına yapılmış olan hipotezlerin sınanmasına dayalı yapılır
- Araştırmacılar nesneldir
- Tümden gelim
- Sosyal olgular arasında neden sonuç ilişkisi ortaya konmaya çalışır
- Standartlaştırılmış teknikler kullanılır
- Kavramlar kesin ölçülebilir değişkenler haline dönüştürülebilir.

NİTEL ARAŞTIRMA YÖNTEM VE TEKNİKLERİl
- Tümevarım ilkesi benimsenmiştir
- Hipotezle başlamaz
- Sosyal olguları içinde bulundukları sosyal bağlam içinde değerlendiren yöntemdir.
- Keşfedicidirler, küçük örneklem gruplardan veri toplarlar
- Standartlaştırılmış veri toplama araçları kullanılmaz.
- Veriler yapılandırılmamış görüşme, odak grup görüşmesi yapılandırılmamış ve yarı yapılandırılmış gözlem yaşam öyküsü örnek olay ve doküman incelenmesi gibi veri toplama yöntemleriyle elde edilir.

YÖNTEMSEL ÇOĞULCULUK
Nitel ve Nicel yöntemin bir arada kullanılabileceği görüşünün temel düşüncesidir.

SOSYOLOJİDE TEMEL YAKLAŞIMLAR SOSYOLOJİNİN GELİŞİMİ
Sosyoloji biliminin gelişiminde katkıda bulunan bir çok yaklaşım bulunmaktadır.En etkili olanları Marx, Durkheim, Weber, İşlevselcilik marxizm, çatışma teorisi, sembolojik etkileşimcilik.

SAİNT SİMON(1760-1825)
- Sanayi toplum kavramını ilk ortaya atan kişi
- Pozitivisttir aynı zamanda feodal ve askeri toplumlardan sanayi toplumlarına doğru gelişme gösterdiğini belirtmesi üzerine evrimcidir de .
- Hem sosyolist hem muhafazakar bakış açısına sahiptir
- İlk sosyolist ilk sosyolog
- Toplumsal değişmedeki problemlerin muhatabının sosyal fizik olduğunu söyler.

AUGUSTE COMTE (1798-1857)
- Evrimci ve pozitivisttir
- Sosyoloji bilimini icat etmiş be pozitif sosyoloji geleneğinin öncüsü olmuştur.
- Sosyolojinin isim babasıdır.
- İnsan düşüncesi ve toplumsal evrim için söz konusu ettiği üç aşama vardır.. bunlar sırasıyla
*Teolojik aşama , Metafizik ve pozitif dir.
- Başvurduğu kavramlar, toplumsal statik (toplumsal düzen), toplumsal dinamik(toplumsal değişim) tarihsellik, pozitif aşamadır.

HERBERT SPENCER(1820-1903)
- Pozitivist
- Charles Darwinin evrim teorisindeki ilkeler çerçevesinde ele alan evrimci bir sistem yaklaşımında geliştirilmiştir.
- Toplumsal değişme Darwinci anlamda güçlü olanların ayakta kaldığı zayıf olanların yok olduğu tezine yani doğal seleksiyon yasalarına göre işlemektedir.
- Sosyal Darwinist

KLASİK SOSYOLOJİ(MARX,WEBER,DURKHEİM)


KARL MARX(1818-1883)
- Toplumları tarihsel süreç içerisinde komünal köleci feodel kapitalist ve sosyolist olarak ayırmış
üretim ilişkilerine dikkati çekmiş modern çağda doğu toplumlarının farklılıklarında Asya Tipi Üretim Tarzı (ATÜT) ile açıklamaya gitmiştir
- Tarihsel maddecidir.
- Modern toplumun farklılıklara ve sınıflara dayandığını düşününr-
- Diyalektiği yöntem olarak kullanır
- Toplumsal emek ve üretim ilişkileri önemli kavramları arasındadır.
- Toplum analizlerinde alt yapı ve üst yapı olmak üzere iki ayırıma gider
- Eleştirel
- İşlevselci
- Kapitalist üretim sistemi emeğin yabancılaşmasına neden olmaktadır
- Kapitalist sistem eşitsizlikleri üretim sürecinde yaratmaktadır.
- Kapitalizmde toplumsal eşitsizliği yaratan en büyük faktör dindir
- Bir üretim tarzında belirleyici olan faktör alt yapıdır
- Toplumsal değişmenin motor gücünün sınıf çatışması olduğunu ifade eder.
*Alt Yapı :Temel ekonomik ilişkilerin etrafında dönen ve toplumsal düzene şeklini veren üst yapıyı şekillendiren ilişkilerdir üretim güçleri ve üretim ilişkileri arasındaki çelişkiye karşılık gelmektedir.
*Üst Yapı: Üretim güçlerini elinde bulunduranların egemenliklerini meşrulaştırmak için kullandıkları araçlardır.
EMİLE DURKHEİM(1858-1917)
- İşlevselci(fonksiyonolist)
- Kullandığı temel kavramlar; Mekanik dayanışma, Organik dayanışma, anomi, iş bölümü
- Toplumsal düzen sembolik etkileşimin bir sonucudur
- Anti hümanist
- Geleneksel ve modern toplum karşılaştırmasını kullanır.
- Toplumsal değişmede en önemli faktörün iş bölümü olduğunu savunur.
- Yapısal işlevselcilik
- Toplum bireylerden üstündür
- Biyolojik organizma
- Toplumsal dayanışma

MAX WEBER(1864-1920)
- Karizmatik otorite
- Toplumsal eylemi anlamaya yöneliktir
- Sosyolojinin çalışma nesnesini toplumsal eylem olarak tanımlar.
- Pozitivizmi eleştirir.
- Toplumsal eylem
- Akılcı/Rasyonel
- 4 toplumsal eylem tipinden söz eder.
- Yorumlayıcı veya anlayıcı sosyoloji
- Otorite ve örgüt tiplerinden söz eder Geleneksel otorite , Karizmatik otorite yasal-ussal otorite
- En ünlü çalışmaları Protestan ahlakı ve Kapitalizmin ruhu dur.
- Tek faktör yerine çoğulcu(plüralist) bir yaklaşım benimser
- Toplumsal eylemi yorumlamak ve açıklamak ile ideal tipler oluşturma çabası olmuştur.
- Bir amaca yöneliktir
- Araçlar kullanır
- Hesaplı ve planlıdır
- Dinsel ahlaksal ve kültürel değerler.
- Toplumsal ilişkileri anlamak için bireyin gerçekleştirdiği eylemin anlamına bakmak gerekir
- Demir kafeslere benzettiği rasyonel örgütleme tipi Bürokrasidir.

İŞLEVSELCİLİK
- Durkheim, A.R Radcliffe-Brown ile Bronislaw Malinawski tarafından geliştirilmiş.Talcott Parsons be Robert K.merton tarafından ilerletilmiştir.
- Evrimci bir anlayışa sahiptir
- Toplumu işlevsel bir bütün olarak görür.
- Toplum öz düzenlemeye sahip bir sistem olarak ele alınır.
- Çevredeki değişime karşı toplumun kendi koruma mekanizmaları yarattığı fikri vardır.

MARXİZM VE ÇATIŞMA TEORİSİ
- Marxın yaklaşımına dayanan çatışma teorisi Marxist teorilerin onun orjinal düşüncelerine sadık kalan geleneksel ve yeni versiyonlarına yaslanır.
- Gramsci toplum analizlerinin sadece alt yapı değil kültür ve ideolojilerinin de önemli olduğunu vurgulamıştır.
- Yapısalcı marxizm olarak bilinen teorinin geliştiricisi Lois bir toplumda belirli ilişkilerden oluşan 3 temel toplumsal yapıyı (ekonomik siyasal ve ideolojik yapılar) belirlemiştir.
- Frankfurt okulu tarafından geliştirilen eleştirel teoride marxizmde önemli yer tutar.

SEMBOLİK ETKİLEŞİMCİLİK
- Toplumu yanlız yapıları açısından değil bireyler açısından da analiz eder
- İnsanlar arasındaki etkileşimcilik mutlaka sembollerle olur
- Bireylerin gündelik yaşamdaki sembolik etkileşimlerinin bir ürünü olarak ele alır
- Gerorge Herbert mead kurucusu, Ch colley, W.thomas ve Herbert Blumer katkıda bulunmuştur
- Adını blumerden almıştır
- Toplumsal düzenin içinde yaşadığımız dünyada şeylere atfettiğimiz anlamlar sonucu ortaya çıktığı savunulur.
- Mikro sosyolojide kalır
- Bireyden bağımsız değil bireyin ona yüklediği anlamdan meydana gelir

FEMİNİST VE POSTMODERN YAKLAŞIMLAR
- Klasik ve modern sosyolojide yer alan bütün yaklaşımlara eleştirel bakarlar
- Eleştirel teoriye benzer
- Nedensellik ilkesine ve akılcı düşünceye dayalı bilim anlayışının iflas ettiğini öne sürerler
- Kültür sanat teknoloji ve bilime kadar pek çok alanda modernizme bir eleştiri olarak doğan postmodernizm gerçekliğin modern çağdaki sosyolojik yaklaşımlarla bilinmeyeceğini ve akılcı düşünme biçimleri tarafından iyileştirilemeyeceğini savunur.

