Aöf Temel Sağlık Hizmetleri 6. Ünite Ders Notları

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
Aöf Temel Sağlık Hizmetleri

ÜNİTE 6 : İlaç Kullanım İlkeleri, İlaç Verme Yolları, İlaç Yan Etkileri ve İlaçların Saklanması
[FONT=Times New Roman,Times New Roman][FONT=Times New Roman,Times New Roman]Dünya Sağlık Örgütü ise ilacı “fizyolojik sistemleri veya patolojik olayları alanın yararına değiştirmek
veya incelemek amacıyla kullanılan madde veya ürün” olarak tanımlamaktadır.
[/FONT]
[/FONT]
AKILCI İLAÇ KULLANIMI

[FONT=Times New Roman,Times New Roman][FONT=Times New Roman,Times New Roman]Akılcı ilaç kullanımı hastaları bireysel olarak değerlendirip, en etkili,
en güvenli, en uygun ve en ucuz ilacın seçilerek tedavinin yapılmasını amaçlamaktadır

Akılcı-Olmayan İlaç Kullanımının Nedenleri

• Eğitim yetersizliği,
• Komşuluk ve akrabalık ilişkileri içinde insanların birbirine ilaç tavsiye etmeleri,
• Kurum hekimine yakınları için kendi üzerinden ilaç yazdırma eğilimi,
• Yasal olarak eczanede reçete ile satılması gereken ilaçların reçetesiz de satın alınabilmesi
• Reçete bedelinin büyük bir kısmının Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenebilmesi
• Eczanelerde zaman zaman olabilecek dikkatsizlikler

Akılcı-Olmayan İlaç Kullanımının Sonuçları

• Tedavinin yetersiz kalması
• İlaçların istenmeyen etkilerinin artması
• İlaç etkileşmeleri
• Tedavi maliyetinde artış
• İşten geri kalma ve kazanç kaybı
• Antibiyotik direnci

Akılcı-Olmayan İlaç Kullanımının Önlenmesi İçin Yapılabilecekler

• Sorunların tanımlanması ve alınan önlemlerin sonuçlarının izlenmesi,
• Eğitim: Sağlık personelinin mezuniyet öncesi ve mezuniyet sonrası eğitimi,
• İlaç endüstrisi ile sağlık çalışanlarının ilişkilerinin etik normlarının belirlenmesi,
• Reçetesiz satılan ilaçların kontrol altına alınması,
• Satın alınan ilaçların son kullanım tarihlerinin kontrol edilmesi,
• Doktor reçetesinde, tavsiye edilen dozların kesinlikle aşılmaması,
• Halk sağlığı eğitimleri ve hastaların ilaç kullanımı konusunda bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi,
• İlaç prospektüslerinin hastanın anlayabileceği şekilde düzenlenmesi,
• Beklenmeyen etkiler görüldüğünde ilaç kullanımının kesilerek, hemen ilgili doktora ulaşılması,
• İlaç dışı tedavi seçeneklerinin belirlenmesi.

Akılcı ilaç kullanımında hastanın uyuncu da önemli rol oynamaktadır. Uyunç, hastaya reçete edilen

ilaçları önerilen zamanda, dozda, sürede ve uyarılara uygun olarak kullanmasıdır.
[/FONT]
[/FONT]
İLAÇ UYGULAMA YOLLARI VE FARMASÖTİK ŞEKİLLER

[FONT=Times New Roman,Times New Roman][FONT=Times New Roman,Times New Roman]
İlaç Uygulama Yöntemleri

a. Lokal uygulama: İlacın etkilemesi gereken hedef yapı vücut yüzeyine yakın ve injektör iğnesi ile ulaşılabilecek bir yerde ise bu uygulama yolu oldukça avantajlıdır.

b. Sistemik uygulama: Vücutta yaygın bir etki oluşturmak gerektiğinde veya lokal uygulama yolu

uygun olmadığında başvurulabilir. Bu durumda hedef yapı yanında, diğer sistemlerin de ilaç
tarafından etkilenmesi kaçınılmazdır.
[/FONT]
[/FONT][FONT=Times New Roman,Times New Roman][FONT=Times New Roman,Times New Roman]Lokal olarak uygulanan ilaçların da bazı durumlarda sistemik dolaşıma katılabileceğini göz önüne almak gerekir. İlaçların uygulandığı yerden emilerek kan dolaşımına geçme oranı biyoyararlanım olarak
adlandırılır. Özellikle ağız yoluyla verilen ilaçlar, sindirdim kanalından emildikten sonra önce karaciğere gelir. Karaciğer ilaçların biyotransformasyonunu yapan enzimler açısından vücuttaki en önemli merkezlerden biridir. O nedenle ilaçlar daha sistemik dolaşıma geçmeden burada enzimlerin etkisiyle karşılaşarak bir miktar kimyasal değişikliğe uğrayabilir. O nedenle buna ilk-geçiş etkisi denir. Bundan sonra ilaçlar sistemik kan dolaşımına geçerek etkilerini gösterebilirler. İlaçların uygulandığı yerden emilip karaciğerden geçtikten sonra sistemik dolaşıma katılma oranı sistemik biyoyaralanım olarak isimlendirilir.

a. Lokal Uygulama Yolları:

1. Epidermal (cilt üzerine; perkütan) uygulama: İlaçların doğrudan cilt üzerine sürülerek ciltten emiliminin sağlanmasıdır. Kulak arkasındaki cilt bölgesinin geçirgenliği diğer bölgelere göre daha yüksektir.

2. Cilt içine (intrakütan) injeksiyon: 0.1 ml den daha düşük hacimde çözeltiler bu şekilde

injekte edilerek lokal etki oluşturabilirler. Bazı test çözeltileri bu yolla kullanılır. 115

3. Eklem içine (intraartiküler) injeksiyon: Eklemlerin iltihaplı durumlarında ilaç çözeltisi

eklem kesesi içine injekte edilebilir.

4. Kalp içine (intrakardiyak) injeksiyon: Kalp durması durumlarında ilaç çözeltisi

sternumun (sine kemiği) hemen yanından sol 4.interkostal aralıktan girilerek kalp içine
injekte edilebilir.

5. Plevra içine (intraplevral) injeksiyon: Arka aksiler çizgi üzerinde skapulanın (kürek

kemiği) köşesinden 7. İnterkostal aralıktan girilerek yapılan injeksiyondur. Torasentez de
denir.

6. Periton içine (intraperitoneal) injeksiyon: Göbeğin alt kısmından linea alba üzerinde

girilerek yapılan injeksiyondur. Abdominal parasentez de denir.

7. Kafa içi (intratekal) injeksiyon: 3.ve 4. Lomber vertebralar (bel omurları) arasından

girilerek yapılan injeksiyondur. Lomber ponksiyon da denir

8. Uterus içine (intrauterin) injeksiyon: Uterus kası içine veya uterus boşluğu içine ilaç

verilmesidir. Rahim İçi Araç (RIA) uygulamaları da bu kapsamda değerlendirilebilir.
Çünkü bazı RİA’lar ilaç emdirilmiş olarak pazarlanmaktadır. Bu işlem deneyimli sağlık
personeli tarafından yapılmalıdır.

9. Vajina içine (intravajinal) uygulama: Ovül, krem veya sıvı haldeki bazı ilaçların vajina

içine uygulanmasıdır. Bu yolla vajinal tablet şeklinde preparatla da uygulanabilir.

10. Rektum içine (rektal) uygulama:
Supozituvar, krem veya sıvı haldeki ilaçların anüsten

verilerek uygulanmasıdır. Bazen büyük hacimde sıvılar verilerek kolonun boşaltılması da
bu yolla sağlanabilir. Buna lavman denir.

11. Ağız içi (bukkal) uygulama: Ağız ve boğaz dezenfeksiyonu için katı veya sıvı haldeki

ilaçların ağız mukozası üzerine uygulanmasıdır. Bu ilaçların yutulmaması gerekir.

12. Burun içine (intranazal) uygulama:
Burun mukozasında lokal etki oluşturmak üzere sıvı

ve pomad şeklindeki ilaçların burun mukozası üzerine uygulanmasıdır.

13. Kulak içine uygulama: Sıvı veya pomad şeklinde preparatlar kulak içine uygulanabilir.

Bazı kulak infeksiyonlarında bu yolla uygulama yapılabilir. Bu preparatların soğuk
olmamasına dikkat edilmelidir.

14. Konjonktiva üzerine uygulama: Sıvı ve pomad şeklindeki ilaçların göz içine

Uygulanmasıdır

15. Lezyon içine uygulama: Tümör veya iltihaplı dokuların içine yapılan injeksiyonlardır.


16. İnhalasyonla uygulama: Özellikle solunum yollarında lokal etki oluşturmak amacıyla bazı

[/FONT]
[/FONT][FONT=Times New Roman,Times New Roman][FONT=Times New Roman,Times New Roman]ilaç çözeltilerinin solunum yolları üzerine uygulanmasıdır

NOT: İlacın alveollere kadar ulaşması için nefes alırken ilaç çözeltisinin püskürtülmesi gerekir.


b. Sistemik Uygulama Yolları:

Tüm vücutta yaygın bir etki oluşturmak gerektiğinde ilaçlar sindirim kanalı içine, damar içine
veya kas içine injeksiyon şeklinde, cilt veya solunum yolu aracılığıyla uygulanabilir.

1. Enteral uygulama: İlacın sindirim kanalı içine verilmesi demektir. İlaçların sindirim

kanalı mukozasından emilmesi olayı pasif difüzyon şeklinde olur. Başlıca üç şekilde yapılabilir.
A. Ağız yoluyla (oral, per os): İlacın ağıza alınıp bir miktar su ile yutulması şeklinde yapılır. En
çok kullanılan ilaç uygulama yoludur.
B.Dilaltı (sublingual): İlaç dil atına uygulanarak buradan doğrudan dolaşım sistemine geçebilir.
C. Rektal yolla uygulama: Supozituvar, pomad veya çözelti şeklinde ilaçlar bu yolla uygulanır. Rektal yolla uygulanan ilaç çözeltilerine enema denir. Zaman zaman analjezik ilaçlar ve genel anestezik ilaçlar bu yolla uygulanabilir.

2. Parenteral uygulama: çabuk etki oluşması beklenen durumlarda başvurulan bir uygulama yoludur. Adından da anlaşılacağı gibi ilacın sindirim kanalı dışında injeksiyon yoluyla vücuda verilmesidir.

A. İntramusküler (kas-içi) injeksiyon: Oldukça sık kullanılan bir injeksiyon
yöntemidir. Genellike kalça ve kol kası içine yapılır. En çok 5 ml civarında bir hacim
içinde ilaç çözeltisi verilebilir.

B.Damar içine injeksiyon:
Ven veya arter içine yapılan injeksiyonlardır


C. İntravenöz (ven-içi) injeksiyon:
daha çok dirseğin ön yüzündeki antekübital ven denen ven kullanılır. Hacmi 10 ml den az çözeltiler birkaç dakika içinde yavaş olarak injekte edilir. Bu uygulamaya bolus injeksiyon denir. Daha büyük hacimde çözeltiler yavaş olarak uzunca bir sürede verilebilir. Buna da intravenöz infüzyon veya venokliz denir. İlaç çözeltisinin bulunduğu kap ile damar arasında venokliz takımı bulunur.


D. İntraarteriyel injeksiyon:
Özellikle anjiyografi sırasında uygulanır


E. Kemik iliği içine injeksiyon: Bebekler ve ileri yaştaki hastalarda venlerin kullanılmasının uygun olmadığı durumlarda ilaç çözeltisi kemik iliği içine injekte edilir.


F.Ciltaltı (subkutan) injeksiyon: Uyluk, kol veya karın derisi altına düşük hacimdeki ilaç çözeltisinin injekte edilmesidir.Zaman zaman tablet şeklinde steril hazırlanmış ilaçların da, cilde lokal anestezi altında yapılan ufak bir insizyonla ciltaltına yerleştirilerek uzun süreli olarak emilmesi sağlanabilir. Bu yönteme de pelet implantasyonu denir.


3. İnhalasyon yoluyla uygulama: Çok küçük moleküllü, kolay buharlaşabilen ve yağda

kolay çözünen ilaçlar solunum yolundan uygulanması sonucunda akciğer alveollerinden
emilerek sistemik dolaşıma katılabilir. Özellikle, genel anestezi amacıyla kullanılan gaz
haldeki ilaçlar bu yolla uygulanabilir ve çok kısa sürede emilerek sistemik etki gösterirler.

4. Transdermal yolla uygulama: Pomad olarak veya özel bir farmasötik şekle sokulan yağda

iyi çözünebilen ilaçlar flaster şeklinde cilde yapıştırılarak uzun süreli emilim sağlanabilir.
Bu amaç için hazırlanan farmasötik şekiller Transdermal Terapötik Sistem (TTS) olarak
isimlendirilir. Bu preparatların yapısında içten dışa doğru dört tabaka bulunur. İlk tabaka
cilde yapışmayı sağlayan zamk tabakasıdır. Bu kısımda az miktarda bulunan ilaç başlangıç
aşamasında emilir. Bunun dışında geçirgen mikroporöz bir tabaka vardır. Bu da
rezervuardaki ilacın kontrollü bir şekilde cilt üzerine salıverilmesini sağlar. Bunun dışında
ilaç rezervuarı görevi yapan tabaka ve en dışta da bir örtü tabakası bulunur. Bu tabaka
geçirgen değildir. Pomad şeklinde uygulama çok fazla tercih edilmemektedir.

Farmasötik Şekiller

Hastaların kolay alabilmeleri için belirli forma getirilen ilaçlar farmasötik şekiller olarak isimlendirilir ve fiziksel özelliklerine göre üç gruba ayrılabilir:
[/FONT]
[/FONT][FONT=Times New Roman,Times New Roman][FONT=Times New Roman,Times New Roman]• Sıvı
• Yarı katı
• Katı

Sıvı Farmasötik Şekiller

• Çözelti: Solüsyon olarak da bilinir. Etkin maddelerin uygun bir çözücüde eritilmesiyle oluşan,
berrak sıvı farmasötik şekillerdir.

• Damla: ağız yoluyla kullanılabilir. Ancak doğrudan burun, kulak ve göze de uygulanabilir.

Göze uygulanacak damlaların steril olması gerekir.

• İnjeksiyonluk Çözelti: İnjektör veya kateterler aracılığıyla uygun bir yoldan vücuda injekte

edilmek üzere hazırlanırlar. Bu tür preparatların damar içine verilmemesi gerekir. Çünkü embolilere yol açabilir.

• Süspansiyon: Katı haldeki etkin maddelerin uygun bir sıvı içinde küçük partiküller halinde

homojen bir şekilde dağıtılmasıyla hazırlanır

• Şurup: Yüksek oranda şeker içeren çözeltilerdir. Ağız yoluyla uygun bir ölçekli kaşıkla alınır


• Posyon: İçinde %25-30 oranında şeker bulunan sıvı farmasötik şekillerdir. Ağız yoluyla kullanılır.

Bu nedenle 4-5 gün gibi kısa bir süre içinde tüketilmelidir.

• Eliksir: İçinde %20 civarında alkol ve şeker içeren sıvı farmasötik şekillerdir. Ağız yoluyla

kullanılır.

• Lavman: Rektal yolla kullanılan çözelti ve süspansiyonlardır ve 100-150 ml kadar küçük hacimli

olanlara enema denir. Daha büyük hacimli olanlar kalın barsağın boşaltılması amacıyla kullanılan
boşaltıcı lavmanlardır. Uygulamadan önce vücut sıcaklığına kadar ısıtılmalıdır.

Yarı-Katı Farmasötik Şekiller

• Emülsiyon: Birbiriyle karışmayan iki sıvının uygun bir ajan aracılığıyla homojen bir şekilde
karıştırılmasıyla elde edilen krem kıvamında farmasötik şekillerdir.

• Pomad (merhem): Cilt ve mukozalara uygulanır. Yarı katı haldeki yağlar veya emülsiyonlar içinde

etkin maddelerin eritilmesiyle hazırlanır. Pomadların içine talk katılarak sertleştirilmesiyle pat adı
verilen macun şeklinde preparatlar hazırlanır.

Katı Farmasötik Şekiller


a. Ağız yoluyla kullanılanlar

• Tablet (komprime): Etkin maddelerin uygun yardımcı maddelerle karıştırıldıktan sonra özel
makinelerde sıkıştırılarak farklı boyutlarda hazırlanan yuvarlak disk veya oval şeklinde
preparatlardır

• Draje: Tabletlerin hasta tarafından alınmasını kolaylaştırmak için üzeri şekerli ve/veya renkli

maddelerle kaplanarak hazırlanır.

• Kapsül: Kokusu ve tadı hoş olmayan ilaçların, hasta tarafından alınmasını kolaylaştırmak için

iç içe geçebilen küçük silindirik kaplar içine etkin maddelerin yerleştirilmesiyle hazırlanır.
Tabletlerde olduğu gibi bazıları mide suyuna dayanıklı maddelerle kaplanmış barsak-kaplamalı
kapsüller şeklinde olabilir.

• Kaşe: Nişastadan yapılmış tablet şeklinde yassı iç içe geçebilen kapsüller içine ilaçların

yerleştirilmesiyle hazırlanır. Kapsüllere göre biraz daha büyüktür ve yutulması daha zordur.

• Pilül:
Toz haldeki ilaçların şeker veya balla karıştırılarak hazırlanan hamurun küçük küreler

şeklinde kurutulmasıyla hazırlanır. Büyükleri veteriner hekimlikte kullanılır ve bol adını alır.

• Toz (pudra): Toz haldeki ilaçlar uygun ölçeklerle ağızdan alınabilir. Bu şekildeki ilaçların

küçük kağıt paketler içinde tek dozluk uygulamaları da vardır.

b. Diğer yollardan kullanılanlar:

• Supozituvar: Vücut sıcaklığında eriyebilen bir yağlı sıvağ (taşıyıcı) içinde etken maddenin
eritilmesinden sonra hazırlanan konik şekilli farmasötik şekillerdir. Rektuma uygulanırlar.
[/FONT]
[/FONT][FONT=Times New Roman,Times New Roman][FONT=Times New Roman,Times New Roman]• Ovül: Vajinaya uygulanmak üzere supozituvar gibi hazırlanan farmasötik şekillerdir.

Bitkisel Kökenli Preparatlar

İlaç gibi aktif madde içeren bazı bitkilerin belirli kısımları kurutularak hazırlanan bitkisel ilaç
hammaddelerine drog denir.

• İnfüzyon:
Belirli bir miktar bitkisel droğun üzerine kaynar su dökülüp bir süre bekledikten

sonra süzülmesiyle elde edilir. Örn. Çay demlenmesi gibi.

• Dekoksiyon:
Belirli miktarda bitkisel droğun üzerine soğuk su konup15-30 dakika kadar bir

süre kaynatıldıktan sonra süzülmesiyle hazırlanır. Örn. Ihlamur hazırlanması gibi.

• Tentür: Bitkisel droğların bir süre alkol veya diğer organik çözücüler içinde bekletildikten

sonra süzülmesiyle hazırlanan berrak çözeltilerdir.

• Ekstre: Bitkisel droğların bir süre su, alkol veya diğer bir organik çözücü içinde bekletilip

süzüldükten sonar çözücünün bir miktar buharlaştırılmasıyla hazırlanır.
[/FONT]
[/FONT]
İLAÇLARIN İSTENMEYEN ETKİLERİ

[FONT=Times New Roman,Times New Roman][FONT=Times New Roman,Times New Roman]1. Yalın Toksik Etkiler
İlacın terapötik etkilerinin bir uzantısı şeklinde ortaya çıkar ve genellikle doza bağlı olarak artar
ve öngörülebilir nitelikteki etkilerdir . En hafif şekli bazı organların işlevlerinde bozulma ile
ortaya çıkan fonksiyonel nitelikte olanlardır. Bazı durumlarda klinikte rutin olarak ölçülen bazı
biyokimyasal değerler kullanılan ilaçlarla değiştirilebilir. Daha ileri bir reaksiyon olarak bazı
hücrelerde veya hücre içi yapılarda zedelenmelerle ortaya çıkabilen yapısal nitelikteki toksik
etkilerdir

2. Özel Toksik Etkiler

Bu tür etkiler genellikle hücre çekirdeği düzeyinde ve kalıcı nitelikte oluşan hasarlardır. İlaçlar hücre çekirdeğinde DNA yapısında ve genlerde değişiklikler yapması nedeniyle mutasyona yol açabilirler. Bu tür etkiye mutajenik veya genotoksik etki denir.

3. İlaç Alerjisi

örneğin; bazı proteinlerle kovalent bağlanarak antijenik özellik kazanırlar. Bu tür ilaç moleküllerine hapten denir. Belirli bir kimyasal gruba sahip ilaca karşı alerjik reaksiyon gösteren kişiler o kimyasal grubu taşıyan başka ilaçlara karşı da alerjik reaksiyon gösterebilirler. Buna çapraz-alerji denir. Örn. Penisilin alerjisi gibi.

4. Dayanıksızlık Reaksiyonları

Kişide önceden bulunan bazı hastalıklar nedeniyle bazı grup ilaçlara karşı beklenenden daha
farklı yanıtlar alınabilir.

5. İdiyosenkrazi

Yukarıda sayılan dört kategoriden herhangi birine sokulmayan ve genetik farklılıkla ilgili
olmayan ve mekanizması bilinmeyen durumlar idiyosenkrazi olarak değerlendirilir.
Sağlık Bakanlığı ilaçların yan etkilerini saptamak, izlemek, değerlendirmek ve önlemek için bir
merkez kurmuştur. Hekimler hastalarına uyguladıkları ilaçlarla ilgili olarak beklenmeyen bir durumla
karşılaştıklarında hastanelerde oluşturulan irtibat noktalarına bu konuda bilgi vermektedirler. Bu veriler,
Sağlık Bakanlığı’nın İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulan Türkiye Farmakovijilans
Merkezi (TÜFAM) tarafından toplanarak değerlendirilmektedir.
[/FONT]
[/FONT]
İLAÇ ETKİLEŞMELERİ

[FONT=Times New Roman,Times New Roman][FONT=Times New Roman,Times New Roman]Bu etkileşmeler başlıca üç şekilde oluşabilir:
1. Farmasötik etkileşmeler
Daha vücuda verilmeden önce iki veya daha fazla ilaç arasında oluşabilir ve genellikle kendini
[/FONT]
[/FONT][FONT=Times New Roman,Times New Roman][FONT=Times New Roman,Times New Roman]fiziksel değişimler şeklinde belli eder. Örneğin berrak iki sıvının karıştırılmasıyla çökelti
oluşması veya katı haldeki tozların karıştırılması sonucu sıvılaşma oluşması gibi.

2. Farmakokinetik etkileşmeler

İlaçlar birbirinin emilimini, vücuttaki dağılımını, biyotransformasyonunu ve vücuttan atılmasını
yani farmakokinetiğini değiştirerek kan düzeyinin beklenenden farklı olmasına yol açabilir. Bu tür etkileşmeye sıklıkla neden olabilecek besinler arasında ızgaralar, proteinden zengin besinler, lahana, karnabahar, brokoli, greyfurt suyu, nar suyu gibi besinler ve alkol bulunmaktadır.

3. Farmakodinamik etkileşmeler

İlaçlar birbirinin etkisini etki mekanizması düzeyinde azaltabilir veya artırabilir. Bu şekilde iki
ilaç bir arada kullanıldığında biri diğerinin etkisini azaltıyorsa antagonizma, artırıyorsa da
sinerjizmadan söz edilir.

Antagonizma başlıca üç şekilde oluşabilir:

a. Kimyasal antagonizma: İki ilaç birbirinin etkisini, kimyasal yolla etkisiz bir moleküle
dönüştürmesiyle azaltabilir. Bu durumdan zaman zaman zehirlenme durumlarında yararlanılır.
Herhangi bir zehirle veya yüksek dozlarıyla zehirlenme yapabilen bir ilaç molekülüyle kompleks
yaparak onu etkisiz bir moleküle dönüştürerek zehirlenme beirtileri ortadan kaldırılabilir.

b. Fizyolojik antagonizma:
İki ilaç birbirinin etkisini farklı bir reseptör veya mekanizma

aracılığıyla azaltabilir veya ortadan kaldırabilir.

c. Farmakolojik antagonizma: İki ilaç birbirinin etkisini aynı reseptör sistemi veya mekanizma

aracılığıyla azaltabilir.

Sinerjizma iki veya daha çok ilacın birbirinin etkisini artırmasıdır ve başlıca iki şekilde görülür:

a. Aditif etkileşme: İki ilaç birlikte verildiklerinde oluşan etki ayrı ayrı verildiklerinde
oluşturdukları etkinin cebirsel toplamı kadarsa buna aditif etkileşme denir.

b. Potansiyalizasyon: İki ilaç birlikte verildiklerinde oluşan etki, ayrı ayrı verildiklerinde

oluşturdukları etkinin cebirsel toplamından büyükse buna da potansiyalizasyon denir
[/FONT]
[/FONT]
BESİN DESTEKLERİ

[FONT=Times New Roman,Times New Roman][FONT=Times New Roman,Times New Roman]Son yıllarda, birçok besinsel biyoaktif madde farmasötik ürün şeklinde pazarlanmıştır. Bu tür ürünler yeni bir hibrid terim olarak nutrient ve farmasötikten gelen nutrasötik olarak tanımlanmıştır.
Bu tür ürünlerle ilgili olarak oluşabilecek toksisite reaksiyonları üç grup altında toplanabilir:
(a) Kendi
içindeki bileşenlerden kaynaklanan toksisiteler
(b) Bu ürünlerin kontaminasyon ve tahşişinden
kaynaklanan toksisiteler ve
(c) Bu ürünlerin veya içindeki bileşenlerin ilaçlarla etkileşmesinden kaynaklanan toksisiteler.

[/FONT]
[/FONT]
ZEHİRLENMELER VE TEDAVİLERİNDE GENEL İLKELER

[FONT=Times New Roman,Times New Roman][FONT=Times New Roman,Times New Roman]Zehirlenme durumlarında dikkat edilmesi gereken en önemli yaklaşım solunum ve dolaşımın
sürdürülmesinin sağlanmasıdır. Hastayı nakleden kişilerin kullanılan ilaç veya maddenin boş kutularını da
sağlık ekibine mutlaka getirmesi yerinde bir davranıştır

1. Emilimin Engellenmesi

Zehirlenmeler oral, parenteral, inhalasyon veya cilt teması yoluyla olabilir. Zehirlenmeye yol
açan etkin madde cilt veya mukozalara bulaşmışsa bol su ile yıkanması gerekir. Karbon
monoksid ve doğal gaz zehirlenmeleri inhalasyon yolu olarak değerlendirilir ve hastayı kısa
sürede temiz havaya çıkarmak gerekir
a. Kusturma:
b. Mide yıkama
c. Barsakların boşaltılması:
[/FONT]
[/FONT][FONT=Times New Roman,Times New Roman][FONT=Times New Roman,Times New Roman]d. Kimyasal adsorbanlar: Bu maddelerin başlıca etki mekanizmaları; zehri adsorbe etmesi (yani fiziksel kompleks yapması), çöktürmesi, kimyasal kompleks oluşturması veya kimyasal reaksiyonla parçalaması şeklinde olabilir.

2. Eliminasyonun hızlandırılması:

Uygulama yerinden emilerek sistemik dolaşıma geçmiş olan zehrin vücuttan kısa süre içinde
uzaklaştırılması amacıyla başlıca aşağıda sıralanan yöntemler uygulanabilir:

a. Yinelenen dozda aktif kömür verilmesi: Sindirim kanalında enterohepatik dolanıma giren

ilaçların sindirim kanalından tekrar emilmesini engellemek adına kullanılabilir. (Bazı
ilaçlar karaciğerde biyotransformasyona uğradıktan sonra safra içinde oniki parmak
barsağına atılır. Buradan tekrar emilerek karaciğere gelir ve karaciğer ve barsak arasında
süreklü dolanıma uğrar. Bu olaya enterohepatik dolanım denmektedir.)

b. İdrar pH sının değişitirilmesi: Zayıf asid veya baz özelliğindeki ilaçlarla oluşan

zehirlenmelerde böbreklerden ilacın tekrar emilmesini engellemek adına onları iyonize
edebilen zayıf baz veya asid yapılı ilaçlarla idrar pH sı değiştirilebilir.

c. Diürez: Hastaya büyük hacimde elektrolit içeren fizyolojik çözeltilerle birlikte güçlü

diüretikler de verilerek dolaşımdaki ilacın böbrekler aracılığıyla vücuttan uzaklaştırılması
sağlanabilir. Ancak bu durum özellikle böbrekler aracılığıyla atılan ve böbrek fonksiyonları
normal olan hastalar için uygulanabilir.

d. Hemodiyaliz: Yapay böbrek de denen bu girişim için donanımlı bir merkez bulunmalıdır.

Yöntemin esası, bir atardamara takılan bir kateterle alınan kanın hemodiyaliz cihazı
içindeki fizyolojik sıvılar içinden yarı geçirgen selofan borular aracılığıyla geçirildikten
sonra tekrar bir kateterle bir toplardamar içine verilmesidir. Kan içindeki ilaç veya zehirli
madde selofan borular içinden geçerken pasif difüzyonla fizyolojik sıvıya geçer ve kan
temizlenmiş olur. Özellikle böbrekler aracılığıyla vücuttan atılan maddeler için yararı
olabilir.

e. Hemoperfüzyon: Yöntem hemodiyalize benzer ancak vücut dışına çıkarılan kan adsorban

özelliği gösteren bir madde içeren kartuş üzerinden geçirilir. Kandaki zehirli madde kartuş
içindeki adsorban tarafından tutularak kanın temizlenmesi sağlanır.

f. Periton diyalizi: Bir kateter aracılığıyla diyaliz sıvısının karın boşluğundan geçirilerek

yıkanmasıdır. Başarı oranı daha düşüktür. İnfeksiyon riski vardır. Ancak hemodiyaliz gibi
bir cihaza gereksinim yoktur.

g. Kan değiştirme: Vücuttaki kanın tamamen değiştirilmesidir. Özellikle küçük çocuklardaki

zehirlenmelerde uygulanması tercih edilebilir

3. Sistemik antidotla tedavi:

Zehirlenmeye yol açabilen bazı ilaç veya kimyasal maddelerin etkisini seçici olarak ortadan
kaldırabilen maddelere antidot veya panzehir denmektedir
[/FONT]
[/FONT]
İLAÇ KULLANIMINDAKİ YANLIŞLIKLAR

[FONT=Times New Roman,Times New Roman][FONT=Times New Roman,Times New Roman]Ağrı kesici - Ateş düşürücü ilaçlar (analjezik antipiretik): Bunlar genellikle tok karnına alınmalıdır. En çok görülen sorunlar, sindirim sisteminde oluşan ülserler, bu ülserlere bağlı ağrı, yanma ve kanamalardır. dolu bir bardak su, süt veya ayran ile içilmelidir.

Antikoagulan ilaçları kullananların K vitamini preparatlarını veya K vitamininden zengin besinleri

tüketmeleri kullandıkları ilaçların etkinliğini azaltacaktır.

Sakinleştirici ilaçlar: Trankilizan ve sedatif denilen sakinleştirici, uyku verici ve yatıştırıcı ilaçlarla

birlikte alkol kullanılmamalıdır.

Anemi tedavisinde kullanılan demir ilaçları ile kalsiyumdan zengin süt ve süt ürünleri, pekmez,

susam, fındık, fıstık, kurutulmuş meyveler, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler birlikte
[/FONT]
[/FONT][FONT=Times New Roman,Times New Roman][FONT=Times New Roman,Times New Roman]kullanılmamalıdır. Bu tür ilaç ve besinler en az 2 saat arayla tüketilmelidir. Çünkü bu besinler demir
emilimini azaltabilirler.

Doğru İlaç Kullanım İlkeleri

Dünya Sağlık Örgütü bu konuda ilk düzenlemeleri 1985 yılında Nairobi’de yapılan toplantıda ele almış ve akılcıilaç kullanımını; “kişilerin klinik bulgularına ve bireysel özelliklerine göre en uygun ve güvenli ilacı, en uygun süre ve dozajda, en düşük fiyata ve kolayca sağlayabilmeleri” olarak tanımlamıştır.

Bütün bunların ötesinde doğru ilaç kullanımı konusunda aşağıda bazı önemli noktalar belirtilmektedir:

1. Hekime muayeneye gelen hastaların daha önce kullandığı tüm ilaçları ve önceki tedavi
bilgilerini, başka hastalıklarını doktoruyla paylaşması tedavinin başarısının önemli bir aşamasıdır.
2. İlaçlar doktor reçetesi ile alınmalı, yetkisiz ve bilgisiz kişilerden ilaç tavsiyesi alınmamalıdır.
3. Hastaların hekimlerini bilgilendirmeden başka bir ilacı tedaviye eklememeleri gerekir.
4. İlaçlar doktorun önerdiği şekilde kullanılmalıdır
5. Tedavi sırasında ilaçla ilgili olsun olmasın herhangi bir istenmeyen etki oluştuğunda mutlaka
hekime bilgi verilmelidir.
6.Hastanın herhangi bir ilaç veya besine alerjik reaksiyonu olup olmadığı konusunda da hekim
Bilgilendirilmelidir
7. Hekimin belirttiği ilaç dozu değiştirilmemelidir.
8. İlaç hekimin bilgisi olmadan birdenbire kesilmemelidir.
9. Gereksiz yere ilaç kullanımına devam edilmemelidir
10. Gebelik ve emzirme dönemlerinde, çocuklarda, bebekler ve yeni doğanda, yaşlılar, böbrek ve
karaciğer yetmezliği olanlar, ilaç alerjisi ve kronik başka hastalıkları olanlarda ilaç kullanımı ve
dozları konusunda çok dikkatli olmak ve yarar/zarar oranı konusunda yeterli bir
değerlendirmenin mutlaka yapılması gerekir
11. Hastaların kullandığı ilaçlar konusunda yakınlarını bilgilendirmeleri gerekir
12. Süresi geçmiş ilaçların ilaç dolabında bulundurulmaması ve evden uzaklaştırılması gerekir
13. Bazı hastalıkların tedavisi sırasında ilaç-dışı yöntemlerin de tedaviye destek olabileceği Unutulmamalıdır.
[/FONT]
[/FONT]
İLAÇLARIN SAKLANMA KOŞULLARI

[FONT=Times New Roman,Times New Roman][FONT=Times New Roman,Times New Roman]Kullanma talimatında belirtilmediği sürece ilaçların oda sıcaklığında saklanması yeterli olabilir. Ancak bu ortam da çok fazla sıcak olmamalıdır. Oda sıcaklığı genellikle 18-22 C olarak kabul edilir.
Toz halinde alınıp sulandırarak kullanılan şuruplar hazırladıktan sonra buzdolabında saklanmalıdır.
Bu tür ilaçlar 10 gün içinde bitmezse kalan kısmı atılmalıdır.
[/FONT]
[/FONT]
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst