Sosyal Psikoloji -1- 1. Ünite Ders Özeti

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
Sosyal Psikoloji -1- 1. Ünite Ders Özeti

Sosyal Psikoloji Nedir?sOSYAL PSiKOLOJi-1
“Sosyal psikoloji nedir” sorusuna kesin ve tam olarak verilebilecek bir yanit yoktur.
Augostinos, Walker ve Donaghue (2006), bu tanimlama sorununu, sosyal psikolojinin yeterince olgunlaşmamiş bir disiplin olmasina bağlarlar.

Sosyologlarin tanimladiği bir sosyal psikoloji ve psikologlarin tanimladiği bir sosyal psikoloji vardir: Sosyolojik sosyal psikoloji ve psikolojik sosyal psikoloji. Sosyal psikolojiyi psikolojinin alt dali olarak gören sosyal psikologlarin birçoğu ünlü sosyal psikolog Gordon W. Allport’un yaptiği sosyal psikoloji tanimini kabul ederler: “Sosyal psikoloji bireylerin, davraniş, duygu ve düşüncelerinin başkalarinin gerçek, hayal edilen veya ima edilen varliğindan nasil etkilendiğinin bilimsel yollarla araştirilmasidir”. Bu tanim, sosyal psikolojinin temel olarak sosyal etki çalişmasi olduğu fikrine dayanir. McGarty ve Haslam (1997), sosyal psikolojinin, sosyal etkiden başka sosyal algi ve sosyal etkileşim olmak üzere iki büyük alaninin daha olduğunu belirtmektedirler.

“sosyal psikoloji nedir” Allport’un taniminin yani sira, şu tür tanimlar siralanabilir:
• “Sosyal psikoloji, insanlarin diğer insanlar hakkinda nasil düşündüklerinin, onlari nasil etkilediklerinin ve onlarla nasil ilişki kurduklarinin bilimsel bir biçimde çalişilmasidir”.
• “Sosyal psikoloji, sosyal ve kültürel ortamdaki birey davranişinin özelliklerinin
ve nedenlerinin bilimsel bir biçimde incelenmesidir”
• Sosyal psikoloji insan etkileşimlerini ve bu etkileşimlerin psikolojik temellerini
sistematik olarak inceleyen bir disiplindir”.

Tanimlama zorluğunu aşmak için, bazilari sosyal psikolojiyi pratik bir biçimde
“sosyal psikologlarin uğraştiği şey” olarak tanimlamaktadir. Modern sosyal psikologlarin uğraştiği “şeyler” genel olarak şunlardir: Gruba uyma davranişli, ikna, güç, sosyal etki, itaat, ön yargi, önyarginin azaltilmasi, ayrimcilik, kalip yargilar, sosyal biliş ve sosyal algi, sosyal kategoriler, saldirganlik, özgeci davraniş, kişiler arasi çekicilik, tutumlar ve tutum değişimi, iletişim, izlenim oluşturma, küçük gruplar, liderlik, kitle davranişi, gruplar arasi ilişkiler.
Sosyal Psikoloji: Sosyal psikoloji bireylerin, davraniş, duygu ve düşüncelerinin başkalarinin gerçek, hayal edilen veya ima edilen varliğindan nasil etkilendiğinin bilimsel yollarla araştirilmasidir.

SOSYAL PSİKOLOJİNİN KİSA TARİHİ
Modern sosyal psikoloji, 20. yüzyilin başindan itibaren ABD’de varlik göstermiş ve yaklaşik olarak 1960’larin sonlarina kadar da bu durum devam etmiştir. 1960’larin
sonlari ve 1970’lerin başindan itibaren Avrupali sosyal psikoloji denilebilecek geleneği oluşturan kuram ve araştirmalar ortaya çikmiştir. Günümüzde dünyanin her yerinde sosyal psikoloji mevcut olsa da, büyük ölçüde ABD ve Avrupa (Avustralya, Yeni Zelanda ve Kanada da eklenebilir) merkezli bir sosyal psikolojinin ağir bastiği söylenebilir.

