Batı Edebiyatında Akımlar

asah

GOLD Üye
Katılım
14 Eki 2012
Mesajlar
2,943
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Bölüm:
Türk Dili ve Edebiyatı
Şehir:
Zonguldak
Batı Edebiyatında Akımlar


(1)
İnsan davranışı temelde dört esas amaca yöneliktir. Menfaat, Güzellik, İyilik ve Gerçek


Güzel ile ilgili çalışmalar Estetik düşüncenin konusudur.


Güzel, daha ziyade nesne, varlık ve olguya ait; güzellik ise özne olan insana aittir.


Sanat, var olana biçim/düzen verme çabasıyla üretilen insan etkinliğidir(üretilmiş güzellik).


Kökeni Arapça olan ‘sanat’ sözcüğünün kök anlamı, ustalık, hüner, marifettir. 19. Yüzyıl öncesinde zanaat sözcüğü hakimdi, izleyen yıllarda her iki sözcük dilimize yerleşmiştir.
Zanaat, ağırlıkla ‘faydalı’ olma gayreti içindeki üretimin sonucudur. Sanatta ise asıl amaç ‘güzelliktir’.


Sanat eserinde aranan niteliklerden biri, orijinalliktir.


Güzel sanatlar beş dala ayrılmıştır; mimari, heykel, resim, müzik ve edebiyat. Farklı esaslara göre farklı tasnifler mümkündür; fonetik sanatlar – İşitsel sanatlar (müzik ve edebiyat), plastik sanatlar – Görsel sanatlar (mimari, heykel, resim), sahne sanatları, tiyatro, bale ve sinema…


Edebiyat sözcüğünün kökü, Arapça bir sözcük olan edep’tir(edep -> iyi huy, ahlak vs).
Tanzimat döneminde Fransızca litterature sözcüğünü karşılamak üzere kullanılmaya başlanmıştır.
Tanzimattan önce manzum eserler için şiir, mensur eserler için inşa sözcükleri kullanılmıştır.


Edebiyatın tanımı, malzemesi dil olan bu sanat dalı için çok farklı tanımlar mavcut, dilin imkânlarını ustalıkla kullanmak ve hatta kullanılan dile yeni imkânlar sağlamak tanımda dikkat edilen başlıklardan biri. Mevcut dünyayı kurgularken farklı biçimler inşa etmek ve kurgunun içerisinde insan düşüncesini harekete geçiren sorgulamalar, diğer bir başlık olarak düşünülebilir.
Edebiyat eseri üç temel unsurdan meydana gelmiştir; içerik, dil ve yapı.


Farklı dönemlerin koşul ve önceliklerinin etkisiyle biçimlenen estetik yargı ve toplumu ilgilendiren güncel temalar etrafında birbirine yakın eserlerin ortaya çıkmış olması, edebiyat akımları alt karegorisini gerekli kılar.


Victor Hugo’nun Cromwell Önsözü romantizmin, Emile Zola’nın Deneysel Roman’ı natüralizmin, Jean Morales’in Sembolizmin Bildirgesi adlı yazısı sembolizmin manifestosudur. Ülkemizde de Fecr-i Ati mensuplarının Servet-i Fünûn mecmuasında yayınlanan Beyanname’leri ve Garipçilerin Garip Önsözü adlı yazıları edebiyat akımlarının kural ve değerlerini özetleyen manifestolara örnektir.


Modern Türk Edebiyatı -> Batılılaşma süreciyle birlikte değişen algı ve değer yargılarının biçimlenmesiyle şekillenmeye başlar.


Romantizm -> Fransız İhtilali’nden etkilenir.
Realizm -> Auguste Comte’dan etkilenir.
Sembolizm -> Kant’ın idealizmi, Bergson’un sezgiciliği ve Schopenhauer’in pesimizminden etkilenir.