TOPLUMSAL DEĞİŞME
- Toplumsal yapının kurumların toplumsal ilişkiler ağının davranış kalıplarının toplumsal norm ve değerlerinin zaman içimde olumlu veya olumsuz değişimini ifade eder.
- Nötr bir kavramdır
- Gelişme ve ilerleme kavramlarıyla ilgilidir

TOPLUMSAL DEĞİŞMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
- Fiziki çevre -Kültürel faktörler
- Teknoloji faktörü -Demografik faktör

TOPLUMSAL DEĞİŞME İLE İLGİLİ TEMEL YAKLAŞIMLAR
- A Giddens modern dünya gelişme seviyelerine göre
- Birinci Dünya toplumları (gelişmiş ülkeler)
- İkinci ” ” (Sovyetler Birliği, Doğu Avrupa)
- Üçüncü ” ” (Gelişmekte olan toplumlar)
- Yeni sanayileşen ülkeler (Brezilya, Türkiye)

EVRİMCİ YAKLAŞIM
- Evrim süreklidir ani değişmeler yoktur
- Evrim bütün toplumlarda görülür
- Evrimin belirli bir yönü vardır
- Doğal bir süreçtir
- Herhangi bir birim için kendi potansiyellerini gerçekleştirme sürecidir
- Zorunlu ve kaçınılmazdır
- Durağan ve düzenli toplum anlayışına sahiptir
- Amacı toplumsal aşamaların kanunlarını bulmaktır
- Avrupa toplumunu diğer toplumlara göre en üst ve model alması eleştirilmesine neden olmuştr
- Etnosantrik ve Avrupa merkezci bir bakışa sahiptir
- Comte evrimci yaklaşımın önde gelen isimlerindendir.

MODERNLEŞME OKULU
- Azgelişmişliğin nedenini az gelişmiş ülkelerde arar
- Walt Whitman Rostow toplumsal değişme açısından bu kuramda yer alır
- Görüşleri: Çevre ülkelerin az gelişmişlik nedeni kapitalist ülkelerdir
-Kapitalizm uluslar arası düzeyle örgütlenmektedir
-Merkez, çevre ve yarı çevre olmak üzere üç iş bölümü vardır.
-Evrimci yaklaşımı benimsemiştir
-İdeal model olarak ABD yi ele almaktadır
-Parons, Bert Hozelist, Walt withman Rastow

BAĞIMLILIK OKULU
- 1960 larda Andre Gunder Frank tarafından geliştirilmiştir
- Azgelişmişliğin sürekliliği
- Merkez-çevre ayrımından yola çıkarak çevrenin gelişememişliğinin yada azgelişmişkliğin nedenlerini açıklamaya çalışmıştır.
- Bağımlılık ilişkisi devam ettiği sürece çevre için var olan tek seçenek az gelişmişliğin sürekliliğidir
- Modernleşme okuluna karşı geliştirilmiştir.

DÜNYA SİSTEMİ YAKLAŞIMI
Immanuel Wallerstein tarafından bağımlılık okuluna tarihsellik katmak amacıyla oluşturulmuştur

KÜRESELLEŞME
- Kuşkucular, aşırı küreselleşmeciler, dönüşümcüler olmak üzere 3 temel yaklaşım vardır
- Robertson 15. yy kadar tarihsel sürece yayarak incelemiştir
1-Oluşum aşaması= Yeni ulusların ortaya çıkışı bireyselcilik ve hümanizmin yükselişi
2-Başlangıç aşaması= Uluslar arası ilişkilerin formelleşmesi yurttaşlık ve insanlık kavramlarının belirginleşmesi
3-Kalkınma aşaması = Ulus devlet kavramının yerleşmesi
4-Hegemonya mücadele aşaması = Küresel düzeyde savaşlar.
5-Belirsizlik aşaması =Kitle iletişim araçlarının yaygınlığı, insan hakları ırk ve toplumsal cinsiyete dayalı kimliklerin ön plana çıkması

EKONOMİK DÜZEYDE KÜRSELLEŞME
- Refah devleti: Eğitim, sağlık barınma ve asgari düzeyde gelir gibi temel insani ihtiyaçlara yönelik
hizmetlerin ve yardımların sosyal güvenceler aracılığı ile devlet tarafından sağlanmasıdır.
- Fordizm: 2. dünya savaşından 1970 lerin sonuna kadar hakim olan sermaye birikim modeli ve üretim örgütlenme biçimidir. Kitlesel üretimi(bant tipi) esas alır.
- PostFordizm 1980 lerden sonra görünen sermaye ve örgütlenme biçimidir. Piyasa koşullarının gerektirdiği her türlü esnekliüe dayanır.

SİYASET
- Hükümet sanatı, kamusal hayat, uzlaşma, uyum/çatışma, gücün ve kaynakların dağıtımı çeşitli içeriklere sahiptir.
- Ülke devlet ve insan yönetimi demektir

SİYASET BİLİMİ-SOSYOLOJİSİ

Siyaset bilimi: yönetim aygıtları ,kamu yönetim mekanizmaları ile seçimler, kamoyu, baskı grupları ve siyasal davranışlarla ilgilenirler..
Siyaset Sosyolojisi: Siyasal olguların sosyolojik analizi ve daha çok siyaset, toplumsal yapılar, ideolojiler ve kültürlerle ilgilenir.

İKTİDAR-OTORİTE-PATERNALİZM-MEŞRUİYET

İktidar: Bir kişinin yada bir grubun diğerlerinin karşı koyma durumunda bile kontrol etmesini ifade eden toplumsal ilişkidir.

Paternalizm: Baba ile çocuk arasında varsayılan çocuğun kendi kendisine bakamazmış gibi babanın sahip çıkmasına göndermede bulunan ve iktidarın vatandaşın iyliği için hareket etme olarak tanımlar

Otorite: İtaat yoluyla istikrarın sağlanabildiği hiyerarşik bir ilişkidir

Meşruiyet: Bir hükümetin otoritesine boyun eğenlerin bunlara razı gibi gösterilmesi

OTORİTE TİPLERİ
- Weber 3 çeşit otorite tipi belirlemiştir
1-Geleneksel Otorite= Toplumdaki meşruiyetlerini gelenekten göreneklerden ve inançlardan alır
2-Karizmatik Otorite= Meşruiyetini liderin olağanüstü olduğuna inanılan otorite
3-Yasal-Akılcı Otorite= Rasyonel aklın belirlediği yasalarla yetkileri sınırlandırılmış

LAİKLİK-DEVLET-DEMOKRASİ
- Laiklik: Farklı dinden ve inançlardan insanların eşit koşullarla aynı kurallara uymak durumunda bulundukları toplum düzenini ifade eder

- Devlet Belirli bir toprak parçası üzerinde egemen olan siyasal bir araçtır. Toplumun en üst organizasyonudur.

- Demokrosi: Halkın kendi kendini yönetmesi günümüzde farklı biçimleri vardır
1-Katılımcı demokrasi
2-Temsilci yada liberal demokrasi

Totaliter Devlet: Toplumdaki tüm baskı şiddet ve zor ile kurumları denetim altına alan ve toplumsal meşruiyetten yoksundurlar(Nazi Almanyası).
 

only roses

Özel Üye
Katılım
28 Ocak 2010
Mesajlar
4,562
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Bölüm:
MEZUN
Şehir:
Konya
İDEOLOJİ
Dünya görüşüdür aydınlanma sürecinin bir ürünüdür.

Eagleton 6 farklı ideoloji geliştirmiştir.
- Toplumsal yaşamdaki fikir, inanç ve değerleri üreten maddi süreç
- Toplumsal açıdan önemli bir grubun veya sınıfın içinde bulunduğu durumu imgeliyen inanç ve fikirler
- Toplumsal grupların çıkarlarının meşrulaştırılması ve desteklenmesi
- Toplumun maddi yapısından kaynaklı yanlış ve aldatıcı inançlar

BELLİ BAŞLI İDEOLOJİLER

Liberalizm: Bireyin, özgürlüğün, aklın, adaletin hoşgörünün ve farklılığın ön plana alındığı ve bu anlamda bireysel hak ve özgürlüklerin korunmasının esas olduğu devletin bu çerçevede sınırladığı bir ideolojidir

Muhafazakarlık: Varolan toplumsal, ekonomik, siyasal ve kültürel ortamın korunmasını temel alan düşünce sistemidir.

Sosyalizm: Toplum, iş birliği, eşitlik, sosyal sınıf ve ortak mülkiyet üzerinde durulan kavramlardır. Marxın düşüncesine dayanır.

Faşizm: Lider pozisyonunun önemli olduğu siyasal itaat kültürünün yaygın aşırı milliyetçilik hatta ırkçılık öğelerini taşıyan totoliter unsurlu baskıcı ve anti demokrotik özelliklere sahiptir.

NeoLiberalizm= Temel olarak birey ve pazarı almış devletin piyasa üzerindeki müdehalesini ortadan kaldırmayı amaçlamıştır
Soyal demokrasi= Sosyalizm ile liberal değerlerin harmanlandığı devletin göreli olarak müdehalesinin mümkün olduğu sosyal refah egemen anlayışının olduğu sosyal adaletin önemsendiği bir ideolojidir.

SİYASETE İLİŞKİN TEMEL SOSYOLOJİK YAKLAŞIMLAR

Öne çıkan 4 yaklaşım vardır

1- İşlevselci Yaklaşım
- En temel vurgu devlete olan ihtiyaçtır.
- Düzeni sağlamak
- Diğer devletlerle ilişkisi
- Sistemi yönlendirmek

2- Çoğulcu Yaklaşım
Klasik çoğulculuk ve seçkinci çoğulculuk olmak üzere 2 ye ayrılır.
Klasik çoğulculukta
- Hükümet toplumun istekleri ve çıkarları doğrultusunda hareket eder.
- Siyasal partiler temsilci gücün temsili hükümetler için gerekli organizasyonlarıdır.
- Modern toplumun olmazsa olmazları kabul edilir.

3- Elit(seçkin) teorisi
Yönetici ve yönetilen sınıf, elit olan ve olmayan olarak ikiye ayrılır.
Wifredo Pareto ve Gaetano Mosca tarafından geliştirilmiştir.
- Toplum bir elitler grup tarafından yönetilmektedir
- Yönetici elitler: askeri elit,dini elit, iş adamları elidi, aydın elidi
- C.W.mills ileriye sürmüş olduğu iktidar seçkinleri analizinde ABD de askeri elitler-Büyük şirketler yöneticileri-Siyasal elitler olarak 3 seçkin grup belirlemiştir

4- Marksist Çatışmacı Yaklaşım
- Toplumdaki genel çatışmanın kaynağı sınıfsal çatışmadır ve kapitalist toplumlarda görülür.Bu çatışma iktidar sahibi olanlar ve olmayanlar arasındadır.
- İktidarın kaynağı ekonomidir ve alt yapıda bulunur.
- Siyasal iktidar ekonomik iktidarın yansımasıdır.
- Üretim araçlarının kolektif(ortaklaşa) sahiplenişi olan komünüst toplumda güçte halk arasında eşit dağıtılacaktır.
- Üretim araçlarına sahip grup toplumda azınlıktadır ve egemen sınıf konumundadır.
- Üretim araçları yönetici sınıfa aittir iktidarın insanlara dönüşünün tek yolu üretim araçlarının kolektif mülkiyetiyle mümkündür
- Aile ve hukuk egemen sınıfın devamlılığı için işlevsel görülür.
Kültür ve Toplum
Tarih içerisinde yaratılan bir anlam ve önem sistemi,maddi ve manevi öğelerin tümüne kültür denir.Dille ilgilidir ,genetik değil öğrenilen bir faktördür.

Kültür Kavramının Tarihsel Gelişimi
18.yy kadar tarımsal etkinliklerle veya dinle ilişkili olarak dönüşülen kültür daha sonralarda toplumsal değer ve davranışların tanımlandığı alan olarak ortaya çıkar.

Kültür Çeşitleri
-Alt kültür: Farklı yaşam tarzları geliştirildiğinden hakim olan kültürle ilişkisi olsa da ondan önemli ölçüde farklılaşır
-Karşı kültür: Egemen kültüre karşı gelen ve bunu açıkça gösteren toplumları göstermek için kullanılır.
-Kitle kültürü: Frankfurt okulu tarafından üretilen kitlesel düzeyde tüketilen kültür için kullanılan bir terimdir.Halk kültüründen farklıdır medya önemli bir araçtır.
-Folk yada halk kültürü: Geleneksel halk danslar
-Yüksek kültür: İnsan yaratıcılığının estetik-mükemmellik ile özdeş olan en üst düzey örnekleridir(opera-bale)
-Popüler kültür: Toplumda büyük çoğunluklar tarafından beğenilen kültürdür.
-Paradigma: Bir bilimsel disipline bilişim topluluğuna belirli bir süre için model oluşturma ve topluluğun üyeleri tarafından kabul edilen addır.

Ünite 8 Din ve Toplum

Dine Temel Yaklaşımlar

Din öncelikli olarak toplumsal kurumdur. Dinin birey ve toplum düzeyindeki işlevleri sosyolojinin analiz birimleridir.

Tarihsel Meteryalist Yaklaşım: Marx ve Engels

- Marx ve Engels dini üstyapıda görmekle birlikte bu dünyanın genel teorisi ahlaki yaptırımı, tesellinin ve haklılaştırmanın evrensel temeli olarak tarif etmişler dinin sınıf dayanışması yaratan ve ideolojik işlevleriyle ilgilenmişlerdir.

- Marx ve Engels dini üstyapıda görür, evrimci ve tarihsel materyalist açıdan değerlendirirler. Din kitlelerin afyonu gibi sömürüyü maskeleyen bir işleve sahip olarak görülür

Sosyal Psikolojik Yaklaşım: Weber

- Weber dinleri ortaya koydukları Teodise bakımından ele almış;

- Dinsel etikle ekonomik yaşam arasındaki ilişkileri incelemiştir.

- Dinlerin vaatlerini incelemiştir.

Dört rasyonel teodise türü olduğunu belirtir:

1- Dünya telafi sözü,

2- Bir öte de telefi sözü,

3- Düalizm doktrin.

4- Karma doktrin.

- Tayfun Atay teodise için kötülüğün varlığı ve gerçeği karşısında Tanrı’nın iyilik ve adiliğinin onaylanması karşılığını kullanmıştır

- Konfüçyenizm, Hinduizm, Budizm, Hıristiyanlık ve İslam olarak beş dini ele almış

- Yahudiliği ayrıca Hıristiyanlık ve İslam’a yaptığı etkiler bağlamında incelemiştir.

Toplumsal Yaklaşımı: Durkheim

- Durkheim, bütün dinlerde öncekilerde unsurlar bulunabileceğini düşünme sinden dolayı dinin en ilkel unsurlarına ulaşmaya çalışmış ve dini kutsal şeylere yani belirgin olarak ayırt edilen ve yasaklanmış şeylere ilişkin birleşik inançlar uygulamalar toplamı onlara içtenlikle inananların tümünden oluşan ahlaki bir topluluğu bir arada tutan inançlar ve uygulamalar olarak tanımlamıştır.

- Dini antroolojik gelenek içinde ele alır.

- Durkheim’a göre dinsel dinsel ayinde kutsanan toplumun kendisidir.

- Durkheim dini topluma eşdeğer görür.

- Marx, Engeles ve weber’le birlikte klasikler arasında yer almakla birlikte dini toplumsallıkla açıklamıştır.

- Durkheim toplumsal ölçekte ve bütünleştirir işlevde bir vurgu vardır.

Fenomenolojik Yaklaşım: Eliade

- “Arketip olarak din” bakış açısına sahip Eliade dini başka bir şeye indirgemeden onun için mantığını keşfe çalışır

- Din kendinden başka hiçbir şeye indirgenmemeli e din olarak din yaklaşımıyla ele alınmalıdır.

- Kutsallık derecesine göre derecelendirilir ve anlam kazanır.

İletişimsel Yaklaşım: Pace

- Dini iletişim olarak ele alır. Peygamberlerin kendilerinden önce inanç sistemlerini kısmen olumlayarak sosyal çevrenin yeni gereksinimlerine – uygun biçimde yeniden formüle ettiklerini ileri sürer

- Din olgusuna çağdaş yaklaşımlardan biri de Pace’nin “iletişim olarak din” yaklaşımıdır.

Din, Laiklik ve Sekülerleşme

- Laisizm din ile siyaset arasında kesin bir ayrım yan e toplumda dinin sınıflı bir rol oynadığını savunan bir doktrindir.

- Dinin siyaset alnından tamamen çekilmiş olması

- Serkülerleşme ise bir süreçtir; dinin bütün yaşam alanlarından çekilmesi küçülmesi diye tanımlanır.

Din e Toplumsal Tabakalaşma

- Dinin toplumsal tabakalaşma ile birincil ilişkisi herhangi bir toplumdaki tabakalaşmanın dini nitelikte olması durumunda söz konusu olur.

- Bazı durumlarda din bir toplumda var olan tabakalaşmayı kendisi ortaya koyup tanımlıyor olmasa bile meşrulaştırıyor olabilir.

Din ve Ekonomi

- Weber’in kapitalizmin neden doğuda değil de batıda ortaya çıktığına yönelik karşılaştırmalı açıdan yaptığı analizlerde direk neden sonuç ilişkisi olmasa da dürüstlük dakiklik çalışkanlık tutumluk ve sınırlama gibi modern kapitalizmin ihtiyacı olan etiklerin kalvinizmde olduğuna ve kapitalizmin oluşmasına katkıda bulunduğu yönünde görüşe götürmüştür.

- Kalvinizm, büyüden tamamen kopmayı temsil eder

- Tanrın mutlak aşkınlığını ve bireyin manevi soyutlanmışlığını temel alan öğretidir.

- Bu öğretiye göre yalnızca Tanrı özgürdür e bazıları o’nun lutruna ulaşmış seçilmişlerdir.

- Dinselliğin azalması modernliğe bağlayan teorik yaklaşımları bütünüyle reddeden açıklamalarda vardır.

- Özellikle dinin ekonomi kurumuyla ilişkileri inceleme konusu olduğunda Marx ve Weber’in yaklaşımları birbirini tamamlar nitelikte düşünülebilir.

Din ve Siyaset

- Karizma kavramından Weber, ilk aşamada herhangi bir kimsenin olağanüstü bir yeteneğini anlar bu yeteneğin gerçek yakıştırma ve sadece bir iddia olabileceğini de peşinen kabul eder.

- Karizmatik hareketler kendilerini doğrudan peygambere e onun ruhaniyetinin taşıyıcılarına dayandıran karizmatik liderlerce yönlendirilir.

- Seküler devlet tarihsel öncü nitelikte olanı Türkiye’deki modeldir.

Din ve Aile

- Din kurumu ortaya çıkışı itibariyle aile kurumunun işlevlerine talip olmuş bu yüzden de birey çoğu zaman aile ve din arasında seçim yapmak zorunda kalmıştır.

- Öte yandan aile ilk toplumsallaşma kurumudur.

- Din ve dinsel yaşantıyı öğrendiğimiz içselleştirdiğimiz veya tavır ve tutum geliştirdiğimiz ilk kurumdur

Heyrer, din ve aile arasındaki ilişkiler için dört ana başlıkta inceleme konusu önermiştir.

- Aynı toplum içinde evlenme( Endogamie)

- Başka bir gruptan eş seçme ( Exogamie)

- Evliliğin devamında çocuk sayısının dinle ilişkilendirilmesi

- Ailen benimsediği eğitimle ilgili değerler ve bunların dinle ilgisi

Din ve Toplumsal Değişme

- Din de diğer kurumlar gibi değişme karşısında uyum çatışma veya yenilenme yenilik gibi tepkiler verebilir.

- Din kurumu ile uzlaşının özellikle din devlet ayrılma modeli bakımından kitlelerce kabul gören ve yerleşik bir anlayışın olmadığı toplumlarda dinsel davranış sıklıkla politik nitelik kazanabilir ve değişme arzusunu temsil edebilir.

- Dinin genellikle bütünleştirici rolü öngörülür ancak egemenlik üzerine rekabetin yoğun olduğu dönemlerde din daima bütünleştirici bir rol oynamamış sık sık şiddetli çatışmalara da sebep olmuştur.

Ünite 9 Hukuk suç ve toplum

Toplumsal Hayatta Normlar ve Değerler

Sosyoloji bilimi toplumsal yaşamın işleyiş biçimlerini ve düzenliklerini incelerken normal ve değerler ile hukuksal kuralların eden davranışları, suçun toplumsal boyunu, toplumsal sapma gibi hukukla temas halinde olan yönlerle de ilgilenir.

Değerler Normlar

- Değerler normlara da kaynaklı eden ilkelerdir. Bir toplumda istenir ve doğru olana ilişkin ideal ilkeleri tanımlayan prensiplerdir. Değer davranış kuralları yaratabildiği gibi çatışmaya da neden olabilmektedir. (özgürlük değeri ile kürtaja karşı geleceksel değerleri korumak gibi)

- Normlar ise ödül ceza sistemiyle ortaya çıkan, bireylerin davranışlarına etki eden kültürel kurallardır.

Hukuk Sosyolojisi

- Hukuk sosyolojisi, hukuku toplumsal sürecin bir ürünü olarak ele alır. Hukukun toplumsal yaşamdan nasıl doğduğunu ve toplumsal yaşamla etkileşimini araştırır.

- Hukuk sosyolojisi teorik hukuk sosyolojisi e uygulamalı hukuk sosyolojisi olmak üzere ikiye ayrılır

- Teorik hukuk sosyolojisi hukuk ile toplumsal yaşam arasındaki karşılıklı etkileşimi inceler

- Hukuk sosyolojisi 20. yy’da bir bilim olarak şekillenmeye başlamıştır.

- Grotius ve Leibnitz’den birçok düşünür ve 19. yy’da yaşamış bir çok tarihçi etnolog, kriminolog, sosyolog ve hukukçunun hukuk sosyoloji bir bilim olarak kurulmasına önemli katkıları olmuştur.

- Hukuk sosyolojisinin öncüsü ilk çağdan Aristo ve modern zamanlarda Montesquieu’dür

- İslam bilgini İbn-i Haldun’un alana katkısı da göz ardı edilmemelidir.

İki bağlamda ele alır.

a) Toplumsal yaşamın bir ürünü olarak

b) Bu gerçek toplumun düzeni olarak

Hukuk sosyolojisinin çalıştığı konular

- Sosyal konrol sistemlerinin haklılaştırılması, işlevleri ve evrilmesi

- Belirli bir siyasal ekonomik düzenle ilişkili olarak yasak düşünce formları

- Meşrulaştırma ilkeleri ve etkileri

- Doğru yasal anlamlandırma formlarının aktarılması

- Hukuk dili sisteminin evrimi, hukuk düzenindeki zorlama ve özgürlük düzeyleri

Gurvitch hukuk sosyolojisini üç ana bölümde ele almıştır

a) sistematik hukuk sosyolojisi ( mikro-toplumsal kaynaklar)

b) Hukuki Tipoloji (makro-hukuk sistemleri)

c) Jenerik hukuk sosyolojisi ( hukukun zaman içindeki değişimi)

Sapma, Suç ve Toplum

Suç, törelere ve ahlak kurallarına aykırı davranış ve hukuki bakımdan da yasalara aykırı davranış olarak tanımlanabilir.

Sapmaya İlişkin Teorik Gelişmeler

Biyolojik yaklaşımlar: sapmanın kaynağını bireyin genlerinde, fizyolojisinde ya da kişilik özelliklerinde aramıştır dır ve sapma bir hastalık olarak görülmüştür.

Psikolojik yaklaşımlar:

Beyin fizyolojisinde değil psikoloji yapısında zihin, kişilik vb. sapmanın nedenini ararlar.

Sosyolojik yaklaşımlar:

Bireyden çok toplumsala odaklanmışlardır e sapmanın oluşumunu açıklamaya çalışmışlardır.

İşlevselci yaklaşım:

Sosyolojinin kurucularından biri olan Emile Durkheim, Kriminolojiye önemli katkılar sağlamıştır. En önemli katkısı, suçun normal ve sosyal davranış için gerekli olduğunu iler sürmesidir. Ona göre suç her yaşta hem yoksullukta hem de zenginlikte var olduğuna göre insanın tabiatının bir parçası olarak görülmektedir.

Yapısal ve alt kültürler yaklaşımı

- Yapısal teoriler, sapmayı bireyin toplumsal yapıdaki konumlarıyla; alt kültür yaklaşımı ise sapmayı bir sosyal grubun alt kültürleriyle ilişkili olarak açıklar

1- Suç alt kültürleri (parasal ödül üreten suçlar)

2- Çatışma alt kültürleri ( dayanışmanın olmadı zamanlarda)

3- Geri çekilmeci alt kütürler (yasa dışı madde kullanımı) olmak üzere üç alt kültür sapma ilişkisi ortaya koymuşlardır.

- Herkesin doğru ve yanlış konusunda aynı değerleri aylaştığını varsayması, sapma ve suçun daha çok yoksullarla ilişkilendirmesi bakımından eleştiri almıştır

Sosyal Kontrol Yaklaşımı

- İşlevselcilik gibi sosyal normlara uyumun üretilmesinde sosyalleşme sürecine vurgu yapmaktadır.

- Kentleşme sürecinde sosyal bağların zayıflamasından destek alır.

- Bu teorilerle ilgili ilk çalışma 1958 yılında yapılan Nye’nin çalışmasıdır.

- Nye çocuk suçluluğunun öğrenme süreci sonucu ortaya çıktığını ve bunun kontrol eksikliğinden kaynaklanabileceğini ileri sürer.

- Ona göre sosyal kontrol sosyalizasyon sürecinden

- Nye buna içselleştirilmiş kontrol der.

- En iyi politika suçluyu değiştirmek yerine suçlunun suç işleme yeteneğini kontrol edecek pratik önlemler alınmalıdır.

Etkileyici yaklaşım

- Sapmanın farklı boyutlarını incelemesi bakımından özgün niteliğe sahiptir.

- Davranışların nasıl ilk kez sapma olarak tanımlandıkları ve belirli gruplar sapma olarak yaftalarken diğer grupların neden yaftalamadığı sorusuna yanıt ararlar.

Birincil sapma: Başlangıçtaki sınırları aşma davranışlarıdır. ( yasal yaşın altında alkol alma)

İkincil Sapma: Bireyin yaftayı kabullendiği ve kendisini sapkın olarak görmeye başladığı durumlardır. (Dışlandığı gruptan daha fazla sapmaya gitmesi)

Geleneksel ve Neo-Marxist Yaklaşımlar

- Toplumsal kaynakları kontrol eden egemen bir sınıfın varlığını ve bu sınıfın gücünü korumak için kurumsal kurallar ve inanç sistemleri geliştirdiğini vurgular.

- Marxist yaklaşım, suç e sapma gibi konularda güç ilişkilerini merkeze alır.

- Bu yaklaşıma göre suçun tanımı güç, servet ve yüksek mevkiye sahip olanlar tarafından kontrol edilmektedir.

- Suç kapitalist toplumun doğal ürünü olarak görülür

Kapitalist sistem şu nedenlerle suç üretir:

- Kapitalist Zenginliğin biriktirilmesine ve bireysel yararın en üst düzeye çıkarılmasına dayanır

- Belirli sınıflar çok daha az kaynağa ulaşabilme imkanından dolayı suça ve sapmaya zorlanırlar

- Davranışlar toplumsal sorumluluktan ziyade ekonomik bencilik ( bireyselcilik) yön verir, sosyal sınıfları ve bağları zayıflatarak egoizmi güçlendirir.

- Yarışmacı bir sistem olduğundan saldırganlık düşmanlık üretir.

Cinsiyet ve sapma

Toplumdaki cinsiyetçi yapı ile suçun cinsiyeti arasında yakından ilişki vardır.. Örneğin plak kadınların daha çok suça eğilimli olduğunu ancak suçlarını daha iyi gizleme kabiliyetine sahip oldukları için bilinmediğini iler sürer.

Suç Türleri

1- Mülke ilişki suçlar

2- Cinsel suçlar

3- Duygusal suçlar

4- Örgütsel ve mesleki suç formları

5- Alkol uyuşturucu suçları

6- Sağlık suçları

Örgütlü suç:

Kaçakçılık, yasa dışı kumar oynatmak, uyuşturucu ticareti zamanla ulus aşırı nitelik kazanmıştır

Beyaz yakalı suçlar:Toplumun varlıklı kesimlerine mensup kişilerin işlediği suçlardır. (vergi kaçakçılığı)

Sibersuç: Bilgi teknolojisindeki gelişmelerle ortaya çıkar ( internet üzerinden dolandırıcılık)

Türkiye’de Suç

- Belirli suçların yoğunlukta olduğu ve özellikle büyük kentlerde suç oranlarının dah yüksek olduğu görülmektedir.

- Örf ve adetlere ilişki algıların etkilediği suçlar da yoğunluktadır.

- Kentleşme ve göç, son yıllarda sosyal ve ekonomik açıdan meydana gelen hızlı değişimler ve suçlara verilen cezaların etkisiz kalması gibi nedenler Türkiye’de suç oranlarındaki artışın nedenleri arasındadır.

Ünite 10 Eğitim ve Toplum

Eğitim Sosyolojisinin Tanımı

- Öz olarak eğitimle toplumun ilişkilerini konu edinen Eğitim Sosyolojisi toplumun sosyal yapısını ve bütün olarak görmekte ve toplumun kurumlarından birisi olan eğitimi toplumsal temelde incelemektedir.

- Bu yaklaşımda sosyolojik yöntemler söz konusudur ve konuya bakış açısı da sosyolojiktir.

- Eğitsel sosyoloji ise eğitim sistemini öğretmen öğrenci ilişkilerini sınıfların durumlarını eğitimde uygulanan yöntemler vb gibi durumları incelemektedir.

- Eğitim sosyolojisinin kurucusu olarak görülen Durkheim, işlevselci yaklaşımı temel almış bir sosyologdur.

Eğitim sosyolojisinin alanı 4 grupta toplanırsa:

1- Eğitilen kişinin toplumsallaşması için toplumun eğitimden beklentilerini araştırmak

2- Toplumsal değişmedeki eğitimin işlevini araştırmak

3- Toplumun yaşam biçimine uygun eğitimin biçimlenmesine ve işlemesine ilişkin ilkeler koymak

4- Eğitim sistemi ile toplum ilişkileri arasındaki nasıl ilişki kurulacağına bakmak

Yapısal-İşlevselci Yaklaşım

- Eğitim çağdaş toplumlara akılcı çözümler sunduğunu

- Okulu bir sosyal sistem olara sosyalleşmeyi sağladığını

- Toplumsal bütünleşmeyi uyumu sağladığını

- Okuldaki süreçlerin toplumsal gereksinimlere göre konumlandığını ve demokrasi gibi değerleri yaygınlaştırdığını iler sürer

Bilgi sosyolojisi, fenomenoloji sosyoloji yaklaşımları

- Eğitim sosyoloji kurumları, düşünceleri öğretim elemanlarını yetenek ve başarıyı başlangıç noktası olarak almalı

Çatışmacı yaklaşımlar:

Marxist ve Neo Marxist yaklaşımların sınıf çatışmasına dayalı bakışını ve çözümünü merkeze alan eğitimde fırsat eşitliğini toplumda alt sınıflar aleyhine eşitsizlikleri örnek için kullanılan bir araç olarak görmekte eğitim sistemi ve okulun egemenlerin kontörlünde olduğunu savunmaktadır.

Yokumsamacı yaklaşım: Okul için ve derslik içi mikro toplumsal süreçlerle ilgilenir ve eğitim sosyolojisi alanında uzun süre göz ardı edilen süreçlere odaklanır.

Eğitim Kavramı, amaçları ve işlevleri

Eğitim bireylerin sahip oldukları potansiyellerini geliştirdikleri ve yeni bilgi beceri ve tutumlar kazandıkları süreçlerin tümünü ifade eder. Planlı ve belirli hedeflere odaklı normal eğitim okulda gerçekleşir. Enformel olarak ise toplumsal yaşamın her aşamasında eğitim gerçekleşir.

Açık işlevler

Toplumun kültürel mirasının norm e değerlerin yeni kuşaklara aktarılmasında ve bireylerin toplumsallaşmalarında; toplumsal gelişmenin sağlanmasında; ekonomik açıdan talep edilen işgücünün sağlanmasında; siyahsal sistem açısından yönetici seçkinlerin yetiştirilmesinde, toplumsal hareketliliği arttırmasında e sınıf farklılıklarında doğan çatışmalar engellenmesi eşitsilerin giderilmesi bakımından sağladığı işlevdir.

Sosyal Yapı ve Sosyal Hareketlilik ve Eğitim

- Toplumlar daha çok tercih edilenin en üstte, daha az ayrıcalıklı olanın da en altta oldu bir hiyerarşi içinde tabakalardan oluştuğu söylenebilir. – - Her birey içinde doğduğu ve bulunduğu tabakanın kültürel ve değerler sistemini içselleştirir ve ondan etkilenir.

- Sosyal yapı içindeki bireylerin ve zümrelerin yerlerini değiştirmeleri sosyal hareketliliktir modern toplumlarda sosyal hareketlilik eğitim aracılığıyla daha da yoğunluk kazanmıştır.

Sosyalleşme ve Eğitim

- Eğitim belli amaçlar doğrultusunda bireylerde belirli davranışları geliştirme ve istenmeyen bazı davranış ve alışkanlıkları değiştirme sürecidir.

- Eğiti sosyalleşmeyle yakından ilişkilidir

- Sosyalleşme çeşitli sosyal çevre etkileri ile bireyin bazı tutum ve davranışları öğrenmesi benimsemesi çevresine uyum sağlamasıdır. Bu uyum sürecinde eğitim temel bir araç niteliğindedir.

İleri dönük sosyalleşme: Gruba girenler ileriye dönük değerleri ve kuklaları öğrenirler

Tarihsel sosyalleşme: Herhangi bir dönemde yaşanılan dönemin koşullarına uygun karakterler edinmesi

Siyasal sosyalleşme: İçinde bulunulan toplumun siyasal sistemini ve dünya görüşünü edinme

Kısmi sosyalleşme: İçine girilen grubun sor ve davranışlarının değerlerinin yalnızca bir kısmını yerine getirmesidir.

Sosyal sınıf ve tabakalara göre sosyalleşme: Ait olunan toplumsal sınıfın niteliğine göre sosyalleşme olur

Sosyalleşme üç açıdan söz konusudur.

a) genel uyum: bireylerin birbiriyle konuşmaları, demokratik anlayışa sahip olmalarıdır.

b) İçten uyum: vatan millet gibi manevi değerleri benimsemesidir

c) Dıştan uyum: toplumun manevi değerlerini benimsememekle birlikte onlara karşı çıkmamasıdır.

* Günümüz koşullarında artan küresel hareketlilik, göç ve iletişim yeni ve farklı sosyalleşme biçimlerini de gündeme getirmektedir.

Sosyal Değişme, Gelişme ve Eğitim

Eğitimin iki temel işlevi vardır

a) sal kültürü yeni kuşaklara aktarmak

b) ekli düşünsel güce sahip bireyleri yetiştirmek e yenilikleri benimsetmek.

* itim süreci toplumsal değişmelerin aktarılması aracıdır

1- timin tutucu işlevi: Geleneksel yaşam biçimini korumak amacıyla toplumun kültürel değerlerinin genç kuşaklara aktarılır

2- tim yaratıcı işlevi: Modern toplumun yaratıcı ve eleştirici ve toplumsal değişmeyi başlatan bireyler yetiştirmesi

Sosyal Bir Kurum Olarak Okul

- Okullar sahip olduğu nitelikleriyle küçük bir topluluktur.

- Okul Toplumun üyesi olan öğretmen, öğrenci ve ailelerin arasındaki etkileşimlerle yapılandırılan bir sosyal ilişkiler ağı söz konusudur.

- Okullar gelenekler ve kurallar topluluğudur

Farklı Eğitim Sistemleri ve Okul Yapısı

- Eğitim sistemleri doğaları ve işlevleri gereği toplumsal yapıyla ve ülkede egemen olan sistemle etkileşim içindedir.

- Toplumsal kültürü yeni kuşaklara aktarma işlevi yerine getirirken içinde bulunduğu ülkenin toplumsal yapısından da etkilenen eğitim sistemi ve okul yapıları bir taraftan toplumsal değişmeyi sağlama işlevi yerine getirirken diğer taraftan toplumsak yapı etkiler.

- Toplumsal yapı egemen olan siyasal kültür de okulların niteliğini belirler.

- Otokritik ya da demokratik okul yapısı bu şekilde ortaya çıkmaktadır.

Ünite 11 Kentleşme

Kentlerin kökeni

- Kent toplumsal açıdan bir örnek olmayan insanların göreli olarak geniş bir alanda yoğun bir biçimde ve sürekli olarak birlikte bir yere yerleşmiş bulunması biçiminde tanımlanabilir

- Kentleşme, dar anlamda kent sayısının e kentlerde yaşayan nüfus sayısının artması ve nüfusun mekansal hareketliliğini de aşan ekonomik toplumsal ve kültürel bir dizi değişim sürecini ifade eder.

- Kentlileşme ise kent kültürüne ait değer davranış ve tutumların benimsenmesidir.

Sanayi Öncesi Kentler

- Kentin nüfus artışı düşüktür.

- Sokaklar insanların yürümesi ve ulaşımda kullanılan hayvanların geçebileceği genişlikte ve dardır.

- Mahalle ya da semtler etnik temelde toplumsal farklılaşmayı yansıtmaktadır.

- Etnik nitelikli meslek grupları da genellikle kentin ayrı yerlerinde oturmaktadır.

- Kentin belli bir caddesi ve ya bölgesi farklı türden meslek grupları tarafından işgal edilmektedir.

- Mesleki farklılaşma ve uzmanlaşma düzeyi düşüktür.

- Katı sınıfsal tabakalaşma sistemi görülmektedir.

- Tabakalaşma sisteminin en üstünde yer alan seçkinler kentin yönetim, din ve eğitim ile ilgili kurumlarında yer alır.

Sanayi Kenti

- Kentlerin gelişimi ile ilgili en önemli değişim Sanayi devrimiyle olmuş

- Toplumsal e ekonomik değişme yeni kentsel yapılanma ihtiyacını doğurmuştur

- Sanayi kentinin ekonomisi endüstriyel üretime dayanmaktadır

- Kentler 19. yüzyılda yeni ekonomik sistemin merkezi olarak sanayi şehirlerine dönüşmüşlerdir.

- Fabrika ve işyerlerinin yakınında apartmanlardan tipi yeni konut alanı oluşturmuştur.

Modern Kentleri Açıklayan yaklaşımlar

- Sosyolojide Kent, geleneksel toplumdan modern topluma geçişte modern toplumun dönüşümün bir parçası olarak ele alınmıştır.

- Kenti ayrı bir analiz birimi olarak alan 1920’lerde Chicago Okulu, 1960’lı yıllarda ise ekonomik politik yaklaşım etki olmuştur.

Chicago Okulu: Sosyal Ekolojik Yaklaşım

- Bu yaklaşım sosyal ekolojik yaklaşım olarak da bilinmekle birlikte Chicago kentinin hızla sanayileşmeye paralel olarak büyümesi, finans ve taşımacılık merkezi haline dönüştürmesi 1920’li yıllarda bu kent hakkında araştırma yapmaya itmiştir.

- Bu okul içinde Robert Park, Rodeck D. McKenzie, Ernest Burgess ve Louis Wirth yer almaktadır.

- Probert Park bu okulun ilk kurucularındandır. DArwinden etkilenmiş Chicago’daki kentsel büyüme şeklini ve bu şehrin farklı bölgelerindeki farklı alt kültürlerin gelişimini mekansal zaminde incelemiştir.

- McKenzie göre birey grup ya da firmalar kent mekanında yer edinebilmek için mücadele etmektedirler.

Bu mücadele mekansal yer edinme süreçlerini de etkilemektedir.

Kentin büyümesi rekabete dayanan istila ve yerinden etme süreçleriyle oluşmaktadır.

Wirth kenti insanın davranış özelliklerini ve ayrı bir kent kültürünün nasıl oluştuğunu analiz etmektedir.

Ekonomi Politik Yaklaşım

- Henry Lefebre, Manuel CAstells ve David Harvey bu yaklaşımın temsilcileridirler ve Marx’ın toplum teorisinden hareket etmektedir.

- Lefebre sermaye yatırımı, kar rant ücret sınıf sömürücü ve eşitsiz gelişim gibi ekonomik kategorileri kent analizinde kullanmakta ve kentleşmeyi beş boyutta ele almaktadır.

Lefebre ye göre

- Ona göre kentsel gelişim kapitalist sistemin oluşumu ve devamı ile ilgilidir.

- Yatırım yapılan toprak (alışveriş merkezleri iş yeri konut) zenginlik için yeni rant alanlarıdır.

- Toplumsal faaliyetlerimiz mekanlar üzerinde geçekleşmektedir. Kentin inşa süreci aynı zamanda belli bir mekanın yaratılmasıdır.

- Devlet mekanı toplumsal kontrol için kullanır.

- Lefebre’ye göre kapitalist toplumda kent mekanı somut ve soyut olmak üzere ikili bir işleve sahiptir

- Somut mekan mekanın kullanım değerini ifade etmektedir.

- Soyut mekan ise mekanın fiziksel bir parça olarak kullanım değerini ikinci plana itilerek üzerinden kar ve rant edilen bir araca mala dönüşmesidir.
 

only roses

Özel Üye
Katılım
28 Ocak 2010
Mesajlar
4,562
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Bölüm:
MEZUN
Şehir:
Konya
* Castells kapitalist toplumda kentleri emek ve sermaye arasında oluşan çelişkiler bu çelişkiler sonucunda oluşan toplumsal hareket ve toplumsak hareketlerin sistemi tehdit eden yıkıcı sonuçlarını önlemek için devletin ortak tüketim süreçlerine yaptığı müdahaleler çerçevesinde analiz etmektedir.
* Harvey’e göre kapitalist girişimciler ekonomik krizden kurtulmak için üretim sürecinin dışında kentin yapılı çevresine yatırım yaparak azalan kar oranlarını yükseltmektedir.

Türkiye’nin Kentleşme Deneyimi

Türkiye’nin ilk dönem kentleşme deneyimi (1923 1950)

- Ankara’nın başkent seçilmesi

- Ülkenin demiryolu ağlarıyla örülmesi

- Fabrikaların Anadolu kentlerine kurulması

*Aynı zamanda ulus devlet olma sürecidir.

1950 – 1980 Dönemi

Kentleşme sürecinin temel özelliği kırsal bölgelerden kentlere doğru yaşanan yoğun göç olgusudur.

Kentlerin mekansal dokusunda gecekondu tipli yerleşim yerleri hakim olmuştur.

Göçmenler hem üretilen mal ve hizmetlerin tüketicileri olarak hem de yerel ve genel seçimlerde oy potansiyelleriyle önemli bir siyasal güç olmuşlardır

1980 sonrası

Kentleşme sürecini temel özeliği kırsal bölgelerden kentlere doğru yaşanan yoğun göç olgusudur.

