O'na Mesaj Bırakın..

xyzes

Yeni Üye
Katılım
5 Nis 2010
Mesajlar
150
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Şehir:
Eskişehir
Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış:
Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk dahil.

Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar.Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş.Ada neredeyse battığı zaman, Aşk yardım istemeye karar vermiş. Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde, geçmekteymiş.Aşk, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın?" diye sormuş.Zenginlik, "Hayır, alamam.Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok." demiş.Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir'den yardım istemiş. "Kibir, lütfen bana yardım et!", Kibir "Sana yardım edemem, Aşk. Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin." diye cevap vermiş. Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk yardım istemiş: "Üzüntü, seninle geleyim." Üzüntü "Of, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var." Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş; ama o kadar mutluymuş ki Aşk'ın çağrısını duymamış. Aşk, birden bir ses duymuş. "Gel Aşk! Seni yanıma alacağım..."Bu Aşk'tan daha yaşlıca birisiymiş. Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki, onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş. Yeni bir kara parçasına vardıklarında, Aşk'a yardım eden yoluna devam etmiş. Ona ne kadar borçlu olduğunu fark eden Aşk, Bilgi'ye sormuş: "Bana yardım eden kimdi?" Bilgi "O, Zaman'dı" diye cevap vermiş. "Zaman mı? Neden bana yardım etti ki?" diye sormuş Aşk. Bilgi gülümsemiş:

"Çünkü sadece Zaman Aşk'ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir"

umarım birgün sende anlarsın!!!
 

imqossibLe

Yeni Üye
Katılım
29 Ağu 2008
Mesajlar
832
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Şehir:
Düzce
Çünkü sadece Zaman Aşk'ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir"
öylebır yazıkı tam uydu bana tesekkurler
 

only roses

Özel Üye
Katılım
28 Ocak 2010
Mesajlar
4,562
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Bölüm:
MEZUN
Şehir:
Konya
O'na de ki;

Ama git!

Ki gözümün yaşı da soluk alsın biraz.
Önüm,

arkam,

sağım,

Terk edilmeyen ebe!
 

By_tr

Özel Üye
Katılım
26 May 2008
Mesajlar
1,277
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Şehir:
Ordu
herzamanki gibi sen haklısın
sana da bana da bunu yapmaya hakkım yok
 

xyzes

Yeni Üye
Katılım
5 Nis 2010
Mesajlar
150
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Şehir:
Eskişehir
ateş bir gün suyu görmüş,yüce dağların ardında sevdalanmış onun deli dalgalarına.
hırçın hırçın kayalara vuruşuna, yüreğindeki duruluğa,
demiş ki suya; gel sevdalım ol, hayatıma anlam veren mucizem ol.
su dayanamamış ateşin yüreğindeki sıcaklığa al demiş;
yüreğim sana armağan...
Sarılmış ateşle su birbirlerine sıkıca, hiç kopmamacasına...
Zamanla su buhar olmaya, ateş kül olmaya başlamış. ya kendisi yok olacakmış ya aşkı...
baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de yüreğindeki kederide alıp gitmiş uzakara su...

Ateş kızmış. Ateş yakmış ormanları...
aramış suyu diyarlar boyu günler boyu geceler boyu
birgün gelmiş suya varmış yolu, bakmış o duru gözlerine suyun ,
biraz kırgın, biraz hırçın. Ve o an anlamış aşkın bazen gitmek olduğunu.
Ama gitmanin yitirmek olmadığını...
Ateş durmuş, susmuş, sönmüş aşkıyla.

İşte ozamandan beridir ki :Ateş sudan,
su ateşten kaçar olmuş....
Ateşin yüreğini sadece su,
Suyun yüreğini sadece ateş alır olmuş!!!
 

KatreiAsk

Özel Üye
Katılım
1 Şub 2010
Mesajlar
530
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Şehir:
Çorum
ateş bir gün suyu görmüş,yüce dağların ardında sevdalanmış onun deli dalgalarına.
hırçın hırçın kayalara vuruşuna, yüreğindeki duruluğa,
demiş ki suya; gel sevdalım ol, hayatıma anlam veren mucizem ol.
su dayanamamış ateşin yüreğindeki sıcaklığa al demiş;
yüreğim sana armağan...
Sarılmış ateşle su birbirlerine sıkıca, hiç kopmamacasına...
Zamanla su buhar olmaya, ateş kül olmaya başlamış. ya kendisi yok olacakmış ya aşkı...
baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de yüreğindeki kederide alıp gitmiş uzakara su...

Ateş kızmış. Ateş yakmış ormanları...
aramış suyu diyarlar boyu günler boyu geceler boyu
birgün gelmiş suya varmış yolu, bakmış o duru gözlerine suyun ,
biraz kırgın, biraz hırçın. Ve o an anlamış aşkın bazen gitmek olduğunu.
Ama gitmanin yitirmek olmadığını...
Ateş durmuş, susmuş, sönmüş aşkıyla.

İşte ozamandan beridir ki :Ateş sudan,
su ateşten kaçar olmuş....
Ateşin yüreğini sadece su,
Suyun yüreğini sadece ateş alır olmuş!!!

mükemmel.teşekkürler paylaşım için ;)
 

imqossibLe

Yeni Üye
Katılım
29 Ağu 2008
Mesajlar
832
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Şehir:
Düzce
Birgun olurda cok param olur
Bır gun olurda senın cok paran olur doner bakarsan gerıye belkı kımse yok
sanarsın ama bırı var bekleyen
ve hep öle kalıcak
sen ınanmasanda onemsemıyor sansanda
o heps enı sevdı ve hep senle kalıcak
Hanı son demiştı ya evet sen hep sonu olucaksın
 

KatreiAsk

Özel Üye
Katılım
1 Şub 2010
Mesajlar
530
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Şehir:
Çorum
Bazen dayanmaktır sevmek; hayat nereden vurursa vursun ayakta durabilmek... Bazen yaşamaktır sevmek; soluksuz ciğer gibi sevgisiz kalbin duracağını bilmek... Bazen ağırdır sevmek; sevdiğine layık olabilmek... Ve bazen hayattır sevmek; birini çok uzaktayken bile, yüreğinde taşıyabilmek.[
 

only roses

Özel Üye
Katılım
28 Ocak 2010
Mesajlar
4,562
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Bölüm:
MEZUN
Şehir:
Konya
O'na de ki;

Bazen
dilinin açlığının hançeri
hayallerimin tebessümüne saplanıyor!
Bile bile...
Bileye bileye...
Biliyorsun...
 

xyzes

Yeni Üye
Katılım
5 Nis 2010
Mesajlar
150
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Şehir:
Eskişehir
şüphe başlangıçtır karar nihayet
zaman zamanı zamana etme şikayet
kaçmak kutuluştur diyorsan şayet
beraber kaçalım tut ellerimden :)
 

xyzes

Yeni Üye
Katılım
5 Nis 2010
Mesajlar
150
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Şehir:
Eskişehir
Gece yarısıydı. Arabadaydım. Radyo Maydonoz'da Selim gazete köşelerinden internete yayılmış bir öykü-yü anlatıyordu. Kulak kesildim:

"Bir sonbahar günü Londra'daki doktor muayenehanesinin bekleme odasında otu-ran adam, yaprakların dökülmesini hüzün-lü bir gülümsemeyle seyrediyordu. Biraz sonra muayene odasında doktor, teşhisi açıkladı kendisine:

'- Bay Winkelman, beyninizde bir ur var. Hemen ameliyat olmalısınız.'

Yüz hatları gerildi Winkelman'ın:

'- İngiltere'de bu ameliyatı yapabi-lecek doktor var mı' diye sordu.

'- Amerika'da yaşadığınıza göre orada olmanızı öneririm' dedi doktor; 'Zaten sizi ameliyat edebilecek tek operatör olan Charles Wronkow da orada yaşıyor.

Winkelman teşekkür edip ayrıldı. Ote-le giderken derin derin düşünüyor ve yere dökülen yaprakları ayaklarıyla yavaşça iti-yordu.

Birkaç gün sonra gazeteler tanınmış Amerikalı operatör Charles Wronkow'un İngiltere'de tatilini geçirirken intihar ettiği haberini verdiler.

Polis, böyle tanınmış bir doktorun ne-den Wilkelman adı altında, Londra'nın yoksul bir mahallesindeki otelde kaldığını merak ediyordu."

* * *

Bu öyküyü dinlediğim gecenin sabahın-da gazeteler Reve Favaloro'nun intihar haberini duyurmuşlardı.

Favaloro, 1967'de bulduğu by-pass yöntemiyle kalp ameliyatlarında bir çığır açan ve milyonlarca hastayı kurtaran Ar-jantinli cerrahtı. Buenos Aires'teki muhte-şem villasında kalbine sıktığı tek kurşunla son vermişti hayatına...

Milyonların kalbine giden kanalları açan bir insanın, kendi yüreğindeki tıkanmaya deva bulamaması ve sonunda onu kurşun-layarak susturması ne trajik bir final!..

Bütün bir salonu gülmekten kırıp geçir-dikten sonra çekildiği makyaj odasında ses-sizce ağlayan bir palyaço gibi... Çevremize yaydığımız ışıktan biz nasiplenemeyiz çoğu zaman... insanın sözü geçmez, gücü yetmez ba-zen kendine...

En güzel aşk filmlerinde oynayan kadın, alabildiğine mutsuzdur bakarsanız...

Diline doladığı herkesin iç dünyasını ka-lemiyle didikleyen yazar, kendi içindeki keş-mekeşi tariften acizdir.

Cemaate iman telkin ederken içten içe Tanrı'yı sorgulamaya başlamış bir din ada-mı kadar çaresiz, kıvranır insan...

Yalnızlık korkusunu bastırmak için ömrü boyunca sayısız kadına tutulmuş bir Kazanova'nın sonunda anavatanı yalnızlığa dönmesi,

...ya da cehennemi bir cephede gün bo-yu askerlerine cesaret aşılayan kumandanın gece karargahta korkudan titremesi gibi,

...en yakından tanıdığı zaafı, en güven-diği yanına yakıştıramaz insan:

...ve kendini en bildiği yerinden vurur: Kalpse kalp; beyinse beyin...

...bir kurşunla durur.

* * *

Çünkü en beteridir kendisiyle savaşan-ların, kendine yenilmesi...

İnanmadan din adamı olarak kalamaz-sınız; sevmeden aşık rolü oynayamaz, cesa-retsiz savaşamazsınız; beyninizde bir urla beyinlere deva, kalbinizde kanayan bir ya-rayla kalplere şifa taşıyamazsınız.

Bu kuşatmayı yarmak için o "zaaf”ları-nızı yok etmek zorundasınızdır; çoğu kez kendinizden vazgeçmek pahasına...

insan, kendine rağmen gider o zaman...gençliğinde nice cana kıydığı kılıcının üzerine karnıyla yatıveren yaşlı bir Samuray savaşçısı ya da intihar için artık hükmedemediği tanıdık bir mikrofonu seçen Zeki Müren gibi, ölümü beklemeden onun kol-larına koşar.

Bazen uluorta, bazen yapayalnız,

...uçsuz bucaksız bir boşluğa akar...

Malum; "uzun süre uçuruma bakar-san, uçurum da senin içine bakar."
 

xyzes

Yeni Üye
Katılım
5 Nis 2010
Mesajlar
150
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Şehir:
Eskişehir
Birkaç yüzyıl önce Papa bütün Yahudilerin Roma'yı terk etmeleri gerektiğine karar verir. Doğal olarak Yahudi toplumundan büyük bir tepki gelir. Bunun üzerine, Papa ile Yahudi toplumundan önde gelen birisiyle karşılıklı dini bir müzakere yapmalarını önerir.

Yahudiler kazanırsa kalacaklar, Papa kazanırsa gidecekler. Yahudiler
çaresiz kabul eder ve temsilci olarak Moiz'i seçerler. Ancak Moiz'in Papa ile aynı dili konuşamaması nedeniyle müzakere de konuşmak yerine sadece işaret dilinin kullanılmasını teklif ederler.
Papa kabul eder. Müzakere günü geldiğinde iki taraf karşılıklı yerlerini
alırlar ve karşılıklı olarak bir süre bakıştıktan sonra Papa elini kaldırarak üç parmağını gösterir.
Buna karşılık Moiz tek parmağını kaldırır.
Papa parmaklarını sallayarak başının etrafında çevirir.
Moiz ise parmağıyla yeri işaret ederek oturduğu yeri gösterir.
Papa yanındaki çantadan bir parça ekmek ve şarap çıkartınca Moiz de bir elma çıkartır.
Bunun üzerine Papa ayağa kalkarak :
'Ben pes ediyorum, Yahudiler kalabilirler' der.

Müzakere sonrasında Papa'nın etrafına toplanan kardinaller Papa'ya ne
olduğunu sorduklarında Papa;
- Ben önce 3 parmağımı gösterip Kutsal Üçlüyü işaret ettim.
Buna karşılık o bana tek parmağını gösterip her iki dinin de tek tanrıyı
tanıdığını soyledi. Ben parmaklarımı sallayıp başımın etrafında çevirerek tanrının bizim etrafımızda olduğunu gösterdiğimde o da oturduğu yeri işaret ederek tanrının onların durduğu yerde de olduğunu işaret etti.
Ben kutsal ekmek ve şarap çıkartıp tanrının bizim günahlarımızı
bağışladığını göstermek istediğim zaman da hemen bir elma çıkartıp bana ilk günahı hatırlattı.
Herifin her şeye bir cevabı var. Ne yapabilirdim ki?

Aynı sırada Yahudi cemaati de Moiz'in etrafını sarmış ona nasıl başardığını soruyorlardı. Moiz:
- Önce bana 3 parmağını gösterip 3 gün içinde burayı terk etmemizi
istedi. Ben de ona bir tekimizin bile ayrılmayacağımızı söyledim. Sonra bütün şehrin Yahudilerden temizleneceğini söyledi. Ben de, hiç bir yere gitmeyip olduğumuz yerde kalacağımızı söyledim.
- Sonra ne oldu? diye kalabalık heyecanla sordu.
- Valla,sonrası nı ben de pek anlamadım. Adam biraz hiddetlendi ve öğle
yemeğini çıkarttı. Bunun üzerine ben de benimkini çıkarttım.
Hepsi bu!...

İNSANLARIN NE KONUŞTUĞU DEĞİL NE ANLADIĞI ÖNEMLİDİR...
 

only roses

Özel Üye
Katılım
28 Ocak 2010
Mesajlar
4,562
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Bölüm:
MEZUN
Şehir:
Konya
G/özler yalan söylemez,
S/özümde büyüttüğüm,
K/özümde yok oluyorsun. .....
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Son mesajlar

Forum istatistikleri

Konular
17,421
Mesajlar
134,319
Kullanıcılar
90,728
Son üye
Steventiz
Üst