Açıköğretim İnsan Hakları ve Kamu Özgürlükleri Ders Notları/Ders Kitabı 7. Ünite

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
Açıköğretim İnsan Hakları ve Kamu Özgürlükleri Ders Notları/Ders Kitabı

Ünite 7

< AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ 2 . DÜNYA SAVAŞINDAN SONRA 1959 YILINDA
KURULMUŞTUR.

Çağımızda insan haklarının korunması sistemleri bakımından en güçlü ,en etkin ve en tanınan mahkeme
niteliğindedir.bu nedenle , birçok gözlemci mahkemeyi Avrupanın vicdanı olarak kabul etmektedir.
-temel amacı , iki dünya savaşı yaşayan Avrupa coğrafyasında yeniden savaşların ortaya çıkmasını önleyecek bir insan hakları merkezli hukuki koruma sistemi yaratmaktdır.
-5 mayıs 1949da Londra da Avrupa konseyinin kuruluşunu öngören statü on devlet tarafından imza yürürlüğe
imzalanmıştır. Bu devletler, Fransa, İtalya, Belçika, İrlanda, Hollanda, birleşik krallık, Norveç, İsveç,
Danimarka, ve lüksemburgtur. Türkiye bu statüyü 9 ağustos 1949 da imzalanmıştır.

Mahkeme koruma sisteminin geçirdiği en önemli değişikliklerinden birisi sözleşmeye ek 11 nolu protokolle 1
kasım 1998 de hayata geçirilen değişikliktir. O tarihe kadar sözleşmenin koruma mekanizması üç organ tarafından işletiliyordu. Avrupa insan hakları komisyonu Avrupa insan hakları mahkemesi (yada o zamanki adlandırılma ile divan) ve bankalar komitesi .
-mahkeme sözleşmeye taraf devletlerin sayısına eşit sayıda eşit sayıda yargıctan oluşur. Mahkemede hali hazırda 47 yargıç görev yapmaktadır. Yargıçlar her taraf devletin sunacağı üç kişilik aday listesinden Avrupa konseyi parlementerler meclisi tarafından 9 yıllık bir süre için secilirler. Tekrar seçilmeleri mümkün değildir.
- mahkemenin giderleri Avrupa konseyi tarafından karşılanır.
-mahkeme temel olarak 4 farklı düzende yada yapımda (formation)çalışır. Mahkemenin çalışma düzeni
mahkemenin kaç yargıçla karar verdiği ile ilgilidir. Eğer mahkeme tek yargıçla karar veriyor ise buna tek yargıç düzeni üç yargıç ile toplanıp karar alıyorsa buna komite, yedi yargıçla müzakere edip karar alıyorsa buna daire düzeni denir. Nihayet mahkemenin 17 yargıcının toplanıp karar aldığı düzene büyük daire adı verilir. Mahkeme önüne getiren davaların görülmesinde yada başka bir ifade ile şikayetlerin incelenmesine de iki ana aşama vardır.
Kabul edilebilirlik ve esas aşamaları. Başvuruyu çeşitli safhalar takip eder.

- mahkeme iştihatı acısından açıkca kabul edilemez nitelikte olduğu değerlendirilen başvurular tek yargıçlı düzen
tarafından görülür. Tek yargıçlı düzen mahkemenin başvuruları elediği bir fitraj sistemidir.
Başvuru konusu sözleşme güvence altına alınan bir hakla ilgili olmalıdır.
İhlali yaptığı iddia edilen devlet sözleşmeye taraf olmalıdır.
Başvuru konusu yapılan ihlal, mahkemenin yargı yetkisi tanındıktan sonra meydana gelmiş olmalıdır.
Başvuruya konu edilen ihlal davalı devletin yargı yetkisi alanında meydana gelmiş olmalıdır. Sözleşme veya protokollerde tanımlanan insan haklarına saygı ilkesi başvurun esasları incelenmesi gerekiyorsa başvuru kabuledilemez bulunmayacaktır.etkisiz kılacak nitelikte ise iç hukuk yollarını tüketme kuralı uygulanamaz.

BAŞVURU İÇ HUKUKUNDAKİ SON KARARDAN İTİBAREN 6 AY İÇİNDE YAPILMALIDIR. 6

AYLIK KURALIN AMACI HUKUK GÜVENLİĞİNİ GÜÇLENDİRMEK SÖZLEŞME BAKIMINDAN
MESELELERİN ORTAYA ÇIKTIĞI OLAYLARIN MAKUL BİR SÜRE İÇİNDE İNCELENMESİNİ
SAĞLAMAK VE YETKİLER İLE İLGİLİ DİĞER KİŞİLERİ UZUN SÜRECEK BİR BELİRSİZLİĞE KARŞI
KORUMAKTIR.

-mahkemeye sunulan şikayet kategorilerinden biri genel olarak 4. Derece mahkemesi şikayetleri olarak ifade
edilen şikayetlerden meydana gelmektedir. Mahkemenin ne olmadığına vurgu yapmaktadır.4 . derece mahkemesi mahkemenin rolünü ve sözleşmenin kurduğu yargısal bir mekanizmanın niteliğinin başvurucular tarafından yanlış anlaşılmasından kaynaklanmaktadır.

-YERLEŞİK İÇTİHAT BAŞVURULARI SİSTEMİ:

Mahkeme bir konuda karar vermiş ve temel hukuki ilkeleri ortaya konmuş ise bu konuda yapılan yeni bir
hukuki sorun taşımayan başvuruları yerleşik içtihat başvuruları nitelendirilmektedir.bu tarz davalar 3 yargıçtan oluşan bir komite tarafından incelenir.

-mahkemenin yerleşik içtihat başvurularına örnek olarak dava süreleri hakkında yapılan başvurular

verilebilmektedir. Türkiye ye karşı ise mahkeme birçok konuda ilke kararına varmıştır. Dava ve tutukluluk
sürelerinin uzunluğu ulusal mahkeme kararlarının geç yerine getirilmesi veya hiç yerine getirilmemesi orman mevzuatlarının hak kayıpları gibi.

-daire davaları: mahkemenin iş yükümü bu daire davalarını oluşturur. Bir daire davayı üstlenen bölümün

başkanından aleyhine başvuru yapılan devletin ulusal hakiminden ve bölümün başkanı tarafından rotasyona göre seçilen 5 yargıçtan oluşur.

BÜYÜK DAİRE DAVALARI: EĞER BİR BAŞVURUDA SÖZLEŞME VE PROTOKOLLERİN

YORUMUNA YADA UYGULANMASINA İLİŞKİN YADA GENEL NİTELİKTE CİDDİ BİR SORUN
VARSA BU DAVALAR 17 YARGIÇTAN OLUŞAN MAHKEMENİN BÜYÜK DAİRESİ TARAFINDAN
İNCELENİR.

* MAHKEME ÖNÜNDEKİ USUL: MAHKEMEYE KİŞİLER TÜZEL KİŞİLER KİŞİ GRUPLARI DERNEK

SENDİKA GİBİ BİREYSEL BAŞVURU SUNULABİLİR. BUNA KARŞILIK DEVLETİ TEMSİL EDEN
YADA GENEL ANLAMDA İDARENİN KAPSAMINDA BULUNAN BELEDİYELER GİBİ YEREL
YÖNTEMLERİN VEYA KAMU KURUMLARININ MAHKEMEYE BAŞVURMA HAKLARI
YOKTUR.MAHKEME BİRÇOK DAVAYI YARI YARGISAL BİR YOL ALAN DOSTANE BİR ÇÖZÜM
YOLU İLE ÇÖZMEYE ÇALIŞIR. DOSTANE ÇÖZÜM TARAFLARIN BAŞVURUNUN GÖRÜLMESİNE
SON VERMEK YÖNÜNDEKİ ANLAŞMASIDIR. MAHKEME BAŞVURULARI SUNULMALARINDAN
İTİBAREN 3 GÜN İÇİNDE BİTİRMEK İÇİN ÇABA SARFEDİLMESİDİR.

* BİR BAŞVURUNUN YOL HARİTASI: BİR BAŞVURUNUN KOMİTEYE VEYA DAİREYE

VERİLMESİNİ BELİRLEYEN TEMEL ÖLÇÜT ŞİKAYETE KONU YAPILAN İTİRAFIN NİTELİĞİDİR.


MAHKEMENİN İŞ YÜKÜ VE GELECEĞİ:
Her sene 50 bin adet yeni başvuru mahkemeye sunulmaktadır. Verdiği bazı karaların düzenli olarak yarattığı yankılar ve sözleşme tarafından ülkelerin ve sözleşmeye taraf olan ülkelerin vatandaşları arasında yükselen ünü mahkemeye ulaşan yıllık başvuruların sayısının artmasındaki en büyük etkenler olarak gösterilmektedir.
Mahkemenin koruma sisteminin dayandığı 3 temel ilke şunlardır:

Mahkeme’nin özgürlükleri koruma sisteminin temelinde ilk olarak birey eksenli temel hakları korumak amacı bulunur. İkinci olarak bu sistemin etkili işleyebilmesinde bireysel başvuru hakkı esaslı bir yer tutar. Üçüncü olarak ise, bu sistem yerindenlik (subsidiarite) ilkesine dayanır.


Sözleşme’de güvence altına alınan haklar sadece birinci kuşak haklar olarak da nitelendirilen temel haklardır. Başka bir anlatımla, bu haklar her kişi için, yaşadığı siyasal rejim ne olursa olsun vazgeçilmeyecek nitelikte temel haklardır. Her ne kadar, ekonomik haklar gibi kişinin yaşam koşullarının düzenlemesine ilişkin konularla ilgili olarak da Mahkeme kararlar kabul etse de, temel olarak korunan haklar kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardır.


Mahkeme’nin özgürlükleri koruma sisteminin dayandığı ikinci temel ilke bireysel başvuru hakkının etkili kullanılabilmesidir. Sözleşme’nin kurmuş olduğu sistem, bireysel başvuru hakkının sağlıklı işlemesine bağlıdır. Her ne kadar Sözleşme, devlet başvurusu adı altında bir veya birden çok devletin bir başka devlet aleyhine başvuru yapmasına imkân verse de, Mahkeme’nin incelediği başvuruların ağırlıklı kısmını kişilerin doğrudan Mahkeme’ye yaptığı başvurular oluşturmaktadır. Sözleşme’nin 34. maddesine göre, “Sözleşme veya protokollerinde tanınan haklarının Yüksek Sözleşmeci Taraflar’dan biri tarafından ihlal edilmesinden dolayı mağdur olduğunu öne süren her gerçek kişi, hükümet dışı kuruluş veya kişi grupları Mahkeme'ye başvurabilir”. Nitekim devletler bireysel başvuru “hakkın (ın) etkin bir şekilde kullanılmasını hiçbir surette engel olmamayı taahhüt ederler” (34. maddenin ikinci cümlesi).


Bireysel başvuru hakkına verilen önem, Avrupa Konseyi’ne üye 800 milyondan fazla kişiye doğrudan ve herhangi bir ulusal makama başvurmadan Mahkeme’ye başvurma hakkı tanındığı anlamına gelmemektedir. Kişilerin Mahkeme önünde bireysel başvuru hakkını kullanabilmeleri için önce ulusal makamlara ve özellikle yargı yerlerine başvurmaları gerekmektedir. AİHS’nin 35. maddesinin 1. fıkrasına göre: “Mahkeme’ye ancak, uluslararası hukukun genel olarak kabul edilen ilkeleri uyarınca iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra ve iç hukuktaki kesin karar tarihinden itibaren altı aylık bir süre içinde başvurulabilir.”


O halde, Mahkeme’nin özgürlükleri koruma sisteminin dayandığı üçüncü ilke yerindenlik ya da “subsidiarite” adı verilen ilkedir. Bu ilkeye göre, Sözleşme’nin uygulanmasını sağlamak, öncelikle ve özellikle Sözleşme’ye taraf devletlerin görevidir. Bu ilke gereğince, taraf devletler, insan hakları sorunlarını saptamak ve çözüm bulmak bakımından Mahkeme’ye göre daha avantajlıdır. Soruna en yakın birimin sorunu çözmekle yetkili olması anlamına da gelen yerindenlik ilkesi gereğince Mahkeme, sadece devletlerin yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde devreye girer. Strazburg denetimini harekete geçiren şey, esas itibarıyla bir sözleşmeci devletin egemenlik alanında bulunan bir bireyin veya tüzel kişinin Mahkeme’ye yaptığı bir bireysel başvurudur. Bu çerçevede Mahkeme re’sen (kendiliğinden) hareket edemez. Mahkeme, bireysel ya da devletlerarası başvurular yoluyla, Sözleşme’nin ihlal edildiğine dair iddiaları incelemeye yetkilidir.


Mahkeme’nin yerindenlik ilkesi gereğince ikincil bir yargı yeri olmasının diğer sonucu, Sözleşme’nin 6. maddesi bakımından Mahkeme’nin ulusal yargı yeri kararlarını denetleyen bir “süper yetkili temyiz mercii” gibi hareket edememesi anlamına gelmektedir. Nitekim Sözleşme’nin 19. maddesine göre, Mahkeme’nin görevi taraf devletlerin Sözleşme’den doğan yükümlülüklerine saygıyı sağlamaktır.


 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst