Aöf Hukukun Temel Kavramları 7.Ünite Ders Notları

tremendous

Forum Yöneticisi
Katılım
11 Ara 2012
Mesajlar
1,781
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Bölüm:
MEZUN
Şehir:
İstanbul
Aöf Hukukun Temel Kavramları 7.Ünite Ders Notları


Özel Hukukun Dalları


• Medeni Hukuk • İş Hukuku • Ticaret Hukuku • Devletler Özel Hukuku

MEDENİ HUKUK

Medeni hukuk, gerçek ya da tüzel kişilerin toplumsal ilişkilerinde ön plana çıkan haklarını konu alır. Temeli Roma hukukunda, Roma vatandaşlarına tanınan özel hukuka dayalı olan medeni hukukta esasen insanın doğumla kazandığı haklar dışında, sonradan elde ettiği haklar da düzenlenir.
Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hâkim, örf ve âdet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.
1926 tarihli eski Medeni Kanun, 2001 yılında yerini yenisine bırakmıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, 22.11.2001’de kabul edilmiştir. Yasa toplam dört kitaptan oluşturulmuştur.
Bunlar, • Kişiler hukuku, • Aile hukuku, • Eşya hukuku ve • Miras hukuku kitaplarıdır.
Kişiler Hukuku
Medeni Kanun kişileri, gerçek ve tüzel kişiler olmak üzere ikiye ayırmıştır.Bu sebeple kişiler hukukunda da aynı yapı kullanılır.
Gerçek kişiler hukukunda, önce her insanın hak ehliyeti olduğu belirtilir. Fiil ehliyeti ise ayrıca irdelenir ve fiil ehliyetine sahip olan kimsenin kendi fiilleriyle hak edinebileceği ve borç altına girebileceğinden hareket edilir. Kişiler hukuku, 18. yaşın doldurulmasıyla başlayan erginliği de ele alır.
Kişiler hukuku, kişiler arasındaki hısımlık ilişkilerini de ele alır. Hısımları birbirine bağlayan doğum sayısıyla belli olan hısımlığa kan hısımlığı denir. Eşlerden biri ile diğer eşin kan hısımları, aynı tür ve dereceden kayın hısımları olur.
Kişileri ilgilendiren bir diğer konu da ikametgâhtır. Yeni yasanın yerleşim yeri olarak ifade ettiği bu kavram, bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yeri ifade eder.
Kişiler hukuku, kişinin yerleşim yerini, nasıl değiştirilebileceğini, yasal olarak ne şekilde belirlendiğini de ele alır.Kişiliğin korunması da kişiler hukukunun konusuna girer.
Kişiliğe yönelik saldırıların ne şekilde engelleneceği, ortaya çıkan zararın nasıl karşılanacağı hep kişiler hukukunda incelenir. Doğum, ölüm, gaiplik kararı gibi kişisel durum sicilleri de bu alana girer.
Tüzel kişiler, başlı başına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal topluluklarını ifade eder.
Kişiler hukuku, tüzel kişilerin hak ve fiil ehliyetlerini de inceler. Tüzel kişiler, cins, yaş, hısımlık gibi yaratılışı gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehildirler. Tüzel kişiler, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyetini kazanırlar.Tüzel kişiler hukukunda, onların kuruluşu, malvarlıkları genel olarak ele alındıktan sonra, iki temel tüzel kişi türü ele alınır. Bunlar Dernekler ve Vakıflardır.
Dernekler, en az yedi gerçek kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarıdır. Derneklerin kuruluşu, organları, işleyişi, sona ermesi ve diğer ayrıntıları bu kapsamda incelenmektedir.
Vakıflar, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır. Kişiler hukuku, vakıfları da tıpkı dernekler gibi tüm ayrıntılarıyla ele alır ve inceler. Kuruluşları, vakıf senetleri, işleyişleri ve tasfiyeleri bu kapsamda yer alır.

Aile Hukuku

Aile hukuku, Medeni Kanun’un ikinci kitabıdır ve oldukça kapsamlı bir içeriğe sahiptir.Bu alan öncelikle evlenme ve nişanlanma kavramlarını ele alır. Bu iki yapının oluşum şartları, sonuçları yanı sıra, batıl olan evlilikler de aynı kapsamda incelenir.Boşanma da aile hukukuna dâhildir. Boşanma sebepleri, ayrı yaşama ve nafaka bu kapsamdadır. Evlenme ile ortaya çıkan bir başka konu, mal rejimleridir.Mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı, mal ortaklığı gibi kavramlar mal rejimine dahil edilen konularıdır.
Eşlerin birbirlerinin malları üzerindeki hakları ve ortak edinilen malların hukuki durumu, bu bağlamda irdelenir.Aile hukukunda ele alınan konulardan biri de hısımlıktır. Soy bağının kurulması, kocanın babalığı, tanıma ve babalık kararı, evlat edinme, velayet gerek koşulları gerek sonuçları itibarıyla aile hukuku konusudur.
Ailenin üyelerinden olan çocuğun malları da bu kapsamda görülmüştür. Ana ve baba, velayetleri devam ettiği sürece çocuğun mallarını yönetme hakkına sahip ve bununla yükümlüdürler vekural olarak hesap ve güvence vermezler. Ana ve babanın yükümlülüklerini yerine getirmedikleri durumlarda hâkim müdahale eder.Aile hukuku kapsamındaki yapılardan biri de aile içi nafakadır.
!!! Evlenme, hısımlık, nafaka, aile vakıfları ve vesayet aile hukukunun konuları arasında yer alır.
Ev yönetimi de bir aile hukuku konusudur.Medeni Kanun’a göre, aile bireylerinin eğitim ve öğrenimleri, donanım ve desteklenmeleri ve bunlara benzer amaçların gerektirdiği harcamaların yapılması için kişiler hukuku ve miras hukuku hükümleri uyarınca aile vakfı kurulabilir.
!!! Vesayet, vesayet organları ve kayyımlık, aile hukukunun ele aldığı son konudur.Vesayet organları, vesayet daireleri ile vasi ve kayyımlardır.
Kamu vesayeti, vesayet makamı ve denetim makamından oluşan vesayet daireleri tarafından yürütülür.Vesayet makamı, sulh hukuk mahkemesi, denetim makamı, asliye hukuk mahkemesidir.
Vasi, vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukuki işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür. Kayyım, belirli işleri görmek veya mal varlığını yönetmek için atanır.
Vesayeti gerektiren haller olan küçüklük, kısıtlamayı gerektiren akıl hastalığı veya akıl zayıflığı, savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim de aile hukuku içinde incelenir.
Kısıtlanması için yeterli sebep bulunmamakla beraber korunması bakımından fiil ehliyetinin sınırlanması gerekli görülen ergin bir kişiye belirli işlerde görüşü alınmak üzere atanan yasal danışmanlık da bir aile hukuku konusudur.

Miras Hukuku

Miras hukuku, kişinin ölümü sonrasında geride kalan malvarlığı üzerindeki hakları ele alır. Bu alan, kendine özgü çeşitli kavramlar içerir. İlk önce mirasçılar tanımlanır.
Yasal mirasçılar, miras bırakanın birinci derece mirasçıları olan altsoyu, altsoyu bulunmayan miras bırakanın mirasçıları, ana ve babasıdır. Altsoyu, ana ve babası ve onların altsoyu bulunmayan miras bırakanın mirasçıları, büyük ana ve büyük babalarıdır. Miras bırakandan önce ölmüş olan büyük ana ve büyük babaların yerlerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi altsoyları alır. Ana veya baba tarafından olan büyük ana ve büyük babalardan biri altsoyu bulunmaksızın miras bırakandan önce ölmüşse, ona düşen pay aynı taraftaki mirasçılara kalır.
Evlilik dışında doğmuş ve soy bağı, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulmuş olanlar, baba yönünden evlilik içi hısımlar gibi mirasçı olurlar. Evlâtlık ve altsoyunun, evlât edinene mirasçılığı da kan hısmı gibidir. Evlâtlığın kendi ailesindeki mirasçılığı da devam eder. Evlât edinen ve hısımları, evlâtlığa mirasçı olmazlar. Mirasçı bırakmaksızın ölen kimsenin mirası Devlete geçer.
Miras hukuku, mirasçıların yasayla belirlenen paylarının dağıtımı ile de ilgilenir.Bunun dışında miras hukukunun önemli konularından birisi de vasiyettir.
Vasiyet yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve 15 yaşını doldurmuş olmak gerekir. Miras sözleşmesi yapabilmek için ise ayırt etme gücüne sahip ve ergin olmak, kısıtlı bulunmamak gerekir.
Miras hukukunda miras bırakanın tüm malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisine ilişkin sınırlamalar (saklı pay) da ele alınır.Miras bırakanın mirasçılıktan çıkarma hakkı da bu kapsamda incelenir.Ölüme bağlı tasarruflar, bu alanın önemli konularından bir diğeridir.
Miras bırakanın üzerinde tasarruf etmediği kısım yasal mirasçılarına kalır.Mirasçıların sorumluluğu da aynı şekilde miras hukukunda ele alınan diğer bir konudur.
Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini Sulh mahkemesinden isteyebilir.
Miras hukuku, paylaşımın ne şekilde yapılacağını da ele alır.

Eşya Hukuku

Eşya hukuku, temelde taşınır ve taşınmaz malların üzerindeki hakları konu alır. Bu alanın temel kavramı mülkiyettir.
Mülkiyet hakkı, bir kimseye, bir eşya üzerinde kullanma, yararlanma, tasarrufta bulunma yetkilerini tanıyan en geniş kapsamlı haktır.
Eşya hukukunda mülkiyet iki başlık altında ele alınır. ( Bunlar Mülkiyetin türleridir )
• Ferdi mülkiyet ve • Birlikte mülkiyettir.
Birlikte mülkiyet ise
• Paylı mülkiyet ve • El birliği mülkiyeti olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
Birden çok kimsenin maddi olarak bölünmemiş olan bir şeyin tamamına belli paylarla malik olmasına paylı mülkiyet denir.
Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti ise elbirliği mülkiyetidir (iştirak halinde mülkiyettir).
!!! Elbirliği mülkiyeti, malın devri, topluluğun dağılması veya paylı mülkiyete geçilmesiyle sona erer. Paylaştırma, aksine bir hüküm bulunmadıkça, paylı mülkiyet hükümlerine göre yapılır.
Taşınmaz mülkiyeti, belki de eşya hukukunun en önemli bölümünü oluşturur.Arazi, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar ve kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler, taşınmaz mülkiyetinin konusunu oluşturur. Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.
!!! Taşınır mülkiyetinin nakli için zilyetliğin devri gerekir.
Eşya hukukunun en temel bölümlerinden bir diğeri de sınırlı ayni haklardır.Bunlardan irtifak hakkı, bir taşınmaz üzerinde diğer bir taşınmaz lehine konulmuş bir yük olup, yüklü taşınmazın malikini mülkiyet hakkının sağladığı bazı yetkileri kullanmaktan kaçınmaya veya yararlanan taşınmaz malikinin yüklü taşınmazı belirli şekilde kullanmasına katlanmaya mecbur kılar.
İrtifak hakkı sahibi, hakkının korunması ve kullanılması için gerekli olan önlemleri alabilir ancak, hakkını yüklü taşınmazın malikine en az zarar verecek biçimde kullanmak zorundadır. Yüklü taşınmazın maliki, irtifak hakkının kullanılmasını engelleyecek ya da zorlaştıracak davranışlarda bulunamaz.
Bir başka sınırlı ayni hak olan intifa hakkı, taşınırlar, taşınmazlar, haklar veya bir malvarlığı üzerinde kurulabilir. Aksine düzenleme olmadıkça bu hak, sahibine, konusu üzerinde tam yararlanma yetkisi sağlar. İntifa hakkı, taşınırlarda zilyetliğin devri, alacaklarda alacağın devri, taşınmazlarda tapu kütüğüne tescil ile kurulur.
İntifa hakkı, gerçek kişilerde hak sahibinin ölümü; tüzel kişilerde kararlaştırılan sürenin dolması, süre kararlaştırılmamışsa kişiliğin ortadan kalkmasıyla sona erer.Tüzel kişilerin intifa hakkı, en çok 100 yıl devam edebilir. Bunlar dışında sınırlı ayni hak kategorisinde yer alan oturma hakkı, bir binadan veya onun bir bölümünden konut olarak yararlanma yetkisi verir.

BORÇLAR HUKUKU

!!! Borçlar hukuku, kişiler arasındaki borç ilişkilerini konu alır.
!!! Hukuk sistemimiz içinde borcun kaynağı kural olarak, kanun, sözleşme ya da hukuka aykırı fiil olabilir.
Borçlar hukukunun temel kaynağı durumundaki Türk Borçlar Kanunu, iki temel bölümden oluşur. İlk bölüm genel hükümler olarak adlandırılmıştır ve hemen her borç ilişkisine uygulanabilen hükümlerden oluşur. Bunlara borçlar hukukunun genel ilkeleri denir. Bu ilkeler, bünyesi uygun olduğu ölçüde ilgili borç ilişkilerini düzenler.
Yasanın ikinci bölümü özel hükümler olarak adlandırılmıştır ki burada da, çeşitli sözleşme tipleri ve onlara özgü hükümler düzenlenmektedir.
Borçlar hukukunun genel ilkeleri denildiğinde bazı temel yapılar akla gelir. Bunlardan ilki sözleşmenin kuruluşudur.
!!! Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla, rızaların uyuşmasıyla kurulur.
!!! Borçlar hukukunun en önemli ilgi alanlarından biri, ilk kez yeni Borçlar Kanunu’nda düzenlenen genel işlem koşullarıdır.
!!! Türk Borçlar Kanunu esasen, bireysel sözleşme modeline dayanır.
Ancak, çağımızın sosyal ve ekonomik gelişmeleri, kitlelere yönelik hizmet gereksinimini yaratmış ve yığınlar için üretim zorunluluğu doğurmuştur. Buna bağlı olarak bireysel sözleşme modeli yanında, kitle sözleşmesi veya formüler sözleşme denilen, yeni bir sözleşme modeli ortaya çıkmıştır.
Bankalar, sigorta şirketleri, seyahat ve taşıma işletmeleri, dayanıklı tüketim malları üretimi ve pazarlaması yapan teşebbüsler, bireysel sözleşmelerin kurulmasından önce, soyut olarak tek yanlı kaleme alınmış sözleşme koşulları hazırlamakta ve bunlarla gelecekte kurulacak belirsiz sayıda, fakat aynı şekil ve tipteki hukuki işlemleri düzenlemektedirler. İşte, önceden hazırlanan tipik sözleşme koşulları için genel işlem koşulları terimi kullanılmakta, bu tip sözleşmelere “kitle sözleşme”, “katılmalı sözleşme” ya da “formüler sözleşme” denilmektedir.
!!! Temsil de borçlar hukuku konusudur.
!!! Sözleşme sonrası borcun ikinci kaynağı olan hukuka aykırı (haksız) filler de bu alanın çok önem verilen konularından biridir.
!!! Sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkileri de borçlar hukukunda incelenir.
!!! Borçların ifası, borçlar hukukunun konularından bir başkasıdır.
!!! Borç konusunun kurulması ile başlayan borçlar hukuku genel ilkeleri, borç konusu kaynağın işleyişini ve sona ermesini de ayrıntılı olarak ele alır.
• Bu bağlamda, birden çok borçludan her birinin, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirmesi ile oluşan müteselsil borçluluk;
• Bağlanma ve cayma parası, ceza koşulu;
• Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklının alacağını üçüncü bir kişiye devrine imkân veren alacak devri;
• Borcun üstlenilmesi;
• Borca katılma, borçlar hukukunun ayrıntılı olarak ele aldığı diğer yapılardır.
*** Müteselsil borçluluk, birden çok borçludan her birinin, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirmesi ile oluşur.
Borçlar hukukunun ikinci kısmında, çeşitli sözleşmeler incelenir. Borçlar Kanunu’nda yer verilen sözleşmeler dışında, atipik, karma nitelikli sözleşmeler de borçlar hukukunun konusu olabilir. Borçlar Kanunu’nda yer verilen sözleşmelerin en kapsamlılarından biri satış sözleşmesidir ki,
• Örnek üzerine satış, • Beğenme koşuluyla satış, • Taksitli satış, • Açık artırma yoluyla satış……………. gibi çeşitleriyle bu kapsam daha da genişlemiştir.
• Mal değişim sözleşmesi, Bağışlama sözleşmesi,
• Kira sözleşmeleri, Ödünç sözleşmeleri,
• Hizmet sözleşmeleri, Pazarlamacılık sözleşmesi,
• Evde hizmet sözleşmesi, Eser sözleşmesi,
• Yayım sözleşmesi, Vekâlet sözleşmesi,
• Kredi mektubu ve kredi emri, Simsarlık sözleşmesi,
• Komisyon sözleşmesi, Havale, saklama sözleşmeleri,
• Kefalet sözleşmesi, Ömür boyu gelir sözleşmesi,
• Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, Adi ortaklık sözleşmesi,
• Kuruluş şartları, hükümleri ve sona ermesine ilişkin ilkeler bazında borçlar hukukunun kapsamında ele alınıp incelenir.

İŞ HUKUKUNUN ALANI

• Bireysel İş Hukuku• Toplu İş Hukuku• Sosyal Güvenlik Hukuku

İŞ HUKUKU

Çalışma yaşamına ilişkin kuralları ele alıp inceleyen iş hukuku, esasen içerdiği konular itibarıyla hem özel hukuk hem de kamu hukuku karakteri taşıyan bir alandır
1. Bireysel İş Hukuku
Bireysel iş hukuku, 4857 sayılı İş Kanunu’nu temel alır.
• İçerdiği özgün hukuki yapılar,
• Bir ikili borç ilişkisinden beklenmeyecek düzeyde kamusal bakış açısı,
• Daha önceleri borçlar hukukunun bir parçası olan iş hukukunu, tümüyle ondan koparmış ve çok kapsamlı bir alan haline getirmiştir.
!!! İş hukukunun en temel özelliği, bir özel hukuk sözleşmesi olan ve Borçlar Kanunu’nda düzenlenen hizmet sözleşmesiyle taraflardan birinin korunmasını amaçlamasıdır.
!!! İş Kanunu’nu, kapsamlı bir iş akdine benzetebiliriz.
İş Kanunu incelendiğinde, eşit koşullarda yapılması halinde işçi aleyhine kararlaştırılabilme ihtimali yüksek hemen her konu düzenlenmiş ve işçi lehine bir alt sınır oluşturulmuştur.
Sözleşmenin niteliği, Ücret, Yıllık izin, Fazla çalışma, Kıdem tazminatı, İhbar tazminatı, Hafta tatili ve Sözleşmenin feshi, İş Kanunu’nda oldukça ayrıntılı düzenlenmiş ve işçinin burada belirtilenlerden daha aşağıda haklarla karşılaşması engellenmiştir.
Örneğin İş Kanunu’na göre fazla çalışma ücreti %50 zamlı ödenmelidir.Bu hüküm sayesinde işçi, imzaladığı bireysel iş sözleşmesinde kendisine %20 zam kabul ettirilmiş olsa da %50 zam talep edebilecektir.
O sebeple İş Kanunu’ndaki düzenlemelerin büyük çoğunluğunu, işçi aleyhine değiştirilemeyen ama lehine değiştirilebilen hükümler (yani nisbi emredici hükümler) olduğunu söyleyebiliriz.
Örneğin işçinin fazla çalışmalarına uygulanacak zam oranının %60 olarak kararlaştırılması halinde, bu işçi lehine yaratılan bir farklılık olduğundan, %50’lik yasal zam oranı değil, kararlaştırılan %60’lık oranı talep edilebilir.
!!! İş Kanunu’nun kapsamına girmeyen işçiler, hizmet sözleşmesi ile çalışıyor olsalar da Borçlar Kanunu hükümlerine tâbi olurlar.
!!! İş hukukunun en önemli özelliklerinden birisi, hiçbir ikili borç ilişkisinde olmadığı kadar taraflardan birinin (işçinin), diğerine (işverenin) bağımlı olmasıdır. İşçi işverenin emir ve talimatlarına uygun hareket etmek zorundadır. Bu durum, verilen talimatlara uygun hareket eden işçinin korunmasını gerekli kılar.
İşçi, bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişidir.
İşveren, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara denir.
İş ilişkisi, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkidir.
İşyeri, işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddî olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birimdir.
İşveren vekili, işveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere denir.
Alt işveren, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin işlerinde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran işverene denir.

2. Toplu İş Hukuku


• Sendikalar Kanunu ile Toplu İş Sözleşmesi, • Grev ve Lokavt Kanunu ile düzenlenmektedir.
Söz konusu yasalar, işçilerin Anayasa’dan kaynaklanan örgütlenme hakkını güvence altına almaktadır.
Toplu iş hukukunda, işçi ve memurların sendikal hakları ele alınır. Söz konusu sendikaların kuruluşu, işleyişi ve tasfiyesi dışında, üyelerine sağladıkları haklar, bu bağlamda incelenmektedir.
• Sendikaların kendi iç işleyişindeki sendikal demokrasi, • Bu sendikaların imzaladıkları toplu iş sözleşmelerinin hukuki yapısı ve • Getirdiği haklar,………………… toplu iş hukukunun ilgi alanına girer.
Toplu sözleşme süreci, ciddi bir prosedürü barındırdığından, bu alanın en ilgi çekici konularından biridir.
• Bakanlık ile olan ilişkiler, • İş kolları, • İş kolu tespitleri ve itirazları, • Sendika üye kayıt fişleri, • Bakanlık istatistikleri, • Bunlara yapılan itirazlar, • Toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi, • Yetki itirazları önemli hukuksal yapılar olarak görülmekte ve ele alınmaktadır.
!!! İmzalanan bir toplu iş sözleşmesinin yürürlük tarihi, !!! Geriye etkisi, !!! Üye olmadan toplu sözleşmeden yararlanma, !!! Dayanışma aidatı,…...konunun uygulamada önemli yargısal sorunlara ve tartışmalara neden olan diğer yapılarıdır.

3. Sosyal Güvenlik Hukuku

Muhatap aldığı kitle itibarıyla Türkiye’nin kapsamı en geniş hukuk dalı durumunadır. Genel sağlık sigortasının uygulanmaya başlanmasıyla Türkiye’de Sosyal Güvenlik Kurumu ile bağlantısı olmayan neredeyse hiç kimse kalmamıştır.
Sosyal güvenlik sisteminin temel yasası, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’dur. Yasa esasen, sigortalı ve genel sağlık sigortalısı olarak tanımladığı kişileri ve onların bakmakla yükümlü oldukları kişileri muhatap alır.
Bu Kanun’un amacı,
• Sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası bakımından kişileri güvence altına almak,
• Bu sigortalardan yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları,
• Bu haklardan yararlanma şartları ile finansman ve karşılanma yöntemlerini belirlemek,
• Sosyal sigortaların ve genel sağlık sigortasının işleyişi ile ilgili usûl ve esasları düzenlemektir.
Kanun,
• Sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortasından yararlanacak kişileri, işverenleri,
• Sağlık hizmeti sunucularını,
• Gerçek kişiler ile her türlü kamu ve özel hukuk tüzel kişilerini ve
• Tüzel kişiliği olmayan diğer kurum ve kuruluşları kapsar ve onların hak ve yükümlülüklerini düzenler.!!! Sigortalı, kısa ve/veya uzun vadeli sigorta kolları bakımından adına prim ödenmesi gereken veya kendi adına prim ödemesi gereken kişidir.
Sigortalılara birtakım sigorta yardımları verilmektedir.Bir kısmı parasal bir kısmi ise sağlık yardımı sunan ve karşılığında çalışanlardan prim alınan sigorta kolları şunlardır;
• İş kazası ve meslek hastalığı sigortası, • Hastalık sigortası, • Analık sigortası, • Malullük sigortası, • Yaşlılık sigortası, • Ölüm sigortası ve • Genel sağlık sigortasıdır.
Bu sigorta kollarının sunduğu yardımlar da farklıdır. Bir kısmı parasal yardım sunarken, bir kısmı sadece sağlık yardımı verir.
Bu kategoride sağlanan parasal yardımlar,
• Geçici iş göremezlik ödeneği, • Sürekli iş göremezlik geliri,• Emzirme ödeneği, • Evlenme yardımı, • Cenaze yardımı, • Malullük aylığı, • Yaşlılık aylığı, • Ölüm aylığı olarak sıralanabilir.
Yapılan yardımların koşulları, yardımların miktarlarını belirleyen ölçütler, sosyal güvenlik hukuku tarafından incelenir.
• İsteğe bağlı sigortalılık, • Borçlanmalar, • Kurumun sigortalılara yapmış olduğu yardımları, • Bu yardımların yapılmasına neden olanlara rücü hakkı, • Prim hesabı ve sorumluluğu, • Sosyal güvenliğin finansmanı bu alanda inceleme konusu olan başlıklar arasındadır.
!!! Sosyal güvenlik hukuku, primli rejim kadar, primsiz rejimi de kapsamına alır.O nedenle sosyal yardım ve sosyal hizmetler de sosyal güvenlik hukuku konusu içinde incelenir.

TİCARET HUKUKUNUN ALANI

• Ticari İşletme Hukuku• Şirketler Hukuku• Taşıma İşleri Hukuku• Kıymetli Evrak Hukuku• Deniz Ticareti Hukuku• Sigorta Hukuku

TİCARET HUKUKU

Ticaret hukuku bir ticari işletmeyi ilgilendiren işlem ve fiilleri konu almaktadır.

1. Ticari İşletme Hukuku

Bu alanda ticari işletme, ticari iş ve tacir kavramları yanında, ticari örf âdet ele alınır. Ticaret Kanunu’nda yer alan hükümlerle, bir ticari işletmeyi ilgilendiren işlem ve fiillere ilişkin diğer kanunlarda yazılı özel hükümler, ticari hükümlerdir. Mahkeme, hakkında ticari bir hüküm bulunmayan ticari işlerde, ticari örf ve âdete, bu da yoksa genel hükümlere göre karar verir.
Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı vebağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.
Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilmektedir.
Ticaret hukukunun temel sujelerinden biri tacirdir. Tacir, bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye denir.
Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır.
Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.
!!! Vakıflar, Dernekler, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.
Tacir ile karıştırılmaması için esnaf, Ticaret Kanunu’nda ayrıca tanımlanmıştır.Esnaf, ister gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişidir.
Ticaret unvanı ve işletme adı, konunun önemli kavramlarındandır.

2. Ticaret Şirketleri Hukuku

Şirket, iki veya daha fazla kişinin ortak bir ekonomik amaca erişmek için emek ve sermayelerini bir araya getirmelerini ifade eder.
Ticaret hukukunun ticari şirketlere ilişkin kısmı, ticari şirket olarak tanımlanan,
• Kolektif şirket, • Komandit şirket, • Anonim şirket, • Limited şirket ve kooperatiflerin hukuki yapısı ile ilgilenir.
!!! Ticaret Kanunu’nda, Kolektif ile Komandit şirket şahıs; Anonim, Limited ve Sermayesi paylara bölünmüş Komandit şirket sermaye şirketi sayılır.
Kolektif Şirket ticari bir işletmeyi bir ticaret unvanı altında işletmek amacıyla, gerçek kişiler arasında kurulan ve ortaklarından hiçbirinin sorumluluğu şirket alacaklılarına karşı sınırlanmamış olan şirkettir.
Komandit Şirket, ticari bir işletmeyi bir ticaret unvanı altında işletmek amacıyla kurulan, şirket alacaklılarına karşı ortaklardan bir veya birkaçının sorumluluğu sınırlandırılmamış ve diğer ortak veya ortakların sorumluluğu belirli bir sermaye ile sınırlandırılmış olan şirkettir.
Anonim Şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirkettir.Anonim şirketler genellikle büyük sermaye oluşturma ya da büyük taahhütlerde bulunma amacıyla kurulur.
Anonim şirketler büyük bir sermaye oluşturma ve büyük taahhütlerde bulunabilme amacıyla organize olduklarından, Ticaret Kanunu’nda en ayrıntılı düzenlenen şirket türüdür. Anonim şirketin, esas sözleşmeyle atanmış veya genel kurul tarafından seçilmiş, bir veya daha fazla kişiden oluşan bir yönetim kurulu bulunur.
Anonim şirket, kural olarak, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur. Bir tüzel kişi yönetim kuruluna üye seçildiği takdirde, tüzel kişiyle birlikte, tüzel kişi adına, tüzel kişi tarafından belirlenen, sadece bir gerçek kişi de tescil ve ilan olunur.
Ayrıca, tescil ve ilanın yapılmış olduğu, şirketin internet sitesinde hemen açıklanır. Yönetim kurulu üyeleri en çok 3 yıl süreyle görev yapmak üzere seçilir. Esas sözleşmede aksine hüküm yoksa, aynı kişi yeniden seçilebilir.
Anonim şirketin ve şirketler topluluğunun finansal tabloları denetçi tarafından, uluslararası denetim standartlarıyla uyumlu Türkiye Denetim Standartlarına göre denetlenir.
Pay sahipleri şirket işlerine ilişkin haklarını genel kurulda kullanırlar. Genel kurulun oluşumu, yetkileri, toplantıya çağrılması ve karar alma süreci ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Şirketin çıkaracağı pay senetleri, intifa senetleri, tahviller, yedek akçeler yine şirketler hukuku kapsamında yer alan konulardandır.
Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket, sermayesi paylara bölünen ve ortaklarından bir veya birkaçı şirket alacaklılarına karşı bir kolektif şirket ortağı, diğerleri bir anonim şirket pay sahibi gibi sorumlu olan şirkettir.
Limited Şirket, bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulur. Esas sermayesi belirli olup, bu sermaye esas sermaye paylarının toplamından oluşur. Ortaklar, şirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler.

3. Kıymetli Evrak Hukuku

İçeriğinde bir hakkı barındıran ve piyasada dolaşımı mümkün evraklar incelenir.
!!! Kıymetli evrak, ticaret hayatının güven ve çabukluk gereksiniminden doğmuştur.
Kıymetli evraklar sıradan alacaklar dışında ayni hakları da içerebilir.
Kıymetli evrakın en yaygın modelini kambiyo senetleri oluşturur. Poliçe, Bono, Çek bu kapsama girer.
Kıymetli evrakın önemli problemlerinden birisi de kabul edilmemesi ya da ödenmemesidir.

4. Taşıma İşleri Hukuku

ilk kez olarak düzenlenen taşıma işleri hukuku kısmında önce genel hükümlere yer verilmiş, sonrasında ise çeşitli taşıma işlerine değinilmiştir. Bunlar arasında eşya taşıma, taşınma eşyası taşıma, değişik tür araçlarla taşıma ve yolcu taşıma yer alır.

5. Deniz Ticareti Hukuku

Deniz ticaretinin temel unsurlarından biri gemidir. Ticaret Kanunu’na göre, tahsis edildiği amaç, suda hareket etmesini gerektiren, yüzme özelliği bulunan ve pek küçük olmayan her araç, kendiliğinden hareket etmesi imkânı bulunmasa da “gemi” sayılır.
Suda ekonomik menfaat sağlama amacına tahsis edilen veya fiilen böyle bir amaç için kullanılan her gemi, kimin tarafından ve kimin adına veya hesabına kullanılırsa kullanılsın “ticaret gemisi” sayılır. Gemi adamları ise, kaptan, gemi zabitleri, tayfalar ve gemide çalıştırılan diğer kişilerdir.
Deniz ticaret hukukunda, gemi, kaptan, gemi alacakları, çatma, kurtarma, donatanın, gemi adamlarının kusurundan doğan sorumluluk gibi konular ele alınır.Bu hükümler belirli koşullarla yatlar, denizci yetiştirme gemileri gibi sadece gezinti, spor, eğitim, öğretim ve bilim amaçlarına tahsis edilmiş gemilere de uygulanır.
Geminin kimliği, bayrağı, bağlama limanı deniz ticaret hukukunun konuları arasındadır. Türk gemileri için, Denizcilik Müsteşarlığının uygun göreceği yerlerde gemi sicili tutulur.
Deniz ticaret hukuku, geminin mülkiyeti, mülkiyetin kazanılması ve kaybı konularını da ele almaktadır.
Deniz ticaret hukukunun bir diğer ilgi alanı donatma iştirakidir. Gemisini menfaat sağlamak amacıyla suda kullanan gemi malikine donatan denir.
• Zaman çarteri sözleşmesi, • Navlun sözleşmesi, • Yolculuk çarter partisi, • Taşıyanın, gemiyi denize, yola ve yüke elverişli bulundurma yükümlülüğü, • Yükleme ve boşaltma, • Kırkambar sözleşmesi, • Taşıyanın sorumluluğu, • Denizde kurtarma, • Taşıtanın ve yükletenin sorumluluğu, • Denizde taşıma senetleri (konişmento), • Deniz yoluyla yolcu taşıma sözleşmesi, • Deniz kazaları, • Müşterek avarya, • Kurtarma, • Gemi alacakları,• Petrol kirliliği zararının tazmini deniz ticaret hukuku alanında yer alan diğer konular arasındadır.

6. Sigorta Hukuku

Bu alanda sigorta sözleşmesi ve çeşitli sigorta tipleri incelenir. Sigorta sözleşmesi, sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmedir.
Birden çok kişinin birleşerek, içlerinden herhangi birinin, belli bir rizikonun gerçekleşmesi durumunda doğacak zararlarını tazmin etmeyi borçlanmaları karşılıklı sigortadır.Karşılıklı sigorta faaliyeti ancak kooperatif şirket şeklinde yürütülebilir.
!!! Sigortacının sigorta ettiği menfaati tekrar sigorta ettirmesine reasürans denir.
Sigorta hukuku kapsamında çeşitli sigorta tipleri ele alınır. Bunlardan birisi mal sigortasıdır. Rizikonun gerçekleşmemesinde menfaati bulunanlar, bu menfaatlerini mal sigortası ile teminat altına alabilirler.
Rizikonun gerçekleşmesi sonucu doğan kazanç kaybı ile sigorta edilen malın ayıbından doğan hasarlar, aksine sözleşme yoksa, sigorta kapsamında değildir. Mal bağlamında kazancın, makul sınırı aşan kısmı sigorta edilemez.
Sigorta bedeli, sigorta değerinden az olduğu takdirde, sigorta edilmiş menfaatin bir kısmının zarara uğraması hâlinde sigortacı, aksine sözleşme yoksa, sigorta bedelinin sigorta değerine olan oranına göre tazminat öder. Buna eksik sigorta denir.
Aşkın sigortada ise, sigorta bedeli sigorta olunan menfaatin değerinin üstündedir ve aşan kısım geçersizdir. Bu sebeple, sigorta bedeli ile sigorta priminin onu karşılayan kısmı indirilir ve tahsil edilmiş fazla prim geri verilir.
Takseli sigorta, birden çok sigorta, müşterek sigorta, çifte sigorta ve kısmi sigortadan ne anlaşılması gerektiği ticaret kanununda açıklanmıştır.
Hayat sigortasında ise sigortacı, belli bir prim karşılığında, sigorta ettirene veya onun belirlediği kişiye, sigortalının ölümü veya hayatta kalması hâlinde, sigorta bedelini ödemeyi üstlenir.
Grup sigortası denen yapıda ise en az 10 kişiden oluşan, sigorta ettiren tarafından, belirli kıstaslara göre kimlerden oluştuğunun belirlenebilmesi imkânı bulunan bir gruba dâhil kişiler lehine, tek bir sözleşme ile sigorta yapılabilir.
Sözleşmenin devamı sırasında gruba dâhil herkes sigortadan, grup sigortası sözleşmesi sonuna kadar yararlanır. Sözleşmenin yapılmasından sonra grubun 10 kişinin altına düşmesi sözleşmenin geçerliliğini etkilemez.
Sigorta hukukunda yukarıda belirtilen sigorta türlerinin oluşum koşulları ve sonuçları ayrı ayrı ele alınmaktadır.

DEVLETLER ÖZEL HUKUKUNUN ALANI

• Vatandaşlık Hukuku• Yabancılar Hukuku• Kanunlar İhtilafı Hukuku

DEVLETLER ÖZEL HUKUKU

Devletler özel hukuku, yabancılık unsuru taşıyan özel hukuka ilişkin işlem ve ilişkilerde uygulanacak hukuktur.
Özel hukukun bu dalı, farklı vatandaşlığa sahip kişiler arasındaki özel hukuk ilişkilerini konu alır. Konuya temel oluşturan çeşitli yasalar bulunmaktadır. Bunlardan birisi, 5718 sayılı Milletlerarası Özel hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’dur.
Devletler özel hukukunun temel konularından birisi kanunlar ihtilafıdır.Bu konuda 5718 sayılı yasa çeşitli hükümler getirmiş ve en sık sorun yaşanan belli konulara ilişkin ihtilafları çözecek hükümler getirmiştir. Bunlardan biri ehliyettir.
Bunun dışında vesâyet, kısıtlılık ve kayyımlık, gaiplik veya ölmüş sayılma, nişanlılık, evlilik ve genel hükümleri, boşanma ve ayılık, evlilik malları, soy bağının kurulması, evlât edinme, nafaka, miras, aynî haklar, taşıma araçları, fikrî mülkiyete ilişkin haklara uygulanacak hukuk, sözleşmeden doğan borç ilişkilerinde uygulanacak hukuk, taşınmazlara ilişkin sözleşmeler, iş sözleşmeleri, temsil yetkisi, hakkında kanunlar ihtilafı düzenlemesi olan konulardan bazılarıdır.
Vatandaşlık, devletler özel hukukunun bir diğer konusudur. Vatandaşlık konusundaki haklar Vatandaşlık Kanunu’nda düzenlenir. Bu Kanunu’n amacı, Türk vatandaşlığının kazanılması ve kaybına dair iş ve işlemlerin yürütülmesine ilişkinusul ve esasları belirlemektir.
Türk vatandaşlığı, doğumla veya sonradan kazanılır.Doğumla kazanılan Türk vatandaşlığı, soy bağı veya doğum yeri esasına göre kendiliğinden kazanılır. Doğumla kazanılan vatandaşlık doğum anından itibaren hüküm ifade eder. Türkiye içinde veya dışında Türk vatandaşı ana veya babadan evlilik birliği içinde doğan çocuk Türk vatandaşıdır. Türk vatandaşı ana ve yabancı babadan evlilik birliği dışında doğan çocuk Türk vatandaşıdır. Türk vatandaşı baba ve yabancı anadan evlilik birliği dışında doğan çocuk ise soy bağı kurulmasını sağlayan usul ve esasların yerine getirilmesi halinde Türk vatandaşlığını kazanır.
Türkiye’de doğan ve yabancı ana ve babasından dolayı doğumla herhangi bir ülkenin vatandaşlığını kazanamayan çocuk, doğumdan itibaren Türk vatandaşıdır.
Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen bir yabancı, kanunda belirtilen şartları taşıması halinde yetkili makam kararı ile Türk vatandaşlığını kazanabilir.
Bir Türk vatandaşı ile evlenme doğrudan Türk vatandaşlığını kazandırmaz.Ancak bir Türk vatandaşı ile en az 3 yıldan beri evli olan ve evliliği devam eden yabancılar Türk vatandaşlığını kazanmak üzere başvuruda bulunabilir.
Bir Türk vatandaşı tarafından evlat edinilen ergin olmayan kişi, millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak şartıyla, karar tarihinden itibaren Türk vatandaşlığını kazanabilir.
Bu konular dışında vatandaşlıktan çıkma, çıkarılma ve vatandaşlığın kaybı konuları ve bunlara bağlanan sonuçlar da devletler özel hukuku kapsamında değerlendirilir.Çok vatandaşlık bu kapsamda ele alınan konulardan biridir.
Devletler özel hukuku kapsamında yer alan başka bir alan da yabancılar hukuku olarak ifade edilir. Bu alana ilişkin temel bir yasa yoktur. Ancak bazı yasalarda yabancıları ilgilendiren hükümlere yer verilmiştir.
• Pasaport Kanunu, • İskan Kanunu,• Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu, • Yabancıların İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun ve bu kişilerin çalışma izinlerine ilişkin mevzuatta çeşitli hükümlere yer verilmiştir.
Bu düzenlemeler ve doğurduğu sonuçlar da devletler özel hukuku kapsamında ele alınmaktadır.


HAZIRLAYAN : MEKİN BEYAZDAG
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst