- Katılım
- 9 Şub 2011
- Mesajlar
- 6,044
- Tepkime puanı
- 25
- Puanları
- 48
- Bölüm:
- İşletme
- Şehir:
- Bursa
İLKÇAĞ FELSEFESİ
ÜNİTE 9
ARİSTOTELES: RUH, AHLAK VE SİYASET
ANLAYIŞI
Ünite ile ilgili bilgi:
Aristoteles'in ruh, ahlak, erdem,
toplum ve siyaset anlayışı hakkında bilgi
sahibi olmak.
Arasınav
Final-Bütünleme
ARİSTOTELES'İN RUH ANLAYIŞI
- Aristoteles, ruhun parçalarından ziyade farklı yetilerinden söz edilmesi
gerektiğini savunmuş ve ruh göçü öğretilerini eleştirmiştir. Ona göre ruhun
bedenden bütünüyle ayrılıp kendi başına bir yaşam sürebileceğini
düşünmek doğru değildir. Form ile madde, ruh ile bende daima birliktedir.
- Aristoteles, ruhu bir hareket ilkesi olarak görürken, maddenin hareketini
forma, bedenin hareketini ise ruha bağlar. Bundan dolayı ruh, beden hareketinin
kaynağı, bedenin nihai nedeni ve özü durumundadır.
- Aristoteles, bitkilerde ve hayvanlarda da ruhun bulunduğunu düşünmekteydi.
Beslenme ruhu, bitkilerde, hayvanlarda ve insanlarda ortak olarak
bulunurken, duyusal ruhu (duyum ruhu) hayvanlarda ve insanlarda, akılsal
ruh ise sadece insanlarda bulunmaktadır.
- Akılsal ruh, edilgen akıl ve etkin akıl olmak üzere ikiye ayrılır. Etkin (faal)
akıl, soyut düşünmenin olup bitti ölümsüz bir yapı (bedenden ayrı, soyut
kavramları, tümelleri ve tanrısal olanı kavrar) iken edilgen akıl bedenle
bir arada bulunan ve duyular ya da algı yoluyla edinilen bilgilerin
toplandığı akıldır. Böylece insan, hayvanlarla ve tanrı arasında bir konumda
durur. İnsandaki bu ikili-çift yönlü yapı Aristoteles'in ahlak anlayışına
da yansır. Zira bu noktada teorik akıl ve pratik akıl şeklinde de bir
ayırıma gitmek mümkün. Matematik, geometri, metafizik gibi soyut disiplinlerle
ilgilenen teorik aklın tersine pratik akıl eyleyen insanın davranışlarına,
arzularına, istemlerine yön verir.
ARİSTOTELES'İN AHLAK VE ERDENİ ANLAYIŞI
- Aristoteles de hocası Platon gibi etik (ahlak) konusuna eylemlerin daima
bir erek (amaç) doğrultusunda bakar ve tüm insani eylemlerin son kertede
insanın iyiliği, mutluluğu amacına yönelmiş olduğunu düşünür. Mutluluk
anlayışı "mutluluk ahlakı" olarak adlandırılır.
- Ona göre iyi olma veya mutluluk, erdeme uygun etkinliklerle elde edilebilir.
Erdem, insanın kendi amacına uygun durumda olması (kendi ereği
olan forma uygun davranması gibi), doğasına uygun eylemesi, ruhun
farklı bölümlerinin doğru biçimde hareket etmesi ve bedenin işlevlerini
uygun biçimde yerine getirmesine bağlıdır.
- Eylemin ahlaki değer taşıyabilmesi için gönüllü, bilinçli ve özgür biçimde
seçilmiş olması gerekir. Ona göre erdemli bir kişilik, insanın özgür seçimleri
ile daima erdemi seçerek ve bunu alışkanlık haline getirerek başarabilecek
bir amaçtır, iki tür erdemden söz eder: Etik erdemler, insanın
istemesinin ve seçimlerinin eğitilmesiyle oluşurlar ve gündelik hayattaki
eylemlerini kapsarlar. Dianoetik erdemler ise bilim, sanat, pratik ve
teorik bilgiler gibi akli uğraşlarla ilgilidirler.
- Erdem, insanın aşırılıklardan ve eksiklikten kaçınması, daima ortayı araması
ve onu tercih etmesidir. Erdem, tercihlere ilişkin bir huydur. Tercihlere
ilişkin olarak, aklı başında bir insanın, aklını kullanarak seçtiği ve
bizle ilgili orta olanda bulunma huyudur (korkaklıkla gözü karalık arasında
ortada olan cesaret gibi).
- Dianoetik erdemler ise zorunlu ve ezeli-edebi şeylerin bilgisi olan bilim,
şeyleri nasıl meydana getireceğimizin bilgisi olan sanat, bilimin kendilerinden
hareket ettiği ilk ilkelerin bilgisini veren sezgisel akıl, insan hayatının
amaçlarının nasıl sağlanabileceğinin bilgisini veren pratik bilgelik
ve sezgisel akılla bilimin birliğini ifade eden felsefi, yani teorik bilgelikten
meydana gelmektedir.
- Adalet konusunda ise adaleti iki ayrı anlamında kullanır:
1) Yasaya uygun olan: Adaletin tümel ve evrensel anlamıdır.
2) Doğru ve eşit olan: kendi içinde ikiye ayrılmaktadır:
a) Dağıtıcı ya da pay edici adalet: Sitenin ya da toplumun getirilerini, kazançlarını
yurttaşlar arasında adil biçimde pay etmeye dayanır.
b) Düzeltici adalet: Yurttaşlar arasında baş gösteren anlaşmazlıkların giderilmesi,
suçların cezalandırılması esasına dayanır.
ARİSTOTELES'İN TOPLUM VE SİYASET ANLAYIŞI
- Platon gibi Aristoteles de insanı toplumsal bir varlık olarak görmüş ve
onu daima yaşadığı toplumla birlikte düşünmüştür.
- Ona göre insanın kendi iyisine ve mutluluğa ulaşabilmesi ancak devlet
ve toplum yaşamı içinde mümkündür. Devlet de insanın mutluluğu için
vardır.
- Devlet de tıpkı doğada var olan şeyler gibi doğal bir varlıktır; çünkü insanın
doğal ihtiyaçlarından ve eğilimlerinden doğmuştur. Zira insan toplumsal
ve siyasal bir hayvandır.
- ideal site, nüfus ve toprak bakımından amacını gerçekleştirecek büyüklüktedir
ve çiftçilerden, zanaatkarlardan, zengin tüccarlardan, askerlerden,
din adamlarından ve yargıçlardan oluşur. Ona göre ideal toplumun
olmazsa olmazları olsa da çiftçilerin gerekli boş zamanları edinemeyeceklerini,
zanaatkarların ve tüccarların yaptıkları iş gereği erdeme yatkın
olmadıklarını savunarak bu üç sınıfın yurttaşlık hakkından mahrum bırakılmalarını
savunmuştur. Askerler, din adamları ve yargıçlar gerçek anlamda
sitenin parçalarıdırlar ve bundan dolayı da yönetimde söz sahibidirler.
Bununla birlikte köleliğin meşruiyetini de kabul etmiştir. Ancak o
dönemin koşulları da bu düşünceleri doğurmaya müsaittir.
- Devlet, büyük bir eğitim kurumu olarak yurttaşlarını akli ve ahlaki bir eğitimden
geçirir.
Siyasi Rejim Türleri
- Aristoteles, kendi çağındaki site düzenlerini çok iyi ve çok kötü olmak
üzere ikiye ayırır.
- İyi siyasi rejimler ona göre sırasıyla: tek bir adamın idaresine dayalı olan
krallık, birden çok ehil (bilge) ve asil kişinin idaresine dayalı olan aristokrasi
ve çoğunluğun idaresine dayalı olan politi rejimdir. Krallık yoziaştığında
tiranlığa, aristokrasi yozlaştığında oligarşiye, politi yozlaştığında
demokrasiye dönüşür. Böyiece üç iyi rejime karşılık üç kötü rejim sıralanmış
olur.
- Aristoteles krallığın ve aristokrasinin en ideal rejimler olabileceğini savunsa
da, bu rejimleri sağlıklı biçimde işletecek bilge yöneticiler bulmanın
güçlüğünden dolayı politiyi en gerçekleştirilebilir rejim olarak destekler.
Platon'un Devlet eserinde çizdiği idealist tabloya karşılık Aristoteles
nispeten gerçekçi siyasi öğretiler geliştirmiştir.
ÜNİTE 9
ARİSTOTELES: RUH, AHLAK VE SİYASET
ANLAYIŞI
Ünite ile ilgili bilgi:
Aristoteles'in ruh, ahlak, erdem,
toplum ve siyaset anlayışı hakkında bilgi
sahibi olmak.
Arasınav
Final-Bütünleme
ARİSTOTELES'İN RUH ANLAYIŞI
- Aristoteles, ruhun parçalarından ziyade farklı yetilerinden söz edilmesi
gerektiğini savunmuş ve ruh göçü öğretilerini eleştirmiştir. Ona göre ruhun
bedenden bütünüyle ayrılıp kendi başına bir yaşam sürebileceğini
düşünmek doğru değildir. Form ile madde, ruh ile bende daima birliktedir.
- Aristoteles, ruhu bir hareket ilkesi olarak görürken, maddenin hareketini
forma, bedenin hareketini ise ruha bağlar. Bundan dolayı ruh, beden hareketinin
kaynağı, bedenin nihai nedeni ve özü durumundadır.
- Aristoteles, bitkilerde ve hayvanlarda da ruhun bulunduğunu düşünmekteydi.
Beslenme ruhu, bitkilerde, hayvanlarda ve insanlarda ortak olarak
bulunurken, duyusal ruhu (duyum ruhu) hayvanlarda ve insanlarda, akılsal
ruh ise sadece insanlarda bulunmaktadır.
- Akılsal ruh, edilgen akıl ve etkin akıl olmak üzere ikiye ayrılır. Etkin (faal)
akıl, soyut düşünmenin olup bitti ölümsüz bir yapı (bedenden ayrı, soyut
kavramları, tümelleri ve tanrısal olanı kavrar) iken edilgen akıl bedenle
bir arada bulunan ve duyular ya da algı yoluyla edinilen bilgilerin
toplandığı akıldır. Böylece insan, hayvanlarla ve tanrı arasında bir konumda
durur. İnsandaki bu ikili-çift yönlü yapı Aristoteles'in ahlak anlayışına
da yansır. Zira bu noktada teorik akıl ve pratik akıl şeklinde de bir
ayırıma gitmek mümkün. Matematik, geometri, metafizik gibi soyut disiplinlerle
ilgilenen teorik aklın tersine pratik akıl eyleyen insanın davranışlarına,
arzularına, istemlerine yön verir.
ARİSTOTELES'İN AHLAK VE ERDENİ ANLAYIŞI
- Aristoteles de hocası Platon gibi etik (ahlak) konusuna eylemlerin daima
bir erek (amaç) doğrultusunda bakar ve tüm insani eylemlerin son kertede
insanın iyiliği, mutluluğu amacına yönelmiş olduğunu düşünür. Mutluluk
anlayışı "mutluluk ahlakı" olarak adlandırılır.
- Ona göre iyi olma veya mutluluk, erdeme uygun etkinliklerle elde edilebilir.
Erdem, insanın kendi amacına uygun durumda olması (kendi ereği
olan forma uygun davranması gibi), doğasına uygun eylemesi, ruhun
farklı bölümlerinin doğru biçimde hareket etmesi ve bedenin işlevlerini
uygun biçimde yerine getirmesine bağlıdır.
- Eylemin ahlaki değer taşıyabilmesi için gönüllü, bilinçli ve özgür biçimde
seçilmiş olması gerekir. Ona göre erdemli bir kişilik, insanın özgür seçimleri
ile daima erdemi seçerek ve bunu alışkanlık haline getirerek başarabilecek
bir amaçtır, iki tür erdemden söz eder: Etik erdemler, insanın
istemesinin ve seçimlerinin eğitilmesiyle oluşurlar ve gündelik hayattaki
eylemlerini kapsarlar. Dianoetik erdemler ise bilim, sanat, pratik ve
teorik bilgiler gibi akli uğraşlarla ilgilidirler.
- Erdem, insanın aşırılıklardan ve eksiklikten kaçınması, daima ortayı araması
ve onu tercih etmesidir. Erdem, tercihlere ilişkin bir huydur. Tercihlere
ilişkin olarak, aklı başında bir insanın, aklını kullanarak seçtiği ve
bizle ilgili orta olanda bulunma huyudur (korkaklıkla gözü karalık arasında
ortada olan cesaret gibi).
- Dianoetik erdemler ise zorunlu ve ezeli-edebi şeylerin bilgisi olan bilim,
şeyleri nasıl meydana getireceğimizin bilgisi olan sanat, bilimin kendilerinden
hareket ettiği ilk ilkelerin bilgisini veren sezgisel akıl, insan hayatının
amaçlarının nasıl sağlanabileceğinin bilgisini veren pratik bilgelik
ve sezgisel akılla bilimin birliğini ifade eden felsefi, yani teorik bilgelikten
meydana gelmektedir.
- Adalet konusunda ise adaleti iki ayrı anlamında kullanır:
1) Yasaya uygun olan: Adaletin tümel ve evrensel anlamıdır.
2) Doğru ve eşit olan: kendi içinde ikiye ayrılmaktadır:
a) Dağıtıcı ya da pay edici adalet: Sitenin ya da toplumun getirilerini, kazançlarını
yurttaşlar arasında adil biçimde pay etmeye dayanır.
b) Düzeltici adalet: Yurttaşlar arasında baş gösteren anlaşmazlıkların giderilmesi,
suçların cezalandırılması esasına dayanır.
ARİSTOTELES'İN TOPLUM VE SİYASET ANLAYIŞI
- Platon gibi Aristoteles de insanı toplumsal bir varlık olarak görmüş ve
onu daima yaşadığı toplumla birlikte düşünmüştür.
- Ona göre insanın kendi iyisine ve mutluluğa ulaşabilmesi ancak devlet
ve toplum yaşamı içinde mümkündür. Devlet de insanın mutluluğu için
vardır.
- Devlet de tıpkı doğada var olan şeyler gibi doğal bir varlıktır; çünkü insanın
doğal ihtiyaçlarından ve eğilimlerinden doğmuştur. Zira insan toplumsal
ve siyasal bir hayvandır.
- ideal site, nüfus ve toprak bakımından amacını gerçekleştirecek büyüklüktedir
ve çiftçilerden, zanaatkarlardan, zengin tüccarlardan, askerlerden,
din adamlarından ve yargıçlardan oluşur. Ona göre ideal toplumun
olmazsa olmazları olsa da çiftçilerin gerekli boş zamanları edinemeyeceklerini,
zanaatkarların ve tüccarların yaptıkları iş gereği erdeme yatkın
olmadıklarını savunarak bu üç sınıfın yurttaşlık hakkından mahrum bırakılmalarını
savunmuştur. Askerler, din adamları ve yargıçlar gerçek anlamda
sitenin parçalarıdırlar ve bundan dolayı da yönetimde söz sahibidirler.
Bununla birlikte köleliğin meşruiyetini de kabul etmiştir. Ancak o
dönemin koşulları da bu düşünceleri doğurmaya müsaittir.
- Devlet, büyük bir eğitim kurumu olarak yurttaşlarını akli ve ahlaki bir eğitimden
geçirir.
Siyasi Rejim Türleri
- Aristoteles, kendi çağındaki site düzenlerini çok iyi ve çok kötü olmak
üzere ikiye ayırır.
- İyi siyasi rejimler ona göre sırasıyla: tek bir adamın idaresine dayalı olan
krallık, birden çok ehil (bilge) ve asil kişinin idaresine dayalı olan aristokrasi
ve çoğunluğun idaresine dayalı olan politi rejimdir. Krallık yoziaştığında
tiranlığa, aristokrasi yozlaştığında oligarşiye, politi yozlaştığında
demokrasiye dönüşür. Böyiece üç iyi rejime karşılık üç kötü rejim sıralanmış
olur.
- Aristoteles krallığın ve aristokrasinin en ideal rejimler olabileceğini savunsa
da, bu rejimleri sağlıklı biçimde işletecek bilge yöneticiler bulmanın
güçlüğünden dolayı politiyi en gerçekleştirilebilir rejim olarak destekler.
Platon'un Devlet eserinde çizdiği idealist tabloya karşılık Aristoteles
nispeten gerçekçi siyasi öğretiler geliştirmiştir.