- Katılım
- 9 Şub 2011
- Mesajlar
- 6,044
- Tepkime puanı
- 25
- Puanları
- 48
- Bölüm:
- İşletme
- Şehir:
- Bursa
İLKÇAĞ FELSEFESİ
ÜNİTE 7 |
PLATON: AHLAK, TOPLUM VE SİYASET
ANLAYIŞI
Ünite ile ilgili bilgi:
Platon'un mutluluk ahlakı, erdem
anlayışı ruh anlayışı, ruh bölümleri ve iç düzeni ile toplum
ve site düzeni hakkında bilgiler içermektedir.
Arasınav
- |
Final-Bütünleme 5 I
PLATON'UN MUTLULUK AHLAKI VE ERDEM ANLAYIŞI
- Platon'un nihai amacı, insanların ve toplumun mutluluğudur. Ahlak anlayışı
da bu amaca yöneliktir. Bundan dolayı Platon'un ahlakı, bir mutluluk
ahlakıdır.
- Platon'a göre mutluluğun şartı iyi olmak (en yüksek idea olan ve tamlığı
ifade eden iyi ideasma), iyi olmanın şartı ise erdemli olmaktır. Ahlaklı olmak
iyi ve mutlu olmasına, erdemli olabilmesine bağlıdır. Dolayısıyla erdemin
de ne olduğu ortaya koymak gerekir.
- Sofistler, mutlu bir hayatı, güçlünün gücünü dilediğince uyguladığı,
mümkün olan en yüksek hazları (hedone) elde ettiği bir hayat olarak görmekteydiler.
Onlara göre iyilik de, sağlık, zenginlik ve mevki gibi şeylerin
elde edilmesinden ibaretti. Platon ise ilk kez Gorgias adlı eserinde erdemin
ne olduğunu tanımlamaya gitmiş ve onu "ruhun düzeni" olarak tarif
etmiştir.
- Ona göre yalnızca ruhun değil, kendisinde bir erdemden söz edilebilecek
her şeyin erdemi, kendi düzeninden gelmekteydi.
- "Mutluluk" sözcüğünün Yunanca'daki karşılığı olan "eudaimonia" sözcüğünün
anlamı (kişinin iyi ve uyumlu bir daimona (eu-daimon) olması), Platon'un
mutluluğu da bir tür ruh düzeni olarak ele aldığını göstermektedir.
Kişinin daimonunun, yani bir anlamda ruhunun iyi ve uyumlu olmasını içindeki
her şeyin daimonu ile uyumlu olmasını ifade eder. Platon'a göre mutluluk,
iyilik ya da erdem, ruhun düzeninden başka bir şey değildir. Ancak
mutluluk dışarıdan gelmez, kişi kendi ruhunu düzenledikçe kendi iyiliğini
ve mutluluğunu çizmiş olur. Böylece ruh aynı zamanda erdemin doğası
anlamına gelecektir. Çünkü onu iyi ideasına yaklaştıracaktır.
- Erdem, doğruluk ya da adalet, insanın doğası gereği kendine en uygun
durumda olması, doğasına uygun işi görmesidir. Kendisine uygun işi yapana,
kendisine özgü işlevi yerine getirene, kendi amacına ya da iyisine
ulaşabilene erdemli denilmektedir. Dolayısıyla bir şeyin erdemi, o şeyin
doğasına ve doğasının gereği olan tabii amacına uygun olarak tanımlanmıştır.
- Ruhun düzeni ifadesinde anlatılmak istenen şey, ruhun parçalarının doğalarına
uygun durumda olmalarıdır.
PLATONUN RUH ANLAYIŞI VE RUHUN İÇ DÜZENİ
- Erdemin şartı olarak görülen "ruhun düzeni" ifadesi, ruhun çeşitli parçalardan
meydana geldiğini ve parçaların birbirleriyle doğru bir ilişki içinde
olmaları gerektiğini ifade eder.
- Platon, Phaedrus eserindeki bir mitosta ruhu, biri siyah diğeri beyaz olmak
üzere iki kanatlı attan ve bir sürücüden oluşan bir at arabasına benzetir.
Bu atlardan beyaz olanı uysal iken ve talimatlara uyan iken siyah
at hırçındır, talimatların aksine hareket eder. Bu mitosa göre arabalarını
iyi idare edebilenler gökyüzünün en yüksek noktasına çıkıp idealara ulaşırlar;
kanatları güçlenir ve tekrar yeryüzüne inerler.
- At arabasındaki benzetme ve temsiller, ruhun üç parçalı yapısı olduğuna
götürür: Akıllı parça (to logistikon) (sürücü-kafa), yürekli-atılgan parça
(to tumoeides) (iyi huylu beyaz at-kalp) ve iştah duyan, arzulayan (itki)
parça (to epitymetikon) (siyah at-mide),
- Akıl parçası ölümsüzken diğer iki parça bedenin ölümüyle yok olup giderler.
- Platon, bu parçaların kendi sınırlarını bilmeleri ve doğal durumlarında olmaları
halinde, ruhta doğruluğun, adaletin ve erdemin gerçekleşeceğini
savunur.
- Ahlak, ruhun iştah ve arzularının mümkün olduğunca gemlendiği, ölçülü
bir yaşam anlamını almaktadır (bedenselin kontrol altına alınıp idealara
yönelmek).
- Akıl doğası gereği hükmetmelidir ve diğer iki parça doğaları gereği aklın
buyruklarına uymalıdır. Bu gerçekleşirse ruh, ahlaki yüksekliğe erişmiş
olacak ve doğasında doğuştan gizli bulunan idealann bilgisine erişmiş
olacaktır. Akıl; ruh, site ve evren düzeninde en yüksek düzenleyici ilkedir.
- Ruhta bir düzen kurulduğu vakit, bu düzen, site ve diğer tüm insani yapılardaki
düzen için de bir temel oluşturur. Ruhta akıllı parça, sitede filozof
ya da bilge, evrende ise tanrısal aklı temsil eden Demiourgos düzenin
meydana getiricisidir. Böylece Platon'un tüm felsefesi, aklı sonradan
meydana gelmiş olan her tür düzenin açıklayıcısı ve nedeninin kabulüne
dayanmış olmaktadır. Ruh, idealann düzeni ile site düzeni arasında
aracı konumundadır ve idealar düzenini yeryüzüne aktarmak işlevine
sahiptir.
PLATON'UN TOPLUM VE SİTE DÜZENİ ANLAYIŞI
- Yunanlılarda insan toplumsal bir varlık olarak görülürdü, dolayısıyla bireysel
mutluluk ancak toplumsal mutlulukla sağlanabilir düşüncesi yaygındı.
Dolayısıyla sitenin ahlaki bir düzene sahip olması ile mümkün olabilirdi
bu durum.
- Platon'un site düzeni anlayışı, "iyi, "doğru" ve "güzel" denen üç yüksek
değerin siteye hâkim kılınması esasına dayanır ve bu özelliğiyle siyasi
olmaktan ziyade, ahlaki bir görünüm sergiler. Platoncu toplum ve site,
zanaatkarlar, askerler ve yöneticiler olmak üzere üç toplumsal sınıftan
oluşur. Erdemli, doğru ve adil bir site, bu üç sınıfın sitede doğru biçimde
konumlanmasıyla, yani her parçanın kendi doğal konumuna göre hareket
etmesi ile kurulabilecektir.
- Bu üç sınıf, Platon'un toplum ve site düzenini ihtiyaçlara göre şekillenen
işbölümü gereksiniminin zorunlu bir sonucu olarak görür ve insan bedenindeki
organizmaların işleyişi ama aynı zamanda birbirine bağlı hareketlerine
benzerlik gösterdiğini de ifade etmiştir. Farklı organlar birbirinin
çıkarına hizmet etmek zorundadır. Her sosyal sınıf bu sayede, doğanın
verdiği mutluluk payını alabilirler.
- Platon'a göre erdem, sadece insan ruhunun parçalarının olmaları gerektiği
gibi düzenlenmelerinden ibaret değildir. Bir insanın erdemli olması,
aynı zamanda site içinde doğru biçimde konumlanmış olmasına bağlıdır.
- Platon, insanı hiçbir zaman mesleğinden bağımsız ele almamıştır. Sitede
her insanın doğal bir mesleği vardır ve bu mesleği icra etmekle yükümlüdür
(onun doğası odur). Böylece Platoncu site düzeni, sıkı bir
mesleki işbölümü düzeni haline gelmektedir. Aslında bu durum Platon'un
insanlar arasında doğaları gereği eşitsizliğin olduğu kabulüne çıkmaktadır.
- Platoncu devlet düzeni de mutlak eşitliği kabul etmez. Yunan dünyasının
geleneksel yasa yapıcılarının soy ya da servet esaslı düzenlemeleri yerine
Platon insan doğasının doğal yetenek ve eğilimlerini koyması, aristokrasi
görünümlü bir sistemi savunduğunu gösterir. Platon düşüncesine
herkesin belirli bir işi, alanı, doğal konumu vardır ve onun göre sadece
o işte iyi olmaktır. Yöneticilik de belli yeteneklere sahip kişilerin işidir (filozofların;
çünkü onların doğasında yönetmek vardır).
Sitedeki Sınıflar ve Başlıca Erdemler
- Platon, sitedeki üç sınıfla, ruhun üç parçası arasında doğrudan bir paralellik
kurar. Nasıl ki ruh için erdemlilik ruhtaki üç unsurun doğru düzeniyse,
site için erdemlilik de üç sınıfın her birinin kendine göre işlevini yerine
getirmesidir.
- Erdemin Yunanca karşılığı "arete"dir ve insanın kendi doğasına özgü işi
mümkün olan iyi şekilde yerine getirmesi düşüncesine dayanır. Herkesin
kendi doğal işlevlerine göre yer aldığı bir site, bilgedir, cesurdur, ölçülüdür,
doğrudur ve adildir.
- Yönetici sınıfın erdemi "bilgelik"tir (sophia). Yönetici sınıf bilge olursa bütün
site bilge olur. Asker sınıfının erdemi "cesaref'tir (andreia). Asker sınıf
cesur olursa tüm site csur olur. Zanaatkar sınıfın erdemi ise "ölçülülük"
tür (sophrosyne). Ruhun akıllı parçasının diğer parçaları kapsamasında
olduğu gibi ölçülülük de tüm sınıflar için gererli bir erdemdir (zevkleri
ve tutkuları kontrol eder).
- Platon, site düzeninin bütününü kapsayan başka bir erdem düzeyi daha
ortaya koyar ki doğruluk (aletheia) ve adaletten (dikaiosyne) oluşan bu
erdem site düzeni anlayışının yöneldiği en yüksek amaç olarak görülmüştür.
- Doğruluk ve adalet, toplumun tüm sınıflarını ilgilendiren genel erdemlerdir.
Yönetici sınıfın doğruluğu ya da adil olması bilgeliğidir. Asker sınıf
cesur olursa doğru ve adil olur. Zanaatkarlar da ölçülü bir yaşam sürmekle
doğru ve adil olurlar.
- Bunlardan başka bir de dindarlık (to osion) erdeminden söz edilmektedir.
Doğruluk insanlarla ilişkilerimizdeki adilliği kapsarken, dindarlık Tanrı
ya da tanrılarla ilişkilerimizdeki adaleti kapsar.
Filozof Kral
- Platon'un düzen anlayışının parçalar arasında bütünlüklü olmanın bir
gereği olarak, Ruhta akıl parçası, evrende Demiourgos ne ise, sitede filozof
kral da odur.
- Ona göre ideal sitede, ya filozoflar kraldır ya da krallar filozoftur. Bu söz
"ya güçlüler akıllı olmalı ya da akıllılar güçlü olmalıdır" anlamına gelmektedir
diyerek ideal düzenin güç ile aklın uyumlu birlikteliği olarak sunmuş
olmaktadır.
- Filozof kralın ödevi, ideaiarın tanrısal ve kusursuz düzenini temaşa etmek
ve bu düzeni sitede mümkün olduğunca uygulamaya çalışmaktır.
Bu sayede filozof kral, göksel düzenin yeryüzüne taşınmasında bir aracı
haline gelir. Filozofun iyi ideası ile kurduğu ilişki (ideaları kendi içinde
kavrayabilme yetisi filozofun doğasında vardır), aynı zamanda evren düzeninin
bütünüyle kurduğu temastır. (Platon'un, "doğa" sözcüğünden görünür
şeylerin ötesindeki ideaları ifade ettiği unutulmamalıdır)
Eğitim
- Platon'a göre site düzeni için en doğru başlangıç eğitimdir. Yurttaşlar
doğru biçimde eğitildiklerinde, tıpkı sudaki halkaların ilk halkadan düzenli
bir biçimde genişlemesindeki gibi, toplum ve sitedeki her şey de böylece
düzene girecektir. Bundan dolayı, Platoncu devlet, büyük bir eğitim
kurumudur ve yurttaşına ihtiyaç duyduğu ahlaki eğitimi verir.
- Nasıl ki site düzeni için en doğru başlangıç eğitimse, eğitim için en doğru
başlangıç da müziktir. Platon, bedenin eğitiminde dans ve jimnastiği,
ruhun eğitiminde müziği öne çıkarmıştır (Pythagorasçıların etkisi vardır).
İnsanın ruhuna müzikteki uyum ve ritim kadar iyi işleyen bir şey yoktur
ona göre. bu yüzden müzikal uyum ve ritimden, ideal site düzeni adına
mutlaka yararlanılmalıdır.
Devlet ve Yasalar Arasındaki Başlıca Farklar
- Platon, yaşlılık dönemi eserlerinden biri olan Yasalar'da, Devlet'teki katı
ve ütopik devlet anlayışını biraz esnetmiş, mülkiyeti kısmen kabul etmiş,
çocukların ve kadınların ortaklığı düşüncesinden vazgeçmiş, bir ya da
birkaç bilgenin yönetiminden ziyade kurulların yönetimini öne çıkarmış,
yurttaşları sınıflandırırken servetlerini ve gelirlerini de hesaba katmış,
daha geniş kesimlerin yönetime katılımını onaylamış ve site düzeninde
felsefe ya da dini ön plana çıkarmıştır.
- Devlet'teki üç sınıflı toplum yerine, yurttaşları gelirlerine ya da topraklarına
göre dörde ayırmıştır. Devlet'teki diyalektik vurgusu yerini din vurgusuna
bırakmıştır (dini eğitimi önemsemiştir).
Başlıca Rejim Türleri
- Platon ideal site düzeninin dayandığı ilkelerin yanı sıra bozuk ya da sorunlu
site düzenlerini de gündemine alıp incelemiştir. Yeryüzünde beş
çeşit insan olduğu gibi, beş çeşit de site, yani siyasi rejim olduğunu ileri
sürmüştür. Bunlar aristokrasi (az sayıda bilge yönetir), timarşi (savaşa
önem veren düzen), oligarşi (zenginler yönetir), demokrasi (herkesin
kendine göre davranması, düzen panayırı) ve uranlıktır (zorbalık-demokrasinin
özgürlük hırsından doğar). Bunlar, insan toplumlarının iyiden
kötüye doğru yöneldiği rejimlerdir (Devlet kitabında).
Yöneticilerin tutumlarına göre bu rejimler birbirlerine dönüşebilirler.
En kötü rejim olan tiranlıkta bile eğer tiran eğitime açık ve genç biri ise,
kolayca ideal rejime dönüştürülebilir.
ilerleyen dönemlerinde Platon, Devlet Adamı eserinde beş gücü, gücü
elinde bulunduranların sayısına göre üçe indirmiştir. Bunlar, tek adam
idaresi, küçük bir topluluğun idaresi ve çoğunluk idaresidir. Eserde tek
adamlığın kötü biçimi olarak tiranlığı, iyi biçimi olarak da krallığı gösterir.
Topluluk idaresinin iyi biçimine aristokrasi, kötü biçimine ise oligarklık
adı verilir. Demokraside ise sistem iyi de olsa kötü de olsa isim değişmez.
Platon'un siyasi rejim türlerine ilişkin değerlendirmeleri Yunan siyasi tarihinin
bir özeti gibidir. Ona göre en iyi yönetim biçimi yönetimin tek elde
toplanmasıdır.
ÜNİTE 8 |
ARİSTOTELES: VARLIK VE BİLGİ ANLAYIŞI 1
Ünite ile ilgili bilgi:
Aristoteles'in yaşamı ve yapıtları
ile varlık anlayışı, bilgi anlayışı ve mantık konusundaki
çalışmaları hakkında bilgiler içermektedir.
Arasınav
-
Final-Bütünleme 5
ARİSTOTELES'İN YAŞAMI VE YAPITLARI (M.Ö 384- 322)
- Platon'un öğrencisi, Büyük iskender'in hocasıdır. Platon ile birlikte Batı
düşüncesinin en önemli iki filozofundan biri sayılmıştır. Fizik, astronomi,
ilk felsefe, zooloji, mantık, politika ve biyoloji gibi konularda pek çok eser
vermiş ve bundan dolayı da felsefe tarihinde özgün yere sahip olmuştur.
- Atina'da kurmuş olduğu "Liseum" isimli okulun öğrencileri felsefi ya da
bilimsel meseleleri genellikle okulun avlusunda ya da yürüyüş yollarında
tartıştıkları için bu okulun mensuplarına "peripathetikler" (gezinenler) de
denmiştir.
- Eserlerinden önde geleni, mantığı konu edinen "Organon"dur. Aristoteles'ten
önceki felsefede önceleri doğa, sonra insanla ilgili pratik sorunlar
araştırılmış, Platon bunlara bir de diyalektik'i (idea öğretisi, metafizik)
katmıştı. Böylece beliren üç sorun alanının başına, Aristoteles şimdi yeni
bir bilim olan mantık'ı ( Logike) koyar ve Organon adlı eserinde bu konuya
değinir. Bu eser, Kategoriler, Peri Hermeneias (Önerme Üzerine),
I. Analitikler, II. Analitikler, Topikler ve Sofistik Çürütmeler adlarını taşıyan
altı kitaptan oluşmakta ve akıl yürütmelerin dayandığı ilkeleri kapsamaktadır.
- Metafizik adlı eserinde ise "ilk felsefe" olarak adlandırdığı varlık sorununu
ele almıştır. Doğayı incelediği Physika (Fizik), hayvanları ele aldığı
Peri ta zoa historia (Hayvanlar Üzerine), ruh sorununu ele aldığı Peri
Psykhe (Ruh Üzerine), ahlak sorunlarını ele aldığı Ethika Nikomakhea
(Nikomakhos Ahlakı), devlet ve siyaset sorunlarını ele aldığı Politika ve
Athenaion (Atinalıların Devleti), hitabeti ele aldığı Rhetorika ve sanat konularını
ele aldığı Poetika diğer eserleridir.
ARİSTOTELES'İN VARLIK ANLAYIŞI
Madde-Form İlişkisi
- Aristoteles, hocası Platon'un aksine ideayı ya da formu asla görünür
şeylerden arı düşünmemiş, onun görünür şeylerde içkin olduğunu savunmuştur.
Platon'un ideaları görünür dünyayı birbirinden ayıran ikici
(düalist) anlayışının tersine Aristoteles, gerçekliğin-hakikatin görünür evrende
olduğunu ve görünür olandan bağımsız bir başka hakikatin olmadığını
dile getirmiştir,
- Hocası Platon gibi gerçekliği forma, öze ya da ideaya yükler. Ancak ona
göre bu öz, görünür eylerin içinde gelişen bir özdür (ousia). Madde (hyle)
ile idea veya özün bir aradahğı birçok sorunu da beraberinde getirmiş,
Platon'un ideaların görünür şeylere nasıl varlık kazandırdıklarını "katılma,
"pay alma", "bulunma" ve Demiourgos isimli tanrısal araç gibi açıklamalarına
karşılık Aristoteles böyle bir aracılığa ihtiyaç duymamıştır.
- Madde ancak form sayesinde, formun kendisinde açığa çıkmasıyla gerçeklik
ve varlık kazanır. Form da kendisini ancak maddede açığa çıkarabilir
ve maddede kendini gerçekleştirir. Şu halde madde ile form arasındaki
karşılıklı bir bağımlılık ilişkisi vardır.
- Aristoteles'e göre formun kendisinde henüz hiç açığa çıkmadığı, tam bir
gizillik (dynamis) içinde bulunduğu ilk madde/salt madde (henüz form
kazanmamış ama form kazanma gücü olan), henüz varlık ve gerçeklik
kazanmış değildir. Form, onda kendisini açtıkça, gizlilikten edimselliğe,
potansiyellikten aktüelliğe, dynamisten energeiaya döndükçe madde
gerçeklik ve varlık kazanacaktır. Oluş (genesis) denen şey gizil durumdaki
formun maddede edimselleşmesinden (imkan halinde olanın açığa
çıkması) başka bir şey değildir. Ağaç ideasında Platon'un yeryüzünde
farklı farklı ağaçların olduğuna yönelik olarak, her ağacın farklı ölçülerde
ağaç ideasından pay aldığını söylerken, Aristoteles, tikel ağaç arasındaki
farklılıkları özün veya formun tek tikellerde farklı ölçülerde edimsellemiş
olmasıyla açıklamış oluyordu (teklik-çokluk sorununa sunduğu
çözüm).
- Tek tek tikel varlıklar, maddedeki gizil formun edimselleşmesi sonucu ortaya
çıkar. Latince'de bu durum potentialiteden aktüaliteye, Yunanca'da
dynamisten energeiaya, Arapça'da ise kuvvetten fiile çıkma olarak ifade
edilir.
- Evrendeki her şey, kendi formunu veya özünü, mümkün olduğunca
edimselleştirmek, yani mükemmelleştirmek, tamamlanmak (entelekheia)
amacına yönelmiştir. Madde başlangıçtır, öz/form ise erektir (amaçtır)
ve kendi özünü gerçekleştirmeye yöneliktir. Entelekhia, her maddenin
taşıdığı içsel gizil formu edimselleştirmesi anlamında bir yasallıktır.
Hareket Etmeyen Hareket Ettirici: Tanrı
- Aristoteles'e göre Tanrı, hiçbir maddilik taşımayan ve bu yüzden harekete,
zamana ve mekana tabi olan salt form, salt edimselliktir. Tümüyle
edimselleşmiş, yani tamamlanmış, mükemmelleşmiş formdur. Bu özelliğiyle
Tanrı, kendisine yönelmiş bir düşünmeden ibarettir ve diğer tüm
şeylerin hareketlerinin nedeni olarak hareket ettiricidir.
- Tanrı, formun mutlak biçimi olduğu için mutlak gerçekliktir. Çünkü var olması
için kendisinden başka bir şeye gereksinim duymaz. Eksiksiz form
olduğundan evrendeki her varlık için nihai amaçtır. Bazen "salt düşünce"
veya "salt akıl" şeklinde de tanımlanmıştır, ilk hareket ettiricinin hareketsiz
olması gerektiğinden dolayı (Tanrı) hareketsizdir ve bu yüzden maddilik
de taşımaz.
- Aristoteles'in Tanrı'ya yüklemiş olduğu amaca yönelik form yasallığı,
varlık anlayışının teleolojik (ereksel-amaçsal) olduğunu gösterir.
Dört Neden Öğretisi
- Evrenin meydana gelmesine neden olan dört unsur: Madde, form/öz,
Tanrı ve amaç. Evrenin meydana gelmesinde diğer bir değişle Maddi
Neden, Formel Neden, Etker ya da Etkin Neden ve Erek Neden bulunmaktadır.
Sözgelimi bir mezar taşı için mermer, maddi nedeni, mezar taşının
formu ve biçimi formel nedeni, taşın mezarlıkta ölünün kimliğini belirlemek
için kullanılmak amacıyla yapılması amaç nedeni, taşı yontan
ve mezar taşını yapan kişi ise etker nedeni oluşturur.
- Evren ilk madde olan kaotik maddede mevcut olan gizil formun edimselleşmesi
ile varlık kazanmıştır. Evrenin meydana gelmesinde ezeli iki unsur
böylece madde ve form olarak karşımıza çıkar.
- Aristoteles, kendisinden önce evren konusundaki düşünceleri bir tarafa
atmamış, bilakis kendisine kadar biriken bütün bilgileri derleyip toplayarak
bütüncül bir öğreti geliştirmiştir. Örneğin doğa filozoflarının öne sürmüş
olduğu toprak, hava, su ve ateş şeklindeki maddi nedenleri benimsemiş,
Tanrı, gök cisimleri, ruh ve akıl gibi soyut yapılar dışında kalan
maddi şeyleri belirtilen maddi nedenlerden meydana geldiğini savunmuştur.
Diğer taraftan, Platon'un idealarını farklı bir yorumla da olsa evrenin
formel nedeni kabul etmiş, Anaksagoras'ın Nous'u ya da Platon'un
Demiourgos'u Aristoteles'te dört neden öğretisindeki etker neden olan ilk
hareket ettirici salt forma öncülük etmiştir.
Töz, İlinek İlişkisi ve Kategoriler
- Aristoteles sisteminde, evren düzenindeki ilk maddede (kaotik) hiçbir
form bulunmamaktaydı, dolayısıyla da hiçbir özelliğe ve bilinebilirliğe de
sahip değildi. Ancak salt madde, özü edimselleştirdikçe, yani varlık kazandıkça
bazı yüklemler alarak niteliklenir ve bizim konuşma, düşünme
gibi yetilerimize karşılık gelerek kavranırlar. Aristoteles şeylerin aldığı nitelikleri
kategoriler şeklinde 10 unsurda belirtir.
- Formun edimselleşmesi ile meydana gelen tüm varlıklar, kendilerini bize
daima belli niteliklerle, yüklemelerle sunarlar. Aristoteles bunlara kategoriler
demiştir. Töz, nicelik, nitelik, ilişki, yer, zaman, konum, iyelik, etkinlik,
edilginlik içinde dokuzu ilinektir, biri tözdür. İlinek, bir şeyin renk, koku,
şekil vb gibi değişken olan ikincil niteliklerdir. Bir şey hakkında konuşmamız,
yargılamamız, düşünmemiz bunlardan birine veya birkaçına
ilişkin olmaktadır.
- Töz, genel anlamda bir şeyi, o şey yapan özellik olarak tanımlanabilir.
Örneğin kalemi kalem yapan şey, tek tek tüm kalemlerde ortak bulunur
ve kalemlerin ilinekleri, yani biçimleri, renkleri, sayıları vs. değişse bile
kalem tözlüğü değişmez. Ama töz, asla ilineklerden ayrı var olamaz.
Daima belli ilineklerle beraberdir.
Doğa Düzeni ve Hareket
- Aristoteles'e göre doğa, harekete tabi olan maddi yapıların bütününü ifade
eder. Ona göre doğa araştırması, her şeyden önce hareket yasalarının
araştırılmasıydı.
- Evren anlayışı, Ay-altı alem, Ay-üstü alem ve sabit yıldızlar alanı olmak
üzere üçe ayrılır. Ay-altı alem, yeryüzüdür, her şey dört elementten yapılmıştır
(Empedokles'in hava, su, ateş ve topraktan oluşan dört nedeni)
ve doğrusal harekete tabidir. Yani hareketler bir noktada başlar başka
noktada biter (ölümlüdür). Dairesel hareket de merkeze doğru hareket
ve merkezden uzaklaşan hareket olarak da ikiye ayrılır.
- Ay-üstü alemdeki gök cisimleri ise esir denen bir maddeden yapılmışlardır
ve bu yüzden tanrısal nitelikteki değişmez dairesel nitelikteki harekete
tabidirler (Pythagorasçılardan beri dairesel hareket mükemmelliğin ve
tanrısallığın simgesi kabul edilmekteydi). Sabit yıldızlar alemi ise, tanrısal
olana en yakın alandır ve hareketini doğrudan tanrıdan aldığı için değişmezliğe
yakın mükemmellikte bir görünüm sergiler, yani hareket yoktur.
Bu, evren tablosu kendisinden sonrakileri etkilemiş, yaklaşık iki bin
yıl süren paradigma oluşturmuştur.
ARİSTOTELES'İN MANTIĞI VE BİLGİ ANLAYIŞI
- Aristoteles bilimleri üçe ayırmıştır:
1. Teorik bilimler: Bilgiyi, bilginin kendisi adına isterler (fizik, matematik, metafizik).
2. Pratik Bilimler: Bilgiyi bir erdem rehberi olarak alan ve hangi amaca göre
nasıl eylenmesi gerektiğini inceleyen bilimlerdir (politika).
3. Poietik bilimler: Üretim ile ilgilenirler, bilgiyi üretimde araç kılarlar ve bilginin
yararlı ve güzel bir şey yapmak için kullanırlar (müzik, resim, heykel, tragedya
gibi sanat dalları ile marangozluk, demircilik gibi üretime dayalı zanaatkarlar).
- Bunlar dışında bir de mantık bilimi vardır. Diğer tüm bilimlere yöntem
olarak uygulanmaktadır. Esası doğru akıl yürütmenin biçimlerini çözümlemek
ile ilkelerini ve kurallarını belirlemek oluşturur.
- Mantık, en genel ifadesiyle doğru çıkarımlar türetme yönetimi ki bunun
da iki biçimi vardır: tümdengelim ve tümevarım.
- Tümdengelim, genelden tikele, tümevarım ise tikelden tümele varan akıl
yürütme biçimidir.
- Geçerli bir akıl yürütme mutlaka kendiliğinden açık olan temel ilkelere
dayandırılmalıdır. Bu ilkeler üç tanedir:
1. Özdeşlik ilkesi: Her şeyin kendi kendisi ile özdeş olmasıdır (A, A'dır).
2. Çelişmezlik ilkesi: Varlık bakımından bir şey hem kendisi hem kendisi olmayan
olamaz aynı anda (A hem A, hem A olmayan olamaz).
3. Üçüncü halin imkansızlığı: Varlık bakımından bir şeyin kendisi hem kendisi
olmayan olabileceği, bunun dışında bir başka seçeneğin olmamasıdır (A,
ya A'dır ya da A olmayandır. Başka seçenek yoktur). Önerme bakımından düşünüldüğünde
ise bir önermenin ya doğru ya yanlış olacağını, üçüncü bir şıkkın
mümkün olmadığını ifade eder.
ÜNİTE 7 |
PLATON: AHLAK, TOPLUM VE SİYASET
ANLAYIŞI
Ünite ile ilgili bilgi:
Platon'un mutluluk ahlakı, erdem
anlayışı ruh anlayışı, ruh bölümleri ve iç düzeni ile toplum
ve site düzeni hakkında bilgiler içermektedir.
Arasınav
- |
Final-Bütünleme 5 I
PLATON'UN MUTLULUK AHLAKI VE ERDEM ANLAYIŞI
- Platon'un nihai amacı, insanların ve toplumun mutluluğudur. Ahlak anlayışı
da bu amaca yöneliktir. Bundan dolayı Platon'un ahlakı, bir mutluluk
ahlakıdır.
- Platon'a göre mutluluğun şartı iyi olmak (en yüksek idea olan ve tamlığı
ifade eden iyi ideasma), iyi olmanın şartı ise erdemli olmaktır. Ahlaklı olmak
iyi ve mutlu olmasına, erdemli olabilmesine bağlıdır. Dolayısıyla erdemin
de ne olduğu ortaya koymak gerekir.
- Sofistler, mutlu bir hayatı, güçlünün gücünü dilediğince uyguladığı,
mümkün olan en yüksek hazları (hedone) elde ettiği bir hayat olarak görmekteydiler.
Onlara göre iyilik de, sağlık, zenginlik ve mevki gibi şeylerin
elde edilmesinden ibaretti. Platon ise ilk kez Gorgias adlı eserinde erdemin
ne olduğunu tanımlamaya gitmiş ve onu "ruhun düzeni" olarak tarif
etmiştir.
- Ona göre yalnızca ruhun değil, kendisinde bir erdemden söz edilebilecek
her şeyin erdemi, kendi düzeninden gelmekteydi.
- "Mutluluk" sözcüğünün Yunanca'daki karşılığı olan "eudaimonia" sözcüğünün
anlamı (kişinin iyi ve uyumlu bir daimona (eu-daimon) olması), Platon'un
mutluluğu da bir tür ruh düzeni olarak ele aldığını göstermektedir.
Kişinin daimonunun, yani bir anlamda ruhunun iyi ve uyumlu olmasını içindeki
her şeyin daimonu ile uyumlu olmasını ifade eder. Platon'a göre mutluluk,
iyilik ya da erdem, ruhun düzeninden başka bir şey değildir. Ancak
mutluluk dışarıdan gelmez, kişi kendi ruhunu düzenledikçe kendi iyiliğini
ve mutluluğunu çizmiş olur. Böylece ruh aynı zamanda erdemin doğası
anlamına gelecektir. Çünkü onu iyi ideasına yaklaştıracaktır.
- Erdem, doğruluk ya da adalet, insanın doğası gereği kendine en uygun
durumda olması, doğasına uygun işi görmesidir. Kendisine uygun işi yapana,
kendisine özgü işlevi yerine getirene, kendi amacına ya da iyisine
ulaşabilene erdemli denilmektedir. Dolayısıyla bir şeyin erdemi, o şeyin
doğasına ve doğasının gereği olan tabii amacına uygun olarak tanımlanmıştır.
- Ruhun düzeni ifadesinde anlatılmak istenen şey, ruhun parçalarının doğalarına
uygun durumda olmalarıdır.
PLATONUN RUH ANLAYIŞI VE RUHUN İÇ DÜZENİ
- Erdemin şartı olarak görülen "ruhun düzeni" ifadesi, ruhun çeşitli parçalardan
meydana geldiğini ve parçaların birbirleriyle doğru bir ilişki içinde
olmaları gerektiğini ifade eder.
- Platon, Phaedrus eserindeki bir mitosta ruhu, biri siyah diğeri beyaz olmak
üzere iki kanatlı attan ve bir sürücüden oluşan bir at arabasına benzetir.
Bu atlardan beyaz olanı uysal iken ve talimatlara uyan iken siyah
at hırçındır, talimatların aksine hareket eder. Bu mitosa göre arabalarını
iyi idare edebilenler gökyüzünün en yüksek noktasına çıkıp idealara ulaşırlar;
kanatları güçlenir ve tekrar yeryüzüne inerler.
- At arabasındaki benzetme ve temsiller, ruhun üç parçalı yapısı olduğuna
götürür: Akıllı parça (to logistikon) (sürücü-kafa), yürekli-atılgan parça
(to tumoeides) (iyi huylu beyaz at-kalp) ve iştah duyan, arzulayan (itki)
parça (to epitymetikon) (siyah at-mide),
- Akıl parçası ölümsüzken diğer iki parça bedenin ölümüyle yok olup giderler.
- Platon, bu parçaların kendi sınırlarını bilmeleri ve doğal durumlarında olmaları
halinde, ruhta doğruluğun, adaletin ve erdemin gerçekleşeceğini
savunur.
- Ahlak, ruhun iştah ve arzularının mümkün olduğunca gemlendiği, ölçülü
bir yaşam anlamını almaktadır (bedenselin kontrol altına alınıp idealara
yönelmek).
- Akıl doğası gereği hükmetmelidir ve diğer iki parça doğaları gereği aklın
buyruklarına uymalıdır. Bu gerçekleşirse ruh, ahlaki yüksekliğe erişmiş
olacak ve doğasında doğuştan gizli bulunan idealann bilgisine erişmiş
olacaktır. Akıl; ruh, site ve evren düzeninde en yüksek düzenleyici ilkedir.
- Ruhta bir düzen kurulduğu vakit, bu düzen, site ve diğer tüm insani yapılardaki
düzen için de bir temel oluşturur. Ruhta akıllı parça, sitede filozof
ya da bilge, evrende ise tanrısal aklı temsil eden Demiourgos düzenin
meydana getiricisidir. Böylece Platon'un tüm felsefesi, aklı sonradan
meydana gelmiş olan her tür düzenin açıklayıcısı ve nedeninin kabulüne
dayanmış olmaktadır. Ruh, idealann düzeni ile site düzeni arasında
aracı konumundadır ve idealar düzenini yeryüzüne aktarmak işlevine
sahiptir.
PLATON'UN TOPLUM VE SİTE DÜZENİ ANLAYIŞI
- Yunanlılarda insan toplumsal bir varlık olarak görülürdü, dolayısıyla bireysel
mutluluk ancak toplumsal mutlulukla sağlanabilir düşüncesi yaygındı.
Dolayısıyla sitenin ahlaki bir düzene sahip olması ile mümkün olabilirdi
bu durum.
- Platon'un site düzeni anlayışı, "iyi, "doğru" ve "güzel" denen üç yüksek
değerin siteye hâkim kılınması esasına dayanır ve bu özelliğiyle siyasi
olmaktan ziyade, ahlaki bir görünüm sergiler. Platoncu toplum ve site,
zanaatkarlar, askerler ve yöneticiler olmak üzere üç toplumsal sınıftan
oluşur. Erdemli, doğru ve adil bir site, bu üç sınıfın sitede doğru biçimde
konumlanmasıyla, yani her parçanın kendi doğal konumuna göre hareket
etmesi ile kurulabilecektir.
- Bu üç sınıf, Platon'un toplum ve site düzenini ihtiyaçlara göre şekillenen
işbölümü gereksiniminin zorunlu bir sonucu olarak görür ve insan bedenindeki
organizmaların işleyişi ama aynı zamanda birbirine bağlı hareketlerine
benzerlik gösterdiğini de ifade etmiştir. Farklı organlar birbirinin
çıkarına hizmet etmek zorundadır. Her sosyal sınıf bu sayede, doğanın
verdiği mutluluk payını alabilirler.
- Platon'a göre erdem, sadece insan ruhunun parçalarının olmaları gerektiği
gibi düzenlenmelerinden ibaret değildir. Bir insanın erdemli olması,
aynı zamanda site içinde doğru biçimde konumlanmış olmasına bağlıdır.
- Platon, insanı hiçbir zaman mesleğinden bağımsız ele almamıştır. Sitede
her insanın doğal bir mesleği vardır ve bu mesleği icra etmekle yükümlüdür
(onun doğası odur). Böylece Platoncu site düzeni, sıkı bir
mesleki işbölümü düzeni haline gelmektedir. Aslında bu durum Platon'un
insanlar arasında doğaları gereği eşitsizliğin olduğu kabulüne çıkmaktadır.
- Platoncu devlet düzeni de mutlak eşitliği kabul etmez. Yunan dünyasının
geleneksel yasa yapıcılarının soy ya da servet esaslı düzenlemeleri yerine
Platon insan doğasının doğal yetenek ve eğilimlerini koyması, aristokrasi
görünümlü bir sistemi savunduğunu gösterir. Platon düşüncesine
herkesin belirli bir işi, alanı, doğal konumu vardır ve onun göre sadece
o işte iyi olmaktır. Yöneticilik de belli yeteneklere sahip kişilerin işidir (filozofların;
çünkü onların doğasında yönetmek vardır).
Sitedeki Sınıflar ve Başlıca Erdemler
- Platon, sitedeki üç sınıfla, ruhun üç parçası arasında doğrudan bir paralellik
kurar. Nasıl ki ruh için erdemlilik ruhtaki üç unsurun doğru düzeniyse,
site için erdemlilik de üç sınıfın her birinin kendine göre işlevini yerine
getirmesidir.
- Erdemin Yunanca karşılığı "arete"dir ve insanın kendi doğasına özgü işi
mümkün olan iyi şekilde yerine getirmesi düşüncesine dayanır. Herkesin
kendi doğal işlevlerine göre yer aldığı bir site, bilgedir, cesurdur, ölçülüdür,
doğrudur ve adildir.
- Yönetici sınıfın erdemi "bilgelik"tir (sophia). Yönetici sınıf bilge olursa bütün
site bilge olur. Asker sınıfının erdemi "cesaref'tir (andreia). Asker sınıf
cesur olursa tüm site csur olur. Zanaatkar sınıfın erdemi ise "ölçülülük"
tür (sophrosyne). Ruhun akıllı parçasının diğer parçaları kapsamasında
olduğu gibi ölçülülük de tüm sınıflar için gererli bir erdemdir (zevkleri
ve tutkuları kontrol eder).
- Platon, site düzeninin bütününü kapsayan başka bir erdem düzeyi daha
ortaya koyar ki doğruluk (aletheia) ve adaletten (dikaiosyne) oluşan bu
erdem site düzeni anlayışının yöneldiği en yüksek amaç olarak görülmüştür.
- Doğruluk ve adalet, toplumun tüm sınıflarını ilgilendiren genel erdemlerdir.
Yönetici sınıfın doğruluğu ya da adil olması bilgeliğidir. Asker sınıf
cesur olursa doğru ve adil olur. Zanaatkarlar da ölçülü bir yaşam sürmekle
doğru ve adil olurlar.
- Bunlardan başka bir de dindarlık (to osion) erdeminden söz edilmektedir.
Doğruluk insanlarla ilişkilerimizdeki adilliği kapsarken, dindarlık Tanrı
ya da tanrılarla ilişkilerimizdeki adaleti kapsar.
Filozof Kral
- Platon'un düzen anlayışının parçalar arasında bütünlüklü olmanın bir
gereği olarak, Ruhta akıl parçası, evrende Demiourgos ne ise, sitede filozof
kral da odur.
- Ona göre ideal sitede, ya filozoflar kraldır ya da krallar filozoftur. Bu söz
"ya güçlüler akıllı olmalı ya da akıllılar güçlü olmalıdır" anlamına gelmektedir
diyerek ideal düzenin güç ile aklın uyumlu birlikteliği olarak sunmuş
olmaktadır.
- Filozof kralın ödevi, ideaiarın tanrısal ve kusursuz düzenini temaşa etmek
ve bu düzeni sitede mümkün olduğunca uygulamaya çalışmaktır.
Bu sayede filozof kral, göksel düzenin yeryüzüne taşınmasında bir aracı
haline gelir. Filozofun iyi ideası ile kurduğu ilişki (ideaları kendi içinde
kavrayabilme yetisi filozofun doğasında vardır), aynı zamanda evren düzeninin
bütünüyle kurduğu temastır. (Platon'un, "doğa" sözcüğünden görünür
şeylerin ötesindeki ideaları ifade ettiği unutulmamalıdır)
Eğitim
- Platon'a göre site düzeni için en doğru başlangıç eğitimdir. Yurttaşlar
doğru biçimde eğitildiklerinde, tıpkı sudaki halkaların ilk halkadan düzenli
bir biçimde genişlemesindeki gibi, toplum ve sitedeki her şey de böylece
düzene girecektir. Bundan dolayı, Platoncu devlet, büyük bir eğitim
kurumudur ve yurttaşına ihtiyaç duyduğu ahlaki eğitimi verir.
- Nasıl ki site düzeni için en doğru başlangıç eğitimse, eğitim için en doğru
başlangıç da müziktir. Platon, bedenin eğitiminde dans ve jimnastiği,
ruhun eğitiminde müziği öne çıkarmıştır (Pythagorasçıların etkisi vardır).
İnsanın ruhuna müzikteki uyum ve ritim kadar iyi işleyen bir şey yoktur
ona göre. bu yüzden müzikal uyum ve ritimden, ideal site düzeni adına
mutlaka yararlanılmalıdır.
Devlet ve Yasalar Arasındaki Başlıca Farklar
- Platon, yaşlılık dönemi eserlerinden biri olan Yasalar'da, Devlet'teki katı
ve ütopik devlet anlayışını biraz esnetmiş, mülkiyeti kısmen kabul etmiş,
çocukların ve kadınların ortaklığı düşüncesinden vazgeçmiş, bir ya da
birkaç bilgenin yönetiminden ziyade kurulların yönetimini öne çıkarmış,
yurttaşları sınıflandırırken servetlerini ve gelirlerini de hesaba katmış,
daha geniş kesimlerin yönetime katılımını onaylamış ve site düzeninde
felsefe ya da dini ön plana çıkarmıştır.
- Devlet'teki üç sınıflı toplum yerine, yurttaşları gelirlerine ya da topraklarına
göre dörde ayırmıştır. Devlet'teki diyalektik vurgusu yerini din vurgusuna
bırakmıştır (dini eğitimi önemsemiştir).
Başlıca Rejim Türleri
- Platon ideal site düzeninin dayandığı ilkelerin yanı sıra bozuk ya da sorunlu
site düzenlerini de gündemine alıp incelemiştir. Yeryüzünde beş
çeşit insan olduğu gibi, beş çeşit de site, yani siyasi rejim olduğunu ileri
sürmüştür. Bunlar aristokrasi (az sayıda bilge yönetir), timarşi (savaşa
önem veren düzen), oligarşi (zenginler yönetir), demokrasi (herkesin
kendine göre davranması, düzen panayırı) ve uranlıktır (zorbalık-demokrasinin
özgürlük hırsından doğar). Bunlar, insan toplumlarının iyiden
kötüye doğru yöneldiği rejimlerdir (Devlet kitabında).
Yöneticilerin tutumlarına göre bu rejimler birbirlerine dönüşebilirler.
En kötü rejim olan tiranlıkta bile eğer tiran eğitime açık ve genç biri ise,
kolayca ideal rejime dönüştürülebilir.
ilerleyen dönemlerinde Platon, Devlet Adamı eserinde beş gücü, gücü
elinde bulunduranların sayısına göre üçe indirmiştir. Bunlar, tek adam
idaresi, küçük bir topluluğun idaresi ve çoğunluk idaresidir. Eserde tek
adamlığın kötü biçimi olarak tiranlığı, iyi biçimi olarak da krallığı gösterir.
Topluluk idaresinin iyi biçimine aristokrasi, kötü biçimine ise oligarklık
adı verilir. Demokraside ise sistem iyi de olsa kötü de olsa isim değişmez.
Platon'un siyasi rejim türlerine ilişkin değerlendirmeleri Yunan siyasi tarihinin
bir özeti gibidir. Ona göre en iyi yönetim biçimi yönetimin tek elde
toplanmasıdır.
ÜNİTE 8 |
ARİSTOTELES: VARLIK VE BİLGİ ANLAYIŞI 1
Ünite ile ilgili bilgi:
Aristoteles'in yaşamı ve yapıtları
ile varlık anlayışı, bilgi anlayışı ve mantık konusundaki
çalışmaları hakkında bilgiler içermektedir.
Arasınav
-
Final-Bütünleme 5
ARİSTOTELES'İN YAŞAMI VE YAPITLARI (M.Ö 384- 322)
- Platon'un öğrencisi, Büyük iskender'in hocasıdır. Platon ile birlikte Batı
düşüncesinin en önemli iki filozofundan biri sayılmıştır. Fizik, astronomi,
ilk felsefe, zooloji, mantık, politika ve biyoloji gibi konularda pek çok eser
vermiş ve bundan dolayı da felsefe tarihinde özgün yere sahip olmuştur.
- Atina'da kurmuş olduğu "Liseum" isimli okulun öğrencileri felsefi ya da
bilimsel meseleleri genellikle okulun avlusunda ya da yürüyüş yollarında
tartıştıkları için bu okulun mensuplarına "peripathetikler" (gezinenler) de
denmiştir.
- Eserlerinden önde geleni, mantığı konu edinen "Organon"dur. Aristoteles'ten
önceki felsefede önceleri doğa, sonra insanla ilgili pratik sorunlar
araştırılmış, Platon bunlara bir de diyalektik'i (idea öğretisi, metafizik)
katmıştı. Böylece beliren üç sorun alanının başına, Aristoteles şimdi yeni
bir bilim olan mantık'ı ( Logike) koyar ve Organon adlı eserinde bu konuya
değinir. Bu eser, Kategoriler, Peri Hermeneias (Önerme Üzerine),
I. Analitikler, II. Analitikler, Topikler ve Sofistik Çürütmeler adlarını taşıyan
altı kitaptan oluşmakta ve akıl yürütmelerin dayandığı ilkeleri kapsamaktadır.
- Metafizik adlı eserinde ise "ilk felsefe" olarak adlandırdığı varlık sorununu
ele almıştır. Doğayı incelediği Physika (Fizik), hayvanları ele aldığı
Peri ta zoa historia (Hayvanlar Üzerine), ruh sorununu ele aldığı Peri
Psykhe (Ruh Üzerine), ahlak sorunlarını ele aldığı Ethika Nikomakhea
(Nikomakhos Ahlakı), devlet ve siyaset sorunlarını ele aldığı Politika ve
Athenaion (Atinalıların Devleti), hitabeti ele aldığı Rhetorika ve sanat konularını
ele aldığı Poetika diğer eserleridir.
ARİSTOTELES'İN VARLIK ANLAYIŞI
Madde-Form İlişkisi
- Aristoteles, hocası Platon'un aksine ideayı ya da formu asla görünür
şeylerden arı düşünmemiş, onun görünür şeylerde içkin olduğunu savunmuştur.
Platon'un ideaları görünür dünyayı birbirinden ayıran ikici
(düalist) anlayışının tersine Aristoteles, gerçekliğin-hakikatin görünür evrende
olduğunu ve görünür olandan bağımsız bir başka hakikatin olmadığını
dile getirmiştir,
- Hocası Platon gibi gerçekliği forma, öze ya da ideaya yükler. Ancak ona
göre bu öz, görünür eylerin içinde gelişen bir özdür (ousia). Madde (hyle)
ile idea veya özün bir aradahğı birçok sorunu da beraberinde getirmiş,
Platon'un ideaların görünür şeylere nasıl varlık kazandırdıklarını "katılma,
"pay alma", "bulunma" ve Demiourgos isimli tanrısal araç gibi açıklamalarına
karşılık Aristoteles böyle bir aracılığa ihtiyaç duymamıştır.
- Madde ancak form sayesinde, formun kendisinde açığa çıkmasıyla gerçeklik
ve varlık kazanır. Form da kendisini ancak maddede açığa çıkarabilir
ve maddede kendini gerçekleştirir. Şu halde madde ile form arasındaki
karşılıklı bir bağımlılık ilişkisi vardır.
- Aristoteles'e göre formun kendisinde henüz hiç açığa çıkmadığı, tam bir
gizillik (dynamis) içinde bulunduğu ilk madde/salt madde (henüz form
kazanmamış ama form kazanma gücü olan), henüz varlık ve gerçeklik
kazanmış değildir. Form, onda kendisini açtıkça, gizlilikten edimselliğe,
potansiyellikten aktüelliğe, dynamisten energeiaya döndükçe madde
gerçeklik ve varlık kazanacaktır. Oluş (genesis) denen şey gizil durumdaki
formun maddede edimselleşmesinden (imkan halinde olanın açığa
çıkması) başka bir şey değildir. Ağaç ideasında Platon'un yeryüzünde
farklı farklı ağaçların olduğuna yönelik olarak, her ağacın farklı ölçülerde
ağaç ideasından pay aldığını söylerken, Aristoteles, tikel ağaç arasındaki
farklılıkları özün veya formun tek tikellerde farklı ölçülerde edimsellemiş
olmasıyla açıklamış oluyordu (teklik-çokluk sorununa sunduğu
çözüm).
- Tek tek tikel varlıklar, maddedeki gizil formun edimselleşmesi sonucu ortaya
çıkar. Latince'de bu durum potentialiteden aktüaliteye, Yunanca'da
dynamisten energeiaya, Arapça'da ise kuvvetten fiile çıkma olarak ifade
edilir.
- Evrendeki her şey, kendi formunu veya özünü, mümkün olduğunca
edimselleştirmek, yani mükemmelleştirmek, tamamlanmak (entelekheia)
amacına yönelmiştir. Madde başlangıçtır, öz/form ise erektir (amaçtır)
ve kendi özünü gerçekleştirmeye yöneliktir. Entelekhia, her maddenin
taşıdığı içsel gizil formu edimselleştirmesi anlamında bir yasallıktır.
Hareket Etmeyen Hareket Ettirici: Tanrı
- Aristoteles'e göre Tanrı, hiçbir maddilik taşımayan ve bu yüzden harekete,
zamana ve mekana tabi olan salt form, salt edimselliktir. Tümüyle
edimselleşmiş, yani tamamlanmış, mükemmelleşmiş formdur. Bu özelliğiyle
Tanrı, kendisine yönelmiş bir düşünmeden ibarettir ve diğer tüm
şeylerin hareketlerinin nedeni olarak hareket ettiricidir.
- Tanrı, formun mutlak biçimi olduğu için mutlak gerçekliktir. Çünkü var olması
için kendisinden başka bir şeye gereksinim duymaz. Eksiksiz form
olduğundan evrendeki her varlık için nihai amaçtır. Bazen "salt düşünce"
veya "salt akıl" şeklinde de tanımlanmıştır, ilk hareket ettiricinin hareketsiz
olması gerektiğinden dolayı (Tanrı) hareketsizdir ve bu yüzden maddilik
de taşımaz.
- Aristoteles'in Tanrı'ya yüklemiş olduğu amaca yönelik form yasallığı,
varlık anlayışının teleolojik (ereksel-amaçsal) olduğunu gösterir.
Dört Neden Öğretisi
- Evrenin meydana gelmesine neden olan dört unsur: Madde, form/öz,
Tanrı ve amaç. Evrenin meydana gelmesinde diğer bir değişle Maddi
Neden, Formel Neden, Etker ya da Etkin Neden ve Erek Neden bulunmaktadır.
Sözgelimi bir mezar taşı için mermer, maddi nedeni, mezar taşının
formu ve biçimi formel nedeni, taşın mezarlıkta ölünün kimliğini belirlemek
için kullanılmak amacıyla yapılması amaç nedeni, taşı yontan
ve mezar taşını yapan kişi ise etker nedeni oluşturur.
- Evren ilk madde olan kaotik maddede mevcut olan gizil formun edimselleşmesi
ile varlık kazanmıştır. Evrenin meydana gelmesinde ezeli iki unsur
böylece madde ve form olarak karşımıza çıkar.
- Aristoteles, kendisinden önce evren konusundaki düşünceleri bir tarafa
atmamış, bilakis kendisine kadar biriken bütün bilgileri derleyip toplayarak
bütüncül bir öğreti geliştirmiştir. Örneğin doğa filozoflarının öne sürmüş
olduğu toprak, hava, su ve ateş şeklindeki maddi nedenleri benimsemiş,
Tanrı, gök cisimleri, ruh ve akıl gibi soyut yapılar dışında kalan
maddi şeyleri belirtilen maddi nedenlerden meydana geldiğini savunmuştur.
Diğer taraftan, Platon'un idealarını farklı bir yorumla da olsa evrenin
formel nedeni kabul etmiş, Anaksagoras'ın Nous'u ya da Platon'un
Demiourgos'u Aristoteles'te dört neden öğretisindeki etker neden olan ilk
hareket ettirici salt forma öncülük etmiştir.
Töz, İlinek İlişkisi ve Kategoriler
- Aristoteles sisteminde, evren düzenindeki ilk maddede (kaotik) hiçbir
form bulunmamaktaydı, dolayısıyla da hiçbir özelliğe ve bilinebilirliğe de
sahip değildi. Ancak salt madde, özü edimselleştirdikçe, yani varlık kazandıkça
bazı yüklemler alarak niteliklenir ve bizim konuşma, düşünme
gibi yetilerimize karşılık gelerek kavranırlar. Aristoteles şeylerin aldığı nitelikleri
kategoriler şeklinde 10 unsurda belirtir.
- Formun edimselleşmesi ile meydana gelen tüm varlıklar, kendilerini bize
daima belli niteliklerle, yüklemelerle sunarlar. Aristoteles bunlara kategoriler
demiştir. Töz, nicelik, nitelik, ilişki, yer, zaman, konum, iyelik, etkinlik,
edilginlik içinde dokuzu ilinektir, biri tözdür. İlinek, bir şeyin renk, koku,
şekil vb gibi değişken olan ikincil niteliklerdir. Bir şey hakkında konuşmamız,
yargılamamız, düşünmemiz bunlardan birine veya birkaçına
ilişkin olmaktadır.
- Töz, genel anlamda bir şeyi, o şey yapan özellik olarak tanımlanabilir.
Örneğin kalemi kalem yapan şey, tek tek tüm kalemlerde ortak bulunur
ve kalemlerin ilinekleri, yani biçimleri, renkleri, sayıları vs. değişse bile
kalem tözlüğü değişmez. Ama töz, asla ilineklerden ayrı var olamaz.
Daima belli ilineklerle beraberdir.
Doğa Düzeni ve Hareket
- Aristoteles'e göre doğa, harekete tabi olan maddi yapıların bütününü ifade
eder. Ona göre doğa araştırması, her şeyden önce hareket yasalarının
araştırılmasıydı.
- Evren anlayışı, Ay-altı alem, Ay-üstü alem ve sabit yıldızlar alanı olmak
üzere üçe ayrılır. Ay-altı alem, yeryüzüdür, her şey dört elementten yapılmıştır
(Empedokles'in hava, su, ateş ve topraktan oluşan dört nedeni)
ve doğrusal harekete tabidir. Yani hareketler bir noktada başlar başka
noktada biter (ölümlüdür). Dairesel hareket de merkeze doğru hareket
ve merkezden uzaklaşan hareket olarak da ikiye ayrılır.
- Ay-üstü alemdeki gök cisimleri ise esir denen bir maddeden yapılmışlardır
ve bu yüzden tanrısal nitelikteki değişmez dairesel nitelikteki harekete
tabidirler (Pythagorasçılardan beri dairesel hareket mükemmelliğin ve
tanrısallığın simgesi kabul edilmekteydi). Sabit yıldızlar alemi ise, tanrısal
olana en yakın alandır ve hareketini doğrudan tanrıdan aldığı için değişmezliğe
yakın mükemmellikte bir görünüm sergiler, yani hareket yoktur.
Bu, evren tablosu kendisinden sonrakileri etkilemiş, yaklaşık iki bin
yıl süren paradigma oluşturmuştur.
ARİSTOTELES'İN MANTIĞI VE BİLGİ ANLAYIŞI
- Aristoteles bilimleri üçe ayırmıştır:
1. Teorik bilimler: Bilgiyi, bilginin kendisi adına isterler (fizik, matematik, metafizik).
2. Pratik Bilimler: Bilgiyi bir erdem rehberi olarak alan ve hangi amaca göre
nasıl eylenmesi gerektiğini inceleyen bilimlerdir (politika).
3. Poietik bilimler: Üretim ile ilgilenirler, bilgiyi üretimde araç kılarlar ve bilginin
yararlı ve güzel bir şey yapmak için kullanırlar (müzik, resim, heykel, tragedya
gibi sanat dalları ile marangozluk, demircilik gibi üretime dayalı zanaatkarlar).
- Bunlar dışında bir de mantık bilimi vardır. Diğer tüm bilimlere yöntem
olarak uygulanmaktadır. Esası doğru akıl yürütmenin biçimlerini çözümlemek
ile ilkelerini ve kurallarını belirlemek oluşturur.
- Mantık, en genel ifadesiyle doğru çıkarımlar türetme yönetimi ki bunun
da iki biçimi vardır: tümdengelim ve tümevarım.
- Tümdengelim, genelden tikele, tümevarım ise tikelden tümele varan akıl
yürütme biçimidir.
- Geçerli bir akıl yürütme mutlaka kendiliğinden açık olan temel ilkelere
dayandırılmalıdır. Bu ilkeler üç tanedir:
1. Özdeşlik ilkesi: Her şeyin kendi kendisi ile özdeş olmasıdır (A, A'dır).
2. Çelişmezlik ilkesi: Varlık bakımından bir şey hem kendisi hem kendisi olmayan
olamaz aynı anda (A hem A, hem A olmayan olamaz).
3. Üçüncü halin imkansızlığı: Varlık bakımından bir şeyin kendisi hem kendisi
olmayan olabileceği, bunun dışında bir başka seçeneğin olmamasıdır (A,
ya A'dır ya da A olmayandır. Başka seçenek yoktur). Önerme bakımından düşünüldüğünde
ise bir önermenin ya doğru ya yanlış olacağını, üçüncü bir şıkkın
mümkün olmadığını ifade eder.