Sosyal Psikolojinin Avrupa‘daki Kökleri
Modern sosyal psikolojinin kökleri 19. yüzyilda Avrupa’da ortaya çikan iki entelektüel
akima kadar geri götürülebilir: Völkerpsikoloji ve kitle psikolojisi. Psikolojinin de kurucu babasi olarak kabul edilen Wilhelm Wundt tarafindan geliştirilen Völkerpsikoloji, belirli bir sosyal gruba ait olan insanlarin bireysel değil kollektif bir biçimde düşünme eğiliminde olduklarini ileri sürer; bu insanlar ayni görüş ve inançlari taşirlar ve ayni değerleri paylaşirlar. Völkerpsikoloji: 19. yüzyilda, Almanya’da geliştirilmiş, kültürel davranişin tarihsel ve karşilaştirmali olarak çalişilmasi gerektiğini öne süren bir sosyal psikolojik yaklaşimdir.

Geniş kitlelerin neden, nasil ve ne zaman birlikte davrandiğini anlamak için geliştirilen kitle psikolojisi yaklaşiminin önde gelen temsilcisi Fransiz kuramci Gustave Le Bon’dur ve 1895’de Kitle Psikolojisi adli bir kitap yayinlamiştir. Kitle psikolojisi yaklaşimi da zamaninin sosyal ve politik iklimini yansitir; Avrupada’ki sosyal ayaklanmalarin gözlemine dayanilarak geliştirilmiştir.
Kitle Psikolojisi: 19. yüzyilin sonunda Fransiz kuramci Gustave Le Bon ile başlayan,
bireysel psikolojiden farkli olarak kitlelerin kendine özgü psikolojisi olduğunu
ileri süren bir sosyal psikolojik yaklaşimdir Kitle psikolojisinin temel skri “grup zihni”dir. grup zihni yaklaşimi, kitle ve grup davranişinin bireysel davraniştan farkli olduğunu ileri sürer.

Grup Zihni: Gustave Le Bon tarasndan geliştirilmiş, çeşitli psikolojik mekanizmalar araciliğiyla, insan kollektivitesinin tek bir varlik, psikolojik kitle haline gelmesine işaret eden kavramdir.
Modern Sosyal Psikoloji
Bilimsel disiplinlerin tarih yaziminda her zaman başlangiç noktasi olarak belirli kişi ve/veya gelişmelere referans verilir. Modern sosyal psikolojinin doğuşunda da böyle iki olaydan söz edilebilir: biri sosyal psikolojik nitelikte görülen bir deney ve diğeri, sosyal psikoloji ders kitaplarinin yayinlanmasidir. 19. yüzyilin sonlarinda Triplett tarafindan gerçekleştirilen deney, sosyal psikolojinin ilk deneyi kabul edilir ve bu deney, daha sonradan deneysel yöntemin kazandiği önem yüzünden tarihsel bir başlangiç olarak nitelendirilir. Triplett, bisiklet kullanan insanlarin yarişta olmasalar bile başka bisikletlilerin varliğinda, tek başlarina olduğu duruma göre daha hizli bisiklet sürdüklerini gözlemiş ve bu gözlemini laboratuvarda test etmiştir.

Modern sosyal psikolojide tarihsel başlangiç niteliğindeki diğer gelişime de 1908 yilinda birbirinden habersiz olarak sosyal psikoloji başlikli iki ders kitabi yayinlanmiş olmasidir. Biri psikoloji geleneğinden McDougall, diğeri ise sosyoloji geleneğinden gelen Ross tarasndan yazilmiştir. Psikolojik sosyal psikolojinin temsilcisi olarak McDougall, tüm görüşünü içgüdü kavramina dayandirmiştir. Darwin’in evrim kuramindan etkilenen McDougall, doğuştan getirilen zihinsel özellikleri sosyal yaşamin temeli olarak görmüştür. Ancak daha sonralari içgüdü kavrami ana disiplin psikolojide açiklayici gücünü yitirip yerine dürtü kavrami getirilmiş ve sosyal psikolojide de McDougall’ in görüşü terkedilmiştir