(2)


Eski Yunan Edebiyatı
-Epik Çağ: Homeros ve öncesi
-Lirizm ve nesrin başlangıcı: Felsefe ve tarih alanında eserlerin ortaya çıkışı
-Attika dönemi: Trajedi ve komedinin ortaya çıkıp gelişmesi
-İskenderiye dönemi: Mısır’ın fethinden sonra İskenderiyedeki gelişmeler
-Roma dönemi: Roma etkisinin ortaya çıkışı.


Tiyatronun tanrı Dionysos adına düzenlenen şenliklerde ortaya çıktığı kabul edilir. Aiskhylos’un trajedileriyle asıl formuna ulaşmıştır.
Helenistik dönem: MÖ. 334-MÖ. 30 yılları arasını kapsar, ağırlıkla İskenderiye dönemine dayanır. Bu dönemde sanat ve edebiyat geniş halk kitlelerinden uzaklaşıp bir gurup seçkin insanın tasarrufuna kaldı. Bireyciliğin öne çıktığı bu dönemde sanat sanat içindir düşüncesi hakimdir.


Aiskhylos (MÖ. 525-456)
- Agamemnon
Sophokles (MÖ. 497-406)
- Aias
- Antigone
- Elektra
- Kral Oidipus
- Oidipus Kolonos'ta
- Philoktetes
- Trakhis kadınları
Euripides (MÖ. 485-406)
- Alkhestis
- Elektra
- Hakabe
- Herakles
- Medea
- Bakkhalar
- Helene
- İphigeneia Aulis'te
- Hippolytos
Aristophanes (MÖ. 448-388)
- Barış
- Lysistrate
Menandros (MÖ. 342-292)
- Epirepontes
- Perikeiromene
- Samia
- Heros
- Georgos
- Kolaks
Demosthenes (MÖ. 384-322)
- Androtion’a Karşı
- Konon’a Karşı
Herodot (MÖ. 484-425)
Ksenophon (MÖ. 430-355)
- Agesilaos
- Hieron


Latin Edebiyatı
Roma’nın kuruluşundan MS 3. Yüzyıla dek varlığını sürdüren dönemdir.
İlk önemli sanatkârı, Livius Andronicus (MÖ. 284-204) adlı Yunan köledir.


Ennius (MÖ. 239-169) Latin şiirinin kurucusu
- Annales
Plautus (MÖ. 184’de öldü diye bilinir), komedi yazarı
- Ampbitruo
- İkizler
- Urgan
- Eşekler Güldürüsü
Terentitus (MÖ. 185-159) komedi yazarı
- Andria
- Hadım
- Formio
- Kaynana
- Kardeşler
- Özünün Celladı
Horatius (MÖ. 65-8) Şair ve kuramcı
- Epodoslar
- Odlar
- Satirae
- Mektuplar
Ovidius (MÖ. 43-MS. 18) lirik ve mitolojik şiirleriyle bilinir.
- Amores
- Heroides
- Ars Amatoria
- Remedia Amoris
- Tristia
Vergilius (MÖ. 70-19) pastoral şiirleriyle ünlü
- Çoban Şiirleri
Cicero (MÖ. 106-43)
- Dostluk
- İhtiyarlık
Seneca (MÖ. 4 – MS. 65) filozof
- Yergiler
- Epigramlar
Tacitus (MS. 55-120)
- Germania
- Hatiplerin Diyalogu


Roman kavramı 9. Yüzyıldan beri roman dili ibaresi içinde kullanılmaktadır. Roman dili, halk arasında konuşulan Latincenin bozulmuş biçimidir. Okuma-yazma bilmeyen halkın konuştuğu dilin adıdır roman dili.


Romansdan romana -> Kahramanlık, sadakat ve kadına prestij temalı şövalye romanslarının ardından pastoral romanslar gelir; tema, doğaya ve çobanların hikayelerine yönelir. Romansın üçüncü türü şehirli hırsız ve serseri hikayelerinin anlatıldığı pkaro romansıdır.






(3)


Rönesans
Hümanizm, özde hıristiyan ve platonisttir. Ağırlıkla Fransa’da etkili olmuştur. Natüralizm, sekülarizm, individüalizm ve rasyonalizm gibi dört temel ilkesi vardır.
Nitelikleri;
Klasik filolojiyi örnek alır.
İnsanı sanatın konusu yapar.
Evrensel olmayı amaçlar.
Aristokrat olmaktan kaçınamaz.
Önemli temsilcileri:
Dante,
Petrarca,
Cervantes,
Rabelais,
Ronsard,
Montaigne,
Shakespeare…


Klasik à Latince “seçme” anlamındaki classicus’tan gelir.
Hümanizmin bir anlamda devamıdır.
Monarşi ortamında doğmuştur.
François de Malherbe (1555-1628) dil ve şiir alanındaki yenilikleri hayata geçirmeye çalışır. Şiir dilini konusunu halka yaklaştırmaya çalışır.
Ölümünden sonra bu görevi Kardinal Richelieu üstlenir: 1635’te Fransız Akademisi’ni kurar.
Rönesans ve hümanizmin temel ilkeleri aynen korunur.
Klasisizmin ilkeleri:
Akıl/sağduyu, doğa
Doğa, insan doğası çünkü sanat bir taklittir (mimesis)
İnsan doğası ve insani değerler evrenseldir.
Klasisizm, bireysel olanın değil genel olanın, yerel olanın değil evrensel olanın, normal olanın, modanın değil geleneğin, belli bir zamanın değil bütün zamanların peşindedir.
Sanatçı, orijinal ve objektif olmak durumundadır.


Sehl-i mümteni à kolayca söylenmiş gibi görünmesine rağmen taklidi zor, benzerinin söylenmesi kolay olmayan söz.


Başlıca klasik yazarlar;
Malherbe,
Corneille,
John Milton,
La Fontaine,
Moliere,
Pascal,
Bossuet,
Boileau,
Racine,
Fenelon…






(4)


Romantizm
İlk anlamı eski şövalye romanları ve halk şairleri çağını hatırlatan şey. Daha sonra gerçek dışı, hayali olan anlamında kullanıldı.
Fransız ihtilali ortamında klasisizmin kuralcılığı ve akılcılığına tepki olarak doğan, 19. Yüzyılın ilk yarısında Batı’da etkili olan akım.
Romantizm, Fransız devriminin bir eseridir(bu söz, Hugo referanslıdır).


Klasisizme ilk tepki, İngiltere’de Anthony Ashley Cooper’ın kurduğu Duygu Okulu’dur.
Akıl, iyi ve kötüyü ayırt etmede yetersizidir.
İnsan doğuştan iyidir. Kötülüklerin kaynağı, yüceltilen insan yapımlarıdır.


Romantizmin nitelikleri
Hürriyet isteği
İnsan ve sanatkârı merkeze alma
Duygu tecrübesini önemseme; klasisizmde fikri tecrübe, romantizmde ise duygu tecrübesi öne çıkar.
Kötümser/marazi duyarlılık
Romantizm çoğunlukla hüzünlü ve melankoliktir.
Bireysel ve lirik olma, Romantik dönemin roman türündeki eserlerinde mektup formunun çokça kullanılmış olması, kişisel tarihinin öne çıkartılmasının bir sonucudur.
Romantik sanat, bireyseldir. Eserin değeri, sanatçının değerinden doğar. Epik şiir bu dönemde gözden düşer lirik şiir yükselir. Tiplemelerin yerini karakterler alır.
Yeni keşfedilen doğaya yönelme
Romantizmde doğa, insan tabiatı anlamında değil, dış dünya / doğa anlamında kabul edilir.
Yerli ve milli olma
Tasvir düşkünlüğü
Duygusal Hıristiyanlık
Ağırlıkla panteizmi benimsemiştir.
Başlıca romantikler:
Rousseau,
Goethe,
Mm de Steal,
John Keats,
Alfred de Vigny,
Puşkin,
Hugo,
Sainte-Beuve
Poe,
Musset,
George Sand






(5)


Realizm / Natüralizm
Birbirlerine yakın akımlardır. Natüralizm daha radikaldir.
Realizm à Gerçek’ gerçeklik anlamındadır. Duygusallığa kaçmadan, olayları olduğu gibi aktarma endşesiyle oluşmuştur.
Bunu yaparken dil ve üslup özellikleri öne çıkar.
Natüralizm ise, doğayla ilgili, doğal, yapmacıksız, doğayı seven anlamındadır. Doğayı olduğu gibi aktarmak/yansıtmak temel şiarıdır.
Realizm ve natüralizmin ortaya çıkmasına sebep olan etkenlerin en önemlisi Fransız Devrimi sonrası özgürlük ve eşitlik gibi kavramlara yüklenen umutların karşılık bulamamasıdır.
İktisadi değişimler ve sömürgecilik faaliyetleri maddeci dünya görüşünün kuvvetlenmesine sebep olurken bunun bir yansıması olarak romantizmin zayıflayıp realizmin yükselmesi kaçınılmaz olmuştur.
Sanayi devrimine paralel bilim dünyasında yaşanan ilerlemeler, akılcılığı yükseltmiş, nedensellik ve akılcılık temel ilkeler haline gelmiştir. Önceki dönemlerde görülen kavramsal gerçeklik değerini yitirmiş olgusal gerçeklik önemsenmeye başlanmıştır. Olgusal gerçekliğin yükselişinde pozitivizmin katkısı çoktur.
Pozitivizme göre insan zihni eşyanın mahiyetini kavrayamaz, insan zihninin başarısı ancak deneysel bilgiyle sınırlıdır. Pozitivizmin amacı -> tabiat olayların gerçekleşmesinde etkili olan değişmez yasaları bulmak.
Pozitivizmin katı biçimi olarak değerlendirilebilecek olan determinizm, salt nedensellik ilkesi üzerinde durur. Bilindiği gibi pozitivizm nedenleri kavramanın mümkün olamayacağını söyleyip, nasıl sorusu ile ilgileniyordu. Naturalizm, realizmden farklı olarak determinizmin üzerinde yükselir.
Darwin ve onun evrim teorisinin de natüralizmin gelişmesine katkı yapmıştır.


Nitelikleri
Tesadüflere, mucizelere, soyut genellemelere yer vermezler. Sanat adeta bir ayna gibi, salt gerçekle, görünenle ilgilenmeli, ama bunu yaparken de belli bir çerçeve çizebilmelidir.
Gözlem çok önemli;
Hayale kapılmamak, hakikatten ayrılmamak, dolayısıyla sürekli gözlem…
Romanlarda baskın karakterler kaybolur ve bunun yerini tiplemeler alır. Bu yolla toplumu ve toplumun içinde olduğu koşulları yansıtmak mümkündür.
Eleştirel gerçeklik ve toplumcu gerçeklik alt başlıkları, roman kurgularını değerlendiriken kullanılan alt kategorilerdir. Toplumcu gerçekçiler, ağırlıkla sol düşüncenin baskın olduğu metinlerle karşımıza çıkarlar.
Maddi dünya algısı tasvirlerin yoğunlaşmasına neden olur. Çevre ve mekanın insan üzerindeki etkilerini anlatmak gayreti içindeki romancılar hemen her detayı anlatarak tasvir sanatını geliştirirler. Realizm ve natüralizmin çağdaş roman kavramına katkıları çok fazladır.
Nesnellik
Yazar, olabildiğince kendi düşüncelerini romandan uzak tutmalıdır, ahlakçı değil beşeri bir anatomist gibi davranmalıdır.
Olayları sınırlama
Gözleme dayalı bir anlatım kullanıldığı için, günlük hayatta yaşanabilecek herhangi olaylar eserde yer alır. Yazar bunu yaparken okurlarını asıl olayın kurgusundan uzaklaştırmamaya dikkat etmeli ve olay örgüsünde sınırlama yapmalıdır.
Dramatik roman
Eser sahibi, oayları anlatırken, sonuçları anlatmaz, olay örgüsü, okuyucuyu adım adım sonuca götürür. Yazar bunu tasvir yoluyla yapar. Anlatı, neden sonuç ilişkisini net biçimde okurların zihninde canlandıracak biçimde dramatize edilmelidir.


Realizmde sanat gerçek ve güzellik içindir.


Sanatın amacı gerçeği nesnel ve estetik biçimde aktarmak olduğu için dil ve üslup çok önemlidir.
Realistler:
Stendhal,
Balzac,
Gogol,
Dickens,
George Eliot,
Paul Bourget,
Daniel Defoe
Hemingway,
Steinbeck


Natüralizm (ya da Emile Zola romanları)
Deneysel gerçekçilik
İnsana bakışı ağırlıkla o kişinin içinde olduğu koşullara göredir. İnsanın iradesi, manevi değerleri ve psikolojisi dikkate alınmaz.
Mekan ve çevre insanı belirleyen unsurlar oldukları için tasvirler zaman zaman okuyucuyu bıktırır.
Sanatın insana faydalı olması gerektiğine inanır.
Dil ve üslup bakımından realistler kadar ileri gitmez, gerçekliği zedelemekten çekinir.


Parnasizm
19. yüzyılın ikinci yarısında romantik şiire tepki olarak ortaya çıktı.
Gerçekliği tam bir nesnellik içinde anlatmayı amaçlar. Natüralizmin şiirdeki adıdır.
Parnasçılar şairin kendi duygularına yer vermez.
Felsefi şiirler üretirler.
Şiirde biçime çok fazla önem verildi. Çoğunlukla sone türünde şiirler yazıldı.




(6)


Sembolizm
19. yüzyılın son çeyreğinde, görünen ardındaki gerçeği, okuyucuya sezdirme/anlatmayı esas alan ferdiyetçi bir sanat/edebiyat akımıdır.


Özellikle Batı şiirinde hakim olan bir akımdır.
Resimde Willim Blake, Jean Denville, Edward Munch, Paul Gaugen gibi ressamlar resim sanatındaki öncüleridir.
Edebiyatta Baudelaire, Rimbaud, Mallarme, Verlaine gibi şairler sembolizme giden yolu aralamışlardır.
Soğuk plastik güzelliğe, somut nesnelliğe veya aşırı santimental tavra karşı çıkarlar; insanın, doğanın, varlıkların sırlarını, bilinçaltının rüyalarını mısralara dökmeye çalışırlar.


Dekadanlar olarak bilinen bir gurubun da sembolizmin gelişimine katkısı olmuştur.
Verlaine’i önder kabul eden Maurice du Plessys, Jean Moreas, Laurent Tailhed, Georges Rodenbach gibi şairlerden oluşan gurup, Le Decadent isimli parnasizmin şiir anlayışından çok farklı, one tepki mahiyetinde, sembolizme yakın şiirler yayımlamışlardır.


Sembolizmi hazırlayan faktörlerin başında pozitivizm, determinizm ve materyalizme karşı oluşan tepkiler gelir.
Sembolizm, felsefi açıdan Kant’ın idealist felsefesi ve epistemolojisine dayanır.
Kant, insanın “yaratıcı hayal gücü”ne inanır.
Kant’a göre deha, eserini yaratır.
Kant’tan başka Schopehauer’in düşünceleri de sembolistleri etkilemiştir.
Bu isimlere Henry Bergson’u da eklemek gerekir.
Müzisyen Wagner’in de sembolizm üzerinde önemli tesiri vardır.


Sembolizmin İlke ve Nitelikleri
Farklı bir gerçeklik anlayışı benimseme
Dış dünya ve doğada gördüğümüz veya duyularımızla algıladığımız her nesne, bir varlık özünün (idea) dış görüntüsünden; “göz alıcı giysi”lerinden başka bir şey değildir. Yani onlar, hiçbir zaman asıl gerçek değildir. Asıl gerçek, söz konusu görüntünün arkasında gizlidir.
Evrende benzerlikler ve ilişkiler ilkesini benimseme
Kant’ın ifade ettiği teklik kavramını temel alarak, evrende var olan her şeyin bir bütün olduğuna inanırlar.
Sembole başvurma
Sembolist şiir; öğretinin, tumturaklı anlatımın, sözde duygusallığın, nesnel tasvirin
düşmanıdır.
Anlamda Kapalı Olma
Öznel ve Lirik Olma
Lirizm, çok büyük bir ölçüde melankoli, hüzün ve karamsarlık atmosferi içinde karşımıza çıkar.
Sembolistler çoğu zaman gerçeklerden kaçıp kendi iç dünyalarına kapanır, hayali beldelere özlem duyar.
Musiki ve Ahenge Önem Verme
Serbest Şiir
Önemli Sembolistler
Poe,
Baudelaire,
Mallarme,
Verhaeren,
Maeterlinck,
Jean Moreas,
Henri de Regnier


(7)
Empresyonizm (İzlenimcilik) ve Ekspresyonizm (Dışavurumculuk)
Empresyonizm:
Türkçe karşılığı izlenimcilik/intibacılıktır.
Empresyonizm kelimesini ilk olarak gazeteci Louis Leroy, 1874’de açılan bir sergi hakkında yazdığı yazıda kullanmış, Claude Monet’nin bir resminin isminden alınmıştır.
Empresyonizm, gerçekliğin sanatkarın ruhunda bıraktığı izlenimlerin anlatımını esas alan bir sanat/edebiyat akımıdır.
İlke ve Nitelikleri
Empresyonizm, bütünüyle sanatkarın görme duyusu ile iç dünyasındaki ilişkiye dayanan bir sanat anlayışıdır.
Bir anlamda saf ve yalın duyarlılığa duyulan bir özlemdir.
Empresyonistlerin bu özlemlerinin arkasında ise Andre Gide’in Dünya Nimetleri’nde formüle ettiği Hissediyorum öyleyse varım anlayışı vardır.
Sanatkar için önemli olan, dış gerçekliğin kendi üzerinde bıraktığı izlenimlerin ifadesidir.
Empresyonist ressamlar, kalıcı ve statik olanın değil, geçici vedinamik olanın peşindedir.
Empresyonistler
Paul Verlaine,
Arthur Rimbaud,
Rainer Maria Rilke


Ekspresyonizm (Dışavurumculuk)
Ekspresyonizm, bunalan Avrupa’nın yeni arayışlarından birisidir.
Ekspresyonistler mevcut bütün sorunlara çözüm olarak ‘yeni insan’ı önermişler ve bu yeni insanın yaratılmasında yol gösterebilecek beş şahsiyeti model olarak benimsemişlerdir;
Hz. İsa
Darwin,
Nietzsche,
Marks,
Freud
İlke ve Nitelikleri
İç Gerçeği Esas Alma
Gerçek, başka bir yerde değil, sanatkarın içinde veya ruhunda gizlidir. Öznel ve içseldir.
Bireysellik ve Soyutlama
Sanat ve Edebiyata Fayda İşlevi Yükleme
Çığlığa Dayalı Yeni Bir Dil ve Üslup
Ekspresyonistler
Heinrich Mann,
Alfred Döblin,
James Joyce,
Franz Kafka,
Ernst Weiss,
Hugo Ball,
Hans Arp,
Eugene O’Nell


(8)
Kübizm, Dadaizm, Fütürizm, Letrizm
Benden önce insanların var olduklarını bilmek bile istemem. Descartes’ın bu cümlesini yayınlarımızdan birinin alt başlığı yapmıştık. Bununla, dünyaya yeni bir gözle baktığımız, bize büyüklerimiz tarafından zorla kabul ettirilen değerleri, doğruluk kavramını yargılamak istediğimizi belirtmek istiyorduk. (Tzara)


Kübizm
Ad olması 1908’de Paris’teki Georges Braque’ın resim sergisindeki kübik biçimlerden oluşan bir ev resmini gören H. Matisse’in, bu resim kübist demesiyledir.
Kelimenin kavramlaşması Louis Vauxcelles’in teklifi iledir.
Resimde varlığı bütün boyutları ve nitelikleriyle tuvale aktarmak iddiasında olan; edebiyatta ise geleneksel akıl ve mantık perspektifini reddedip sanatkarın hayal gücünü öne çıkararak varlığı bütün halinde kavrama iddiası içinde şiiri görselleştiren bir akımdır.
Söz konusu yaratma tarzı sonucu elde edilen sanat eseri de dış dünyanın veya oradaki herhangi bir varlığın taklidi değil, yeni bir varlık, yeni bir şeydir.
Picasso, Braque, Derain, Gleize, Metzinger, Lhote önemli kübist ressamlardır.
İlke ve Nitelikleri
Apollinaire, Andre Salmon, Max Jacob, Blaise Candrars, Pierre Reverdy gibi şairler kübizmi şiire taşıdılar.
Akıl ve mantık perspektifinin reddi
Şiirde görselliği önemseme
Varlığı bütün olarak kavrama (çok boyutlu bakış/anlatım)
Dilde yeni bir söyleyiş arayışı içinde olma
Şekil ve unsurlarını deforme etme.
Akımın önemli sanarçıları
Apollinaire,
Andre Salmon,
Max Jacob,
Blaise Candrars,
Pierre Reverdy
Jean Cocteau


Dadaizm
Adını Tristan Tzara’nın Larousse sözlüğünden rastgele seçtiği dada kelimesinden alır.
İlke ve Nitelikleri
Onlara göre edebiyat, geleneğin dışındaki herşeydir.
Dadacılar:
Aragon,
Eluard,
Tzara


Fütürizm
Kübizmle hemen hemen aynı dönemde İtalya’da şair Marinetti ve arkadaşları tarafından ortaya atıldı.
Fütürizm = Sanayi çağının dinamizmi
Amacı, sanat-hayat arasındaki kopukluğu ortadan kaldırmak.
Fütüristler:
Filippo Marinetti,
Mayakovski


Letrizm
Öncülüğünü Romen asıllı Isidore Isou’nun yaptığı bir şiir akımıdır.
Dil, saf harf ve sese indirgenir.






(9)
Sürrealizm
Bu akım büyük ölçüde Freud’un tez ve düşünceleri üzerine kuruludur.
Andre Breton tarafından sistemleştirildi.
Sanatı insan bilinçaltının karanlık ve karmaşık sırlarının tek konusu, sanatkarı da iç beninin emirlerini kağıda geçiren bir otomat olarak görür.
Nitelikleri
Otomatizm ve Oneirizm
İnsanın kural ve kalıpları yıkarak, kendiliğinden ve kontrolsüz biçimde iç dünyasını dışavurmasına otomatizm diyoruz.
İnsanın bunu(otomatizm) yapabilmesi için dünyayı ve evreni yarı bilinçli bir halde rüya gibi algılaması gerekir ki bu duruma psikiyatride oneirizm denir.
Akla karşı olma ve bilinçaltını kabul etme.
Aklı, sanat ve hayattan kovar/dışlar. Akımın amacı düşüncelerin gerçek/asıl ilerleyişini aktarmaktır.
Edebiyatı otomatik bir yazı olarak kabul etmek
Sanatı mantıkla izah edebilmek mümkün değildir.
Alaycı tavır.
Olağanüstü olana ilgi
Rüyayı önemseme
Çılgınlığa yönelme
Çocukluğa dönüş
Yeni ve şaşırtıcı bir dil ve üslup.
Bu akımın ürünlerinde çokça imaj kullanılır.
Sürrealistler.
Pierre Reverdy
Eluard
Breton
Soupault
Aragon
Benjamin Perret
Desnos
Prevert
Char
Rene Crevel
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst