asah
GOLD Üye
- Katılım
- 14 Eki 2012
- Mesajlar
- 2,943
- Tepkime puanı
- 11
- Puanları
- 0
- Bölüm:
- Türk Dili ve Edebiyatı
- Şehir:
- Zonguldak
TÜRK HALK ŞİİRİ
Ünite 1
Halk Şiiri
Türklerin tarih boyunca ket ettikleri coğrafyaya paralel olarak şiirinde de farklı renkler motifler gözlemlenmektedir.
Farklı dönemlerde yazılmış şiirlerin içeriğinde görülen farklılıklara rağmen şiirin biçimi özgünlüğünü korumuştur. Ölçü, kafiye ve nazım birimleri yüzyıllardır süregelen değişmeyen yapılardır.
Halk şiirimizi İslamiyet’ten öncesi ve İslamiyet’ten sonrası olmak üzere iki dönemde ele alıyoruz.
İslamiyet’ten sonraki halk şiiri kendi içinde üç alt kategoriye ayrılır:
A) Anonim halk şiiri
B) Dinî-tasavvufî halk şiiri
C) Âşık edebiyatı
Halk şiirinde aşk, ölüm, ayrılık, gurbet, sevgi, sevgili, vefa gibi temaların ifade biçimi, şiirde kullanılan simge ve imajlar, ortak kültürel mirastan beslenmektedir.
Mani, türkü, ağıt, ninni, tekerleme ve bilmeceler anonim halk şiiri başlığı altında karşımıza çıkan nazım türleridir.
Dinî-tasavvufî halk şiiri vezin, kafiye, dil ve üslup özellikleri açısından İslamiyet’ten önceki Türk şiirinin etkisindedir.
Ahmet Yesevi ve Yunus Emre gibi çığır açıcı isimler şiirleriyle bu tarza yeni soluklar getirmişlerdir.
Dinî-tasavvufî halk şiirinin başlıca nazım biçimleri; koşma, mani, kaside, gazel, mesnevi, murabba, terci-i bend, terkib-i bend, kıt’a, tuyuğ, müstezad iken nazım türleri ilahi, tevhid, münacaat, na’t, mevlid, hilye, hikmet, devriye, şathiye’dir.
Âşık şiiri, 15 ve 16. yüzyıllardan itibaren oluşmuş geleneğin adıdır. Kam ve ozanlara uzanan bu şiir tarzına saz eşlik eder. Koşma, destan ve mani başlıca nazım şekillerdir. Güzelleme, koçaklama, taşlama, semai, varsağı ve destan belli başlı nazım türleridir.
Halk Şiirinin Kökeni
Köprülü’ye göre Türk şiirinin kökeni dini törenlerde aranmalıdır. Şaman, kam, baksı ve ozan dini törenlerde öne çıkıp saygınlık kazanmışlardır. Kam ve baskıların müzik eşliğinde okudukları şiirler Türk halk şiirini ilk örnekleri olarak kabul edilmektedir.
İlk zamanlarda din adamlığı, şairlik, hekimlik, büyücülük ve müzisyenlik gibi çok sayıda sorumluluğu olan kam, baksı ve ozanlar zamanla sadece şiir ve müzikle ilgilenmişlerdir.
Bahşı, Uygurlar başta olmak üzere Türk boylarında âlim ve katip olarak tanınırlar.
Bazı şamanlar şamanlık yeteneğini rüya yoluyla bazılarıysa usta-çırak ilişkisi içerisinde eğitim yoluyla kazanırlar. Âşıklık ve şamanlık arasında rüya yoluyla yetenek kazanmak ortaklığı dikkat çekmektedir.
Törenler ve Şiir
Şeylan / Şölen
Oğuz Türklerinin kurban törenlerine şeylan / şölen adı verilir. Kurban törenleri dini ve sosyal içeriklidir. Şölenlerde kesilen kurbanın sögük adı verilen parçaları Oğuz boyları arasında dağıtılır.
Sıgır
Oğuzların av törenlerinin adıdır. Türkler için av hem ekonomik bir üretim hem de savaş tatbikatıdır. Sıgır törenlerinde şiirin önemli bir yeri vardır.
Güney Sibirya’da yaşayan Altay, Hakas, Tuva ve Şor Türkleri sığır törenlerini devam ettirmektedirler.
Yuğ
Eski Türklerde cenaze merasiminin adıdır.
Orhun kitabelerinden öğrendiklerimize göre yuğ törenlerinde yuğcu ve sıgıtçı adı verilen ağıtçıların yer aldığını, törene katılanların yanlarında altın, misk ve kurbanlık hayvan getirdiklerini, katılımcıların saçlarını kesip yüzlerini boyadıkları ve ölen kişi için balbal’ların dikildiğini öğreniyoruz.
Adına tören düzenlenen kişi ya handır ya da kahramanlıklarıyla ün salmış bir savaşçıdır. Törenlerdeki şiirlerin içeriği de buna paralel olarak epiktir. Türk halk şiirinin ilk örnekleri olan sagu’lar bu geleneğin ürünleridir (Alper Tunga sagusu muhtemelen böyle bir törenin ürünüdür).
Yazılı Kaynaklarda Karşımıza Çıkan İlk Şairler ve Şiirler
Uygur ve Karahanlı dönemlerine ait bazı kaynaklarda karşımıza çıkan Aprınçur Tigin, Kül Tarkan, Ki-ki, Pratyaya-Şiri, Asıg Tutung, Çısuya Tutung, Kalım Keyşi ve Çucu gibi isimler ilk şairlerden bazılarıdır.
Erken dönem Türk şiirinde yazılı kaynakları günümüze ulaştığı için Uygur dönemi asıl inceleme sahamızdır.
Uygur Dönemi
Manihesit Uygurlardan kalma şiirler, Mani ve Uygur alfabeleriyle yazılmışlardır. Sogdca ve bazı İran dillerinden tercüme edilmiş dini metinler, tövbe duaları, hikâyeler ve aşk şiirlerinden oluşmaktadırlar. Maniheist Uygurlardan elimize sekiz adet şiir ulaşmıştır. Bunlardan üçü ilahi, ikisi övgü, biri cehennem tasviri ve biri de aşk şiiridir.
İlahilerden biri olan Tang Tengri (Tan Tanrısı) adlı şiirde ahenk, mısra tekrarları, aliterasyon ve kafiyeler kullanılmıştır.
Bir diğer ilahi Mani için yazılmıştır. Tamamı 123 dörtlük olan şiirin 39/40 dörtlüğü günümüze ulaşmıştır. Mısra başı kafiyenin kullanıldığı ilahide Mani’nin erdemleri anlatılmıştır.
Şiirlerin ikisi Aprınçur Tigin’e aittir. Küg olan ilk şiir üç dörtlükten oluşmaktadır. Şairin yedi dörtlükten oluşan diğer şiiri aşk konuludur.
Budizm’i benimsemiş Uygurlardan günümüze daha fazla şiir ulaşmıştır. Bunların tamamı dini içeriklidir. Aralarında tercümeler olsa da çoğunluğu telif eserlerdir. Bu şiirlerde mısra başı kafiye ve aliterasyonlar dikkat çeker. Anı teg orunlarta (Öyle yerlerde) ifadesiyle son bulan şiir dikkat çekmektedir. Dini içerikli bu şiirda ayrıntılı doğa tasvirleri vardır.
Karahanlı Dönemi
Karluk, Çiğil ve Yağma Türklerinden oluşan Karahanlılar Kaşgar merkez olmak üzere Harezm’i de kapsayan geniş bir coğrafyaya hakim olmuşlardır. Divanü Lügati’t-Türk ve Atabetü’l-Hakayık bu dönemde kaleme alınmıştır.
Divanü Lügati’t-Türk, Türk tarihi, coğrafyası ve edebi verimleri hakkında kıymetli bilgiler vermektedir. Barsıgan/Barsgan’da dünyaya gelen Kargarlı Mahmud, Türk coğrafyasında konuşulan dili öğrenebilmek için Çin’den Kırım’a kadar olan bölgeyi gezmiş, edindiği bilgileri derlemiş ve 1074 yılında eserini tamamlamıştır. Eserde atasözleri ve şiirlere de yer vermiştir.
Saim Sakaoğlu, eserdeki şiirleri a) Ağıtlar, b) Destanlar, c) Kahramanlık şiirleri, d) Eğlence ve av şiirleri, e) Sevgi şiirleri, f) Pastoral şiirler, g) Ahlaki şiirler şeklinde tasnif etmiştir.
Şiirlerin çoğunda hece ölçüsü kullanılmıştır.
Ağıtlar/Sagular: Divanü Lügati’t-Türk’te biri Alp Er Tunga’ya diğeri adı bilinmeyen bir kahramana ait olmak üzere iki ağıt vardır. Alp Er Tunga ağıtında Türklerin yas gelenekleri hakkında bilgiler mevcuttur.
Destanlar: Divanü Lügati’t-Türk’te üç destan örneği vardır. Bu şiirler, Tangut, Uygur ve Yabakularla yapılan savaşları anlatır.
Kahramanlık Şiirleri: Toplam dört tanedirler.
Eğlence ve Av Şiirleri: Bu konuda iki şiir yer alır. Birisi içki meclisini diğeri ise bir kurt avını anlatır.
Sevgi Şiirleri
Pastoral Şiirler: Yedi farklı şiir vardır. Şiirlerin konuları yaz ve bahar mevsimleriyle ilgilidir.
Ahlaki Şiirleri: Toplamda 18 dörtlük olan dört farklı şiir mevcuttur. Şiirlerde babanın oğluna öğütleri anlatılır.
Divanü Lügati’t-Türk’te şiirlerin yanı sıra 79 adet beyit yer almaktadır. Beyitlerde kahramanlık, sevgi, doğa ve ahlak konuları ele alınmıştır.
Halk Şiirinin Temel Özellikleri
Nazım birimi, şiirde en küçük anlam bütünlüğü sağlayan dize topluluğu olarak tanımlanır.
Halk şiirinin nazım birimi olan dörtlükler gelenek temsilcilerince hane olarak adlandırılır.
Gelenekte tartı olarak adlandırılan ölçü, hece ve aruz olarak karşımıza çıkar. Halk şiirimizde en fazla kullanılan ölçü hece ölçüsüdür. Eski dönemlerde vezn-i benân ve hesab-ı benân olarak adlandırılan hece ölçüsü, Türkçenin dil yapısına ve karakterine uygun bir ölçü sistemidir.
Aruz ölçüsünde takti olarak bilinen durak, hece ölçüsünde mısraların belli bölümlere ayrılması anlamına gelir.
Duraklar belli bir kalıba göre değil, şiirin ritmine uygun olarak belirlenir.
Halk şiirinin erken dönem örneklerinde yedili hece ölçüsü yaygın olarak kullanılmıştır. Sonraki dönemlerde bu ölçü ağırlıkla manilerde kullanılmıştır.
Sekizli hece ölçüsü daha çok semaî ve varsağılarda kullanılmıştır.
On birli hece ölçüsü en fazla kullanılan hece ölçüsüdür.
Divan şiirinin etkisiyle aruzla söylenmiş halk şiirleri de mevcuttur. Âşık Ömer, Erzurumlu Emrah, Gevheri, Dertli ve Bayburtlu Zihni gibi şairler; divan, selis, kalenderi, satranç ve vezn-i âher gibi aruzlu türler oluşturmuşlardır. Aruzu kullanan şairlerin eğitim seviyeleri aruz için yeterli olmadığından şiirlerde vezin kusurları fazladır.
Kafiye, şiirde dizelerin sonunda tekrarlanan ve aynı ahengi veren heceler veya benzeşen sesler olarak tanımlanabilir. Halk şiirinde kafiye ve redif için ayak sözcüğü kullanılır.
Eski Türk şiirinde mısra başı kafiye yaygın olarak kullanılmıştır. Bu kafiye türüne Altay aliterasyonu adı verilir.
Halk şiiri erken dönemlerde kopuz, dutar, saz gibi çalgılar eşliğinde irticalen söylendiği için kafiyelerde ses değerleri esas alınmıştır.
Halk şiirinde kafiye genelde tek ses benzerliğine dayalıdır. Buna yarım kafiye denir. Yarım kafiyenin dışında tam, zengin, tunç ve cinaslı gibi kafiyelere çok fazla başvurulmaz.
Şiirde kafiyeden sonra yer alan aynı yapı ve göreve sahip kelime veya eklere redif adı verilir.
Tema
Aşk başlıca temadır. Dinî-Tasavvufî halk şiirindeki aşk, ilahi aşkı, âşık şiirlerindeki aşk ise beşeri aşkı temsil eder.
Âşık şiirlerindeki güzelleme, varsağı ve destanlarda doğanın güzellikleri tema olarak karşımıza çıkar. Doğa teması halk şiirimizde aşkın, sevginin ve özlemin sunumuna yardımcı olan temaların başında gelir.
Ölüm, en eski şiirlerden bu yana karşımıza çıkan bir temandır. Halk şiirinde her ölen için ağıt yakılmaz. Ölen kişinin halkın vicdanını yaralayan bir ölümün ardından ağıt yakılır.
Kahramanlık teması da en eski şiir örneklerinden bu yana yaygın olarak kullanılagelen temalardan biridir. Köroğlu ve Dadaloğlu’nun en iyi örneklerini verdiği koçaklamalar, kahramanlık temalı koşmalardır.
Âşık şiirinde taşlama adı verilen şikâyet temalı şiirlerde insan hayatındaki yanlışlıklar eleştirilir. Atasözlerinin sıklıkla kullanıldığı bu şiirler eğitim işleviyle dikkat çeker.
Dil ve Üslup
Halk şiirinde kullanılan dil halkın anlayacağı dildir. Şairler, hitap ettikleri kitleyi dikkate alarak şiir söylerler. Âşık şiirinde âşıkların yetiştikleri ortamlar ve söyledikleri şiirlerin özellikleri kullandıkları dile etki eder. Âşıkların atışmalarında kullandıkları dil diğer zamanlardakinden farklı ve daha zor anlaşılır olabilir.
Atasözü ve deyimler halk şiirinde çok sık kullanılır. Kullanımın yaygın olmasının bir nedeni şairin yeteneğini göstermek istemesidir.
Halk şairleri yetiştikleri ortamın dil özellikleri şiirlerine taşıyabilirler. Bu sebeple standart bir dil kullanılmaz.
Halk şiirinde benzetme başta olmak üzere yineleme, telmih, istiare ve nida gibi anlam ve söz sanatları da kullanılır.
Halk şiirinde şairin şiir söyleme yeteneği, şiirin söylendiği ortamlar, şiirin söylenme şekli ve dinleyiciler, halk şiirinin dil ve üslubunu tayin etmektedir.