1. Dünya Savaşi’nin hemen sonrasinda, ABD’de, ana disiplin psikolojide hem zihin çalişilmasina hem de içgüdü temelli anlayişa eleştiriler yöneltilmiş, bunun yerine
davranişçilik geçmiş ve gitgide psikolojiye egemen olmuştur. Psikolojideki davranişçiliği
sosyal psikolojiye taşiyan kişi Şoyd Allport’tur ve uzun zaman sosyal psikoloji alaninda etkili olacak Sosyal Psikoloji başlikli ders kitabini 1924’de davranişçi bir bakiş açisindan yazmiştir. Davranişçi sosyal psikolojinin temsilcisi Allport, “grup zihni” kavramini gözlenemeyen bir yapi olduğu gerekçesiyle reddetmiş, hatta psikolojik anlamda “grup” diye bir olgunun da var olamayacağini öne sürmüştür. Ona göre, grup, bireylerin düşündüğü, hissettiği, davrandiği anlamda düşünemez, hissedemez ve davranamaz.
Davranişçi Sosyal Psikoloji: 20. yüzyilin başinda ABD sosyal psikolojisinde ortaya çikan ve gözlenebilir olan olgularin çalişilmasi gerektiğini ileri süren sosyal psikolojik yaklaşimdir 1920’lerde sosyal psikolojinin gelişimindeki diğer önemli bir olay da Thurstone ve arkadaşlari tarafindan tutum ölçüm teknolojisinin geliştirilmesidir.

1930’larda Almanya’da yükselen Nazizm dolayisiyla Avrupa’dan pek çok bilim insani ABD’ye göç etti. Bu bilim insanlarindan Kurt Lewin ve Solomon Asch ve Türkiye’den Muzafer Sherif (asil adi Muzaffer serif Başoğlu’dur) ABD’deki sosyal psikolojiyi derinden etkilemişlerdir. Bu üçlü ABD’ye gittiklerinde davranişçiliğin ağir bastiği bir sosyal psikoloji buldular. Gestalt psikolojisinden (temel olarak bütünselliğe önem veren bir psikolojik yaklaşim) etkilenmiş olan Lewin, Asch ve Sherif, bir yandan davranişçiliği reddettiler ve zihinsel olgulari sosyal psikolojiye tekrar soktular, diğer yandan grup zihni yaklaşimini da reddettiler. Gestaltçi bakiş açisindan grubu gerçek bir psikolojik olgu olarak ele aldilar ve özellikle Lewin ABD’de grup süreçleri ve dinamikleri araştirmalarinda bir geleneği başlatti. Bu gelenekte, Lewin’in öğrencisi Festinger’in grup içi süreçleri, kişilerarasi etkileşimi ve sosyal etkiyi farkli biçimde anlamaya olanak veren sosyal karşilaştirma ve bilişsel çelişki kuramlarini anmak gerekir.
Sosyal Karşilaştirma: İnsanlarin kendi yetenek ve fikirleri hakkinda bilgi sahibi olmak için kendilerini diğerleriyle karşilaştirma sürecidir.

Bilişsel Çelişki: Davranişla tutarsiz olan tutumlarin yarattiği psikolojik sikinti ve
bunun tutumlari değiştirmek yönünde yarattiği baskidir.

2. Dünya Savaşi’nin hemen sonrasinda sosyal psikolojide başka eğilimler de göze çarpmaktadir. Bu eğilimler, daha ziyade 2. Dünya Savaşi’nin ortaya çikardiği gereklilikleri yansitmaktadir. Bu eğilimlerden biri, etkileyici iletişim ya da ikna gibi uygulamak araştirmalara, toplum ve yöneticiler tarafından duyulan taleptir. Diğer bir eğilim, savaş öncesi irksal ön yargi ve ayrimcilik konularina duyulan ilginin, savaş sonrasinda çok daha fazla artmasidir. Bu dönemde ırkçılığı anlamak için geliştirilmiş pek çok kuram ve araştirma programi mevcuttur. Bunlar içinde, en popüler olani Adorno ve arkadaşlarinin geliştirdiği Otoriteryen Kişilik kuramidir. Üçüncü bir eğilim de savaşin tutum ve tutum değişimine yönelik ilgiyi arttirmasidir. Hovland ve arkadaşlarinin yaptiği deneysel çalişmalar tutum değişimine odaklanmiş, ve genel olarak tutumlar en çok çalişilan konu haline gelmiştir.

Ancak 1960’larin ortalarinda tutum çalişmalari tikanmiş ve gerilemeye başlamiştir. Tutum çalişmalarinin gerilediği 1960’lar sosyal psikolojide “kriz” denilebilecek eleştirilerin başlangicina da tanik olmuştur Ayni tarihsel dönemde, kimilerinin “Avrupa Sosyal Psikolojisi” olarak adlandirdiği iki kuram ve bunlara dayali araştirmalar başlamiştir. Günümüzde devam eden bu iki kuram ve araştirma geleneği Fransiz sosyal psikolog Moscovici tarasndan geliştirilmiş Sosyal Temsiller ve Henri Tajfel’in geliştirdiği Sosyal Kimlik yaklaşimidir. Ayni tarihlerde ortaya çikan bir başka büyük eğilim, gerileyen tutum çalişmalarinin yerine nedensel yükleme çalişmalarinin yükselişe geçmesidir. Temelini Heider’in attiği atif kurami, bireylerin günlük yaşamda diğerlerinin davranişlarini nasil açikladiklarina odaklanan bir kuramdir.

1970’lerin ortalarinda, günümüzde de sosyal psikoloji alanini ağirlikli olarak belirlemeye devam eden sosyal biliş yaklaşimi ortaya çikmiştir. Sosyal biliş yaklaşiminin yeniliği, 1960’larin ortasinda ana disiplin psikolojide davranişçilik yerine geçen bilişsel akimin açik ve doğrudan biçimde sosyal psikolojiye taşinmiş olmasidir. Bu bilişsel yaklaşim, insan zihnini, tipki bilgisayar gibi bir bilgi işleme düzeneği olarak görmektedir. Sosyal psikolojide sosyal biliş yaklaşiminin temsilcileri, bilgisayar ve insan zihni arasinda kurulan bu anolojiyi aynen kabul etmişler ve bu bilgi işleme düzeneğinin sosyal dünya hakkindaki bilgiyi nasil işlediğine odaklanmişlardir.

SOSYAL PSİKOLOJİDE ARAŞTİRMA YÖNTEMLERİ
Sosyal psikoloji bilimsel bir disiplindir. Bilimi diğer bilgi türlerinden ayiran, sorulari yanitlamada kullandiği yöntemdir. Sosyal psikologlar belirli bir olguyu betimlemek, iki olgu arasinda bir ilişki olup olmadiğini ve olgular arasindaki neden sonuç ilişkisini araştirmak için çeşitli yöntemler kullanmaktadirlar Sosyal psikolojide kullanilan araştirma yöntemlerini deneysel yöntemler ve deneysel olmayan yöntemler olmak üzere iki geniş kategoride toplamak mümkündür

Deneysel Olmayan Yöntemler
Deneyin mümkün ya da uygun olmadiği durumlarda sosyal psikologlar deneysel olmayan diğer yöntemleri de kullanmaktadirlar. Bu yöntemlerle gerçekleştirilen araştirmalardan nedensel bir sonuç çikarmak mümkün değildir. Bu tür araştirmalarin sayisal veri elde edilebilenlerinde değişkenler arasindaki korelasyon araştirilir. Bunlar korelasyon yöntemi olarak adlandirilabilir. Örneğin bir sosyal psikolog nüfus yoğunluğu (metrekareye düşen insan sayisi) ile suç orani arasindaki ilişkiyi araştirdiği bir çalişmada, bu iki değişken arasinda olumlu bir korelasyon elde etmiş olabilir. Yani, nüfus yoğunluğu arttikça suç oraninin da arttiği sonucunu elde edebilir. Bu sonuca dayanarak, nüfus yoğunluğunun suç orani artişina neden olduğu iddia edilemez. Belki de bir üçüncü değişken bu iki değişken arasindaki ilişkinin ortaya çikmasina yol açiyor olabilir. Örneğin üçüncü bir değişken olarak yoksulluk, hem yüksek nüfus yoğunluğundan hem de yüksek suç oranindan sorumlu olabilir.

Doğal Gözlem
Belirli bir davraniş konusunda doğrudan ve betimsel bilgi edinmenin yolu doğal gözlemdirDoğal gözlem söz konusu sosyal davranişi sistematik bir biçimde gözlemeyi, kaydetmeyi ve kodlamayi içermektedir. Akla gelebilecek tüm doğal mekanlarda doğal gözlem yapilabilir; okul, ev, sokak, fabrika, hastane, alişveriş merkezi, otobüs ya da uçak terminali, tren istasyonu vb. Doğal gözlem yoluyla pek çok sosyal davraniş hakkinda veri toplanabilir.Öğretmenimizin dersi nasil anlattiği; kiz ve erkek üniversite öğrencilerinin kendi cinsiyetlerinden ve karşi cinsiyetten kişilerle konuşurken aralarinda ne kadar fiziksel mesafe birakmayi tercih ettiği; dolmuş şoförleri ya da özel araç sahiplerinin trafik polisi yokken trafik kurallarina ne kadar uyduğu; bir protesto kitlesi ve polis arasindaki gerilimin nasil başladiği geliştiği ve sonlandiği; futbol taraftarlarinin stadyumda ne tür davranişlar gösterdiği, bunlardan sadece birkaçidir.

Doğal gözlemin güçlü yanlari:
1. Bu yöntem, doğal ortaminda kendiliğinden ortaya çikan bir davranişi araştirmada mükemmel bir yoldur.
2. Bu yöntemin kullanildiği araştirmalar sik sik gerçek hayata uygulanabilen denencelerin geliştirilmesini sağlar, çünkü gözlenen gerçek hayattir
Doğal gözlemin sinirliliklari:
1. Bu yöntemde çoğu kez sayisal veriler elde edilemez. Bu da toplanan verileri standartlaştirma sorunu yaratabilir
2. Gözlenen davraniş belirli bir zamana, yere ve bir grup insana bağli olduğundan, yani yinelenmeyen ve sadece bir kez görülebilecek nitelikte olduğundan, genel sonuçlar çikarilmamalidir
3. Doğal gözlemin bir başka sinirliliği “gözlemci etkisi” olarak adlandirilan durumdur.
Gözlenilen kişiler, gözlendiklerini bildiklerinde “doğal” olmayip, “tepkisel” davranmaya başlar. Bu tür durumlarda doğal gözlem amacina ulaşmamiş olur.

Survey
Sosyal psikolojide en sik başvurulan araştirma yöntemlerinden biri “survey”dir. Survey yöntemi ile bir davranişin ya da bir tutumun bir toplumda ya da belli bir grupta görülme derecesi ve bunlarin yaşli, cinsiyet, eğitim düzeyi, vb. etmenlerle nasil bir ilişki içinde olduğu araştirilmaktadir. Örneğin, lise gençliğinde uyuşturucu kullanma yayginliği nedir, uyuşturucu maddeye yönelik tutumlar nelerdir ve liselilerin uyuşturucular hakkindaki bilgi düzeyi nedir sorularina bu yöntem ile yanit aranabilir.
Survey yöntemi kullanilarak araştirilan konular çok çeşitlidir. Siyasi parti tercihi, bir reklam ürününün tercihi, televizyon kanali tercihi konusunda yapilan kamuoyu yoklamalari günlük yaşamimizda sik karşilaştiğimiz örneklerdendir.
Survey yönteminde veri toplama tekniği olarak anket ve görüşme kullanilir Diğer taraftan görüşme tekniği, yapilandirilmiş yari yapilandirilmiş ve yapilandirilmamiş olabilir. Yapilandirilmiş görüşmede araştirma için sahaya çikmadan önce katilimcilara sorulacak tüm sorular belirlenmiştir. Yari yapilandirilmiş görüşmede katilimcilara sorulacak ana sorular bellidir, ancak görüşme esnasinda katilimcinin verdiği yanitlara bağli olarak da soru üretilir. Yapilandirilmamiş görüşmede ise, katilimci ile görüşülecek konu belli olmasina karşin önceden hazirlanmiş soru yoktur. Bunun yerine görüşmenin akişina göre sorular sorulur.
Survey yöntemindeki en önemli nokta, ulaşilmasi gereken insan sayisi fazla olduğundan, yapilacak örneklem seçimidir. Örneğin uyuşturucu konusunda anket uygulamak için bir şehirdeki bütün liseli gençlere ulaşmak zaman ve maliyet açisindan makul olmadiğindan, bu gruptan rastgele kişilere anket uygulanabilir. Böylece seçkisiz örneklem oluşturulmuş olur. Ya da araştirilmak istenen grubun, yani evrenin (popülasyon) önemli özelliklerini (örneğimizde bunlar cinsiyet, sosyal sinif vb. olabilir) oran olarak yansitan bir örneklem seçilebilir. Bu temsil edici örneklemdir.

Surveyin güçlü yanlari :
1. Surveyle çok sayida kişiden çok miktarda bilgi toplama olanaği vardir.
2. Örnekleme tekniğiyle yapildiği için, toplanilan bilgiden genelleme yapilir.
3. Bu yöntem, diğer yöntemlere göre zaman ve maddi kaynaklarin kullanimi açisindan daha tasarruşudur.

Surveyin sinirliliklari:
1. Survey ile çok miktarda bilgi toplanir, ancak bu bilgi yüzeyseldir.
2. Büyük örneklem alinmasi gereken durumlarda çok zaman ve paraya ihtiyaç vardir.
3. Kendisine genelleme yapilmak istenen evren çok geniş ise, örneklem oluşturma bir sorun yaratabilir.
4. Surveyde katilimcilarin yanitlarina bağli kalma zorunluluğu vardir. Katilimcilar ise anket ve görüşmede çok çeşitli etmenlerin etkisi altinda kalarak yanit verebilirler

Arşiv Araştirmasi
Arşiv araştirmasinda araştirmaci, başkasi tarafından ve çoğu zaman başka nedenlerle toplanmiş ve kaydedilmiş veriyi kullanmaktadir.
Arşiv araştirmasinin güçlü yanlari:
1. Bu yöntemde cansiz materyaller kullanildiği için, insanlarin yer aldiği yöntemlerde
ortaya çikan sorunlar bulunmamaktadir.
2. Bu yöntemle, bir olgunun zaman içindeki değişimi ve gelişimi izlenebilir.
3. Geçmişteki bir olguyu araştirmak için tek yoludur.

Arşiv araştirmasinin sinirliliklari:
1. Araştirmaci sadece var olan bilgiyle yetinmek zorundadir.
2. Materyal çok olduğunda, materyalden örneklem seçimi, daha sonra tüm materyale
bir genelleme yapilacaği için önem taşimaktadir.

Deneysel Yöntemler
Deney, bir değişkenin diğer bir değişken üzerinde etkisinin araştirilarak bir denencenin sinandiği yöntemdir. Deney yönteminde temel olarak, bir ya da daha fazla bağimsiz değişken değişimlenmekte (manipüle edilmekte) ve bu müdahalenin bir ya da daha fazla bağimli değişken üzerinde yarattiği etki ölçülmektedir.
Bütün araştirma yöntemleri içinde değişkenler arasinda neden-sonuç ilişkisinin kurulabileceği tek yöntem deneydir. Denekler, araştirmada önemli olabilecek ve sonucu etkileyebilecek özellikler (yaş, cinsiyet, zeka eğitim durumu vb.) açisindan deney ve kontrol grubuna eşit dağitilmiş olmalidir.Deney yöntemini, laboratuvar ve alan deneyi olarak iki başlik halinde incelemek mümkündür.

Laboratuvar Deneyleri
Genel olarak sosyal psikolojide araştirmaya etki edebilecek etmenleri daha iyi kontrol edebilmek için laboratuvar deneyleri tercih edilmektedir. Laboratuvar deneylerinin en dikkat çekici özelliği, diş dünyadan tamamen farkli yapay koşullar altinda gerçekleştiriliyor olmalaridir.

Laboratuvar deneylerinin güçlü yanlari:
1. Değişkenler arasinda kesin bir nedensel ilişki kurmak ve denence sinamak en fazla laboratuvar deneyinde mümkündür.
2. Alan deneyi de dahil olmak üzere diğer tüm araştirma yöntemleri içinde kontrolün en üst düzeyde olduğu yöntemdir.
3. Bütünüyle yapay bir ortamda gerçekleştirildiğinden, laboratuvarda elde edilen
sonuçlarin kesinliği de yüksektir.

Laboratuvar deneylerinin sinirliliklari:
1. Laboratuvar deneyleri yapay bir ortamda gerçekleştirildiğinden, burada elde
edilen sonuçlari gerçek yaşama genellemek zordur.
2. Gerçek yaşamdaki tüm deneyimler laboratuvarda araştirilmaya uygun değildir.
Örneğin, yoğun korku, nefret ve saldirganlik gibi duygular laboratuvarda
çalişilamaz.
3. Sosyal psikolojide olduğu gibi laboratuvarda denek olarak insan kullanilinca, kaçinilmaz olarak sonuçlar insanlarin önyargilarindan, kişilik özelliklerinden ve beklentilerinden etkilenmektedir.
4. Laboratuvar deneylerinde deneklerin tepkisel davranmalarini önlemek amaciyla, deneyin amacinin gizlenmesi ve insanlarin kandirilmalari önemli bir etik sorundur.

Alan Deneyleri
Alan deneyi ile laboratuvar deneyi temel mantik açisindan aynidir. Alan deneyinde de laboratuvar deneyinde olduğu gibi bağimsiz değişken araştirmaci tarafından değişimlenir ve bağimli değişken üzerindeki etkisi gözlemlenir ya da ölçülür.

Alan deneyinin güçlü yanlari:
1. Doğal ortamda yapilmiş olsa da temel olarak deney yöntemi kullanilmiş olduğundan, alan deneylerinde denence sinamasi kolaylikla yapilabilir.
2. Alan deneyi doğal ortamda gerçekleştirildiğinden, sonuçlarin gerçek yaşama genellenme sorunu yoktur.
3. Alan deneyi laboratuvarda araştirilmasi zor olan konular için daha uygundur.

Alan deneyinin sinirliliklari:
1. Alan deneyi değişkenler arasinda nedensel ilişki kurulmasina izin verse de, bu ilişki laboratuvar deneyindeki kadar kesin değildir. Çünkü bu yöntemde araştirmacinin kontrolü daha düşüktür.
2. Bu yöntemde de deneklerin tepkisel davranma olasiliği vardir. Dolayisiyla
deneklerin kandirilmasi etik bir sorun olarak alan deneylerinde de yaşanmaktadir.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst