Anne ve Çocuk

servivor_050

Super Moderatör
Katılım
30 Eyl 2007
Mesajlar
310
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Bölüm:
İktisat
Şehir:
Ankara
Bebeklerde isilik...

Hava sıcaklıklarının arttığı yaz günlerinde, sıcaklar büyükleri olduğu kadar çocuk ve bebekleri de etkiliyor. Sıcakların artmasıyla, çocuklar ve bebekler aşırı terleme sonucu isilik sorunuyla karşı karşıya kalabiliyor.

İsilik, sıcak havanın ve terlemenin etkisiyle, derideki ter bezi kanallarının tıkanması sonucu oluşan kaşıntı ve iğnelenme hissi veren döküntüler olarak tanımlanıyor. Bebeklerin ciltlerinin hassas olması, hava sıcaklıklarının artması, bebek ve çocukların gereğinden fazla giydirilmesi isiliğe sebep oluyor.

Genelde birkaç gün içinde kaybolan isilik bulaşıcı değil. Alınabilecek ufak önlemler ile çocuklarınızın isilik olmasını önleyebilirsiniz.

• Bebeğinizi sıcak ortamlarda çok fazla bulundurmayın.

• Bebeğinizi her gün yıkayın.

• Bebeğinizi gereğinden fazla giydirmeyin.

• Bebeğinizin terli kalmasını engelleyin. Terini emecek kıyafetler giydirin.

• Bebeğinizin altını sık sık değiştirin.

Tüm bu önlemleri aldığınız halde bebeğinizin isiliği geçmiyorsa bir uzmana başvurmanızda fayda var. Döküntülerin yoğunluğuna ve şikayetlerin şiddetine göre doktorunuz losyon ya da antihistaminik tedavisi başlayacaktır.

Dr. Hamza Yazgan
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

Alıntıdır....
 

servivor_050

Super Moderatör
Katılım
30 Eyl 2007
Mesajlar
310
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Bölüm:
İktisat
Şehir:
Ankara
Bilgisayar Ve Çocuğunuz........

Çocuğunuz evde geçirdiği zamanlarda bilgisayar başından kalkmıyorsa, dışarda arkadaşlarıyla oynamak yerine atari salonlarına gidiyorsa onu azarlamak yerine çocuğunuzla kurduğunuz iletişimi gözden geçirmeniz gerekir.

Günümüzde anne ve babaların çocukları hakkında yaptıkları olumsuz eleştirilerin başında bilgisayar oyunları geliyor. Ebeveynler saatlerce bilgisayar başında kalan çocukları için kaygılanmakta ama onları bu alışkanlıktan nasıl kurtarmaları gerektiğini de bilmemektedirler. Eğer çocuğunuz evde bilgisayar başından kalkmıyor veya dışarı çıktığı zaman atari salonuna gidiyorsa probleme tek taraflı bakmak doğru değil.


Bu durumda anne ve babanın da suçu var demektir. Mesela, çocuğunuzu eve bağlayan onu mutlu edecek bir şey olmadığı için zamanını bilgisayar başında geçiriyor olduğunu unutmamak gerekir. Bu yüzden çocuğunuzla diyalog kurmaya çalışın. Onu evden ya da dışardaki ardadaşlarından soğutan sebepleri öğrenmeye çalışın. Çocuğunuzla bilgisayarı nasıl kullanacağı hususunda onunla konuşun, almak istediği CD leri beraber seçerek onun dünyasına yakın olun. Burada ne aldığını, okulda arkadaşlarının hangi CD leri tercih ettiğini bilmeniz önemlidir, unutmayın.


Kaynak: habersaglik.com
 

servivor_050

Super Moderatör
Katılım
30 Eyl 2007
Mesajlar
310
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Bölüm:
İktisat
Şehir:
Ankara
Çocuklarda televizyonun etkilerii....

Washington Üniversitesi uzmanları, uzun süre televizyon seyreden 3 yaşından küçük iki bine yakın çocuk üzerinde araştırma yaptı. Bu çocukların çoğunun 6-7 yaşına geldiğinde okumayı öğrenmede güçlük çektiklerini belirlendi. Ayrıca bu çocukların daha ileriki yaşlarda matematikte başarısız olduğu da tespit edildi.

Washington Üniversitesi nden uzmanlar, aileleri iki yaşın altındaki çocuklara asla televizyon seyrettirmemeleri konusunda uyarırken, zamanının büyük bölümünü TV karşısında geçiren çocukların çağın en büyük sorunlarından obezite ile karşı karşıya kalabildiğini belirtiyorlar.


Günde 30 dakika


Ancak uzmanlar, 3-5 yaş arasındaki çocuklarda, TV de iyi ve düzgün dille yapılmış programlar seyretmenin ilerideki yaşlarda okur-yazarlığa yardım edebildiğini de kaydettiler. Yine uzmanlara göre, çocukların yaşlarına göre eğitici programlar seyretmesi gerekiyor. Eğitici programlar çocukların akademik konularda ilerisi için bilgi sahibi olmasına yol açıyor.


Washington Üniversitesi uzmanları, her şart altında üç yaşın altındaki çocuklara hiçbir şekilde televizyon izletilmemesi gerektiğini savunurken, İngiliz Ulusal Okur-Yazarlar Derneği ise üç yaşın altındaki çocukların televizyon ya da video seyretmesini günde 30 dakika ile sınırlıyor ve bazı programların çocukların diline katkıda bulunduğunu yadsımıyor.
Alıntıdır....
 

servivor_050

Super Moderatör
Katılım
30 Eyl 2007
Mesajlar
310
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Bölüm:
İktisat
Şehir:
Ankara
Çocuklara Okuma Alışkanlığı Kazandırmanın Yolları Nelerdir???

Ne zaman okuma ile ilgili bir yazı yazılsa veya bir konuşma yapılsa toplumumuzun okuma alışkanlığının olmadığından dem vurulur. Sebep olarak da sözlü gelenekten gelen bir kültürümüz olduğu veya ekonomik sebeplerden dolayı insanlarımızın okumayı istemedikleri gibi bir çok sebep öne sürülür. Peki ne yapmalı?

Açık söylemek gerekirse büyükler için yapacak çok bir şey yok. Çünkü bütün köklü alışkanlıklar çocukluk yıllarında elde ediliyor. Eğer siz yetişme çağındaki bir çocuğa okuma ile ilgili bir bilinç verir ve bunun takibini yaparsanız başarıya ulaşırsınız. Bu yazıda çocuklarda okuma alışkanlığını geliştirmek için bazı öneriler bulacaksınız. Okuması ve uygulaması kolay olsun diye maddeler halinde yazmayı tercih ettim.

1. Alışkanlıklar küçük yaşlarda kazanılır. Dolayısıyla çocuğunuza daha okuma yazmayı öğrenmeden kitabın önemini kavratacak uygulamalar içinde olmalısınız. Kitap sadece belirli yaştaki insanların okuması gereken bir şey değildir. Her yaşın kitabı vardır. Çocuğunuz ilkokula başlamadan ona alacağınız boyama kitapları veya sesli kitaplar onun kitabı ve okumayı sevmesinde ilk adımları atacaktır. Eğer çocuğunuzun eline küçük yaşta oyuncak silah veriyorsanız hiç boşuna mafya dizilerini suçlamayın.
Çocuğunuz belki okula gitmeden önce okuma yazma bilmiyor olabilir. Ama siz biliyorsunuz. Dolayısıyla çocuğunuz ile kitap arasındaki ilk bağlantıyı siz kuracaksınız. Bunu ona kitap okuyarak yapabilirsiniz. Uyumadan önce kitap okumak ideal bir yol olabilir...
2. En iyi eğitim örnek olmaktır. Çocuğunuz muhakkak sizi ve diğer aile bireylerini kitap okurken görmelidir. Her akşam evlerde dizi saatleri uygulaması yapılıyor. Peki, kitap saati uygulaması neden yok? Günün belirli bir saatinde bütün aile bireyleri aynı anda kitap okuma saati düzenleyebilir. Çok değil günde yarım saat veya bir saat kitap okuma seansı çocuğunuza inanılmaz bir motivasyon kazandıracaktır.

3. Evinizde kitap konuşulmalıdır. Kitap okumayı destekleyen bir diğer uygulamada kitabı günlük hayatın içine sokmaktır. “Falanca kitap çok güzelmiş, şundan bahsediyor, aynı yazarın şu kitabı da güzel” gibi sözler muhakkak çocuğunuzun zihninde yer edecektir. Bir süre sonra o da okuduğu kitaplardan bahsedecek sizin gibi konuşabilmek için daha fazla okuma yolunu seçecektir.

4. Kitap en güzel hediyedir. Her akşam elinde hediyeler ile eve gelen bir baba her çocuğun hayalidir. Ama baba her akşam çikolata getiriyorsa bu ancak çocuğun dişlerinin çürümesini sağlar :) Çocuğunuza her fırsatta kitap hediye etmeye çalışın. Çünkü hediye almak sevindirici bir olaydır. Bu olay ile kitap fikri üst üstte geldiğinde çocukta kitabın sevindirici ve değerli bir şey olduğu izlenimi uyanacaktır.

5. Her çocuğun bir kütüphanesi olmalıdır. Çocuğunuzun odasına yapacağınız masrafın küçük bir kısmını kütüphane için ayırmaya ne dersiniz? Hatta imkân varsa çocuğunuz kendi kütüphanesini kendisi yapmalı, süslemeli, boyamalı… Bu şekilde kitabı ve kütüphaneyi daha çok sahiplenecektir. Birde üstüne “Ali’nin Kütüphanesi” yazdınız mı tamam :) Kütüphane çocuğunuzda kitap alma, kitap edinme ve biriktirme davranışlarında önemli katkılar sağlayacaktır.

6. Çocuğunuzu mutlaka kitap evlerine ve kitap fuarlarına götürün. Çocuğunuz devamlı süpermarket gezmelerine gideceğine biraz da kitap gezmelerine gitmiş olsun. En azından ayda bir düzenli olarak bir kitap mağazasını ziyaret edin. Çocuğunuzla beraber kitapları karıştırın, yeni çıkan kitaplara bakın bütçenize göre ona bir kitap alın.

Özellikle kitap fuarları kitap bilincini geliştirmek için önemli fırsatlardır. Kitabın ne kadar değerli bi araç olduğunu insanlara hatırlatır. Aynı zamanda birçok insanın kitaplarla ilgilenmesi kitap okumanın olağanüstü bir şey olmayıp doğal, olması gereken bir davranış olduğu konusunda çocuğa bir fikir verecektir.

7. Kitap istatistikleri tutun. Çocuğunuza küçük bir defter alıp okuduğu kitapları not etmesini söyleyin. Her ay sonunda, her yıl sonunda okuduğu kitap sayılarını tespit edin. Kitap sayılarında artış varsa onu ödüllendirin. Aynı zamanda tutulacak deftere kitaplardan alıntılar da yazılabilir.

8. Çocuğunuzu kitap seçimi konusunda yönlendirin. Yukarıda bahsettiğimiz gibi her yaşın kitabı vardır. Daha ilkokuldaki çocuğun önüne ağır dünya klasiklerini koyarsanız baştan kaybetmiş olursunuz. Çocuğunuzun yaşına göre okuması gereken kitapları tespit edip bunları çocuğunuza önerin. Fakat bu kitabı okuyacaksın diye baskı yapmayın. Çocuklar eğlenceli kitapları diğerlerine tercih edebilirler. O zaman yemek seçiminde uyguladığınız taktiği hatırlayın. Sebze yemeğini yemeyene tatlı yok! Çocuğunuza eğer bu kitabı okursan diğerini de okuyabilirsin tarzı yaklaşırsanız iki kitap birden okumasını sağlamış olursunuz.

9. Çocukların kitap yazarlarını tanımasını sağlayın. Gerek vefat etmiş, gerek yaşayan yazarları tanımak çocuğunuzun okuma bilinci konusunda önemli bir adımdır. Özellikle kitap fuarlarına, imza günlerine çocuğunuzu götürüp yazarları görmelerini ve konuşmalarını sağlayın. Çocuk yazarını bildiği bir kitabı daha heyecanla okuyacaktır.

10. Yazmak okumayı destekleyici bir aktivitedir. Bir şey üzerine yazı yazmak o şeye alıcı gözüyle bakmak demektir. Çocuğunuza kitap üzerine bir şeyler yazmasını önerin. Her kitap üzerine yarım sayfa kadar yazı yazsa ve bunları biriktirse oldukça büyük bir hazine oluşturuyor demektir.

11. Kitap ile ilgili dergileri, yazıları ve televizyon programlarını takip edin. Televizyonlarımızda pek kitap üzerine program yok ama kitap üzerine yayınlanan gazete ekleri, dergiler, internet siteleri var. Çocuğunuza rehberlik ederek bunları takip etmesini sağlarsanız okuma davranışı desteklenmiş olur.

12. Çocuğunuzu kütüphaneye götürün. Kütüphaneler internet sayesinde yavaş yavaş eski işlevselliklerini yitirse de kitap kurtları için hala vazgeçilmez yerler. Uygun bir zamanda çocuğunuz kütüphaneye götürüp kütüphaneyi gezdirin. Eğer kütüphaneye üye olması mümkün ise kendi kendine kütüphaneye üye olmasını sağlayın. Bu şekilde kütüphaneyi benimsemesi kolaylaşacaktır.

13. Kelime oyunları kitap okumayı teşvik edebilir. Gerek elektronik ortamda, gerekse klasik anlamda birçok kelime oyunu bulunuyor. Çocuğunuzu şiddete dayalı oyunlar oynaması yerine bunları oynamasını tavsiye edin. Hatta beraber ailecek oynayın. Çocuğunuza ne kadar kelime bilirse bu oyunlarda o kadar başarılı olacağını çok kelime bilmenin yolunun da çok okumaktan geçtiğini söylemeyi unutmayın.

14. Dergi, gazete ve diğer yayınlar takip edilmelidir. Okuma alışkanlığı sadece kitap ile sınırlı değildir. Belki kitaplar çocuğunuza sıkıcı gelebilir. Bu durumda dergiler imdadınıza yetişir. Özellikle çocuk dergileri cezp edici tasarım ve içerikleri ile çocukların gözdesidir. Bütçeniz el veriyorsa bir çocuk dergisine abone olabilirsiniz.

15. Çocuğunuzun kitap için para biriktirmesini sağlayın. Çocuğunuza istediği her kitabı almayın. Bazı kitaplar için para biriktirmesini sağlayın. Böylece kendi parasıyla kitap almış olacak ve kitabı daha çok sahiplenecektir. Bu alışkanlığı ilk başlarda harçlığına bir kitap zammı yaparak yerleştirmek mümkün olabilir. Örneğin 2 YTL harçlık alıyorsa 1 YTL kitap zammı yapılabilir.

kaynak: aile.org
 

servivor_050

Super Moderatör
Katılım
30 Eyl 2007
Mesajlar
310
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Bölüm:
İktisat
Şehir:
Ankara
Bebek için oyuncak seçerken nelere dikkat etmelisiniz???

Bebek için oyuncak seçerken nelere dikkat etmelisiniz?
Bebeklere oyuncak seçmek kolay gibi gözükse de, yaşlarına uygun ve herhangi bir sağlık riskine yol açmayacak oyuncakların seçilmesi son derece önemlidir.

İşte 1 yaşına kadar bebeklere oyuncak seçerken dikkat etmeniz gereken noktalar:

Ø Bebeğe görüntüleri, sesleri ve dokunmayı öğreten oyuncakları tercih edin.

Ø Bebeğin çeşitli duyularına hitap eden sağlam, kırılmaz çıngırakları tercih edin.

Ø Parlak renkli, sağlam ve ses çıkaran oyuncakları tercih edin.

Ø Bebeğin ağzına götürmesi ve çiğnemesi durumunda sakınca yaratmayacak oyuncakları tercih edin.

Ø Düğme, göz gibi oyuncaktan koparak bebeğin nefes borusuna kaçabilecek ölçüde küçük parçaları olan oyuncaklardan ve kordonlu oyuncaklardan kaçının.

Kaynak:aile.org
 

servivor_050

Super Moderatör
Katılım
30 Eyl 2007
Mesajlar
310
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Bölüm:
İktisat
Şehir:
Ankara
Oyuncaklardaki 7 tehlike

Oyuncaklardaki 7 tehlike
Yılbaşı da yaklaşırken çocuğunuza ya da tanıdıklarınızın çocuklarına hediye olarak oyuncak almayı düşünüyor olabilirsiniz. Oyuncaklar çocukları her zaman sevindirse de, onların sağlık ve güvenliği açısından oyuncak alırken aşağıdaki tehlike kaynaklarını mutlaka aklınızda bulundurmalısınız:

1. Boğaza kaçabilecek parçalar
Boğaza kaçma tehlikesi yaratabilecek küçük parçaların olup olmadığını dikkatle inceleyin. Tüylü oyuncakların göz ve kulakları oyuncağa sağlam bir şekilde tutturulmuş mu? Oyuncak bebeklerin giysilerindeki düğmelerin kopma riski var mı? Oyuncak araba, tren ya da uçakların direksiyon, teker gibi parçaları oyuncaktan ayrılabiliyor mu?

2. Mıknatıslar
Oyuncağın üzerindeki küçük mıknatıslar sadece boğaza kaçarak nefessiz bırakma tehlikesi yaratmaz. Birden fazla mıknatısın yutulması durumunda bunların vücut içerisinde birbirine yapışarak bağırsakları tıkayarak ölümcül olabilecek tehlike yaratması söz konusu olabilir.

3. Aspirasyon tehlikesi
Oyuncak bebeklerin saçı ve tüylü oyuncakların yol açabileceği bir başka tehlike de bunların ağza kaçma ve sonra da solunum yoluyla akciğerlere giderek solunum yetmezliğine yol açabilme riskidir.

4. Makyaj setleri
Kız çocukların büyük ilgisini çeken rengârenk makyaj setleri alerjen madde veya zehirli kimyasallar içerebilir.

6. Elektrik ve pilli oyuncaklar
Piller sızdırma yapabilir, elektrikli oyuncaklar ise elektrik çarpması veya yangına neden olabilir. Pil ve elektrikle çalışan oyuncaklar sadece büyük çocuklar tarafından ve mutlaka yetişkin denetiminde kullanılmalıdır. Oyuncakların pillerini yetişkinler değiştirmelidir.

7. Boğaza dolanma
Oyuncak alırken üzerinde çocuğun boğazına dolanarak boğulmasına yol açabilecek ip, zincir, plastik vs. parçaların olmamasına dikkat etmelisiniz.

Kaynak:aile.org
 

servivor_050

Super Moderatör
Katılım
30 Eyl 2007
Mesajlar
310
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Bölüm:
İktisat
Şehir:
Ankara
Otizmin erken belirtilerini öğrenin!!!

Araştırmalar 1 yaşındaki bebeklerde dahi otizm belirtilerinin görülebileceğini ortaya koyuyor. Size düşen en önemli görev ise otizmin erken belirtilerini bilmek ve çocuğunuzun çeşitli yaşlarda ulaşması gereken tipik gelişim basamaklarını tanımak.

Aşağıdaki listeyi dikkatle inceleyin ve çocuğunuzun gelişimi ile ilgili kaygılarınız varsa beklemeyin! Gözlemlerinizi doktorunuza anlatın ve bir çocuk psikiyatristine başvurarak çocuğunuzun otizm açısından değerlendirilmesini isteyin.

Unutmayın

Kaygılarınız yersizse, bunun bir uzman tarafından teyit edilmesi bu kaygılarla yaşamanızı önleyerek, bebeğinizin ihtiyaçlarına daha iyi konsantre olmanızı ve bebeğinizle daha verimli etkileşim kurmanızı sağlayacaktır. Kaygılarınızda haklılık payı olması durumunda ise erken müdahale ve eğitim bebeğinizin en büyük şansı olacaktır.

Otizmin erken belirtileri

3 yaşından küçük çocuğunuzda aşağıdaki belirtileri gözlemeniz durumunda zaman kaybetmeden bir çocuk ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı hekime başvurmalısınız:

Ø 6 aylıkken veya daha sonra belirgin gülümseme ya da başka sıcak, neşeli ifadeler göstermemesi

Ø 9 aylıkken veya daha sonrasında sesler, gülümsemeler ya da diğer yüz ifadelerine karşılık vermemesi

Ø 12 aylıkken hece tekrarları yapmaması

Ø 12 aylıkken gösterme, işaret etme, uzanma ya da el sallama gibi karşılıklı jestleri kullanmaması; ismi söylendiğinde tepki vermemesi

Ø 16 aylıkken hiçbir kelime söylememesi

Ø 24 aylıkken iki kelimeyi anlamlı bir şekilde yan yana getirmemesi (taklit veya tekrarlar hariç)

Ø Herhangi bir yaşta, daha önce kazanılmış olan becerilerin kaybedilmesi, örneğin konuşma ya da hece tekrarlamanın kaybolması.


Çocuğunuzun sorunu otizm, gelişim yetersizliği ya da dil/konuşma bozukluğundan kaynaklanıyor olabileceği gibi, gelişimde önemsiz bir gecikmeyle ilişkili de olabilir. Dolayısıyla, çocuğunuzda bu belirtileri ve sizi kaygılandıran başka durumları gözlemeniz durumunda paniğe kapılmanıza gerek olmasa da uzman görüşü almanız son derece önemlidir.

Bunun yanında, otizmin erken teşhisinin önemi nedeniyle 2007 yılında Amerikan Pediatri Akademisi’nin tüm çocuklara, ilk olarak 18 aylıkken ve sonrasında da 2 yaşında olmak üzere rutin otizm taraması yapılmasını tavsiye ettiğini de belirtmek gerekir.

Kaynak:aile.org
 

servivor_050

Super Moderatör
Katılım
30 Eyl 2007
Mesajlar
310
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Bölüm:
İktisat
Şehir:
Ankara
rutin Otizm Taraması

Tüm çocuklara rutin otizm taraması tavsiye edildi
Hiçbir gelişim geriliği görülmese dahi, tüm çocukların otizm taramasından geçirilmesi gerektiği bildirildi. Taramanın ilk olarak 18 ay ve daha sonra da 2 yaşında yapılan sağlıklı çocuk kontrolleri sırasında yapılması gerekiyor...
Amerikan Pediatri Akademisi'nin (AAP) yayınladığı yeni rehberde sağlıklı çocuk kontrolleri sırasında otizm taramasının da yapılmasının erken teşhis ve erken müdahale şansını artıracağı ifade ediliyor.
AAP tarafından konuyla ilgili olarak yayınlanan raporda otizm teşhisi ve yapılan girişimlerle ilgili gelişmeler konusunda bilgiler verildi.
Otizmin olası belirtileri
Dil gelişimindeki gerilikler çocukların otizm açısından değerlendirilmeye alınmasına yol açan yaygın nedenlerden biri. Buna karşılık henüz konuşma aşamasına gelmemiş bebeklerde bu kadar belirgin olmayabilen bazı belirtilerin saptanması mümkün oluyor.
Gülümsemenin gecikmesi, anne-babanın bakışlarını izleyememe ve 10-12 ay civarında ismi söylendiğinde ya da anne-babanın işaret etmesine cevap vermemeyi de içeren bu belirtilerden bazıları bebeğin ilk doğum gününden önce fark edilebiliyor.
Otizmin diğer erken uyarı sinyallerinden bazıları ise şunlar:
*Anne baba ya da bakıcısı ismini söylediğinde tepki vermemesi;
*Anne-baba "şuna bak..." diyerek bir şeyi işaret ettiğinde tepki vermemesi ve kendisi anne-babasına ilginç bir nesne ya da olayı göstermek için işaret etmemesi;
*6 ay civarında iletişim kurma amacıyla anne-baba ya da bakıcının konuşmalarına cevap olarak hece tekrarları yapmama;
*Gülümsemenin gecikmesi;
*İnsanlarla göz teması kurmaması.
Çocuğun tüylü oyuncak, battaniye veya başka bir yumuşak eşya yerine fener ışığı, anahtarlar ya da bir tükenmez kalem gibi sıra dışı eşyalara bağlılık geliştirmesi de bir sorun olduğuna işaret edebiliyor.
Ancak uzmanlar normal olarak gelişen çocukların da sıra dışı nesnelere bağlılık geliştirebileceği ya da otistik pek çok çocuğun da göz teması kurabildiğini hatırlatıyorlar. Dolayısıyla bu ince sinyallerin hiç birinin tek başına kesin bir otizm belirtisi olarak ele alınmaması gerekiyor. Ancak bunların varlığının anne-baba ve doktorlar açısından sorunun daha belirgin işaretleri ortaya çıkmadan önce uyarıcı nitelik taşıyabileceği vurgulanıyor.
Otizmin belirgin işaretleri
Çocuğun mutlaka otizm açısından değerlendirilmesini gerektiren ve çoğu sözel gelişimle ilgili işaretlerin ise şunlar olduğu belirtiliyor:
*12 aylıkken hece tekrarlama, işaretle gösterme ve diğer iletişim davranışlarının olmaması;
*16 aylıkken hiçbir anlamlı kelime söylememesi;
*24 aylıkken iki kelimeli spontan ifadelerin olmaması;
*Herhangi bir yaşta kazanılmış olan konuşma becerilerinin veya sosyal becerilerden herhangi birinin kaybedilmesi.
Uzmanlar otizm olan çocukların yaklaşık olarak dörtte birinde sözel gelişimde gerileme yaşandığını vurguluyorlar. Örneğin birkaç ay önce 20 kelime söyleyen bir çocuğun aniden dili hiç kullanmamaya başlaması önemli bir belirti olabiliyor.
Erken müdahale çok önemli
Uzmanlar otizm ve bağlantılı bozukluklarda mümkün olduğunca erken müdahalenin büyük önem taşıdığını ve bu müdahalenin kesin otizm teşhisi konulmadan önce dahi başlayabileceğini belirtiyorlar. Bu nedenle anne-babaların otizmin erken belirtileri konusunda uyanık davranmaları ve çocuk doktorlarının da sağlıklı çocuk kontrolleri sırasında çocuğu bu açıdan da değerlendirmelerinin erken tanı ve girişim şansını artıracağı vurgulanıyor.
Taramalarda iki veya daha fazla risk faktörünün saptanması durumunda çocuğu izleyerek beklemenin doğru olmayacağı da raporda vurgulanarak; böyle durumlarda çocuk ruh sağlığı hekimleri ve ilgili olabilecek diğer uzmanlarla Otistik Yelpaze Bozuklukları açısından eş zamanlı, kapsamlı değerlendirme ve girişimlerin yapılması gerektiği belirtiliyor.
Söz konusu raporlar AAP'nin Pediatrics isimli dergisinin Kasım 2007 sayısında yayınlandı.

Kaynak:aile.org
 

servivor_050

Super Moderatör
Katılım
30 Eyl 2007
Mesajlar
310
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Bölüm:
İktisat
Şehir:
Ankara
İlk 6 ay yalnızca anne sütü

İlk 6 ay yalnızca anne sütü

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünyada her yıl 1.5 milyon bebek anne sütü ile beslenmediği için ölüyor. Sağlık Bakanlığı uyarıyor: Anne sütüyle beslenen bebeklerde alerjik hastalıklar, ishal, zatürree, idrar yolu iltihabı ve bazı kanser türleri daha az görülüyor. Sağlık Bakanlığı, 1-7 Ekim tarihleri arasında düzenlenen Dünya Emzirme Haftası kapsamında, “İlk 6 ay yalnızca anne sütü“ sloganıyla anneler arasında emzirmenin yaygınlaştırılmasını amaçlıyor. Bakanlık, hafta kapsamındaki etkinlikler çerçevesinde, “Bebek Dostu Hastane” unvanı alacak hastanelere plaketlerini, başarılı çalışmalarını sürdüren hastanelere teşekkür belgelerini ve “Birinci Basamakta Bebek Dostu Çalışmaları”nı başlatan illere de teşekkür belgelerini verecek.

Emzirmenin teşvik edilmesi, özendirilmesi ve desteklenmesi çalışmaları kapsamında, Sağlık Bakanlığı, UNICEF ile işbirliği yaparak “Anne Sütünün Teşviki ve Bebek Dostu Hastaneler” programını yürütüyor. Bu program, annelere emzirme konusunda bilgi ve doğru alışkanlıklar kazandırmayı ve konunun önemini benimsetmeyi amaçlıyor.

Sağlık Bakanlığı, hafta kapsamında ayrıca anneleri bilinçlendirmeyi hedefliyor. Bu kapsamda hazırlanan broşürlere ve bilgi notlarına göre, yeni doğan bebeği bir aşı gibi hastalıklardan koruyan maddeler yalnızca anne sütünde bulunuyor, oysa Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada her yıl 1.5 milyon bebek anne sütü ile beslenmediği için ölüyor.

En doğal ve en taze besin: Anne sütü

Bakanlık verilerine göre, Türkiye’de her yıl yaklaşık 1.5 milyon bebek doğuyor, 3 ayın altındaki her 5 bebekten 1’ine hazır mama veriliyor. 4-6 aylar arasında ise her 3 bebekten 1’i mamayla besleniyor. Son beş yılda 0-6 aylık çocuklarda biberonla beslenme oranında yüzde 20’lik bir artış oldu. Yapılan araştırmalar, Türkiye’de emzirmenin yaygın olduğunu ve doğumdan sonraki ilk aylarda hemen her bebeğin anne sütü ile beslendiğini gösteriyor. Genel emzirme oranı yüzde 95, ortalama emzirme süresi 12 ay olmasına rağmen, ilk 6 ay ek besine başlanması sorunlara neden oluyor. Bu dönemde ek besine başlanması veya ek besinlere çok geç başlanması, bebeklerde malnütrisyona (beslenme bozukluğuna) yol açıyor.

Verilere göre, bebeklerin ilk 6 ayda “sadece anne sütü” almaları gerekirken, gereksiz olduğu halde ishal riskini arttıran su ilavesi yapılıyor, gastrointestinal (sindirim) sistemin henüz yeterli olgunluğa ulaşmadığı bu dönemde çok erken ek besin verilmeye başlanıyor.

Uzmanlar, bebeklere ilk 6 ay su dahil hiç bir besin verilmeksizin yalnızca anne sütü ile beslenme öneriyor. Altıncı aydan sonra uygun ek besinlere başlanarak anne sütü ile beslenmenin iki yaşına kadar sürdürülmesi gerekiyor. Anne sütü ile beslenen bebekler arasında alerjik hastalıklar, kulak iltihabı, ishal, zatürree, idrar yolu iltihabı ve bazı kanser türleri daha seyrek görülüyor. Anne sütüyle beslenen bebeklerin zihinsel gelişimleri de daha iyi ve okul çağında başarıları daha yüksek oluyor.

Bebeklik döneminde anne sütüyle beslenenler arasında ileri yaşlarda damar sertliği, multiple skleroz (MS) gibi sorunlar daha nadir görülüyor. İlk 6 ay anne sütüyle birlikte ek besin verilmesi bebeğin, anne sütünün bu hastalıkları koruyucu özelliklerinden yeterince yararlanmasını engelliyor.

Kaynak:Anneyiz.bz
 

servivor_050

Super Moderatör
Katılım
30 Eyl 2007
Mesajlar
310
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Bölüm:
İktisat
Şehir:
Ankara
Önemli değil melek........
 

sonsuz_nur

Özel Üye
Katılım
30 May 2009
Mesajlar
1,860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Şehir:
Yozgat
yeni dogan bebek konuştu

Doğduğu gibi konuştu ve dediki...

Mayıs 2009 Perşembe : 07:47



Rusya'nın Norilsk kentinde dünyaya gelen bir bebek doğumdan birkaç dakika sonra konuşmaya başladı. Çocuğun ilk söylediği iki kelime ise...

Pravda.ru sitesinin yayınladığı haberde; bebeğin bilinçli şekilde kelimeler seslendirdiği ifade edildi. Site Stepan adlı erkek bebeğin annesi Liza Bejeeva ve babası Rodion Bejeev'in çocuğun olağan üstü kabiliyetini farkedince şaşırdıklarını belirtti.
Çocuk doğar doğmaz 'baba' dedi bir kaç dakika sonar da Stepan "anne" kelimesini söyledi. Bir gün sonra ise 17 yaşındaki anne Liza oğluna "Baba gelecek" demesi üzerine bebek "Baba? Kim?" sözlerini dile getirdi.

Doğum esnasında annenin yanında bulunan piskolog-doğum hekimi Marina Papanova bebeğin konuştuğunu kendi kulayığla duyduğunu anlattı. Papanova "1986 yılından beri doğum evinde çalışıyorum ve ilk defa bu tür vakayla karşılışıyorum. Yeni doğan bebekler bu tür zor heceleri seslendiremez." diye konuştu.

Papanova olayı şöyle açıklıyor: "Cenin annenin karnındayken eğitilmeye müsait. Annenin algılaması hisleri aracılıyığla dünyayı algılabiliyor. Eğer çocuklar doğmuş gibi çalışılır ve eğitimi ona göre yapılırsa bebek olağan üstü kabiliyetlerle doğabiliyor" diye konuştu.

 

tbua

Yeni Üye
Katılım
18 Nis 2009
Mesajlar
656
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Şehir:
Adana
enteresan, teşekkürer vahide
 

servivor_050

Super Moderatör
Katılım
30 Eyl 2007
Mesajlar
310
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Bölüm:
İktisat
Şehir:
Ankara
Çocuğunuzun Zekasını Açacak 25 Öneri

Çocukların bir çok şeyi sizi izleyerek öğrendiğini unutmayın ve ona iyi örnek olun. Bunun yanı sıra onun zeka seviyesini yükseltmek için şu önerileri de dikkate alırsanız yararlı olur.

1. Onunla konuşun. Çocuklarınızla konuşmak ve onları dinlemek yapabileceğiniz en önemli iki şeydir. Kimse onunla konuşmazsa konuşmayı öğrenemez ve kimse onu dinlemezse beyni pratik yapamaz; dolayısıyla iletişim kurmayı beceremez. Konuşun, sizinle iletişim kurmaya yaşamının her döneminde ihtiyacı olacak! Araştırmalara göre, bebeğinizle konuşma şekliniz diğerlerinden farklıdır ve bebeğiniz de konuşmayı sizin sözlerinizden öğrenir. Beyin gelişimine sizin anne şefkati dolu sözleriniz faydalıdır.

2. Şarkılar söyleyin. Bebeğinizle şarkılar söyler, güler, şakalaşırsanız çocuklarınız daha erken konuşur.

3. Nesneleri anlatın. Ona bazı nesneleri isimlendirip tarif edin, diğer nesnelerle karşılaştırın, ne işe yaradıklarını açıklayın. Sizi pür dikkat dinlediğini fark edeceksiniz!

4. Arka plandan gelen sesleri kesin. Televizyon ya da radyonun sesi çok açıksa siz ve bebeğinizin dinleme ve konuşma eylemlerini engeller.

5. Çocuğunuz konuşurken bütün dikkatinizi ona verin. Sırtınızı dönmemeye çalışın, diz çöküp göz kontağı kurun.

6. Ona bir şeyler okuyun. Çocuğunuza bir şeyler okumak, dilini öğrenmesini sağlar, algılarını, dikkat genişliğini artırır. Bu yüzden kitapları hayatınızın bir parçası haline getirin, çocuğunuzu uyuturken mutlaka ona okuyun. Çocuğunuzun ilgisini çekmeye başladığında harflerin şekillerini göstererek okuyun, böylece bazı çocuklar okumayı 3 yaşından itibaren öğrenebilir.

7. Müzik çalın. Her ne kadar klasik müziğin çocuğunuza daha parlak bir zeka sağladığı ispatlanmadıysa da, müzik onun zihinsel ve duygusal gelişimini zenginleştirecektir. Bazı insanlar müzik ve matematik yeteneğinin birbirleriyle alakalı olduğuna inanır. Oysa çalışmalar, müzisyenlerin matematikte birçok insandan farklı ya da daha iyi olmadığını gösterir. Çocukların matematik yeteneğine sahip olmasında daha çok ailelerin kitaplar ve iletişimle sağladığı öğrenme cesareti önemli bir rol oynar.

8. Çocuğunuzu uyuturken ona şarkı söyleyin. Bu hem çocuğunuzun daha rahat uyumasını, hem de tekrar ile kelime hazinesini geliştirmesine yardımcı olur.

9. Müzik eşliğinde diğer şeyleri de öğretin. " 1- 2 -3 işte yıkıyoruz ellerimizi 4- 5- 6 şimdi diş fırçalama zamanı..." gibi melodiler çocuğunuzun konsantre olmasına ve kelimeleri hatırlamasına yardımcı olur.

10. Çocuğunuzun sevdiği müziği seçmesine izin verin. Ve davullar, ziller kullanarak gürültü patırtı çıkarmasına bir süre katlanın.

11. Bırakın boyasın. Çocuklarınızın boya kalemleri ve oyun hamurlarıyla vakit geçirmesine engel olmayın çünkü bunlar el becerilerini artırır ve sanatsal bir şekilde kendilerini ifade etmelerine yardımcı olur.

12. Mutlaka beğenilerinizi sunun. Yaptıklarına iltifat edin ve onları herkesin görebileceği bir duvara asın.

13. Sanatsal faaliyetler için malzemeler bulundurun. Yumurta kutularını atmayın, alışveriş paketlerini saklayın, tuvalet kağıtlarındaki ruloları da kesmek ve yapıştırmak için kullanın. Değişik kolajlar yapmak için parktaki yaprakları toplayabilir ve duvar kağıtlarının parçalarını çocuklarınız için saklayabilirsiniz.

14. Sayıları hayatınızın bir parçası haline getirin. Matematiği ne kadar erken öğrenirse, o kadar rahat eder ve kendine olan güveni artar. Merdiven basamaklarını saymak gibi ufak adımlarla başlayın.

15. Sayıları melodik bir şekilde öğretin. "Beşten sonra altı nerde kaldı kahvaltı, altıdan sonra yedi kedi ciğeri yedi" gibi.

16. Büyük küçük gibi niceliklerden bahsedin. "Masadaki tabakları sayabilir misin?" "Büyük olanı mı yoksa küçük olanı mı istersin?" gibi sorularla başlayabilirsiniz.

17. Oyuncaklar ve oyunlar yardımıyla sayıları öğretin. Buzdolabına yapıştırılan mıknatıslı sayılar, küvete atabileceğiniz köpükten yapılmış olanlar, sayılarla ilgili yapbozlar ya da Monopoly nin çocuklar için olanlarından alın.

18. Bazı şeyleri parçalara bölerek sayıları öğretin. Yiyecekleri küçük parçalara ayırın ve o parçaları çocuğunuzla birlikte sayın.

19. Televizyonu asla bir bebek bakıcısı gibi kullanmayın. Çünkü o çocuklarınızla iletişim kurmakta sizin yerinize geçemez.

20. Aynı videoyu ya da DVD yi sayısız kere izlemesi sizi endişelendirmesin. Tekrar etme çocuğunuz öğrenmesine yardım eder.

21. Gezin ve öğrenin. Bir parka, kütüphaneye ya da mağazaya yapılan gezilerde çok şey öğrenebilirsiniz.

22. Ara sıra aktivitelerinizi değiştirmeyi deneyin. Diğer çocuklarla oynamasını, onları ve ailelerini düzenli olarak görmesini sağlayın.

23. Bütün kamu imkanlarından yararlanın. Parklar, kütüphaneler, müzeler, sanat galerileri ve yüzme havuzları gibi yerlere çocuğunuzu götürerek sosyalleşmesini sağlarsınız.

24. Aynaları kullanın. Bebeğinizin yansımasını izleyerek vücudunu ve hareket kabiliyetini fark etmesini sağlayın.

25. Anne sütüyle besleyin. Bebeğiniz en az 6 aylık olana dek onu emzirin.
kaynak:hekimce.com​
 

By_tr

Özel Üye
Katılım
26 May 2008
Mesajlar
1,277
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Şehir:
Ordu
faydalı bir paylaşım olmuş teşekkürler
 

servivor_050

Super Moderatör
Katılım
30 Eyl 2007
Mesajlar
310
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Bölüm:
İktisat
Şehir:
Ankara
Bebek Beslenmesi

Bebek beslenmesinde 0-3 yaş arası kritik bir dönemdir. Bu dönemde annelerin her konuda olduğu gibi beslenme konusunda da- bebekleri için mümkün olan en iyi başlangıcı yapması gerekir. Sağlıklı beslenmenin temelleri bu yaş aralığında atılır ve bu dönemdeki beslenme alışkanlıkları bebeğin ileri yaşlardaki sağlığını etkiler. Bebeğinizin sağlıklı beslenmesine destek olmak üzere, ona yemek hazırlarken dikkat etmeniz gereken noktaları şöyle sıralayabiliriz:

- Bebeğinizin yemeklerine tuz ve şeker ilave etmeyin.

- Yetişkinler için hazırlanmış, katkı maddesi içeren ürünler kullanmayın. (Şanti, çikolata, hazır kek vb.)

- Sıvı yağı tercih edin. (Mısır özü veya zeytinyağı)

- Bir yaşından önce inek sütü kullanılmayın. Süt kullanılması gereken yerlerde -WHO (Dünya Sağlık Örgütü) özellikle 1 yaşına kadar inek sütü önermediği için- bebeklerin ayına uygun, devam sütlerini tercih edin.

- Bebeğinizin yemeğini hazırlarken mutlaka sağlıklı ve dengeli beslenmesi gerektiğini göz önünde bulundurun.

- Bisküvi gibi şeker içeren gıdalar kullanmayın. Ayrıca nişasta, pirinç unu gibi gıdalar da besin içeriği açısından yetersizdir, bu ürünlerin yerine tahıllara ağırlık verin.

0-3 YAŞ ARASI ÇOK ÖNEMLİ!

- Bebeğinize 6. aydan sonra, demir bakımından zengin gıdalar verin. Kırmızı et, yeşil yapraklı sebzeler ve yumurta sarısı gibi...

- Ayrıca, bebeğinizi farklı tatlardaki meyve ve sebzelerle şaşırtın. Bu onun değişik besinlere alışmasını sağlar.

- Süt içme alışkanlığını oluşturmak için de bebeğinize farklı lezzetler sunulabilirsiniz. Sütün tahıl ve meyvelerle birlikte hazırlanmasıyla farklı tatlar yaratılabilir.

- Farklı meyveler, farklı “antioksidan” besinler, farklı vitamin ve mineraller içerir. Şöyle ki:

- C vitamini dişetleri için gereklidir, demir emilimini hızlandırıp beynin gelişimini sağlar.

- Beta-karoten koruyucudur ve dokuların normal büyümesini, görme gücünü sağlayan A vitaminine çevrilir. Beta-karotenin en iyi kaynağı ise mangodur.

- Brokoli gibi yeşil yapraklı sebzeler B vitamini açısından zengindir.

- Farklı çeşitlerde meyve, sebze tüketimi, farklı miktarlarda vitamin ve mineral alımı sağladığından önemlidir. Örneğin, 1 elma 100 gramda 4 mg. C vitamini içerirken, çilek tam on sekiz kat fazla C vitamini içerir.

- Günde 2-3 kez meyve tüketimi, kabızlığı önler ve sağlıklı bağırsak hareketleri bakımından önemlidir.

- Bebeğinize verdiğiniz sebzelerin çeşitliliği önemlidir. Araştırmalara göre, 1 hafta içinde verilen sebzelerin çeşitliliği, bebeğin yeni tattığı yiyecekleri kabul etmesini sağlıyor.

- Şekerin bebeğin sağlıklı gelişimine katkısı yok, sadece enerji kaynağı ve bebeğin ağzında tatlı bir lezzet bırakır.

- Fazla tuz, bebekler ve çocuklar için zararlı. 1 yaşını doldurmamış bebeklerin günde 1 gramdan fazla (400 mg sodyum); 1-6 yaş arası çocukların da günde 2 gramdan fazla (800 mg sodyum) tuz almamaları öneriliyor. Çünkü tuz miktarının biraz yükselmesi bile ileride tansiyon riskini arttırıyor.

- Tahıllar, lif ve demir açısından zengin besinlerdir; özellikle C vitamini içeren meyvelerle alındığında demir emilimi artar. Bebeğe ilk başlanacak tahıl pirinç olmalı.

- Bebeğinize yemek pişirirken buharda haşlama ve fırında pişirme yöntemini tercih edin. Çünkü sulu pişirmelerde vitamin kayıpları oldukça yüksektir.

- Bebeğinizin yemeklerine pişme işlemi bittikten sonra, sızma zeytinyağı veya mısırözü yağı koyun.

- Sebze ve meyveleri üzerinde kalmış olabilecek tarım ilaçlarına karşı, bebeğinize vermeden önce su dolu bir kapta bekletin ve soyarak verin.

- Bebeğiniz için pişirdiğiniz yemeği 2 günden fazla saklanmayın ve 1 kereden fazla ısıtmayın.

- Salam, sucuk gibi işlenmiş etler ve konserve gıdalar bebek beslenmesi için sağlıklı değildir. Tercih etmeyin.

Hangi ayda hangi besini yiyebilir?

- Bebeğinize 7. aydan sonra et ve yumurta sarısı verebilirsiniz.

- 8. aydan itibaren taze balık ve bakliyatlar verebilirsiniz.

- 1 yaş sonrası yumurta beyazı kullanabilirsiniz.

- Bebek yemeklerinde patlıcan, çilek gibi alerjen gıdalar kullanmayın.

- 1 yaş öncesi tariflerde bal ve kepek ekmeği kullanmayın.

- Kek, kurabiye gibi tarifleri bebek tahılları ile hazırlayabilirsiniz.

- Turunçgiller, muz ve kivi 6. aydan sonraki tariflerde yer alabilir.

- Prebiyotik lif kaynağı olan enginar, omega 3 kaynağı olan ceviz, protein kaynağı olan bakliyatlar ile çoğunun antioksidan etkisi olan meyve ve sebzelere bebeğinizin beslenmesinde öncelik tanıyın.
Kaynak:Hekimce.com
 

servivor_050

Super Moderatör
Katılım
30 Eyl 2007
Mesajlar
310
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Bölüm:
İktisat
Şehir:
Ankara
Bebek Beslenmesinde Katı Gıdalar

İngiltere yapılan araştırma, katı gıdalar yemeye geç başlayan bebeklerin, ileriki yaşlarında daha iştahsız ve seçici olduklarını ortaya koydu.

Bristol Üniversitesi beslenme uzmanları, 10 bine yakın bebeğe doğumdan sonraki ilk bir yıl boyunca uygulanan beslenme rejimini konu alan bir araştırma yaptı.

Uzmanlara göre, 10 aylık oluncaya kadar katı gıdalar verilmeyen bebeklerde, sonraki zamanda beslenme konusunda ciddi güçlükler yaşanıyor. Uzmanlar, 10 aylık olana dek katı gıdalarla tanışmayan bebeklerin 15 aylık olduklarında bile katı gıdalar almakta güçlük çektiklerini, bu durumun bebekleri hem daha iştahsız, hem de daha seçici hale getirdiğini belirttiler.

Araştırmayı yürüten ekibin başkanı Dr. Pauline Emmett, bebeklerin 6 aylık olmadan en azından yarı katı gıdalar verilmesi önerisinde bulunurken, 6 aydan itibaren katı gıdalar verilen bebeklerin hem daha iştahlı olacaklarını, hem de yemek zevki ve seçimi konusunda diğerlerine göre daha hızlı bilinç sahipi olacaklarını söyledi.
Kaynak:Hekimce.com
 

servivor_050

Super Moderatör
Katılım
30 Eyl 2007
Mesajlar
310
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Bölüm:
İktisat
Şehir:
Ankara
Çocuğunuzun Gelişimi Nasıl?

Uzmanlar, 0-6 yaş arası her sağlıklı çocuğa gelişim tarama testi yapılması gerektiğini söylüyor.... Çoğu anne ve baba, çocuğu okulda başarısız oluncaya kadar gelişimsel bozukluğu fark etmiyor. Çocuğun gelişimsel sürecindeki gecikme hafifse fiziki muayanede de farkedilmiyor. İşte bu durumda devreye gelişim tarama testi giriyor. Uzmanlar, gelişim tarama testinin, 0-6 yaş arası her sağlıklı çocuğa yapılması gerektiğini söylüyor. 15 dakika gibi kısa bir sürede tamamlanan bu test sayesinde çocuğun gelişim süreci her yönüyle taranmış oluyor. Test, çocuğun ileriye yönelik davranışlarında önemli rol oynayan dış dünyayla ilişki, dil ve yürüme gibi motor ve el becerileri konusunda ebeveyne ve hekime yol gösteriyor. Gelişimsel Çocuk Nörolojisi Derneği Başkanı Prof.Dr.Kalbiye Yalaz, `...El becerisi çocuğun gelişim basamakları içinde en önemlisini teşkil ediyor. Çok basit testlerle, çocuğun el becerisinin ne olduğunu saptayabiliyoruz` diye konuştu. 6 Yaşına Kadar En Az 4 Defa Uygulanmalı 6 yaşına kadar en az 4 defa uygulanması gereken gelişim tarama testi ile nörolojik ve psikolojik sağlık sorunlarına erken müdahale şansı söz konusu oluyor. Prof. Dr. Yalaz şu bilgileri veriyor: `Hem bilişsel, hem hareket bozukluklarını gösterebiliyoruz... Kabaca çocuğun normal işitip işitmediğini anlamak için test yapıyoruz. Hem de sorguladığımız zaman konuşmasına bakıyoruz. Konuşma bozukluklarını bu testle öğrenmek mümkün.`
Gelişim tarama testi her hastanede çocuk gelişim uzmanları tarafından yapılabiliyor

Kaynak:http://www.trt.gov.tr
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Son mesajlar

Forum istatistikleri

Konular
17,421
Mesajlar
134,319
Kullanıcılar
90,728
Son üye
Steventiz
Üst