Aöf İktisadi Büyüme Ders Notları 7. Ünite

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
İKTİSADİ BÜYÜME

7.ÜNİTE


KÜRESELLEŞME KAVRAMI VE BOYUTLARI

Küreselleşme Tanımları (Kaynak Günsoy (2006c)

Genel Olarak Küreselleşme

Küreselleşme, ulusal (yerel) unsurların tüm dünyaya yayılması, uluslararası unsurların ise ulusal (yerel) hâle gelmesidir.

Ekonomik Küreselleşme

Ticaretin, üretimin, yatırımın, Finansal faaliyetlerin, teknolojinin, ekonomik sistem ve ideolojilerin uluslararasılaşması ve bağımlılaşması sürecidir.

Siyasal Küreselleşme

Ulusal toplum düzeyinde geçerli olan siyasal yönetim modellerinin küresel düzeyde geçerlilik kazanması ve yaygınlaşmasıdır.

Toplumsal Küreselleşme

Toplumların birbirine yaklaşarak homojenleşmesi ve dünya genelinde mevcut olan tüm toplumların içinde bulunulan zaman diliminde egemen olan toplum tipine benzer özellikler kazanmaya başlamasıdır.

Kültürel Küreselleşme

Ulusal kültürlerin farklı ulusal kültürlerden etkilenmesi veya onları etkilemesi, belirli ulusal kültürlerin yaygınlaşması sürecidir.

Teknolojik Küreselleşme

Genellikle bilim ve teknolojide ileride olan ülkelerde ortaya çıkan yeniliklerin, üretim sistemlerinde ve iş süreçlerindeki değişikliklerin uluslararası hâle gelmesi ve dünyaya yayılmasıdır.

Tek Fiyat Kanunu:

Uluslararası ticaretin tamamen serbest olduğu ortamlarda aynı malların Fiyatının birbirine eşitleneceğini ifade eden iktisadi kanundur. Örneğin iki ülkede yetişen buğdayın kilogram Fiyatı bu kanuna göre zaman içinde birbirine eşitlenecektir. Bu kanunun işlemesi ve tek Fiyatın ortaya çıkması için ülkeler arasında vergi farklılıkları kalkmalı, taşıma maliyetleri sıfıra eşit olmalı ve mallar birbirinin aynı (homojen) olmalıdır.

Ekonomik küreselleşmenin beş alt süreci

1-Ticaretin, 2-Finansın, 3-Üretimin, 4-İşgücünün 5-Eknolojinin küreselleşmesi.

Ticari küreselleşmenin diğer bazı göstergeleri şu şekilde sıralanabilir:

• Reel dış ticaretin büyüme oranı
• Ticari hizmetler ihracatının sanayi malları ihracatına oranı
• İmalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı
• Dış ticaret hacminin (ithalat + ihracat) GSYH’ye oranı
• İhracatın veya ithalatın GSYH’ye oranı
• İthalat vergilerinin toplam ithalat hacmine veya GSYH’ye oranı
• Gizli ithalat engelleri
• Kıtalar arası dış ticaretin büyüme oranı
• Ortalama tarife oranı ve değişimi

Ticaretin Küreselleşmesi

Dünya ülkeleri arasındaki dış ticaret hacmi hızla artmakta, ülkelerin dışa açıklık Voranları yükselmektedir. Bu süreç ticaretin küreselleşmesi anlamına gelmektedir.

Finansal Küreselleşme

Ülkeler arasındaki sermaye hareketleri ve her türlü Finansal işlemin önündeki engeller giderek azalmakta ve sermaye dünya üzerinde çok hızlı yer değiştirmektedir. Bu süreç Finansal küreselleşme olarak adlandırılır. İlk önce gelişmiş ülkelerin ve daha sonra gelişmekte olan ülkelerin dış ticaret ve sermaye hareketlerini düzenleyen kuralları serbest hâle getirmeleri ve buna paralel olarak iletişim ve elektronik teknolojilerindeki hızlı gelişmelerin yaşanmasının ardından bankalar dışındaki mali kuruluşların da küresel Finans piyasalarına katılması Finansal küreselleşme sürecini başlatan ve hızlandıran sebeplerdir

Finansal küreselleşme İle İlgili Göstergeler

• Uluslararası sermaye akımları üzerine konulan/kaldırılan resmî kısıtlamalar hakkında IMF’ye sunulan ulusal raporların değerlendirilmesi
• (Gayrisafi özel sermaye girişleri + Gayrisafi özel sermaye çıkışları)*100/GSYH
• Yabancı varlık ve yabancı borçlanmanın ihracat ve ithalatın toplamına oranı
• Yabancıların satın aldığı hisse senetleri, doğrudan yabancı yatırımların aktifleri ve yabancı toplam borç miktarının

ihracat ve ithalatın genel toplamına oranı

• Finansal varlıkların toplam değerinin GSYH’ye oranı
• Cari işlemler dengesinin GSYH’ye oranı
• Ülkelerin faiz oranlarında görülen yakınlaşma
• Dünyadaki toplam döviz alışverişlerinin hacmi
• Doğrudan yabancı yatırımlar stokunun GSYH’ye oranı
• Doğrudan yabancı yatırımlar çıkışı veya girişi/toplam dünya DYY stoku
• Toplam portföy yatırımlarının GSYH’ye oranı

UNCTAD verilerine göre 1998 yılında 60.000 çokuluslu şirket tarafından kontrol edilen 500.000 ticaret zincirinin küresel cirosunun 11.000 milyar dolar olduğu tahmin edilmiştir ki dünya mal ve hizmet ticareti için bu rakam 7.000 milyar dolardır ve bu durum küresel GSYH’de uluslararasılaşmış üretimin ağırlığının % 9 dolaylarında olduğuna işaret etmektedir


Üretimin küreselleşme düzeyi ile ilgili çeşitli göstergeler

• Bir çokuluslu şirketin yabancı aktiflerinin toplam aktiflerine oranı
• Bir çok uluslu şirketin yabancı satışlarının toplam satışlarına oranı
• Bir çokuluslu şirketin yabancı istihdamının toplam istihdamına oranı

İşgücünün Küreselleşmesi

Uluslararasında dolaşan işgücü miktarı yani işgücü göçleri, belirli dönemlerde yükselmekte, belirli dönemlerde ise azalmaktadır. Bu sürece işgücünün küreselleşmesi adı verilir. Göçmen sayısı (stoku), gelişmiş ülkelerdeki ev sahibi nüfusun % 10’unu geçmiştir. Gelişmekte olan ülkelere olan göç için böyle bir artış söz konusu değildir.

İşgücünün küreselleşme düzeyi ile ilgili çeşitli göstergeler

• Nüfusun yüzdesi olarak göçmen stoku
• Kıtalar arası göç miktarı
• Dünya göçmen stokunda kıtaların payı (%)
• Ülkelerin uygulamış olduğu ortalama ücretlerde yakınlaşma

Teknolojik Küreselleşme

Dünyanın herhangi bir ülkesindeki teknolojik gelişme zaman içinde diğer ülkeleri de etkilemekte ve yaygınlaşmaktadır. Bu yayılma hızı da giderek artmaktadır. Bu sürece teknolojik küreselleşme adı verilmektedir.

Teknolojinin küreselleşme düzeyi ile ilgili çeşitli göstergeler

• Teknolojik Yayılım oranı (Yabancı ülke Firmalarının almış olduğu patentlerin yerli Firmaların almış olduğu patentlere oranı)
• Yüksek teknoloji ürünlerinin uluslararası ticareti
• Doğrudan yabancı yatırımların giriş ve çıkış miktarları
• Lisans anlaşmalarının sayısı
• Bilimsel ve teknolojik anlaşmaların şekli ve sayısı
• Dış ülkelerce Finanse edilen AR-GE’nin derecesi
• Çokuluslu şirketlerin Firma içi ticaret miktarları

BULUŞLAR:Buhar Makinası , Televizyon , Otomobil , Vakum Tüpleri /Subaplar , Transistor , Fotokopi , Mikroişlemciler


Küreselleşme Dalgaları

1- ilki, 1870-1914 yılları arasında yani Sanayi Devriminin ardından yaşanmış olan dönemdir. Bu dönemin temel özelliği hızlı bir biçimde düşen taşımacılık maliyetleri, serbest ticaret nedeniyle büyük bir dış ticaret hacmi patlaması ve buna paralel olarak işgücü ve sermayenin önemli ölçüde hareketli hâle gelmesidir. 18. yüzyıla kadar dünya üretiminin lideri olan Hindistan gibi bazı ülkelerin geride kaldığı ancak İngiltere ve ABD gibi güçlerin ön plana çıktığı ve gelir eşitsizliklerinin arttığı bir dünya ekonomik görüntüsü ile sonlanmıştır. Birinci küreselleşme dalgasının temel özelliği mal ticaretinin oldukça belirgin ve düzenli kalıplar çerçevesinde yapılması, ekonomik sistemin ileri sanayi ülkelerinin imalata dayalı üretimine ve yine bunların az gelişmiş ülkelerden hammadde ve temel gıda ithal etmesine göre şekillenmesidir.

2- İkinci Dünya Savaşı’nın ardından yavaşça ortaya çıkmaya başlayan ama 1980 sonrasında güç kazanan ikinci dalga ise diğerinin aksine daha karmaşık bir yapı arz etmektedir. İlk dalgada dünya ekonomisi reel mal ve altın standardına dayalı bir işleyişe sahipken ikinci dalgada ulusal paraların değişim değerleri reel hiçbir mal tarafından desteklenmeyen bir ölçeğe bağlanmaktadır.


İktisadi Büyüme Teorilerinde Dış Ticaret, Küreselleşme ve Dışa Açı

Klâsik Büyüme Teorisi (İlki)
Dış ticaret uzmanlaşmayı sağladığı için büyümenin motorudur. Dış ticaret sayesinde üretim fazlası satılabilir. Dış ticaretin teknoloji ve bilgi transferi gibi dinamik kaynakları teoriye dahil edilmemiştir.

Neo-klasik Büyüme Teorisi

Dış ticaret üretim faktörlerinin etkin kullanımını sağlar. Dış ticaret sadece düzey etkisine sahiptir, uzun dönemli büyüme üzerinde etkisi yoktur. Uzun dönemli büyümenin belirleyicisi dışsal teknolojik değişmedir.

Keynesyen Büyüme Modelleri

Keynesyen model, 1929 Büyük Bunalımı koşullarıyla ilgilendiği için ekonominin talep yönünü ön plana çıkarmış, arz yönüne odaklanmamıştır. Toplam harcama kalemleri arasında yer alan ihracat ve ithalatın pozitif bakiye vermesi durumunda millî gelirin artacağını tersi durumda azalacağını belirten Keynesyenler üretim faktörlerini ve teknolojiyi veri kabul ederek analizlerinde toplam arz ile ilgili sorunlara fazla yer vermemişlerdir. Neo-Keynesyenler’in de aynı görüşleri küçük farklılıklarla devam ettirdiği söylenebilir.

Post-Keynesyen Büyüme Modelleri

Post-Keynesyenler iktisadi büyümede toplam talebin önemine dikkat çekerler. Uluslararası ticaretin iktisadi büyüme üzerindeki etkisi değerlendirilirken talep artışındaki farklılıkların büyüme oranlarının da farklılaşmasına yol açtığı belirtilir. Talep üzerindeki en büyük kısıt ise ödemeler dengesidir.
Ödemeler dengesinin durumu ise ülkenin ihracatının mı yoksa ithalatının mı baskın olduğuna göre değişir. Talepteki değişmeler ödemeler dengesi sorunu ortaya çıkarmadığı sürece üretim kapasitesinin kullanımını artırır ve daha fazla yatırım ve teknik değişmeye, dolayısıyla büyümeye neden olur.

İçsel Büyüme Modelleri

Küreselleşme, dışa açıklık ve uluslararası ticaret büyüme oranı üzerinde sürekli bir etkiye sahiptir. Romer uluslararası ekonomik bütünleşme sonunda ülkelerin toplam beşerî sermaye stoklarının artacağını bunun da büyüme oranını yükselteceğini belirtir. G. Grossman ve E. Helpman, dış dünya ile iletişime/ticarete geçen ülkelerin uluslararası araştırma merkezlerinde oluşan bilgi birikimine ulaşmalarının önemini belirtir ve ar-ge harcamalarının artmasının ve sınırsız yeniliklerin ve yenilikçi ürünlere ulaşabilme imkânının iktisadi büyümeyi hızlandıracağını, bir ülkenin beşeri sermaye yoğun mal ithal ettiğinde yeniliğin maliyetinin azalması nedeniyle dolaylı olarak büyümenin artacağını savunur. A. Young “Yaparak Öğrenme” modelinde serbest ticaret durumunda kaynakların yaparak öğrenme potansiyeli yüksek mallara tahsis edilmesi ile birlikte ülkenin dışa kapalı bir ekonomiye göre daha fazla büyüyebileceğini ileri sürmektedir. İçsel Büyüme Modellerinin hemen hepsinde görüşleri destekleyici bir unsur olarak Doğu Asya ülkelerinin tecrübelerinden bahsedilir. Bir diğer görüşe göre ise ülkelerin dışa açılması ve uluslararası rekabet Firmalar arası rekabeti güçlendirecek, yenilikleri ve Ar-Ge harcamalarını teşvik edecek ve böylece iktisadi büyüme artacaktır.

İktisadi Büyümenin Dış Ticarete Etkisi

1-Faktör Arzında Artış ve Dış Ticaret
2- Teknolojide İlerleme ve Dış Ticaret
GSYH’deki toplam artıştan daha yüksek oranda genişleyecektir ki bu tip büyümeye ticareti artırıcı yanlı büyüme adı verilmektedir

Sadece tek bir üretim faktörü artırılsaydı bu üretim faktörü, bu üretim faktörünü yoğun olarak kullanan sektörde daha çok kullanılır ve tabii ki bu üretim faktörünün yoğun olarak kullanıldığı mal miktarının üre timi artar diğerinin üretimi azalırdı. Bu durum iktisat literatüründe “Rybczynski Teorisi”olarak bilinir.

Eğer ülkenin büyümesi yansız değil de ticareti artırıcı yanlı ise ülke daha fazla ihraç malı arz edeceği ve daha fazla ithal malı talep edeceği için ticaret hadlerindeki bozulma daha fazla olacaktır. Jagdish Bhagwati büyümenin ülke refahını azaltabileceği bu duruma “Yoksullaştırıcı Büyüme” adını verir.
Yoksullaştırıcı büyüme durumunda ticaret hadlerindeki bozulma nedeniyle oluşan refah kaybı iktisadi büyüme nedeniyle oluşan refah artışından daha fazladır ve ülke büyümesine rağmen “yoksullaşmaktadır”. Eğer ülkenin büyümesi yansız değil de ticarete karşı yönlü büyüme ise bu kez ticaret hadleri ülke lehine değişecek ve refah düzeyi yükselecektir.

Ticaret Hadleri: İhracat Fiyat endeksinin ithalat Fiyat endeksine oranına ticaret haddi denir.


Serbest Ticaretin Yararları ve Karşılaştırmalı Üstünlükler

Serbest dış ticaret ve ihracatın iktisadi büyümeyi uyaran yapısı birçok iktisatçının dikkatini çekmiş ve çeşitli teorilere konu olmuştur. Bunlar arasında en başta Mutlak Üstünlük Teorisi gelmektedir. Klasik Okulun belki de en çok bilinen ismi olan Adam Smith’in serbest ticaret ve uluslararası uzmanlaşmanın yararlarını açıkladığı
Mutlak Üstünlük Teorisi’nin temel önerisi, bir ülkenin karşı ülkeye göre hangi malları daha düşük maliyetle üretiyorsa o malların üretiminde uzmanlaşması ve bunları ihraç ederek daha pahalıya üretebildiğini dışarıdan ithal etmesinin iki ülkenin de yararına olacağıdır.

Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi varsayımları

(i) Ekonomik sistemdeki “reel” ve “parasal” değişkenler birbirinden bağımsız olarak belirlenmektedir, yani ekonomide para nötrdür. Ticaret trampa olarak yapılmaktadır.
(ii) Değer yaratan tek üretim faktörü emektir.
(iii) Üretim faktörleri ülke içinde tam hareketli, ülkeler arasında ise tamamen hareketsizdir.
(iv) Ticaret yapan her ülkede üretim faktörleri miktarı sabittir.
(v) Ekonomide tam rekabet şartları söz konusudur.
(vi) Taşıma maliyetleri sıfırdır.
(vii) Ekonomi tam istihdamdadır.
(viii) Zevk ve tercihler değişmemektedir.


Klasik Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi, bir ülkenin uzmanlaşma sayesinde sahip olduğu üretim kaynaklarını en etkin biçimde kullanabileceğini, en kıt kaynakları kullanan malları kendisi üretmeyip dışarıdan satın aldığı için, üretim kaynaklarından reel tasarruf sağlayacağını ifade etmektedir.

Heckscher-Ohlin Teorisi’ne göre (Karluk, 2009: 58-64; Seyidoğlu, 2007: 79-80; Ertürk, 2001: 26-28) bir ülke hangi üretim faktörüne zengin olarak sahipse, üretimi o faktörü yoğun biçimde gerektiren mallarda karşılaştırmalı üstünlük elde eder, yani onları daha ucuza üretir ve o alanlarda uzmanlaşır. Dolayısıyla bu teori şu iki ana varsayıma dayanır:
(a) Ülkelerin faktör donatımları birbirinden farklıdır ve tersine dönmemektedir.
(b) Mallar faktör yoğunlukları ya da nispi faktör oranları açısından farklılık arz ederler

Bazı mallar sermaye-yoğun, bazı mallar da emek yoğun olabilir. Teorinin diğer varsayımları ise Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi’nin varsayımlarıyla örtüşmektedir.

Heckscher-Ohlin Teorisi, “bir ülkenin diğer üretim faktörüne göre nisbi olarak daha zengin olduğu faktörü yoğun olarak kullandığı mal üretiminde uzmanlaşması ve bu malları ihraç etmesi gerektiğini öne süren bir genel denge teorisidir”

Serbest Dış Ticaretin Sağlayabileceği Diğer Olumlu Etkiler

a)Ölçek ekonomilerinden yararlanma
b) Ekonomik dinamizmin artması
c) Rekabet yapısının gelişmesi
d) Teknoloji ve bilgi transferinin kolaylaşması:
e) Kaynak dağılımının küresel boyutta optimizasyonunun sağlanması
f) Çarpan etkisi ile millî gelirin artması
g) Döviz darboğazına girmeyi engellemesi

Serbest dış ticaretin ve dolayısıyla küreselleşmenin büyüme üzerinde olumsuz etkilerinin

de olabileceğine dair çeşitli görüşler bulunmaktadır.. Bunlar
1-“Yoksullaştırıcı Büyüme” adı verilen olgu (en başında)
2-R. Nurkse’
3-Karşılaştırmalı üstünlüğe göre uzmanlaşmaya karşı çıkan bir diğer düşünür G. Myrdal’dır. Myrdal, ülkeler arasındaki teknoloji düzeyi farklılığının büyümeyi engelleyici bir faktör olduğuna dikkat çekmektedir. Myrdal’a göre dünya ülkeleri ekonomik açıdan “ikili yapı” özellikleri göstermektedir.

**İthal ikamesinin ilk aşamasına tüketim malları sanayisinde başlanır ve bir süre sonra yurtiçi piyasa kapasitesinin sınırına ulaşılır. Bundan sonra ülke ekonomisinin önünde iki seçenek vardır: Dış piyasalara açılmak ve ihracata yönelmek ya da kapsamı ara ve yatırım mallarına doğru genişletmek. İlk seçenek için Güney Kore ve Tayvan, ikinci seçenek için Türkiye örnek olarak verilebilir.


**İthalat ikamesine dayalı kalkınma sıklıkla içe dönük kalkınma ile aynı anlamda kullanılmaktaysa da aslında farklı olgulardır. İçe dönük kalkınma ithalat ikamesine dayalı kalkınmadan daha geniş kapsamlı bir kavramdır. İthalat ikamesine dayalı kalkınma içe dönük kalkınma kavramı içinde yer alır. Bunun yanında yurtiçi talep artışından kaynaklanan kalkınma da içe dönük kalkınma kapsamında ele alınmaktadır.

IMF, Dünya Bankası ve ABD Hazinesi gelişmekte olan ülkelere bir politikalar demeti önermiş ve bu politikalar demetine “Washington Uzlaşması” adı verilmiştir. Bu uzlaşmanın en önemli iki temel ilkesi dış ticaretin ve uluslararası sermayenin önündeki engellerin kaldırılması yani aslında bir bakıma “ekonomik küreselleşme”dir.
Devletçi ekonomik yapıdan piyasa ağırlıklı bu yapıya geçiş süreci literatürde “yapısal uyum” şeklinde adlandırılmaktadır.

** Asya Kaplanları olarak da anılan Güney Kore, Hong Kong, Singapur ve Tayvan başarılı dış ticaret politikası uygulamaları ile dışa açık bir şekilde yüksek büyüme oranları yakalamışlardır. Başarılı Japonya,

Çin, Tayland ve Malezya deneyimleri de bu kapsamda değerlendirildiğinde “Doğu Asya” bölgesi dışa açık başarılı kalkınma deneyimleri ile anılmaktadır.

Küreselleşme ve iktisadi büyüme

Bugüne kadar yapılmış olan araştırmaların sonuçlarına göre istisnalar olmakla birlikte genelde iktisadi büyüme ile dışa açıklığın, özellikle de iktisadi büyüme ile dış ticaretin birbiriyle ilişkili olduğu görülmektedir. Ama bu ilişkide nedensellik konusu kesin çizgilerle belirlenememiştir. Yani dışa açıklığın mı iktisadi büyümeye yoksa iktisadi büyümenin mi (yani ekonomideki gelir artışı, talep artışı ve canlılığın) dışa açıklığa yani dış ticarete neden olduğu açık değildir. Burada birbirine geçmiş bağlantılar söz konusudur ve tartı firmalar hâlen devam etmektedir.
Yakınsama: Solow modelinde aynı yapısal özelliklere ve eşit teknoloji düzeyine, aynı nüfus artış haddine, aynı yıpranma oranına sahip ülkelerden kişi başına düşen millî geliri düşük olanların kişi başına
düşen geliri yüksek olanları onlardan daha hızlı büyüyerek yakalayabileceğini ileri süren öngörüdür.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst