havada aŞk kokusu v@r

pegasus_dna

Forum Editörü
Katılım
28 Ocak 2010
Mesajlar
1,417
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Şehir:
Sakarya

Yazı: Rob Dunn
Fotoğraflar: Martin Oeggerli
Kuşlar, arılar, hatta tozlaşan bitkiler bile aşktan geri kalmıyor.

Biz insanlar pek çok şeyin değerini bilmeyiz. Değerini bilmediklerimizden biri de kuşkusuz, karşı cinsten beğendiğimiz birinin yanına yürüyerek, emekleyerek, hatta içkiyi fazla kaçırdıysak eğer, bu durumda da sürünerek gidebilme becerimiz. Bitkilerinse böyle bir lüksü yok. Yeşil yaşamın karadaki uzun geçmişinin büyük bölümünde, bitkiler üreyebilmek için birbirine yakın, neredeyse dokunuyor durumda olmak zorundaydı. Kara yosununun uçuk renkli spermini yakındaki partnerlerine ulaştırmak için kullandığı yöntem, spermi yağmur suyuna bırakmak; ancak geçmişte bazı bitkilerin de uyguladığı bu yöntem için nem şarttı. Bitkiler sadece su damlalarının erkekle dişi arasında güvenilir bir bağ oluşturduğu nemli köşelerde yaşayabilirdi. Ve Dünya'nın büyük bölümü kahverengiydi. Sonra, 375 milyon küsur yıl önce bir gün, olanlar oldu. Bitkilerin bir grubu evrim geçirip polen zerreleriyle tohumlar geliştirdi ve ondan sonra her şey değişti. Şimdi daha açık konuşalım. Polen, bitki spermidir. Her zerrede iki adet vardır ve hem koruma hem de ulaşım aracı görevi üstlenen, tek ve genelde altın renkli bir cidarla kaplı olur. Ve bu, birbirine yabancı olanların seks yapmasına olanak vererek dünyayı değiştiren evrimsel bir gelişmedir... Ancak yaşam, yine de şansa bağlıydı. Birkaç zerre hedefine ulaşır belki diye polenler kendilerini rüzgârlara bıraktı. Zamanla başka entrikalar da baş gösterdi. Polen keseleri patlayıp zerrelere yol aldırmaya başladı. Esintilerden yararlanmak için polenler, balona benzer kanatlar geliştirdi. Bitkiler binlerce, milyonlarca, milyarlarca zerre üretmeye başladı. Her şey, belki bir tanesi hedefe ulaşır diyeydi. Ve bu milyarlarca polen zerresinin hedefi, aynı türden bir bitkinin çıplak yumurtalığı (geleceğin tohumu) idi. Polen zerresi bir yumurta hücresi içeren yumurtalığa varınca, spermle yumurtayı birleştirecek bir boru oluşturmaya çalışır. Polen yanlış türe konarsa veya çok güçsüz ya da yaşlıysa, bu boru oluşmaz. Ama zaman zaman da olsa, boru oluştuğunda iki spermden biri, seçilmiş olanı, dölleme yoluna ilerler ve yaşayabilecek bir tohum gelişir... Yaşam milyonlarca yıl böyle, polenin rüzgârla ve şansla yumurtalıklara taşınmasıyla ilerledi. Ta ki her şey yine, doğabilimci Loren Eiseley'-nin ifadesiyle "sessiz, şiddetli bir patlamayla" değişene dek. Bir bitki grubunun bireyleri evrim geçirip, meyvelerle korunan, taçyapraklarıyla çevrili tohumlar geliştirdi. Kapalı tohumlu bitkiler olarak bilinen bu soy, yumurtalıkları meyveye dönüşen ovaryumların içinde korunduğu ve taçyaprakları kazara da olsa tüy, deri veya kıllarında polen taşıyan hayvanları cezbettiği için daha başarılı oldu. Hayvanlar poleni çiçekten çiçeğe taşıma konusunda rüzgârdan daha tutarlı idi. Ve sonuçta güzel taçyaprakları olan bitkiler rağbet gördü. Çiçekler cazip olabilmek için evrimle farklı renklere bürünüp nektar üretmeye başladı. Binlerce hayvan akın etti. Kolibriler ve nektar kuşları nektara ulaşmak için evrimle uzun gagalar geliştirdi. Güve, arı ve sineklerin ağız aletleri uzadı, emmeye uygun hale geldi. Yarasalar da -bazı türlerde vücutlarından neredeyse iki kat daha uzun olmak üzere- dil uzadı ve yapışkan bir hal aldı. Nektar toplayan hayvanlar, bir yandan da polen yayarlar. Bambu arıları sağda solda gezinir, çiçeklerden nektar içerlerken sağa sola çarptıklarında minicik kıllarında polen toplar, çiçekler arasında vızıldanırken de topladıkları poleni yayarlar. Üstüne üstlük, bir de arka bacaklarındaki polen sepetlerine topladıkları polenin bir kısmını doldururlar. Yuvalarına vardıklarında arılar bu poleni balmumundan yaptıkları peteklerde, yağmurlu günlerde yemek üzere saklarlar... Sonuçta, polen ve esas olarak da çiçekler, bitkilerin uzaktan seks yapmasını mümkün kılarak bir çeşitlilik patlamasına yol açtı ve kahverengi gezegenin önce yeşile, sonra da kırmızı, sarı, beyaz, turuncu ve başka renklere bürünmesini sağladı. Polen de çeşitlendi zamanla. (Dünya'daki polenli 300 bin bitki türü, 300 bin farklı tür polen barındırır.) Zerrelerin rengi, biçimi ve dokusundaki engin çeşitlilik, her bitkinin biyolojik niteliklerine bağlı olarak evrim geçirdi
 
?

.............................

Misafir
bu kadar yazıyı okumaya üşendim doğrusu ama iyi bişiler yazıyordur kanımca... :D :rolleyes:
 

pegasus_dna

Forum Editörü
Katılım
28 Ocak 2010
Mesajlar
1,417
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Şehir:
Sakarya
okumasanda bir teşekkür etsen daha güzel olurdu... evet içinde iyi birşeyler yazıyor.. okuma zahmetinde bulunsaydın ,,,, neyse ben yorum yazdığın için teşekkür etcem ... bak benden feyz al...:):)
 

ECRİN90

Özel Üye
Katılım
6 Kas 2009
Mesajlar
2,485
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Okurken kendimi belgesel seslendiriyormuşum gibi hissettim :D Yüce Allah neler yaratmış :rolleyes: Bitkiler bile bir amaç için neler yapabiliyor. Onlara bu akıl, bu kavrama yetisi nerden geliyor hayretler içindeyim :eek: Teşekkürler pegasusum ;)
 

pegasus_dna

Forum Editörü
Katılım
28 Ocak 2010
Mesajlar
1,417
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Şehir:
Sakarya
aynen öyle canım ya. rabbim herşeyin en iyisini düşünmüş en ayrıntısıyla ,rica ederim
Okurken kendimi belgesel seslendiriyormuşum gibi hissettim :D Yüce Allah neler yaratmış :rolleyes: Bitkiler bile bir amaç için neler yapabiliyor. Onlara bu akıl, bu kavrama yetisi nerden geliyor hayretler içindeyim :eek: Teşekkürler pegasusum ;)
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Son mesajlar

Forum istatistikleri

Konular
17,421
Mesajlar
134,319
Kullanıcılar
90,735
Son üye
Clamcaseptn
Üst