mevlit

suhedaa

Yeni Üye
Katılım
10 Nis 2010
Mesajlar
396
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Şehir:
Erzurum
Mevlit
Fâilâtün Fâilâtün Fâilün
Münacat
1 Allah adın zikr edelim evvelâ
Vâcip oldur cümle işte her kula
Önce Allah (c.c.) adını analım. Bu, bütün işlerimizde her kula vaciptir.
2 Allah adın her kim ol evvel ana
Her işi âsân ide Allâh ana
O, Allah adını önce her kim anarsa, Allah ona her işi kolaylaştırır.
3 Allah adı olsa her işin önü
Hergiz ebter olmaya anın sonu
Her işin başlangıcı Allah adı olursa (böyle yapan (kişinin) sonu asla kısır, sonuçsuz kalmaz.
“Küllü emrin zî-hâlin lem yübde’ bismi’llahi fehüve ebter (Allah adı ile başlamamış olan her ehemmiyetli iş güdük ve neticesiz kalır).” Hadis
4 Her nefesde Allah adın de müdâm
Allah adıyla olur her iş tamâm
Her nefeste devamlı Allah adını en! Her iş Allah adıyla tamamlanır.
5 Bir kez Allah dese aşk ile lisân
Dökülür cümle güneh misl-i hazân
Dil, aşk ile bir defa Allah dese, bütün günahlar sonbahardaki (yaprakların hâli) gibi dökülür.
6 İsm-i pâkin pâk olur zikreyleyen
Her murâda erişir Allah diyen
(Onun) Temiz adını anan tertemiz olur. Allah diyen her isteğe erişir.
7 Aşk ile gel imdi Allah diyelim
Derd ile göz yaşile âh edelim
Gel şimdi aşkla Allah diyelim. Dertle, göz yaşı ile ah edelim.
8 Ola kim rahmet kıla ol padişâh
Gerçi yanlış söyleyenler çok durur
(Böyle yaparsak) Belki o Kerîm, Rahîm, ilâh olan o padişah bize acır.
9 Birdir ol birliğine şek yok durur
Gerçi yanlış söyleyenler çok durur
Gerçi yanlış söyleyenler çoktur ama, o birdir. birliğine şüphe yoktur.
10 Cümle âlem yoğ iken ol var idi
Yaratılmıştan ganî cebbâr idi
Bütün âlem yok iken o vardı. Yaratılmış olanlardan hiç bir şeye ihtiyaç duymayan, tam manasiyle zengin, hüküm ve nüfuzuna karşı gelinemiyen kudret ve ululuk sahibi idi.
11 Var iken ol yoğ idi ins ü melek
Arş ü ferş ü ay ü gün hem nüh felek
arş: Dokuzuncu gök. Bütün âlemi çevreleyen ve âlem tasavvurunun sonu ve en yüksek noktasından öte yer.
O var iken insan, melek, gök, yeryüzü, ay, gün, dokuz felek yoktu.
12 Sun’ ile bunları ol var eyledi
Birliğine cümle ikrâr eyledi
O, bunları sanatiyle yarattı. Her şey onun birliğini tasdik etti.
13 Kudretin izhâr edip hem ol celîl
Birliğine bunları kıldı delîl
O ulu Allah kudretini göstererek bunları birliğine delil yaptı.
14 Ol dedi bir kerre var oldu cihân
Olma derse mahvolur ol dem hemân
Bir kere ol dedi, cihan var oldu. Olma derse o an hemen mahv olur.
“Allahutealâ bir şeyin olmasını dileyince o şeye ‘kün’ der ve ‘feyekûn’ o olur. Kur’anıkerîm II/117, III/47, XIX/35, XXXVI/83, XL/68”
15 Bâri ne hâcet kılavuz sözü çok
Birdir Allâh andan artık Tanrı yok
Artık uzun söze ne gerek var? Allah birdir ve ondan başka Tanrı yoktur (Lâ ilahe illallah).
16 Haşre dek ger denilirse bu kelâm
Nice haşr ola bu olmaya tamâm
Bu söz kıyamette dirilip mahşer meydanında toplanıncaya kadar dense, her ne kadar haşr olsa; yine de bu söz tamamlanmaz.
17 Pes Muhammeddir bu varlığa sebep
Sıdk ile anın rızasın kıl talep
Öyleyse Muhammed bu varlığa sebeptir. Onun rızasını doğrulukla iste!
“Lev lâke ve mâhalaktü’l-eflâk (Sen olmasaydın felekleri yaratmazdım). Hadisikudsî”
18 Ger dilersiz bulasız oddan necât
Aşk ile dert ile edin es-salât
es-salât: Hazret-i Peygamber’e edilen dua (salâvatullahi aleyh, aleyhi’s-alâti ve’s-selâm, sallâllahü aleyhi vesellem, Allahümme salli alâ seyyidina Muhammed..gibi).
Eğer cehennem ateşinden kurtulmak isterseniz aşk ile, dert ile es-salât deyin!
Yazana Dua
19 Ey azîzler uşda başlarız söze
Bir vasiyyet kılarız illâ size
Ey azizler işte söze başlıyoruz. ancak size bir nasihatimiz var.
20 Ol vasiyyet kim derim her kim tuta
Misk gibi kokusı cânlarda tüte
Diyeceğim vasiyeti her kim tutarsa, onun misk gibi kokusu canlarda tüter.
21 Hak Teâlâ rahmet eyleye ana
Kim beni ol bir duâ ile ana
Beni bir dua ile anan kişiyi Haktealâ esirgesin!
22 Her ki diler bu duâda buluna
Fâtiha ihsân ide ben kuluna
Dua etmek istiyen herkes bu kula fatiha bağışlasın!
Peygamber’in Doğumu
23 Âmine Hatun Muhammed anası
Ol sadeften doğdu ol dür dânesi
Muhammed’in annesi Amine Hatun ki, işte o sadeften o inci tanesi doğdu.
İnci sadefte oluşur. Hz. Muhammed dürriyetîm(sadefinde tek olarak çıkan iri inci)dir.
24 Çünkü Abdullah’tan oldu hâmile
Vakt erişti hefte vü eyyâm ile
Abdullah’tan hamile kaldı. Haftalar, günler geçti, vakit geldi.
25 Hem Muhammed gelmesi oldu yakın
Çok alâmetler belirdi gelmedin
Muhammed’in gelmesi yakınlaştı, o gelmeden çok alâmetler belirdi.
26 Ol rebîü’l-evvel ayı nicesi
On ikinci gece isneyn gecesi
O rebiülevvel ayının on ikisi pazartesi gecesi.
27 Ol gece kim doğdu ol hayrü’l-beşer
Anası anda neler gördü neler
O insanların hayırlısı o gece doğduğunda annesi neler neler gördü.
28 Dedi gördüm ol habîbin anesi
Bir acep nur kim güneş pervânesi
O sevgilinin annesi güneşin çevreside pervane gibi döndüğü garip bir nur gördüm, dedi.
29 Berk urup çıktı evimden nâgehân
Göklere dek nûr ile doldu cihân
Şimşek gibi çakarak ansızın evimden çıktı. (O an) Cihan göklere kadar nurla doldu.
30 Gökler açıldı vü feth oldu zulem
Üç melek gördüm elinde üç alem
Gökler açıldı ve karanlık kalmadı. Her şey açık seçik hâle geldi. Elinde üç bayrak olan üç melek gördüm.
31 Üç alem dahi dikildi üç yere
İdeyin her birini nerden nere
Gökler açıldı ve karanlık kalmadı. Her şey açık seçik hâle geldi. Elinde üç bayrak olan üç melek gördüm.
32 Biri maşrık biri mağripte anın
Biri tamında dikildi Ka’benin
Omuz biri doğda, biri batıda, biri de Kâbe’nin damında dikildi.
33 Bildim anlardan ki ol halkın yeği
Kim yakın oldu cihâna gelmeği
Bunlardan, o yaratılanların en üstününün cihana gelme vaktinin yakın olduğunu anladım.
34 İndiler gökten melekler sâf sâf
Ka’be gibi kıldılar evim tavâf
Gökten melekler saf saf indiler, evimin etrafını Kâbe gibi dolaşmaya, tavafa başladılar.
35 Geldi hûrîler bölük bölük buğur
Yüzleri nûrundan evim doldu nûr
Bu sırada hurîler bölük bölük geldiler. Yüzlerinin nuru ile evim nur doldu.
36 Hem havâ üzre döşendi bir döşek
Adı Sündüs döşeyen anı melek
Aynı zamanda hava üzerinde bir döşek döşendi. Döşeğin adı Sündüs, döşeyen ise melekti.
37 Çünkü bu işler bana oldu yakın
Ben evimde otururken yalnızın
Ben evimde yalnızca otururken bana bu işler bana kesinlikle göründü.
38 Çün göründü bana bu işler ayân
Hayret içre kalmış idim ben hemân
Bu işler bana nasıl apaçık görününce ben hemen şaşkınlık içinde kaldım.
39 Yarılıp dîvâr çıktı nâgehân
Uç bile hûrî bana oldu ayân
Birden duvar yarıldı, (içinden) üç huri çıktı; bana, üçü birlikte göründü.
40 Bâzılar derler ki ol üç dilberin
Âsiyeydi biri ol meh-peykerin
Bazıları, o üç güzelin ay yüzlü olanı Asiye idi derler.
41 Biri Meryem Hatun idi âşikâr
Birisi hem hûrîlerden bir nigâr
Besbelli biri Meryem Hatun, birisi de hurilerden bir sevgiliydi.
42 Geldiler lütf ile ol üç meh-cebîn
Virdiler bana selâm ol dem hemîn
O üç ay alınlı lütufla geldiler; hemen bana selâm verdiler.
43 Çevre yanıma gelip oturdular
Mustafâyı birbirine muştular
Gelip etrafıma oturdular ve birbirine Mustafa’yı müjdelediler.
44 Didiler oğlun gibi hiç bir oğul
Yaradılalı cihân gelmiş değil
Dediler ki cihan yaratıldığından beri oğlun gibi hiç bir oğul gelmedi.
45 Bu senin oğlun gibi kadri cemîl
Bir anaya vermemiştir ol celîl
O Yüce Allah, bu senin oğlun gibi koymeti güzeli hiç bir anneye nasip etmemiştir.
46 Ulu devlet buldun ey dildâr sen
Dogısardur senden ol hulkı hasen
Ey sevgili: Sen ulu saadete eriştin, o huyu güzel senden doğacaktır.
47 Bu gelen ilm-i ledün sultânıdır
Bu gelen tevhît ü irfân kânıdır
ilm-i ledün: Gizli şeyleri açarak gösteren, Allahutealâ’nın sırlarını öğreten ilim.
Bu gelen sır ilminin sultanıdır. Bu gelen Allah’ın birliğine inanma ve bilgi kaynağıdır
48 Bu gelen aşkına devreyler felek
Yüzüne müştâktır ins ü melek
Gökler bu gelenin aşkına döner. İnsan ve melek onun yüzünün özlemindedir.
49 Bu gece ol gecedir kim ol şerîf
Nûr ile âlemleri eyler latîf
Bu gece o şereflinin nur ile âlemleri şeffaf hâle getirdiği gecedir.
50 Bu gece dünyâyı ol cennet kılar
Bu gece eşyâya Hak rahmet kılar
Bu gece o, dünyayı cennete çevirir. Bu gece Hak eşyaya merhamed eder, esirger.
51 Bu gece şâdân olur erbâb-ı dil
Bu geceye cân verir ashâb-ı dil
Bu gece gönül ehli mutlu olur. Gönül ehli bu geceye can verir.
51 Vasfını bu resme tertîp ettiler
Ol mübârek nûra tergîp ettiler
Mustafa âlemlere rahmettir. Mustafa günah işleyenlerin şefaat edicisidir.
“Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li’l-âlemîn (Biz seni âlemler için ancak rahmet olarak gönderdik). Enbiyâ Suresi,107)
53 Vasfını bu resme tertîp ettiler
Ol mübârek nûra tergîp ettiler
Özelliğini şu tarzda düzenlediler. O mübarek nura itibar gösterdiler.
54 Âmine eydür çü vakt oldu tamâm
Kim vücûda gele ol hayrü’l-enâm
Amine diyor ki: O varlıkların hayırlısı vücuda gelsin diye, vakit tamam olunca.
55 Susadım gayet harâretten katı
Sundular bir câm dolusu şerbeti
Hararetten çok susadım, (bana) bir bardak dolusu şerbet sundular.
56 Kardan ak idi vü hem suk idi
Lezzeti dahi şekerde yok idi
Kardan ak idi ve de soğuk idi. Tadı da şekerde yok idi.
57 İçtim anı oldu cismim nûra gark
Edemezdüm nûrdan kendimi fark
Onun içtim.. Cücudum nura gömülmüş (gibi) oldu. Kendimi nurdan ayırt edemez oldum.
58 Geldi bir ak kuş kanadıyla revân
Arkamı sığadı kuvvetle hemân
Bir ak kuş, kanadiyle uçarak geldi, öylece arkamı kuvvetle sığadı.
59 Doğdu ol sâatte ol sultân-ı dîn
Nûra gark oldu semâvât ü zemîn
O saat, o dinin sultanı doğdu; yer(ler), gökler ışık içinde kaldı.
60 Yaratılmış cümle oldu şadmân
Gam gidip âlem yeniden buldu cân
Yaratılmışların hepsi sevindi; gam gitti, âlem yeniden can buldu.
61 Cümle zerrât-ı cihân edip nidâ
Çagrışıban didiler kim merhabâ
Cihanın bütün zerreleri seslenip, çağrışarak dediler ki merhabâ!
62 Merhabâ ey âlî sultân merhabâ
Merhabâ ey kân-ı irfân merhabâ
Merhaba ey sultan evlâdı, merhaba! Merhaba, ey marifet madeninin kaynağı, merhaba!
63 Merhabâ ey sırr-ı furkân merhabâ
Merhabâ ey derde dermân merhabâ
sırr-ı furkan: (İyi ile kötü ve doğru ile yanlış arasındaki farkı gösteren) Kur’an’ın sırrı.
Merhaba ey Kur’an’ın sırrı, merhaba! Merhaba ey derde derman, merhaba!
64 Merhabâ ey bülbül-i bâğ-ı cemâl
Merhabâ ey âşinâ-yı zü’l-Celâl
Merhaba, ey güzellik bahçesinin bülbülü, ey yücelik sahibini tanıyan! Merhaba!
65 Merhabâ ey mâh ü hurşîd-i Hudâ
Merhabâ ey Haktan olmayan cüdâ
Merhaba, ey doğru yolu göstermenin ay ve güneşi! Merhaba, ey Hak’dan uzak kalmıyan...
66 Merhabâ ey âsî ümmet melcei
Merhabâ ey çâresizler eşfai
Merhaba, ey asi ümmetin sığınağı! Merhaba, ey çaresizlere en çok şefaat eden!
67 Merhabâ ey cân-ı bâkı merhabâ
Merhabâ uşşâka sâki merhabâ
Merhaba, ey daimî olan can, merhaba! Merhaba, âşıklara saki olan, merhaba!
68 Merhabâ ey kurretü’l-ayn-i halîl
Merhabâ ey hâs-ı mahbûb-ı Celîl
Merhaba, ey İbrahim Peygamber’in gözünün nuru! Merhaba, ey yücelik sahibi Allah’ın has sevgilisi!
69 Merhabâ ey pâdişâh-ı dü cihân
Senin için oldu kevn ile mekân
Ey iki cihanın padişahı, merhaba! (Bu) varlıklar, (bu) kâinat senin için yaratıldı.
70 Ey cemali gün yüzü bedr-i münîr
Ey kamu düşmüşlere sen destgîr
Ey yüz güzelliği güneş, yüzü nurlu dolunay! Ey bütün düşmüşlerin elinden tutan, yardımcı olan!
71 Dest-gîrisin kamu üftâdenin
Hem penâhı bende vü âzâdenin
Bütün düşmüşlerin yardımcısısın. Hem de kulların ve hürlerin sığınağısın.
72 Ey gönüller derdinin derdinin dermânı sen
Ey yaratılmışların sultânı sen
Sen ey gönüller derdinin dermanı... Sen, ey yaratılmışların sultanı!...
73 Sensin ol sultân-ı cümle enbiyâ
Nûr-ı çeşm-i evliyâ vü asfiyâ
Sen bütün peygamberlerin sultanısın. Ermişlerin ve temiz gönüllülerin gözlerinin nurusun.
74 Ey risâlet tahtının sen hâtemi
Ey nübüvvet mührinin sen hâtemi
hatem: Son; üstü yazılı mühür.
Sen ey mürsel peygamberlik tahtının sonuncusu, sen ey peygamberlik mührünün sonu.
75 Çünki nûrun rûşen etti âlemi
Gül cemalin gülşen etti âlemi
Mademki nurun âlemi aydınlattı, gül güzelliğin dünyayı gül bahçesine çevirdi.
76 Oldu zâil zulmet-i cehl ü dalâl
Buldı bâğ-ı ma’rifet ayn-i kemal
Bilgisizlik ve doğru yoldan sapma karanlığı yok oldu. Bilgi bahçesi, olgunluk pınarı buldu.
77 Yâ Habîballah bize imdâd kıl
Son nefes dîdarın ile şâd kıl
Ey Allahın sevgilisi!... Bize yardım et!... Son nefeste yüzünü görmekle (bizi) sevindir.
Refref’in belirmesi
78 Söylenirken Cebrâil ile kelâm
Geldi Refref önüne virdi selâm
Cebrail ile söz söylenirken, Refref önüne geldi, selâm verdi.
79 Aldı ol şâh-ı cihanı ol zamân
Sidreden götürdü vü gitti hemân
Sidre: Arşın sağ tarafında altınca veya yedinci gökte bulunan bir ağaç. Yanında cennet vardır ve cennetin nehirleri onun altından akar. Bu ağaca tuba diyenler de olmuştur. Muttakilerin ve şehitlerin ruhunun mekânıdır. Bu ağacın ötesine hiçbir mahlûk geçemez, ötesi Allah’ın zat âlemidir. Beşer bilgisinin ve amellerinin, yıldızların ve eb’adın son hududu burasıdır. Sidretü’l-Münteha’yı beşerî ilmin son haddi olarak izah edenler vardır; ötesi Allahu Taalâ’nın zat âlemidir.
O zaman o cihan şahını aldı ve o anda Sidre’den götürdü.
80 Bir fezâ oldu o demde rû-nümâ
Ne mekân var anda ne arz ü semâ
O anda bir boşluk, bir alan belirdi. Orada ne mekân, ne yer, ne de gök vardı..
81 Kim ne hâlîdir ne mâlî ol mahal
Akl ü fikretmez o hâli fehm ü hâl
O yer ne boş, ne de doludur. O hâli akıl ve fikir anlamaz ve çözemez.
82 Ref’ olup ol şâha yetmiş bin hicâp
Nûr-ı tevhît açtı vechinden nikap
O şah için yetmiş bin perde kaldırıldı, Allah’ın birliğine inanmanın nuru yüzünden örtüsünü açtı.
83 Her birisinden geçerken ileri
Emrolurdu yâ Muhammed gel beri
Her birinden ileri geçerken ey Muhammet daha ileri geç diye emr olunurdu.
84 Çün kamusunu görüp geçti öte
Vardı irişti ol ulu hazrete
Hepsini görüp öteye geçti, o ulu hazrete vardı, erişti.
85 Şeş cihetten ol münezzeh zü’l-Celâl
Bî-kem ü keyf ana gösterdi cemal
O ululuk sahibi, noksanlıklardan beri olan Allah, altı taraftan kemiyetsiz ve keyfiyetsiz ona güzelliğini gösterdi.
86 Zâten ol sultân-ı “mâ zâga’l-basar”
Eylemişti Hakka tahsîs-i nazar
“Mâ zâga’l-basar ve mâ tagâ (Gözü gördüğünden şaşmadı ve onu aşmadı). Necm süresi, 17. ayet).
Zaten o “mâzâga’l-basar” sultanı bakışlarını yalnızca Hakka yöneltmişti.

87 Âşikâre gördü Rabbü’l-izzeti
Âhirette öyle görür ümmeti
(O nasıl) Yücelik sahibi Rabbi (nasıl) apaçık gördü (ise), ümmeti (da) ahirette öyle görür.
88 Bî-hurûf ü lafz ü savt ol pâdişâh
Mustafâya söyledi bî-iştibâh
O padişah, şüphesiz Mustafa ile harfsiz, kelimesiz ve sessiz söyledi.
89 Dedi kim matlûb u maksûdun benem
Sevdiğin cân ile ma’bûdun benem
Dedi ki arzu ettiğin, istediğin benim; sevdiğin can ve ibadet ettiğin benim.
90 Gice gündüz durmayıp istediğin
N’ola kim görsem cemalin dediğin
Gece gündüz durmayıp istediğin, ne olur yüz güzelliğini görsem dediğin...
91 Gel habîbim sana âşık olmuşum
Cümle halkı sana bende kılmışım
Gel sevgilim sana âşık olmuşum, cümle yaratılanı sana kul yapmışım.
92 Ne murâdın var ise idem revâ
Eyleyem bir derde bin türlü devâ
Ne isteğin varsa yerine getireyim, bir derde bin çeşit deva yapayım.
93 Mustafâ dedi eyâ Rabb-i rahîm
Ey hatâ-pûş ü atâsı çok kerîm
Mustafa, ey esirgeyici, yadırgayıcı olan Allah, ey hataları örten ve bağışlaması, ihsanı çok olan kerem sahibi, cömert Allah didi.
94 Ol zaîf ümmetlerin hâli n’ola
Hazretine nice anlar yol bula
O zayıf ümmetlerimin hâli ne olacak; onlar, yakınına nasıl yol bulacak?
95 Gece gündüz işleri isyân kamu
Korkarım ki yerleri ola tamu
Gece gündüz işleri hep isyan... Korkarım yerleri cenet olacak...
96 Yâ ilâhî hazretinden hâcetim
Bu durur kim ola makbûl ümmetim
Ey Allahım, yüce zatından isteğim budur ki ümmetimin makbul olmasıdır.
97 Hak Teâlâdan irişti bir nidâ
Cennetimi anlara kıldım nasîp
Hak Taalâ’dan “Ey Muhammed ben, sana bağışladım, ihsan ettim” diye bir ses erişti.
98 Ümmetini sana verdim ey habîp
Cennetimi anlara kıldım nasîp
Ey sevgili, ümmetini sana verdim, cennetimi onalara nasip ettim.
99 Yâ habîbim nedir ol kim diledin
Bir avuç toprağa minnet eyledin
Ey habibim, o dilediğin nedir ki, bir avuç toprağıa karşı kendini borçlu hissediyorsun?
100 Ben sana âşık olunca ey şerîf
Senin olmaz mı dü âlem ey latîf
Ey şerefli, ey latif ben sana âşık olunca iki âlem senin olmaz mı?
101 Zâtıma mir’ât edindim zâtını
Bile yazdım adım ile adını
Zatını zatıma yana edindim. Adını adım ile yazdım.
102 Hem dedi kim yâ Muhammed ben seni
Bilirem görme doymazsın beni
Hem de “Ey Muhammed ben seni biliyorum, beni görmeğe doymazsın” dedi.
103 Lîk dîn emri tamâm olmak için
Ümmetin de bana yol bulmak için
Fakat dinin emrilerini tamamlamak için, ümmetin de bana yol bulmak için
104 Avdet edip da’vet it kullarımı
Tâ geliben göreler dîdârımı
Döndügünde yüzümü görmeleri için kullarımı davet et:
105 Sen ki mi’râç eyleyip ettin niyâz
Ümmetin mi’râcını kıldım namâz
Senin miraçta dilediğin ümmetinin miraç etmesini, onlara namaz olarak ihsan ettim.
106 Sıdk ile beş vakt olundukça edâ
Elli vaktin ecrin eyler Hak atâ
Yürek temizliğiyle beş vakit namaz kılındıkça Hak, elli vaktin sevabını verir.
107 Mâhasal ol anda doksan bin kelâm
Sebk edip buldukta encâm ü hitâm
sebk: İbarenin tarz ve tertibi.
Sonuçta o anda doksan bin söz söylenip son bulunca.
108 Tarfetü’l-ayn içre ol fahr-i cihân
Ümmü Hânî evine geldi hemân
Ümmü Hânî: Ebû Tâlib’in kızı ve Hibeyre’nin zevcesidir. Hânî adlı çocuğundan dolayı Ümmü Hânî denilmiştir. Asıl adı Fahte’dir.
O cihanın övündüğü, göz açıp kapayıncaya kadar geçen sürede hemen Ummü Hânî’nin evine geldi.
109 Her ne vâki’ oldu ise ser-te-ser
Kutlu olsun sana mi’râc-ı güzîn
Ey İslâm’ın ve din’in kıblesi, sana seçkin miraç kutlu olsun, dediler.
110 Dediler ey kıble-i İslâm ü dîn
Kutlu olsun sana mi’râc-ı güzîn
Ey İslâm’ın ve din’in kıblesi, sana seçkin miraç kutlu olsun, dediler.
111 Biz kamumuz kullarız sen şâhsın
Gönlümüz içinde rûşen mâhsın
Bizim hepimiz kuluz, sen ise şahsın ve gönlümüzdeki parlak aysın.
112 Ümmetin olduğumuz devlet yeter
Hizmetin kıldığımız izzet yeter
(Bizim için) Saadet olarak ümmetin olmak yeter, izzet olarak hizmetinde bulunmamız yeter.
Dua
113 Yâ İlâhî ol Muhammed hakkıçün
Ol şefâat kânı Ahmed hakkıçün
Ey Allah’ım, o Muhammed hakkı için, o şefaat kaynağı Ahmed hakkı için..
114 Sidre vü Arş-ı muallâ hakkıçün
Ol sülûk ü seyr-i a’lâ hakkıçün
Sidre ve yüce Arş hakkı için, o en yüksek yola giriş ve yürüyüş hakkı için..
Arş-ımuallâ: Yüksek arş (göğün en yüksek yeri, dokuzuncu gök).
115 Ol gece söyleşilen söz hakkıçün
Ol gece Hakkı gören göz hakkıçün
O gece söyleşilen söz hakkı için, o gece Hakk’ı gören göz hakkı için...
116 Sırr-ı fürkan nûr-ı a’zam hakkıçün
Kuds ü Ka’be Merve Zemzem hakkı çün
Merve: Mekke’de bir dağ. Safa ile Merve arasında hacılar yedi kere gidip gelirler, say ederler.
Kur’an’ın sırrı ve en büyük nur hakkı için, Kudüs, Kâbe, Merve ve Zemzem hakkı için..
117 Gözü yaşı hakkıçün âşıkların
Bağrı başı hakkıçün sâdıkların
Âşıkların gözünün yaşı hakkı için, içtenlikle bağlı olanların yürek yarası hakkı için...
118 Aşk odundan ceri biryân için
Derd ile ağlayan giryân için
Aşk ateşinden ciğeri yanmışların hakkı için, dert ile kan ağlayıcılar hakkı için...
119 Sıdk ile yolunda kaim kul için
Hazretine doğru varan yol için
Yolunda samimiyetle duran kul için, huzuruna dosdoğru varan yol için...
120 Şol zamân kim müddet-i ömr ü hayât
Âhir ola ire hengâm-ı memât
Hayat ve ömür süresi sona erip, ölüm vakti geldiğinde...
121 Yâ ilâhî saklagıl îmânımız
Verelim îmân ile tâ cânımız
Ey Allah’ım, imanımızı koru ki canımızı imanla teslim edelim.
122 Biz günâhkâr âsî mücrim kulları
Yarlıgayıp kıl günâhlardan beri
Biz günahkâr, asi, suçlu kulları bağışlayıp günahlardan uzak tut!
123 Kabrimiz îmân ile pür-nûr kıl
Mûnis-i gılmân ile hem-hûr kıl
Kabrimizi iman ile nur doldur, cennette hizmet eden gençlere yakın, cennet kızlarına yoldaş et!
124 Hem dahi mîzânımız eyle saķîl
Cennete girme lütfun kıl delîl
Ve de cennete girmeğe lütfunu delil ederek tartınızı ağır tut!
125 Mustafâya hem-civâr et yâ kerîm
Cennetü’l-Firdevs içinde yâ Rahîm
Ey kerem sahibi cömert, ey esirgeyen, acıyan, koruyan, Firdevs cenneti içinde Mustafa’ya komşu et!
126 Lütf ile göster bize dîdârını
Ni’metinle toplagıl kullarını
Nimetinle kullarını topla, yüzünü lütufla göster!
127 Affedip isyânımız kıl rahmeti
Ol habîbin yüzü suyu hürmeti
O sevgilinin yüzü suyu hürmetine isyanımızı bağışla, merhamet et!
128 Sana lâyık kullar ile hem-dem et
Ehl-i derdin sohbetine mahrem et
Sana lâyık kullar ile arkadaş et! Dert sahiplerinin, âşıkların sohbetine çok yakın et!

129 Hem Süleymân-ı fakire rahmet et
Yoldaşın îmân makamın cennet et
Ve fakir Süleyman’a merhamet et! Yoldaşını iman, makamını cennet et!

130 Yâ ilâhî kılma bizi dâllîn
Bu duâya cümleniz deyin âmîn
Ey Allah’ım bizi sapıtmış olanlardan etme! Bu duaya hepiniz amin diyin!

131 İşbu kân-ı şehd ki şîrîndir tadı
Bil Vesîletü’n-necât oldu adı
Vesiletü’n-necât: Kurtuluş sebebi.
İşte bu tadı tatlı bal madeninin adı Vesîletü’n-Necât oldu.

132 Hem sekiz yüz on ikide tarihi
Bursada oldu tamâm bu ey ahi
Ve ey kardeş, bu, Bursa’da sekiz yüz on ikide tamamlandı.
133 Tanrı’dan yüz bin durûd ile selâm
Mustafânın rûhuna her subh u şâm
Her sabah ve akşam Mustafa’nın ruhuna yüz bin hamd ile selâm.
134 Olsun âline dahi ashâbına
Tabiîn ensâr u hem ahbâbına
Sülâlesine, ashabına, ashapla görüşmüş olanlara, hicrette Medine’de Hz. Muhammed’e yardım edenlere ve de dostlarına selâm olsun!

135 Ümmetinden râzı olsun ol muîn
Rahmetullâhi aleyhim ecmaîn
O yardım eden Allah ümmetinden razı olsun: Allah’ın rahmeti onların hepsinin üzerine olsun!

136 Hak Teâlâ rahmet eyleye ana
Okutanı kim duâ ile ana
Kim okutanı dua ile anarsa Haktealâ ona merhamet etsin! (veya) Haktealâ, dua ile anan okutucuya merhamet etsin!

137 Hak Teâlâ rahmet eylesin ana
Kim yazanı dahi hayr ile ana
Yazanı da hayır ile anana Haktealâ merhamet etsin!
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst