Kaybolmalı bazen insan.
Kendi tenhalığına çekilmeli.
O ıssız karmaşanın içinde gizlice yeniden çoğalmalı,
nadasa bırakılmış bir toprak gibi kendi karanlığında bereketlenmeli.
Bugün değiştirdim içimdeki resmini
Biraz daha kırmızı yaptım saçlarını
Ve ara sıra gülen gözlerin hep kapalı
Dudaklarına dokunmadım, hep pembe
Bugün mutlu yaptım seni, beni çıkarttım hüznünden
Bugün yarın yaptım seni
Dününe Dokunmadan...
Git diyemem sana... Gidersin, yaptıklarının üstüne bir sünger çekerek, hakaretlerini
önemsemeyen bir aptala gülerek, kazan dibin kara deyip kendi yanığını gizleyerek.
Kal da diyemem sana.. Duymazlıktan gelerek, heveslerimi içime gömerek, gözündeki hiçliğimi
bilerek...
Ve aşk iki kez geldiğinde
Ve iki kez yalan söylediğinde
Bir daha asla sevmemeye karar verdik,
Böylesi adilaneydi,
Bize ve aşkın kendisine...
...Ne merhamet dileniriz
Ne de Mucize;
Yaşayacağız,
Öleceğiz... Charles Bukowski
“Seyrinde solduğum, dalıp gidişine yandığım, gönlünün huzuruna açılan kapım.. Bakışında kandığım, yaşında söndüğüm, güldüğünde güldüğüm.. Özüme döndüğüm, kendimi bulduğum, mutluluğa düştüğüm.. Secde eden duygularımın gözlerimdeki dualarına Tanrı kesilen.. Bir çift kördüğüm.."
Gözlerin be kadın, gözlerin!