Kentlerin mekansal dokusunda gecekondu tipi yerleşim yerleri hakim olmuştur.

Göçmenleri hem üretilen mal ve hizmetlerin tüketicileri olarak hem de yerel ve genel seçimlerde oy potansiyelleriyle önemli bir siyasal güç olmuşlardır.

1980 sonrası kentleşme sürecinin temel özelliği yerli ve yabancı sermayenin kent mekanlarına olan yatırımlarının artmasıdır.

Kentleşme belli bir doyumluğa ululaşmış ve göçün niteliği değişmiştir.

Kentler arası gerçekleşen zorunlu göç daha yaygındır.

Kentlerde mekansal ve toplumsal düzeyde eşitsizlikler artmıştır.

Dünya Kenti

- Dünya kentleri dünya ekonomisinin mal, hizmet üretimi ve finansal akışın bu merkezler tarafından denetim ve kontrolün yapıldığı yerlerdir.

- Dünya kentleri (friedman’a göre) dünya ölçeğinde finansal hareketlerin yoğunlaştığı çok ulus şirketlerin yönetim merkezlerinin yoğunlaşma – - Oranları yüksek olduğu ve uluslararası kurumların yoğunlaştığı yerlerdir.

- Ulaşım ağı açısından önemli bir konuma sahiptirler.

- Dünya ekonomisinin kontrol denetim ve idare merkezlerindirler

Zürich, New York, Londra, Paris, Rotterdam, Tokyo, Frankfurt

Ünite 12 Medya, Kitle İletişimi ve Toplum

Değer sistemi, insanlar arası ilişkileri, gündelik yaşa m pratiklerini etkileyen bir özelliğe sahiptir.

Yoğunlaşma: Medya kuruluşlarının belli bir ya da grupların elinde toplanması durumudur.

Tekelleşme: Bir ya da birkaç kuruluşun zaman zaman aralarında gizli ya da açık anlaşmamlar yaparak pazarda emenlik kurmasına denir.

Medya Nedir? Medyayı Nasıl Anlayabiliriz?

Kitle iletişim araçları ya da medya dediğimizde kitaplar, gazeteler, dergiler, broşürler, billboardlar, telefon,, cep telefonu, VCD, DVD, radyo, sinema, televizyon, internet gibi iletişim araçları söz konusudur.

Medya Teorisi: Kısa Bir Tarihçe

Modernizenin getirilerinden biri de kitle iletişimidir. Özellikle 1890 – 1920 arasında yüksek tirajlı gazeteler, sinema e radyo yaygınlığı söz konusu olmuştur.

Bilimsel araştırmanın bir uzmanlık alanı olarak kitle iletişim veya medya araştırmaları yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde ortaya çıkmıştır.

Genel olarak üç dönem saplanabilir

1- Yirminci yüzyıl başından 1940’a kadar iki büyük dünya savaşı yılları arasındaki ilk dönem

2- 1940 – 60’lı yılları kapsayan ikinci dönem

3- 1960’lar sonunda günümüze dek süregelen üçüncü dönem.

Propaganda Analizi ve Harold LAswell:

Laswell 1. ve 2. Dünya Savaşları ile sonraki siyasal konjonktürde iletişim araçlarının halkı yönlendirmedeki propaganda aracı olarak kullandığını belirtir.

“Sınırlı Etkiler” Yaklaşımı :

1940 – 60 yılları arasını kapsayan medyanın ikinci evresinde etkili olan bu yaklaşım kitle toplumu kavramını geride bırakarak özelde Avrupa da toplumun refah devleti yaratan zenginliği ve toplumun çoğulcu yapısını dikkate alan bir yönelime sahiptir.

Medya: Farklı Teorik yaklaşım:

- Kitle iletişiminin işlevselci analizi, medyanın sosyal düzen ve yapının korunmasındaki rolü üzerine yoğunlaşmıştır.

- Onun siyasal manifestosu olarak görülebilecek çoğulculuk, medyanın rolünü istikrarlı bir toplumu koruyacak değerlerin aktarılması olarak görmüştür.

Kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı: 1970’lerde iletişim çalışmalarında etkili olan, medyanın insanlara ne yaptığını değil, insanların medyayı ne amaçlarla kullandığına bakılması gerektiğini belirten ve izleyicinin aktif rolünü ön plana getiren bu yaklaşımın öncüsü Elihu Katz’tır

Çoğulcu yaklaşım: İzleyiciler pasif alıcılar değil, medya içeriklerini aktif yorumlayabilen, tercihleri ile medya kurumları üzerinde etkili olabilenler olarak görülür.

Medyanın sahiplik yapısı ve üretim süreci

Medya kuruluşlarının serbest piyasa koşullarında hareket etmeleri ekonomi politik açıdan ona sahip olan ile onun kontrol edenlerin sınıfsal çıkarlarını meşrulaştıran yanlış bilinç ürettiği belirtilmektedir.

Yanlış bilinç: Hakikati gizleyen böylece bireyin kendi gerçekliği hakkında yanılma ya da yanıltılması sağlayan düşünme ve gerçekliği anlama biçimidir

Mülkiyet doğrudan kontrol anlamına gelir mi:

Bu soru her yaklaşım kendi cephesinden cevap vermektedir. Marksist teorik gelenek içindeki araçsalcı yaklaşım buna evet derken çatışan profesyonellerin tamamen olmasa bile kısmen görece özelliğini de dile getirmektedir.

Eleştirel ekonomi-politik yaklaşım ya da medyanın ekonomi-politiği

Neo-liberal politikaların egemen olmaya başladığı 1980’li yıllarda başlayan özelleşme uygulamaları sonucunda bugün dünyanın büyük bir bölümünde medya kurumları, finans ve endüstriyel sermeye alanında faaliyet gösteren bu yük holdingler tarafından ele geçirilmiştir.

Deregülasyon:

1970’lerden itibaren kamu yayıncılığı tekelinin ortadan kalkması özet radyo televizyon yayıncılığının yakınlaşması yönünde kuralların değiştirilmesi süreci anlatmak için kullanılmaktadır.

Infotainment olgusu:

Hobi programları spor-magazin gibi programlarda eğilencinin politik alanı sulandırması pazarı mantığına göre bağlamsızlaştırılmasına yönelik ekonomi-politik yaklaşım eleştirel bakarken kimi kültürel çalışmacılar politik olanın popülerleşmesinden dolayı olumlu bakmaktadır.

Reklamcılığın reklam verenlerin gücü, paranın sansürü

Medyanın sahipliği konusundaki gibi buna da benzer tutum söz konusudur. Eleştirel bakanlar piyasanın egemenliğini liberal bakanlar ise çeşitliliğin avantajı halini ön plana çıkartmaktadırlar.

Medya ve küreselleşme

Kitle iletişim araçları küreselleşme ideolojisinin yeniden üretiminde belirleyici bir rol oynamaktadır. 1980’lerin başlarından itibaren yeni iletişim teknolojilerindeki radikal değişimle birlikte bezersiz gelişmeler yaşanmaktadır. Uygun internet ve dijital iletişim araçları gibi yeni iletişim teknolojileri zaman ve mekan algısını değiştirmiştir Yeni iletişim teknolojileri sayesinde dünya fiziksel olarak olmasa da algısal olarak daha önce hiç olmadığı kadar küçükmüş durumdadır.

Medya ve küreselleşme

Küreselleşme ve medya ilişkilerinde olumlu ve olumsuz bakan farklı görüşler merbuttur kültürel emperyalizmi dilendirenler medyanın kültürü ve medya devlilerinin kontrolünde olduğunu dile getiriler yerel kültürlerin yok edildiğini belirtir.

İnternet

İnternet sadece bir iletişim aracı değil aynı zamanda bir kültür siyaset ve ekonomik alan olarak her geçen gün yeni boyut ve anlam kazanmaktadır. Yeni kimlikleri yeni ilişkileri ve sanal cemaatleri ve yeni sosyalleşme biçimlerini gündeme getirmektedir.

Ünite 13 Çevre ve Toplum

Küresel çevre sorunları

Belli başlı küresel çevre sorunları hava su e toprak kirliliği asit yağmurları küresel ısınma e ozon tabakasının delinmelisidir. Bu sorunlar buzulların eriyerek bazı bölgelerde kara parçalarının su altında kalmasına hayvan ve bitki türlerinin yok olmasına insanlar için yiyecek üretecek alanların azalmasına ve bazı alanların tamamen hiçbir yaşam türünün var olmasına izin vermeyecek şekilde tahrip olmasına neden olmaktadır.

Başlıca küresel çevre sorunları

Asit yağmurları

İçilebilir su kaynaklarının e toprağın kirlenmesine böceklerin ve denizdeki canlı türlerin ölmesine binaların zarar görmesine ve insanlarda anne karnında bebeklerin ölümüne kanser türü hastalıkların çıkmasına neden olmaktadır.

Hava kirliliği: Solunum yoluyla alınan havadaki çevreye zarar veren kimyasalların ve olumsuz diğer parçacıkların bulunmasıyla oluşur. Hastalık ve ölüme yol açabilmektedir.

Su kirliliği: Su tabanlarında içinde yaşayan organizmaların zarar görmesidir. Asit yağmurları gemi ve sanayi atıkları deniz yüzeyine petrolün akıtılması tarımsal ilaçlar vb.

Toprak kaybı ve toprak kalitesinden azalma: Doğal afetler ve insan aktiviteleri sonucunda bölgede yaşayan canlıların ve bitkilerin zarar görmesi toprağın beslenme gücünü kaybetmesidir. Toprağın asitleşmesi tuzlanması aşırı otlatma orman yangınları orman kesimi vb

İklim değişiklikleri: Belli bir bölgede ortalama hava sıcaklığında meydana gelen değişimdir

Küresel ısınma: Yeryüzünde toprak yüzeyi ve okyanus yüzeylerinde ortalama hava sıcaklığı artmasıdır. Başlıca nedeni insan aktivitelerinden kaynaklanan gazların oluşturulduğu sera etkisidir.

Sera etkisi: Karbondioksit metan kloroflorokarbonlar ve su buharının radyasyonu emerek sera etkisini oluşturmasıdır. İnsan eylemleri etkilidir.

Ozon tabakasının delinmesi: Kutuplarda yer alan ve güneşten gelen ultraviole ışınların tutulması sağlayan ozon tabakası insan eylemlerinden kaynaklı kloroflorokarbonların etkisiyle incelmiş zararlı ışınların yeryüzüne inmesi ne olanak verilmiştir.

Küresel çevre sorunları son 20 yıl içersinde en üst seviyeye ulaşmıştır.

İnsan-doğa ilişkisini ve çevre sorunlarının nedenlerini açıklayan yaklaşımlar

Farklı çevre yaklaşımlarının ortak görüşüne göre günümüz çevre sorunlarının nedeni insan aktiviteleridir.

Çevre yıkımının nedenlerini ve çözüm önerilerini açıklayanlar iki ölçüt kullanır

- yaklaşımın dayandığı etik temel

- Çevre sorunlarına önerilen çözümlerde toplumsal ekonomik ve siyasal değişimi benimseme dereceleri

Çevrecilik/radikal Ekoloji:

Herhangi bir kişi yada canlını geliştiği şartlarla çevre organizmalarla çevrelerin arasındaki ilişkileri inceleyen doğa bilimine de ekoloji çevre bilim denilmektedir.

Antroposentrik etik ekosentrik etik:

- Felsefede insan etiği için söz konusu olan değerlerin insan doğa ilişkisine uyarlanmasıdır.

- Natroposentrik etik insanları diğer canlılardan üstün ve eşsiz özelliklere sahip gören bundan dolayı da çevredekileri karşı bir etik sorumluluğunun bulunmadığını çevre sorunlarının teknolojin kullanımıyla çözüleceğini savunan ve tek tanrılı dinlerde geçerli bir anlayıştır.

- Din bu sayede doğanın sömürüsünü meşrulaştırmıştır.

- Ekosentriğin yeniden doğdu Avrupa’da 18 – 19 yüzyıllarda romantizmle Amerika’da ise aşkıncılık akımıyla olmuştur.

Habitat: Bir organizmanın yaşadığı ve geliştiği yerdir.

Çevrecilik yaklaşımları

Yeni malthusculuk:

Yeryüzündeki nüfus artışı ile yiyecek üretimindeki artış arasında orantısız bir ilişki olduğunu nüfusun beslenmesi kirliliğin emilebilmesi için ortak baskı tedbirlerinin alınması gerektiğini vurgular.

Eko-Kalınma:

- Mevcut kalkınma modelleriyle var oluşu sürdürmenin imkansızlığı alternatif ekonomik toplumsal ve siyasal yaklaşım arayışlarının bir ürünü olarak ortaya çıkmış çevre sorunlarının nedenleri yerine etkinleri üzerine odaklanmış merkezi ekonomik ve siyasi gücün zengin fakir uçurumunu yaratan toplumsal eşitsizliğinin doğal kaynakların tüketimine neden olduğunu belirtmiştir.

- Çevresel yıkımlara toplumsal eşitsizlikler neden olmaktadır.

- Bu süreçte iki temel insan tipi vardır.

- Ekosistem inanları var olabilmek için üzerinde yaşadıkları doğal kaynaklara bağlı insanlardır.

- Biyosfer insan ise gelişmiş ülkeler ve elit tabaka bu sınıf içindedir. Uzaktan kaynakları getirtebilecek güce sahiptirler.

Sürdürülebilir kalkınma:

- 1987 yılında dünya çevre ve kalkınma komisyonun yayınladığı rapora dayanmaktadır ve eko kalkınma yaklaşımın eleştirmektedir.

- Ana fikri mevcut kalkınma modellerinin stratejilerinin gelişmekte olan ülkelerde yoksulluğa gelişmiş ülkelerde de çevre kirliliğine neden olduğu yönündedir sadece ekonomik değil siyasi e sosyal sağlık vb kalkınma da gereklidir.

Radikal Ekoloji Yaklaşımları

- Derin Ekoloji: Kökleri 18 – 19 yüzyıldan Avrupa ve Amerika’daki endüstrileşme karşıtı romantizm ve aşkıncılık akınlarına dayanmaktadır.

- Romantizm, aydınlanman akılcılığa karşı sezgisel bilgiyi ve duygusallığı en önemli insan değeri olarak görür

- İnsan-doğa ilişkisinde ekosentrik etiğin ilklerini benimseyen derin ekolojilere göre yıkımın nedeni insandır.

Sekiz temel ilkesi vardır.

- İnsan ve çevresiyle ilgili ilişkisel, bütüncül bir imaj yaratmak

- Tüm yaşam formlarının eşit öneme sahip odluğunu anlatan biyosferdik eşitliği kabul etmek

- İnsan diğer formlar arası mücadeleyi değil, ortak yaşam ve ortak var oluşu gerçekleştirmek

- Sınıfsız bir toplum yaratmak

- Çevre kirliliği ve kaynakların tüketilmesiyle mücadele etmek

- İşbölümünü gerçekleştirerek toplumlarda ekonomik kültürel ve teknolojik çeşitliği geliştirmek ve bunların bütünleştirilmesini sağlamak

- Yerel siyasi otoriteleri güçlendirmek kendine yeterliliği sağlamak merkezsizleştirmek

- Bilimsel değil sezgisel bilgiye dayalı bilgiyi geliştirme

Sosyal ekoloji: Antroposentrik etiğin ilkelerini benimser. Barry Commomer, Andre Gorz, Hohn Clark tarafından geliştirilmiştir

Rasyonel ve bilimsel düşünceyi savunur.

- Günümüz çevresel sorunlarının nedeni kapitalizmin hiyerarşik yapısından kaynaklı insan topluluklarında üretim araçlarını tahakküm araçları olarak kullanılmasıdır.

- Kapitalizmin doğanın insan tarafından sömürülmesi meşrulaştırır.

- Doğa üzerindeki tahakkümü yok edebilmek için öncelikle insanın insan üzerindeki egemenliği yok etmek gerekir.

Ekofemizim:

Çevre sorunlarını kadın sorunları olarak görüp bireysel olarak erkekler değil ama ataerkililik kadın e doğa arasında ilişki kurarak her ikisini de tahakküm altına alır ve sömürür.

Üç grup vardır

- Birinci grup eko feministler kadın-doğa ilişkisinin köklerinde biyolojik ve psikolojik özelliklere vurgu yapar.

- İkinci gruptakiler kadın-doğa ilişkisini ve çevre sorunlarını daha çok sosyal ekoloji çerçevesinde ele alır.

- Üçüncü gruptakiler ise ilk ikisini beyaz, orta sınıf kentli batı kadının doğal ile olan konumuyla ilgilendiği için eleştirirler

Türkiye’de çevre sorunları

- Ekonomik gelişme, kentselleşme ve çevre sorunlarının ortaya çıkışı

- Türkiye’de çevre sorunlarının gelişimi Batı ülkelerinde görülen çevre sorunlarının gelişimine benzer bir yol izlemiştir.

- Türkiye’de 1983’te çevre kanunu çıkmış, 1987’de yeşiller partisi kurulmuştur.

- Türkiye çevre sorunlarına duyarlılık kısıtlı düzeydedir.
Hazırlayan: Sedat Hutoğlu
 

kristl

Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2012
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bölüm:
Sosyoloji
Şehir:
İstanbul
bu paylaştığınız bütün kitap galiba sadece bunları okusak başarılı olurmuyuz?
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst